• martin scorsese'nin annesi goodfellas'da da rol almıştı, burda kendisini piscano'nun annesi rolünde görüyoruz, süper doğal oynuyo teyzem hastasıyım. bu arada belliki scorsese robert de niroyu kendi gardrobundan giydirmiş direk büyük camlı gözlükler, kıyafetler hemen kendini belli ediyor. film 178 dakika ama 1 dakikası bile sıkmıyor, sölemeye gerek yok zati oyunculuklar muhteşem, soundtrack harika,izlemeyenler hemen izlesin, bir kaçta trivia veriyim hemen dayanamadım gene*

    *filmde adı tangiers olarak geçen otel aslında stardust oteliymiş.
    *filmde 422 kere fuck kelimesi kullanılmış.
    *filmdeki zengin japon kumarbaz k.k. ichikawa nın gerçek adı akio kashiwagi'ymış. 80lerin sonunda, donald trump dahil bir çok casino yöneticisine milyon dolarlarca borç yapmış. 92 yılında da yakuza tarafından japonyada öldürülmüş.
    *james woods, martin scorsese'nin kendisine filmde rol vermeyi düşündüğünü duyunca telesekreterine, "nezaman, nerde, hangi rol olursa ve ücret olarak ne ödersen öde varım" diye mesaj bırakmış.
    * filmde sam rothstein'in (robert de niro) oturduğu ev frank "lefty" rosenthal gerçekten yaşadığı evmiş.
    *sam rothstein'in avukatını oynayan oscar goodman gerçekte de bir avukatmış ve las vegas bağlantılı bir kaç mafya üyesini savunmuşluğu varmış. daha sonradan 1999 yılında las vegas valisi seçilmiş. (demek gavur ellerde de oluyo bazen böyle şeyler hmmmm)
    *traci lords seçmelerde süper bi iş çıkardığı için ginger rolü için düşünülmüş ama rolü sharon stone kapmış.

    --- spoiler ---
    *filmin sonunda nicky santoro'nun (joe pesci) diri diri mezara gömüldüğü sahnede, joe pesci mezarın içine itilirken kaburgasını kırmış. joe pesci aynı kaburgasını daha evvel de raging bull filminde kırmışmış.
    --- spoiler ---

    ve gelelim süper soundtrack listesine;

    "sweet virginia" - the rolling stones

    "gimme shelter"- the rolling stones

    "whip it"- devo

    "house of the rising sun"- the animals

    "hoochie coochie man"- muddy waters

    "i'll take you there"- staple singers

    "nights in white satin"- the moody blues

    "how high the moon"- les paul and mary ford

    "hurt"- timi yuro

    "ain't got no home"- clarence "frogman" henry

    "without you"- nilsson

    "love is the drug"- roxy music

    "i'm sorry"- brenda lee

    "go your own way"- fleetwood mac

    "the thrill is gone"- b.b. king

    "love is strange"- mickey and sylvia

    "stardust"- hoagy carmichael

    "walk on the wild side"- jimmy smith

    "fa-fa-fa-fa-fa (sad song)"- otis redding

    "i ain't superstitious" - jeff beck

    "the glory of love"- the velvetones

    "`(i can't get no) satisfaction`"- devo
    produced under license from warner bros. records inc.

    "what a difference a day made"- dinah washington

    "working in a coalmine"- lee dorsey

    "house of the rising sun"- eric burdon

    "those were the days"- cream

    "who can i turn to (when nobody needs me)"- tony bennett

    "slippin' and slidin'"- little richard

    "you're nobody till somebody loves you"- dean martin

    "compared to what"- les mccann and eddie harris

    "basin street blues/when it's sleepy time down south medley"- louis prima

    "matthaus passion"- johann sebastian bach

    "heart of stone"- the rolling stones

    "unforgettable"- dinah washington

    "i'm confessing that i love you"- louis prima and keely smith

    "sing sing sing"- louis prima

    "can't you hear me knocking"- the rolling stones

    that's the way i like it invicta'ya teşekkürler :)
  • filmini izlemedim bilmem ama kıbrıs'taki casino'lar hakkında bir kaç kelam edebilirim belki ama nereden başlamalı?

