dragot
-
bilge yutmuş bişey.
-
yillar sonra sozluge donerek efsane geri dondu dedirten doppelganger.
-
heinekenekber heinekenekber deyu deyu irsad eden doktor civanım.
-
danslari ile rampalarin ustasiyim gozlerinin hastasiyim dedirten alterdragot. kolen sag olsun nice 28 mayislara..
-
atlarda nal israfini onleme uzerine gelistirdigi sistemle at sahiplerinin yuzunu guldurmus, benim zaten mutemadiyen yuzumu gulduren, genc, yakisikli, zeki, cevik, doktor, e daha bosanmak ve semer yemek hatta...
(bkz: allah misin lan) -
sohbetinin hastası olduğum bir nevi karabatak... her ne kadar şu anda erişimi kesik olsa da, teknolojinin tozlu kabloları aracılığı ile kendisine bob kaufman'nın pek bir sevdiği all those ships that never sailed isimli şiirinden şu bölümü yapıştırıyorum...
all those ships that never sailed
the ones with seacocks open
that were scuttled in three stalls...
today i bring them back
huge and intransitory
and let them sail
forever.
suyun üzerinde kal ! çok fazla batıp gözden kaybolma ! -
katula katula deviriyorum siseleri remixi ile yeniden parlayacak olan tum dj sen onursal baskani. ajda 93 albumunun kapak tasarimi kendisine aittir.
-
dönüş yolu partneri, zekası gözlerinden okunabilesi sevimli bi doktor...
-
bir oda orkestrasında tedbirli kıyafet derviştir, küp şekerler üzerinden.
-
dezenformasyon müdürlüğü yayınlarının gelsenkirchen doğumlu kelle avcısı, şairi, şirket doktoru, biricik hatice teyzenin tüpçüsü. merhum tevfik bağlaçdağ'ın soru ekiminde yayınlanan sondan bir evvelki yazısından öğrendiğimiz kadarı ile aslında tıpçıdır. kendisine böyle hitap eden hatice teyze ki yaptığı kahvenin güzelliği sadece soru ekiminde değil birçok gazetede vurgulanmıştır, birgün kendisini kötü hissederken tansiyonunu ölçtürmek ister dragot kardeşimize. dragot o sırada fevkalade salon adamlarından marcus spencer ile randevusu nedeniyle hatice teyze ile ilgilenemediğinden adı tüpçüye çıkmıştır. çok iyi şarkı söylediği de bilinen mümtaz şahsiyetin, kim bu cem adlı makalesi ise annales de la faculté de sociologie de sorbonne'da yayınlanmış ve sonrasında paris'te düzenlelen bir panelde karşıt görüşleri savunan iki bilim kadını saç saça kavga etmişlerdir. başka bir ülkede ise parlamentoda düzenlenmiş bir gizli oturumda bir milletvekilinin diğer bir miletvekiline "kim ulan bu cem" diye silah çektiği söylense de, meclis tutanak dergisinde bu konuya dair hiç bir hüküm bulunmamaktadır. ilgili oturum şu ifade ile biter; salondan yükselen "kim ulan bu cem" sesleri...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap