• kendisi, 12 eylül döneminde kenan evren'e ve komutanlarına köşelerinden methiyeler düzüp şimdi rüzgar döndü diye ölüsüne lanet okuyarak kendini darbe karşıtı olarak gösterme çabasında olan ve 12 eylül'den sonra kıymete binen yazar çizer güruhdan kat kat daha karakterli bir adamdır.
  • az önce canlı yayında selçuk tepeli'ye "yönetimi cahil ayak takımına verirseniz, başımıza bunlar gelir" dedi. gerçekleri konuşan bildiklerini konuşmaktan çekinmeyen koca yürekli bilim adamı.
  • ''türkiye'de insanlar fransız gibi şık giyinir ancak beyinlerini açarsanız içinden pakistan ve afganistan çıkar.''

    ''türk insanı, bikini giyen ve iyi arabalara binen afganistanlılardır.''

    ''türkiye deprem konusunda pakistan ve afganistan ayarındadır.''

    ''türkiye'de üniversite yoktur, ona benzemeye çalışan birkaç yer var sadece.''

    ''ülkemizde elit diye bir sınıf yoktur ve aristokrasinin olmamasının acısını hala çekiyoruz.''

    romalı klasik tarihçi polybios'a atıf yapması ve oklokrasi kavramını anlatması ise bilişsel bir orgazm yaşatmaya yetmiştir.

    toplumun sürekli gazla çalışması ve eleştiri kültürünü benimseyememesi nedeniyle, söyledikleri ağır gelebilir ancak tamamen doğru tespitlerdir. türk insanı dış görünüş ambalajı ile kamufle edilmiş ve bilinç olarak 3. sınıf bir millettir. liyakat olmadığı sürece ve araya birilerini sokarak işlerini halletmeye çalışan herkes, hocanın tanımladığı ''afganistan'' kümesindedir.

    kendisi ve ahmet arslan gibi açık sözlü bilim insanlarına şiddetle ihtiyacımız var, aksi takdirde pakistan olmamız hayal değil.

    debe editi: depremde ölmek kaderiniz değildir, hatay'ın ilçesi erzin'de enkaz ve can kaybına rastlanmadı. (videoyu lütfen seyredin)

    - depremde herhangi bir can kaybı, yıkım ve sorunun olmadığı 42 bin nüfuslu hatay erzin'de belediye başkanı ökkeş elmasoğlu: ''can kaybımız, yaralımız, enkazımız olmadı. kaçak yapıya müsaade etmedim. bazen bana kızdılar. birçok kişiyle kötü olduk ama vicdanım rahat.''

    https://twitter.com/…?t=woj1kztgokvj3x_lpuhuyg&s=35

    edit 2: kahramanmaraş depremi, yerkürede sık sık olan ve gelişmemiş ülkelerde (pakistan, iran, endonezya, haiti ve türkiye vs.) büyük yıkıma neden olan türde bir sarsıntıdır. yüzyılın felaketi masalı, deprem öncesi ve sonrasındaki büyük fiyaskoyu örtbas amacıyla uydurulmuş bir hikayedir. detayları aşağıdan okuyabilirsiniz;

    (bkz: 6 şubat 2023 kahramanmaraş depremi/@zenithgeist)
  • fatih altaylı, deprem'in ilk günü deprem esnasında mavi ışıkların ne anlama geldiğini kendisine sordu. 'bilmiyorum' diye cevapladı ! yer altında bazı elektrik olaylarının olduğunu söyledi ama gökyüzü ile alakalı hiç bir okuma yapmadığını ve dolayısıyla bilmediğini söyledi.

    adamın bilgi birikimi ve saygınlığı olağanüstü seviyede olmasına rağmen bil-mi-yo-rum diyor ey dünyalılar. huzur ve güven içinde yaşayabilmemizin tek anahtarı bu ve bunun gibi bilim insanlarını örnek almaktır.
  • ne desinler size daha lan?
    ayaklarınıza kapanıp yalvarsınlar mi? tam olarak ne duymak istiyorsunuz!?

    deprem olmadan, deprem ülkesiyiz amklarım, önlem alın, bütçe ayırın demediler mi? dediler.
    bilim insanlarını tv'de, bld başkanından yardim ister hale getirdiniz ve hala utanmadan açıklama mi istiyorsunuz.

    tek adamınız erdoğan yapsın açıklamayı. neden evler yıkıldı? depremde neden insanlar arabalarında bekliyor? bir daha deprem olur mu? olursa ne olur?
    erdoğan'a sorun çünkü belliki o daha iyi biliyor.
  • röportajında dile getirdiği "fatih sultan mehmet oğlu bayezid'e "ben bu muhammed'in dediklerine inanmıyorum" demiştir" iddiasının kaynağını sormak için rahatsız ettik kendisini alkolik hafiz ile birlikte, sağolsun şu cevabı gönderdi: http://postimg.org/image/46m97i93n/

    oxford art journal'in 1982 tarihli ilgili sayısında julian raby bu sözle ilgili maalesef kaynak vermiyor. zaten kendisi sanat tarihçisi olduğu için sadece yazının sonunda ufak bir bilgi olarak yazmış bunu sanırım. metin şöyle:

    ------

    mehmed was accused by his son bayezid of "not believing in muhammad"; others, perhaps nearer the mark, accused him of not believing in any one faith. we might add the rider that he did not believe in any one culture. ıs that an accusation too?

    ------

    makalenin tamamı da şurada: https://yadi.sk/i/kswceul9qmasg

    celal hoca'nın mailinde bahsettiği julian raby'nin doktora tezine göz atamadım tabi ki internet üzerinden erişemeyeceğim için. belki orada bu konuyla ilgili doyurucu bilgiler vardır. bilkent'te mevcutmuş ama benim gibi cahilleri almıyorlar oraya. ilgilenen olursa: http://eds.b.ebscohost.com/…bilk.80710&db=cat00040a

    neyse efendim, biraz daha araştırınca konuyu başka kişilerin de benzer iddialara değindiğini görüyoruz. misal gülru necipoğlu editörlüğünü yaptığı muqarnas dergisi v.29'da aynı iddiayı dile getiriyor ve kaynak olarak giovanni maria angiolello'yu gösteriyor: http://isites.harvard.edu/…ticles/m29 necipoglu.pdf (15. sayfa 1. sütun ve 66. dipnot)
    edit: biraz zor yükleniyor sanırım sayfa, ilgili kısımların görüntüsünü aldım:
    http://postimg.org/image/l0ajrii35/
    http://postimg.org/image/rf9ko6osx/

    dipnotta ayrıca theodore spandounes'in de bu hususa değindiğini ve fatih için "ne hristiyan ne de müslümandı" dediğini görüyoruz. fatih'in üvey annesi mara hatun (mara brankovic), theodore spandounes'in büyük teyzesi olurmuş ve spandounes çocukluğunun bir kısmını mara'nın yanında geçirmiş. yani sarayı bilen biriymiş.

    özetle iddiayı dile getiren kaynaklar son derece sağlam, angiolello fatih'in defterdarlığını yapmış bir adam, spandounes belki fatih'i en iyi tanıyan kişiyle akraba... durum böyle olunca bu mesele "batılı tarihçi uydurması" denilerek geçilebilecek kadar basit değil.

    daha da derinlemesine araştırmak isteyen olursa angiolello ve spandounes'in yazdıklarını bulup okuması gerekir ki tarihçi değilseniz pek kolay olmaz o iş.

    çaylaklardan konuyla ilgili bir şey paylaşmak isteyen olursa mailim: loserblueser@hotmail.com

    not: sosyal linciniz bittiyse belki şuraya bi göz atmak isteyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=hlr92bdv5aa

    edit: antifa ultra nickli arkadaşın bilgilendirmesiyle görüyoruz ki julian raby bizim ağır toplarımız tarafından da takdir edilen bir tarihçiymiş: https://www.youtube.com/…7c&feature=youtu.be&t=1189
  • türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. kendi tarihinden habersizdir. aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.

    muhteşem yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde amerika'dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü avrupalı dünyayı keşfederken, muhteşem [!] padişahları hareminde gönül eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen pirî reis'in kafasını vurdurmaktadır).

    o muhteşem (!) yüzyılda anadolu'da medrese o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci haydutluğa başlamıştır (buna softa şekâveti denir). avrupa'da ilk yenilgimizi muhteşem (!) süleyman devrinde aldığı> gibi (ı.viyana bozgunu: 1529), hint okyanusuna her çıkışımızda mini mini portekiz'den sopayı yiyip kızıldeniz'e veya basra körfezi'ne tıkılışımız da bu büyük (!) padişah efendimizin devrindedir. gene onun zamanında dünya keşfedilirken, hint okyanusu'na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554'te hindistan'da karaya vuran büyük (!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede hindistan'dan edirne'ye gelmiş ve meşhur bir kitap (mirât-ül memâlik) yazmıştı. el alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde seydî ali reis gazel söyleyip, eğlence partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı.

    büyük (!) sultanımız süleyman'ın fransa kralı ı. françois'yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. o françois'nın kurduğu collège de france bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?

    tek becerdiği kalıcı şey, aklı başında öz oğlu şehzade mustafa'yı hürrem uğruna katlettirip, devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak oldu.

    artık yeter! bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan atatürk'ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi. yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin eseridir sanıyorsunuz? cehalet tüm fenalıkların anasıdır. biz de o anayı besleyip duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. artık yeter! memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım.

    celal şengör
  • uzun zamandır içimizdeki beyinsizler çıkıp da bok atmıyordu bu adama, yine başlamışlar. rüyalarında falan gördüler heralde.

    bir tane bilimsel kitabı yokmuş. bilim kitapla değil makaleyle yapılır, buyur.

    halkı tanımıyormuş. ulan sizin gibi aptallar bile bu adamın halkı nasıl da iyi tanıdığını ortaya koyuyor, zahmet edip okursanız kendisini sizin gibi aptallardan çokça bahsettiğini görürsünüz.

    eğitimle alakalı hiç bir şey yapmıyormuş. oğlum adam eğitim bakanı mı, ne yapacak? işi gücü olan, devamlı kendi alanında çalışan bir adamcağız bu. o kadar işinin arasında yine de fırsat bulup bol bol tv'ye çıktı belki bir iki kişi anlattıklarımdan bir şeyler öğrenir diye. türkiye'de yapılmış en iyi evrim sunumunu yaptı adam tv'de daha ne yapsın?

    ayrıca bir bilim adamı olarak kendisi neyin bilim olduğunu neyin olmadığını işsiz aptallardan daha iyi bilir elbet.

    ha bi de oğlum şu "avrupa bilim dünyası" neyden vazgeçmiş bi açıklayın hele?
  • an itibari ile yardırıyor;

    -alternatif tıp diye bişi yoktur. afrikada başı ağrıyan insanı tedavi etmek için alnına kızgın demir bastırıyorlar ve bu işlemden sonra adamın başı ağrımıyormuş.
    tabi ağrımaz, çünkü bi daha başım ağrıyor derse, bi kızgın demir daha bastıracaklar
  • candaş tolga'ya konuk olduğu programda hakan fidan için şahane bir adam demiş.kendisini tanıma şansına nail olmuşmuş. fidan, geniş kültürüyle kendisine hayran bırakmış. bir de şunu eklemiş. asker olduğu için övüyor zannetmeyecekmişiz. fevkalade biriymiş falan filan. astsubay hazırlama okulundan mezun adam celal'i geniş kültürüyle nasıl etkiliyor hayret. (sayın bakanımız maryland üniversitesinden mezun teranesine girmeyin hiç. akape elinden tuttuktan sonra yurtdışı üniversitelere dadananlarla dolu memleket).

    daha önce celal için bir entride şöyle yazmışım.

    hazretin, birini şirazesizce övmesi için kendisinin tanıyor olması yeterliyken, dünyanın en büyük dehaları, düşünce tarihini baştan aşağı değiştirmiş filozoflar, imparatorluklar yönetmiş liderler keyfi uydurduğu filtresine takılıyor, şu ibişe bir türlü yaranamıyorlar. erzincan depremi üzerine makale yazmış olmasından başka ne marifeti var bilemediğimiz ihsan ketin dünyanın sayılı bilim adamıymış. filolog sedat alp'in dünyada dengi yokmuş, fuat köprülü türklüğün bin yıldaki en büyük bilimcisiymiş, aile dostu hulusi akar dört dörtlük paşaymış.

    hakan fidan'ı, hulusi akar'ı öve öve bitiremeyen adam hegel'i, marks'ı, sagan'ı, rousseau'yu, freud'u beğenmiyor iyi mi?

    çok merak ettim bu askerlik vazifesini diline pelesenk etmiş, herkese askeri tertip üzerinden ayar veren beyefendi askerlik yapmış mı acaba diye? tabiki bulamadım hiçbir şey. garibanların çocukları üzerinden askercilik oynamak ne güzel gadasını aldığım. bir de mitinge katılmış bir seferinde, şişine şişine bağırıyor, ben bu üniformayı altı sene giydim diye. biraz araştırdım. ne askeri okul geçmişi var. ne muvazzaf askeri hizmet, ne teskereci vatani görev. robert kolej'i bitirmiş, direkt albany üniversitesi.

    herkes askerlik hizmeti yapmalıdır demiyorum. bedelli diye bir müessese var ise bu hakkı kullanmakta da bir beis yok elbet. ama mantık ve ahlak kuralıdır. kişinin eylemi ile söylemi, zarfı ile mazrufu arasında minimum tutarlılık olması beklenir. daha askerlik hizmetini yapmamış adam sabah akşam militarizm güzellemesi zerk etmeye çalışıyor eşrafa. ben askerliğimi terörün görece pik zamanında bagok dağlarında, en kritik karakollarda yaptım. şunun kadar göğsümü gere gere üniforma manzumesi yazmadım daha.

    hazret, aile dostları tümgeneral bilgin balanlı sayesinde, 50 yaşından sonra hava harp okulunda ingilizce dersleri veriyor. altı yıl şerefle taşıdığını iddia ettiği üniforma hikayesi de budur yani. hatta sadece kendisi de değil, diğer öğretim üyelerinde aranan kriterleri sağlayıp sağlamadığına bakılmadan, eşi oya hanım da hava harp okulu'nda öğretim elemanı olarak göreve başlamış. oğlu asım şengör, uçuş tulumu giyerek harbiyelilere konferans vermiş, üslere rahatça girip çıkmış, simülatörlerde uçuş yapmış. belediyeye çevirmişler kurumu.

    koğuş nöbeti tutmaya, patates soymaya, mıntıka temizliği yapmaya, çatışmada canını ortaya koymaya geldi mi askerlik hizmeti, kendisiyle benzer koşullara sahip olamadıkları için sürekli aşağıladığı, eğitimsiz bırakılmış, az beslenmiş anadolu çocuklarının. ama itibarından, taltifinden siz nemalanın tipini sevdiklerim. yalnız hamaset tam gaz. kendisi asker olmayı çok istemiş de gözden elenmiş. oğlu asım asker olacakmış da kulaktan elenmiş. memleketin burjuvasının ne olduğunu bilmiyoruz sanki. hiçbir tuzu kuru beyzadenin ne askerlik yaptığı, ne de yedi göbek sülalesinin erkeklerinde askerlik mesleğine rastlandığı görülmemiştir daha. teşvikiye camiinden şehit cenazesi kalktığını da duymadık henüz. celal'in yaptığı gibi ancak uzaktan severler askeriyeyi.

    bir kolpacının bedellisine ne takmışsın be arkadaş diye düşünmeyesiniz sakın. kendini anlattığı söyleşi kitabı bir bilim adamının serüveni'nde aşk sözcüğünü silahlı kuvvetlere duyduğu hissiyat olarak tanımlayan adam bu. vatan barışta zenginlerin, savaşta fakirlerindir denir ya, vatani görevin hamaseti de şengörlere; kanı, teri, gözyaşı sıvasız gecekonduların kavruk çocuklarına düşüyor demek ki.

    (bkz: #150652363)

    (bkz: #133968994)
hesabın var mı? giriş yap