şükela:  tümü | son 24 saat
  • hastası olduğum netflix dizisi. özellikle bu sahnesi beni bitirdi. dizinin çok ciddi farkındalık ve bilgelik ile yapmış olduğu atıflar var, bu sahnedeki söz de bojack'e çevresindeki karakterler tarafından içinde bulunduğu varoluşsal krizden çıkabilmesi için lutfedilmiş sayısız tavsiyelerden bir tanesi. merkezi karakter gördüğü geçirdiği ve aldığı tavsiyeleri biraz daha içselleştirebilse müthiş bir kişisel gelişim yapıtına bile dönüşür dizi, tabii 4. sezona gelmiş olmama rağmen böyle bir gelişim her seferinde göz kırpıp absürd bir komedi ile gerilere kaçıyor. fakat temel noktada benim anlayabildiğim, genel çizilen, üzerinde durulan tema; varlığı anlamlı kılan değerlerin dışarıdan gelmeyeceğini, dışarıdan gelenlerin (şan, şöhret, cinsel haz, onay, drugs) kalıcı olmayacağını, sonsuz doyumsuzluk ve kriz sahnesi ile resmediyor.

    bojack her ne kadar da sempati kurulup, sevilebilecek bir karakter olsa da(?) favori karakterim, dizinin optimistik nihilisti mr peanutbutter. kendisinin felsefesi bu cümlede özetlenebilir "the universe is a cruel, uncaring void. the key to being happy isn't a search for meaning. ıt's to just keep yourself busy with unimportant nonsense, and eventually, you'll be dead.". her ne kadar dizinin saf bir karakteri olarak gözükse de, bojack karakterinden kat ve kat daha derin olduğuna inandığım, abisinin yaşadığı hastalık ile beraber düştüğü bojack benzeri varoluşsal kriz ile beni şaşırtmış olan karakter.

    başta todd ve diğer karakterler, hatta ve hatta bojack ile pb'ı da açarak uzun uzun yazmak isterdim ama, kısa keseceğim. yani oturun izleyin sözlük ben çok beğendim.
  • hayatımda izlediğim en iyi drama-komedi türündeki yapıttır. daha önce kendimi başrol bojack kadar başka bir karakterle özdeşleştirdiğimi hatırlamıyorum. dizi genellikle metafor kaynıyor. hangi insanların hangi hayvanlara benzetildiği dahi önemli bir metafor bence. her bölümde gittikçe derinleşen kurgusu ve senaryosu ise diziye ayrı bir bağımlılık etkisi katıyor. en önemlisi ise günümüz insanının maddesel bunalımına bu kadar gerçekçi bir dokunuş yapması. çoğu zaman bu dokunmanın ötesinde derin psikolojik açılımlara itilebiliyor. o yüzden ne yapın edin izleyin derim ve tabii bu herkese hitap eden bir dizi olmayabilir. hayatta anlam aramayan ya da bunalmayan çok mutlu olan insanlar olabilir. bojack bana 21. yüzyıl insanının hayatta debelenişi, boşverişini ve tekrar kıyıya vuruşunu temsil ediyor gibi geliyor. özellikle güncel metafor, olaylar ve gerçek isimlere bol bol gönderme içermesi açısından olarak günümüze en çok değinen dizi şimdiye dek izlediklerim arasından.
  • nevrotik ebeveynler, hasarlı çocukluk dönemi, sorumluluk almak istememek, ikili ilişkilerde yinelenen hatalar, histeri krizleri, sonuçlardan kaçma eğilimi, varoluşsal bunalımlar, yapay insanlar, bitmeyen çıkarlar, metalaşan yaşamlar, dürtüler peşinde tüketilenler, her şeyden kaçıp kurtulma isteği ve bunlardan uzaklaşmak için git gide yoğunlaşan alkol / uyuşturucu seansları... işte bojack horseman ve hepimizin hayatının önemli kısmına hakim olan karanlık tema, dizinin bilinçaltını oluşturuyor.

    olağan seyrinde ilerlerken araya serpiştirilen bir kaç sahne, böğrünüze öyle bir yumruk saplıyor ki sonunda öylece donakalıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    mr.peanutbutter'ın kardeşi, hastalandıktan sonra nihilist bir yapıya bürünür. yakınlarıyla beraberken oldukça neşeliyken, yalnız kaldığında kierkegaard* benzeri dipsiz bir derinliktedir;

    - yıldızlara bakıp, onların küçük delikler olduğunu ve bütün oksijeni emdiklerini düşünüp, kendini çok küçük görüp her şey anlamsızlaştığı için nefes alamadığını hissettin mi hiç?

    insanların seni sevmesine izin vermek zalimlik. tek yaptığın günün birinde kalplerin kırılacağına dair söz vermek.

    çocuklarını seyrederken;

    - yaşam en değerli kaynağımızdır ama bir gün ölecekler, hepimiz gibi.

    mr.peanutbutter da abisinin hastalığından etkilenir ve simsiyah bir varoluş buhranının içine sürüklenir;

    - işe geldin, işe başladın. kahvene şeker atıyorsun ve yavaş yavaş yok oluşunu seyrediyorsun. ama şeker nedenini bilmiyor, şeker doğmak istemedi.

    bojack ile princess carolyn yüzleşirken;

    b: bunca yıl bana nasıl katlandın anlamıyorum.

    pc: sana katlanmadım bojack, seninle olmak hoşuma gitti ve bundan pişman değilim.

    b: bunu ikimiz için yapıyorum anlıyor musun?

    pc: beni az da olsa sevdin mi?

    b: ben..şey..bu sevme işlerini beceremediğimi biliyorsun. ya sen başkasını incitiyorsun ya da başkası seni incitiyor. ne anlamı var ki?

    evlilik partisine gittiği taneisha'nın, mutlu olamayacağı düşüncesiyle partnerinden ayrılması üzerine aralarında şu konuşma geçer;

    t: karen'i seviyorum ama beni tamamlıyor mu? mutlu olabilir miyiz bilmiyorum.

    bojack: kimse kimseyi tamamlamaz, yok öyle bir şey. tahammül edebilecek kadar birini bulabilecek kadar şanslıysan, tırnaklarını geçir ve asla bırakma.

    aksi taktirde yaşlanacaksın ve daha zor ve daha yalnız biri olacaksın. o gediği doldurmak için elinden geleni yapacaksın. arkadaşlarınla, kariyerinle, anlamsız sevişmelerinle. ama gedik asla dolmayacak.

    bir gün etrafına bakıp herkesin seni sevdiğini ama senden hoşlanmadığını fark edeceksin. bu, dünyanın en yalnız duygusudur.

    wanda'yla ayrılık konuşması;

    w: film yüzünden moralin bozuk biliyorum ama bütün gün evde diane'le birlikte bunalım takılmak sağlıklı değil.

    b: tek istediğim bu filmde oynamaktı, mutlu gibi mi davranmamı istiyorsun.

    w: evet! işini sevmeyen pek çok insan var. ama bunu eve yansıtmak zorunda değiller.

    b: senin için söylemesi kolay.

    w: ne demek bu?

    b: hadi ama. sen kanal yöneticisisin. iş falan umurunda olmaz tabii.

    w: yaptığım işle gurur duyuyorum ben.

    b: ne? gurur mu? senin işin; her sene yeni bir çöp üretmek, o çöpleri yenilemeye devam edebilmek için yaptığın çöpün bir kısmının daha az kokmasını ummak, böylece emekli olup beverly çöp'teki kocaman çöplüğüne çekilip eski asistanının çöplerini seyredebilesin.

    w: bunlar nereden çıktı bilmiyorum. başına gelen bütün iyi şeyler, benim gibi kanal yöneticileri sayesinde. bütün gün izlediğin o dizi, evin, kariyerin..

    b: harika ev! harika kariyer! harika hayat! demek bu yüzden mutluyum! bilmiyorsun!...

    w: bilmiyor muyum?

    b: hayatım senin gibi bir kanal yöneticisi yüzünden mahvoldu.

    w: zorluklar yaşamana üzüldüm ama bu sana, bana kötü davranma hakkı vermez. öfke ve olumsuzlukla beslenen birinin yanında kalamam.

    b: o zaman niye buradasın?

    w: ne oldu bojack?

    b: her zaman olan şey. beni tanımıyordun ama bana aşık oldun. artık tanıyorsun.

    w: komik olan, birine pembe gözlüklerle bakınca bütün tehlike işaretleri normalmiş gibi geliyor.

    bojack her zamanki gibi todd'u hayal kırıklığına uğratmıştır;

    b: çuvalladığımı biliyorum, üzgünüm..

    t: harika. tabii. yine aynı şey. bunu yapmaya devam edemezsin. boktan şeyler yapıp, sorunları ortadan kaldırıyormuş gibi kötü hissetmeye devam edemezsin. daha iyi olmalısın.

    b: üzgünüm, sarhoştum üzerimde baskı vardı tamam mı?

    t: hayır. senin bütün sorunun sensin. alkol, uyuşturucu, mesleğinde başına gelen boktan şeyler veya çocukluğun değil sensin.

    aptal bir kızla yattıktan sonra sigarasından derin bir nefes çeker ve;

    - uzun soluklu üzücü yaşam tercihleri dizisine yeni bir halka ekledim.*

    --- spoiler ---

    seride yer alan hayvanların karakteristik özellikleri, antropomorfizm potası içinde tamamen eritilmemiş. kuşlar insansı özellikler gösterirken bir yandan uçabiliyor, kangurular zıplayarak hareket ediyor ya da salyangozlar sümüklü ve oldukça yavaşlar. bu da dizinin mizahi yönünü kuvvetlendirici etki yapıyor.

    müzikleri ayrı bir dip dalgası yaratarak, depresifliğini yoğunlaştırıyor. spotify'da kevingrave23'nin çalma listesinde tüm müziklerini bulabilirsiniz.

    rick and morty kalitesinde, hayata dair daha fazla şey içerdiği için belki de daha vurucu.
  • nevrotik ebeveynler, hasarlı çocukluk dönemi, sorumluluk almak istememek, ikili ilişkilerde yinelenen hatalar, histeri krizleri, sonuçlardan kaçma eğilimi, varoluşsal bunalımlar, yapay insanlar, bitmeyen çıkarlar, metalaşan yaşamlar, dürtüler peşinde tüketilenler, her şeyden kaçıp kurtulma isteği ve bunlardan uzaklaşmak için git gide yoğunlaşan alkol / uyuşturucu seansları... işte bojack horseman ve hepimizin hayatının önemli kısmına hakim olan karanlık tema, dizinin bilinçaltını oluşturuyor.

    olağan seyrinde ilerlerken araya serpiştirilen bir kaç sahne, böğrünüze öyle bir yumruk saplıyor ki sonunda öylece donakalıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    mr.peanutbutter'ın kardeşi, hastalandıktan sonra nihilist bir yapıya bürünür. yakınlarıyla beraberken oldukça neşeliyken, yalnız kaldığında kierkegaard* benzeri dipsiz bir derinliktedir;

    - yıldızlara bakıp, onların küçük delikler olduğunu ve bütün oksijeni emdiklerini düşünüp, kendini çok küçük görüp her şey anlamsızlaştığı için nefes alamadığını hissettin mi hiç?

    insanların seni sevmesine izin vermek zalimlik. tek yaptığın günün birinde kalplerin kırılacağına dair söz vermek.

    çocuklarını seyrederken;

    - yaşam en değerli kaynağımızdır ama bir gün ölecekler, hepimiz gibi.

    mr.peanutbutter da abisinin hastalığından etkilenir ve simsiyah bir varoluş buhranının içine sürüklenir;

    - işe geldin, işe başladın. kahvene şeker atıyorsun ve yavaş yavaş yok oluşunu seyrediyorsun. ama şeker nedenini bilmiyor, şeker doğmak istemedi.

    bojack ile princess carolyn yüzleşirken;

    b: bunca yıl bana nasıl katlandın anlamıyorum.

    pc: sana katlanmadım bojack, seninle olmak hoşuma gitti ve bundan pişman değilim.

    b: bunu ikimiz için yapıyorum anlıyor musun?

    pc: beni az da olsa sevdin mi?

    b: ben..şey..bu sevme işlerini beceremediğimi biliyorsun. ya sen başkasını incitiyorsun ya da başkası seni incitiyor. ne anlamı var ki?

    evlilik partisine gittiği taneisha'nın, mutlu olamayacağı düşüncesiyle partnerinden ayrılması üzerine aralarında şu konuşma geçer;

    t: karen'i seviyorum ama beni tamamlıyor mu? mutlu olabilir miyiz bilmiyorum.

    bojack: kimse kimseyi tamamlamaz, yok öyle bir şey. tahammül edebilecek kadar birini bulabilecek kadar şanslıysan, tırnaklarını geçir ve asla bırakma.

    aksi taktirde yaşlanacaksın ve daha zor ve daha yalnız biri olacaksın. o gediği doldurmak için elinden geleni yapacaksın. arkadaşlarınla, kariyerinle, anlamsız sevişmelerinle. ama gedik asla dolmayacak.

    bir gün etrafına bakıp herkesin seni sevdiğini ama senden hoşlanmadığını fark edeceksin. bu, dünyanın en yalnız duygusudur.

    wanda'yla ayrılık konuşması;

    w: film yüzünden moralin bozuk biliyorum ama bütün gün evde diane'le birlikte bunalım takılmak sağlıklı değil.

    b: tek istediğim bu filmde oynamaktı, mutlu gibi mi davranmamı istiyorsun.

    w: evet! işini sevmeyen pek çok insan var. ama bunu eve yansıtmak zorunda değiller.

    b: senin için söylemesi kolay.

    w: ne demek bu?

    b: hadi ama. sen kanal yöneticisisin. iş falan umurunda olmaz tabii.

    w: yaptığım işle gurur duyuyorum ben.

    b: ne? gurur mu? senin işin; her sene yeni bir çöp üretmek, o çöpleri yenilemeye devam edebilmek için yaptığın çöpün bir kısmının daha az kokmasını ummak, böylece emekli olup beverly çöp'teki kocaman çöplüğüne çekilip eski asistanının çöplerini seyredebilesin.

    w: bunlar nereden çıktı bilmiyorum. başına gelen bütün iyi şeyler, benim gibi kanal yöneticileri sayesinde. bütün gün izlediğin o dizi, evin, kariyerin..

    b: harika ev! harika kariyer! harika hayat! demek bu yüzden mutluyum! bilmiyorsun!...

    w: bilmiyor muyum?

    b: hayatım senin gibi bir kanal yöneticisi yüzünden mahvoldu.

    w: zorluklar yaşamana üzüldüm ama bu sana, bana kötü davranma hakkı vermez. öfke ve olumsuzlukla beslenen birinin yanında kalamam.

    b: o zaman niye buradasın?

    w: ne oldu bojack?

    b: her zaman olan şey. beni tanımıyordun ama bana aşık oldun. artık tanıyorsun.

    w: komik olan, birine pembe gözlüklerle bakınca bütün tehlike işaretleri normalmiş gibi geliyor.

    bojack her zamanki gibi todd'u hayal kırıklığına uğratmıştır;

    b: çuvalladığımı biliyorum, üzgünüm..

    t: harika. tabii. yine aynı şey. bunu yapmaya devam edemezsin. boktan şeyler yapıp, sorunları ortadan kaldırıyormuş gibi kötü hissetmeye devam edemezsin. daha iyi olmalısın.

    b: üzgünüm, sarhoştum üzerimde baskı vardı tamam mı?

    t: hayır. senin bütün sorunun sensin. alkol, uyuşturucu, mesleğinde başına gelen boktan şeyler veya çocukluğun değil sensin.

    aptal bir kızla yattıktan sonra sigarasından derin bir nefes çeker ve;

    - uzun soluklu üzücü yaşam tercihleri dizisine yeni bir halka ekledim.*

    --- spoiler ---

    seride yer alan hayvanların karakteristik özellikleri, antropomorfizm potası içinde tamamen eritilmemiş. kuşlar insansı özellikler gösterirken bir yandan uçabiliyor, kangurular zıplayarak hareket ediyor ya da salyangozlar sümüklü ve oldukça yavaşlar. bu da dizinin mizahi yönünü kuvvetlendirici etki yapıyor.

    müzikleri ayrı bir dip dalgası yaratarak, depresifliğini yoğunlaştırıyor. spotify'da kevingrave23'nin çalma listesinde tüm müziklerini bulabilirsiniz.

    rick and morty kalitesinde, hayata dair daha fazla şey içerdiği için belki de daha vurucu.
  • bu senelik sonuna geldim. gelecek yıla kadar yaşarsam ne yapacağımı hiç bilmiyorum. zaman geçmez şimdi hiç.

    the sopranos'u tekrar mı izlesem dedim, vazgeçtim sonra. "eskilerden" hayır beklememeli insan. nostaljiye saygım olsa da bu böyle.

    ee ne izliyeyim ben şimdi? rick and morty demeyin, üzülürüm. izledim onu, sevdim de ama bambaşka bir tür o.

    off, geçmiyor zaman. daha bugün bile bitmedi.
  • rick and morty, futurama, south park ile kombolayıp izlediğim dizidir. 3. sezon 4. bölümün en iyi bölümü olduğunu düşünüyorum ayrıca. eleştirenlere, bir bölüm izleyip yorum yapanlara tek sözüm suck a dick dumb shits!
  • 1. sezonda aldığım notlar:

    1)“geri isteyeceğin şeyleri götüme sokmayı bırak.”
    –2. bölüm

    2) bojack: “belki zayıf olduğundan, belki güzel olduğundan, her şey hep yanına kar kalmış. ama bilesin ki, davranışların başkalarını etkiliyor ve ben senden nefret ediyorum. ayrıca sen korkunç birisin ve korkunç biri olduğunun farkında olmaman seni daha az korkunç biri yapmıyor.”
    sarışın piliç: “sence ben güzel miyim?”
    -pompa-
    pompadan sonra bojack: “uzun soluklu üzücü yaşam tercihleri dizisine yeni bir halka daha ekledim.”
    –2. bölüm

    3) ”denyonun birisine silah verip “insan öldürebilirsin” dediğimizde birden bire bu denyolar kahraman olmuyor.” –afganistan’da savaşan ve denyo olduğunu iddia ettiği foka ithafen.
    -2. bölüm

    4) “berbat ebeveynlere sahip biri olarak söylüyorum, aile bir kara deliktir ve kaçmakta haklıydın.”
    -5. bölüm

    5) “haklıydın, seni sevmiyorum. sen de beni sevmiyorsun. kendimizden daha az nefret etmeye çalışan iki yalnız insanız. belki de bundan fazlası olmayacağız. belki de hep böyleydik.”
    -7. bölüm

    6) “bazen bir sızıntıyla doğduğumu düşünüyorum. başladığım bütün iyi şeyler ağır ağır sızdı oradan ve hepsi akıp gitti. asla geri getiremeyeceğim onları. artık çok geç. hayat bir kapanan kapılar dizisi, değil mi?”
    -9. bölüm
  • son sezonlarıyla genel olarak oldukça ilgi toplamaya başladıysa da, sözlükte başlığının nasıl bu kadar yalnız kaldığını anlamak zor.

    bu dizi diğerlerinden farklı, ağır bir havası var. rahatsız edici hatta. karakterlerin mutluluk yolculuğundaki başarısızlıkları son derece gerçekçi, son derece bizden. hayat hakkındaki bazı gerçekleri suratınıza vurmaktan çekinmeyen bir dizi. bunu oldukça absürt bir medium yoluyla yapıyorlar ama kalbindeki narrative içinde bulunduğumuz dünyaya izlediğim her diziden daha fazla benziyor.
  • birkaç bölüm üst üste izlediğimde moralimi bozan netflix dizisi. tadım kaçıyor, hiçliğe yürüyorum.
  • 4.sezonunda beklentilerimi karşılayamamış olan netflix dizisi. ilk üç sezon enfesti.
  • 2. sezon notları

    1. bölüm

    ** “todd, kimse kimseyi uyandıramaz. sen kendini uyandırmalısın.”

    ** “asistanlar belushi kardeşlere benzer. iyileri çok erken ayrılır, kötüleri asla gitmez.”

    ** “bunca zaman bende herkesin sandığından fazlası olduğunu varsaydım ama belki de yoktur.”

    2. bölüm

    ** “ “ne” diyerek bu konuşmaya devam edeceğimiz olaylar dizisini tetikleyeceğimin farkındayım ama… “ne?!” “

    5. bölüm

    ** “gençken ben de senin gibiydim. dünyayı değiştirecek planları olan o baş belası üstün başarılı çocuktum.”

    ** “seni sevmemi niye bu kadar istiyorsun ki?”
    bojack: “sevmeni istemiyorum. gerçi sevsen eğlenceli olurdu. ailemin beni desteklememesinin hata olduğunu ispat ederdim. başka bir otorite figürünün hayranlığını kazanırdım. özümde değerli olduğumu gösterirdim ama çok önemli değil.”

    ** “tek bir anı bile kendi faydana kullanmama becerin yok mu senin?”
    **”bugün bir şey öğrendim. bir şey sizinle ilgili değil sanırken, günü kurtarıp başından beri her şeyin sizin için olduğunu fark ediyorsunuz.”

    7. bölüm

    **”prens gustav, zalim bir despot ama eski karım yerine onunla aynı yatağı paylaşmayı yeğlerim.”

    ** “bojack, kitabında elmalı turtayı ne kadar sevdiğin çok sık geçiyor. sorum şu: israil’in kendisini savunma hakkı var mı? abd hangi tarafla müttefik olmalıdır?

    ** “geri adım atmayan kişi olarak neyi kazandın?”

    12. bölüm

    ** “demek istediğim şu, insanların nasıl yaşadığını anlamıyorum. her sabah uyanıp “yeni bir gün, hadi başlayalım,” denmesi bana çok ilginç gelmiştir. bunu nasıl yapıyorlar? bilmiyorum.”
hesabın var mı? giriş yap