    şimdi bu casino denen organizasyonlar genellikle 4-5 yıldızlı otellerin bünyesinde bulunan, içerisinde bir çok kumar, talih ve bazen bahis oyununu barındıran dev salonlar.

    bu salonlar genellikle büyük bir alan gerektirdiğinden otellerin giriş ya da giriş altı katlarında oluyor. bulunan oyunları ise herhalde kart oyunları, rulet ve kollu makineler gibi kabaca sınıflandırmak mümkün olur. kart oyunları kendi içerisinde bir derya; yirmibir adıyla bildiğimiz blackjack'ten, pokerin her türlüsüne (düz, texax hold'em, üç kağıtlı olanı, rus pokeri, vb.) kağıt oyunu mevcut; ardından başlı başına bir entry konusu olan rulet masaları geliyor; bir de bilgisayar tarafından işletilen gerek kollu gerek düğmeli jackpot cihazları bunları izliyor. ortalama büyüklükte bir casinoda en az 5-6 tane rulet masası, yaklaşık 20 - 25 kağıt masası ve 100 civarında jackpot makine mevcut, bu rakamlar otelin büyüklüğüne doğru daha da artıyor. ayrıca bir çok casinoda büyük kumarbazlar için özel oyun odaları var üst katlarda, bunları dışarıda tutuyorum.

    salonların dekorasyonları birbirine çok benziyor; hemen hepsinde zamanın nasıl geçtiği anlaşılmasın diye, yerler rengarenk halılar ile döşeli, tek bir saat yok ortalıkta, tepede onlarca ampul ortalığı gündüzden aydınlık yapıyor. içeride her masa başında iki görevli oturuyor. bunlardan bir tanesi oyunu oynatan krupiyer, diğeri ise oynayanların kazanıp, kaybettiği rakamları, isimlerini kaydeden kontrol elemanı. bu adam ayrıca daha tecrübeli olup oyunun denetimini de yapıyor. ayrıca ortalıkta sürekli koordinatörler dolanıp masaları takip ediyor. bunun dışında tavanlar bir yığın kamera ile dolu, herkes bir kontrol odasından en ince detayına kadar inceleniyor. yani gelip de hile yapayım, alayım paraları gideyim demek biraz zor. hele kağıt masalarında bir parça şansınız yaver gider de para kazanmaya başlarsanız kasadan, bu durum hemen dikkat çekiyor ve casinonun adamları masanın başında bitip bir yamuk olup olmadığını anlamaya çalışıyor.

    genellikle casinolara girerken kimlik alınıp, kayıt yapılıyor ve kredi kartına benzer kartlar veriliyor. krediler buna yükleniyor, jackpot makinalarında genellikle bunlar ile oynanıyor. dolayısıyla eğer bir casino'dan atılırsanız diğerlerine de alınmamanız yüksek ihtimal.

    casino içerisinde ilk yapacağınız şey, elinizdeki para karşılığı kasaya gidip fiş satın almak. genellikle casinolar dolar üzerinden fiş satıyor, nadiren euro ile oyun oynatanlar da var. daha sonra bu fişleri gidip masalarda yiyorsunuz. casinolar genellikle 20 saat açık, öğleden sonra erken saatte açılıp sabah 6-7'ye kadar çalışıyor, genellikle gidiş saat 22.00 gibi, zaten zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız, en aşağı dört beş saatiniz burada geçecek girdikten sonra. tüm ortam sizin oyun oynayıp para kaybetmeniz üzerine kurulmuş.

    genellikle bir masaya oturduktan sonra, istediğiniz yemeği, içkiyi, sigarayı, puroyu vb. ücretsiz olarak isteyebilir, masa başında oynarken yiyip, içebilirsiniz. sizin yemek içki maliyeniz adama en fazla 50 tl ile sınırlı kalacak, halbuki harcayacağınız parada limit yok. diğer yandan şunu da ilave etmek lazım ki masaların alt ve üst limitleri var; kimisinde en düşük 1 usd ile oyuna girilebiliyor, kimisinde 25 usd ile. hatta rocks casino'daki herkesin birbirine karşı oynadığı texas holdem masasında oyuna giriş parası 200 usd'idi en son.

    diğer yandan şunu unutmayın ki kumar oynayacaksanız para kazanmak için değil, eğlenmek için oynayacaksınız, bu nedenle sakın masa başına para kazanacağım diye oturmayın, çünkü kazanamayacaksınız. bir kazansanız biraz sonra üç kaybedeceksiniz. herkesin aklına ilk gelen soru, oyunlarda hile var mı? hayır yok, çünkü buna gerek yok. tüm oyunlar öylesine ustaca bir şekilde kurgulanmış durumda ki, özellikle kayıp ve kazanç oranları bakımından, orta ve uzun vadede hiçbir hile yapmasına gerek olmaksızın kasanın kazanma olasılığı çok daha yüksek. üstelik insanoğlu hırslı, para kaybettikçe kazanmak için daha da yüksek yatırıyor, kaybı daha artıyor. üstelik bir masada aynı anda birden çok kişi oynuyor; herkesin kasaya karşı şansı sürekli tutacak değil ya. ben belki bir tek ruletten şüphe edebilirim, çünkü bir çok masada çok fazla sayıda şunu görüyor insan, masa üstünde neredeyse tüm sayılar kapatılıyor ancak nasıl oluyorsa o top gidiyor en az paranın olduğu rakama düşüyor. rulette bu nasıl mümkün olur bilmem ama durum bu. diğer yandan tek kollu makinelere, yani jackpot'lara gideceksiniz bileceksiniz ki bu makineler içerisindeki bilgisayarlar zaten içeriye atılan jeton, para ya da kredinin belirli zamanlarda çok düşük bir oranını vermek üzere ayarlanıyor, yani kazanma ihtimali çok zayıf, bir ayarlama varsa işte burada var. bu da casinonun insafına kalmış durumda.

    kıbrıs'taki casinolar son derece iyi biçimde işletiliyor, sorup soruşturduğum kadarı ile türkiye'dekinin aksine buraları kontrol eden öyle merkezi bir mafya yok, haraç alan yok. herkes efendi efendi mekanını işletiyor, casinoya gelen efendi efendi oyununu oynayıp, parasını kaybedip evine dönüyor. oraya gidince masalarda dönen paraları görünce insanın nutku tutuluyor ama malesef hayat böyle bir şey. sizin yıllık gelirinizin belki bir kaç katını insanlar bir kaç saat içerisinde kahkalar ile gelip masalarda bırakıp gidiyorlar, o yüzden emeği ile hayatını kazanan insan elindeki paranın değerini daha iyi biliyor.

    yani diyeceğim o ki bu casino dünyası başlı başına ayrı bir dünya; hani biraz da buranın keyfini süreyim derseniz kendinize bir bütçe belirleyip ve yanınıza sadece o kadar rakam alıp gidin, oynayın; zaten kağıt oyunlarını iyi bilmiyorsanız bu masalarda rahat edemeceyeksiniz, rulete yöneleceksiniz, orada vakit hızlı geçiyor, bakacaksınız ki paranız azalmış, son kalanları da jackpot'lara yedirip odanıza yatmaya döneceksiniz.

    bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.
  • goodfellas ve once upon a time in america ile birllikte, ar$ivimin ba$ tacı olan 3. bir filmdir kendisi.

    hayatımın motto'su olan cümleyi , bir film ancak bu kadar güzel anlatabilirdi.

    --- spoiler ---

    there are three ways of doing things around here: the right way, the wrong way, and the way that *i* do it. you understand?

    --- spoiler ---
  • filmde geçen "talk turkey" ciddi ciddi oturup konuşmak anlamına gelen bir deyimdir. türkiye ile bir ilgisi yok.
    edit: "filmde türkiye'den bahsediyorlar" diyen entrynin yerine bir apartman dikilmiş günümüzde.
  • robert de niro'nun onlarca farklı takım elbise içerisinde boy gösterdiği film. söz konusu elbiselerin bir bölümünün renkleri öyle göz alıcıdır ki, las vegas'ın o rengarenk atmosferini bile gölgede bırakır. de niro'nun bu filmde giydiği bazı şeyleri başkasının üzerinde görseniz adamı direkt palyaçoya benzetirsiniz ama bu kıyafetler usta oyuncuda gerçekten çok şık durmuştur. hele o kırmızı ceket, pembe gömlek, pembe kravat, beyaz pantolon ve beyaz ayakkabı kombinasyonunun başka bir yerde, başka bir insanın üzerinde bu filmdeki gibi şık görünebileceğini düşünmek bile zordur.
  • izleyeli bir miktar zaman geçti ordan burdan bakıp da karakter ismi falan vermeye kasamıyorum şu an, ama aklımda bir sahne var: pek spoiler olduğunu sanmıyorum ama mevzuyu bir cümle ileri atıp götü sağlama almak isterim.

    filmin bir yerlerinde bir takım insanlar bir takım kişileri infaz ettirme kararı alıyor. adamın biri öldürülecek. öldürülecek adamı görüyoruz sahnenin başında, bir otoparkta karların üstünde, arabaların içinden yanında kendi adamıyla, acele adımlarla ve hararetle konuşarak yürüyor. adamıyla yürüdüğü beş adımlık yolda ısrarla birisiyle konuşmak istediğini, o kişinin onu mutlaka aramasını istediğini söylüyor. ikili yürümeye devam ederken adamı sağa doğru dönüp bizim görüş açımızdan ayrılırken son kez arkasından konunun çok önemli olduğunu, o kişiyle mutlaka salı mıydı perşembe miydi o güne kadar görüşmek zorunda olduğunu yineliyor; ve adamından ayrıldıktan sonra iki saniye geçmeden kafasından tek kurşunla vurularak öldürülüyor.

    bu hikaye açısından pek üst düzey değerde olmayan adamın ölümü izleyiciye herhangi bir şekilde gösterilebilirdi. iki kişi ibrahim tatlıses usulü "höt lan, höt" diyerek durdurup da vurabilirdi mesela.. ama hayır. o adam, hayatın o akıcılığının ve sürükleyiciliğinin tam içindeyken, büyük ihtimalle incir çekirdeğini doldurmayacak bir mevzu hakkında birisiyle görüşmek için ısrarlı şekilde konuşurken ve yürümesine ara bile veremeden tek kurşunla ölmeliydi. bir an var, bir an yok.

    böyle olmasaydı bu bir martin scorsese filmi değil herhangi bir film oldurdu.. hey yavrum.
  • robert de niro'nun omer lutfi topal'i oynadigi film.
  • 3 saate yakın bir süresi olan, bittikten sonra hala kendinizi o ortamda hissetmenizi sağlayan film. sharon stone o kadar iyi rol yapmıştır ki güzelliğine bakmayıp ağzını burnunu kırasım geldi.
  • olayların gerçek bir olaydan esinlenilmesi filmi daha da izlenir kılıyor.
    kumara, mafyaya meraklı herkesin başucu olarak nitelendireceği bir film bu. izlerken bir yandan scarface'den,goodfellas'tan havalar sezinlerken bir yandan ocean's eleven'den hatırladığımız kumarhane işlerine, el, ayak oyunlarına hayran kalıyorsunuz.polis ve fbi'da filme dahil olunca film l.a confidental,godfellas,ocean’s eleven karışımı bir hal almış.
    film biraz uzun ama kesinlike sıkılmadan izliyorsunuz.
  • --- spoiler ---

    sam'in en büyük kabusu gerçek olmuş, ginger'ın nicky ile düşüp kalktığını öğrenmiştir

    durum sam için tam bir iki ucu kirli değnek vakasıdır. ginger'ı nicky'den uzaklaşmaya ikna etmeye çalışır

    ginger
    - i can back him off!
    der

    hemen ardından ginger ile nicky'yi yatakta "back to face" vaziyette görürüz

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap