• öyle bir fırt çeksem ki şu sigaradan zaman dursa.
  • itüsözlük'ün itüsözlük olduğu günlerden tanıdığım, ne şartlar altında olursa olsun görünce kendimden soğuduğum mesajları* bile ciddiyetle okuyup cevaplayan, bir iç sıkıntım olduğunda saatlerce dinleyen, dertleşmesi güzel, geyik yapması daha güzel, güzelliklerle dolu insan. oğuz atay sever, sinemadan fazlasıyla anlar. gerçek bir şapşik. cancağızım. galp.

    robinson crusoe olma yolunda emin adımlarla ilerliyor... durduramıyoruz... *
  • jelibon gibi insan
  • ekşisözlük'ü çekilir kılan detaylardan. biraz matematik'ten anlasa efsane bir mühendis olurmuş. ama yüce haneke aşkına ucuz atlatmışız. sinema dünyası bir gün ikiye bölünürse bu onun, nbc için ettiği laflardan olacak. kitabı açık; filmi güzel olsun.
  • konserde dinlediğimiz bir şarkı sonrası duygularım zirvedeyken biri omzuma dokundu. "bu şarkıyı ben de çok seviyordum sayende dinledik" dedi. ben de o'nun eline dokundum ve konser devam etti.

    sonra buradan bulduk birbirimizi. hayat tuhaf. üstelik bugün doğum günüymüş. iyi ki doğmuş ki daha tanışmadan güzel bir anımız olmuş.
  • "küçük, bakar mısın?" diyerek sağ elimle eros'a gelmesini işaret ettim. diğer elimin parmaklarını ise, okun isabet ettiği bölgenin üzerinde gezdiriyordum.

    kanatlı velet, onu görüp göremediğimi test etmek istercesine çınar ağacının etrafında uçmaya başladı. gözlerimle onu takip ettiğimden emin olduğunda da hemen karşımda bulunan kayanın üzerine oturdu ve başıyla dinlemeye hazır olduğunu ima eden bir hareket yaptı.

    ucunda kalp olan oku tutarak "bunu sen mi attın canım?" diye sordum. tereddüt ettiğini görünce de "rahat ol canım, melek kanatları olan bir bebeği dövecek değilim. sadece, yaşananları çözmeye çalışıyorum. bu oku sen mi attın?"

    eros'un kafası karışmıştı. "beni görebiliyor olmanız çok ilginç. ayrıca, dövmeyeceğinizden emin misiniz? cevabı bu kadar belli olan bir soruyu genellikle kavga çıkarmak isteyenler sorar." dedi. gözlerimi kırpmadan bakmaya devam ettiğimi görünce de "tabi ki benden başkası atmış olamaz. sadağımda uçları kalpli oklar tutuyorum. ayrıca, elinde ok ve yayla dolaşan başka birisi de yok etrafta...özürlerimi kabul edin lütfen. aslında ilerideki genç oğlanı hedef almıştım. ancak, siz birdenbire önüme atladınız ve sizi vurmuş bulundum. " diyerek izahatta bulundu.

    bayi toplantısına yetişmeye çalıştığım için öngörülemez bir biçimde hareket ettiğimi kabullenmek durumunda kaldım. ardından, birkaç saniyelik bir sessizlik oldu.

    kafamı düşünceli bir biçimde sallayarak "durduk yere başımıza iş aldık yemin ediyorum. şu sıralar işlerim çok yoğun. üstelik, daha da yeni borca girmiştim." dedim. eros'a dönerek bunu geriye çevirmenin bir yolunun olup olmadığını sordum.

    eros, kafasını iki yana sallayarak aşkın tek yönlü bir patika olduğunu söyledi. "o zaman bana yardımcı olacaksın canım. birkaç dakika öncesine kadar merak ettiğim tek şey bayi toplantısında hangi yemeği verecekleriydi. şimdiyse, gündem bambaşka oldu. gönül insanı olup çıktım" dedim.

    karşılık vermediğini gördüğümde, ayağa kalkarak eros'a doğru yürümeye başladım. parmağımı tehditkar bir biçimde sallayarak "ben anlamam, mağduriyetimi bir şekilde çözeceksin. artık ona da mı ok atarsın yoksa farklı bir şey mi yaparsın bilemem." dedim.

    talebimi duyan eros kafasını iki yana salladı "mitolojik kitaplarınıza tam olarak nasıl geçtim bilmiyorum ama ben sadece erkekleri vurabiliyorum. oklarımın kadınlar üzerinde hiçbir etkisi olmuyor maalesef. karşının taksisi gibi düşünebilirsiniz. ya da eros donları gibi düşünebilirsiniz. eros donlarını kadınlar giyer mi? giymez" dedi.

    "ya eroscuğum, sen de hiç yardımcı olmuyorsun ama. duruma göre, kaportada sürtme dahi olsa kusurlu taraf zararı tazmin etmeye çalışır. bu bir hüsnüniyet kuralıdır. sense belimden okla vurduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. biraz empati yap lütfen" diyerek karşılık verdim.

    bir anlığına, eros durumuma gerçekten üzülmüş gibi göründü. sonrasında, aşık olduğum kişi hakkında çeşitli bilgiler verebileceğini belirtti. "hiç yoktan iyidir" düşüncesiyle önerisini kabul ettim. ardından, hep beraber kadının gitmiş olabileceğini düşündüğümüz metro istasyonuna doğru ilerlemeye başladık.

    üzerinde kedilerin bulunduğu tişört giymiş olan ay yüzlü kadını elimle işaret ettim. "bu o!"

    eros, sonsuz sayıda sayfaya sahipmiş gibi gözüken küçük not defterini kurcalamaya koyuldu. bir sayfada duraksadıktan sonra bana bakarak tane tane konuşmaya başladı: "öncelikle, aşık olduğunuz için size güzel göründüğü yanılgısına kapılmayınız. normal hali de son derece güzel. ayrıca, kolay bir şekilde kalbini kazanabileceğiniz birisi değil. çok ama çok gayret göstermeniz gerekiyor."

    "bir kere de ağzından hayırlı bir söz çıksın be eroscuğum" diyerek karşılık verdim. "peki neler yapmayı seviyor? nereden ilerleyebilirim?"

    eros, not defterini bir süreliğine daha okuduktan sonra devam etti: "kedisi varmış. mutlak suretle kedi edinerek kedi irfanınızı arttırmanızı tavsiye ederim. ayrıca, tuğla gibi kitaplar okumaya hazır olunuz. zira, mevcut kültür seviyenizle pek bir şansınız yokmuş gibi görünüyor. notlarda, sinemadan hoşlandığı da belirtilmiş. ancak, abuk subuk üçüncü sınıf aksiyon filmlerinden bahsederek onu etkileyemezsiniz. avrupa sinemasını hatmetmeniz gerekiyor. zaman geçirmeksizin festival filmlerini izlemeye başlamanızı öneririm."

    bunları duyduktan sonra sağ elimi eros'un omzuna koydum: "yaktın beni kardeşim!"
hesabın var mı? giriş yap