• kargasa, kaos, felaket, korku, panik , roket, silah, helikopter, jet sesleri, yollarda tanklar ve evacuation. mukemmel bir gurultu patirti esliginde kendimi kah counter strike kah battlefield tarzi bir kargasa icinde buldum ve inanilmaz heyecan duydum. canavar nereden geldi, sonu ne oldu umurumda degil. topluluklarin tam bir kaos icinde ortalikta kosturup kacmasi, dunyanin kac bucak oldugunu anlamasi muthisti. seyrettigim en iyi felaket filmlerinden biriydi diyebilirim. sinemadan cikitigimda yogun kar yagisinda yollarda yururken boyle bir felaketin tam o anda yasanmasini, kosturmacaya kendimi kaptirarak ayni korku panik ve kaosu yasamak istedim. ama sogukta boyle birsey yasamak oldurucu olabileceginden boyle bir olayin baharda yasanmasi daha makul gorundu.
    eve dondugumde hayatin normal akisiyla devam ediyor oldugunun farkina varmam gec olmadi. sikici olan da bu tekduzelikti, tv'de tartisilan konular, goruntuler, sesler, hersey anlamsiz gorundu.
    boyle bir uzayli istilasi yasansa da ne turban konussak, ne irak ne de baska guncel sorun, herkes tek bir felakete odaklansa. sokaklarda kostursak deli danalar gibi.
  • nokia'nın sponsor olduğu film.herkesin elinde alternatifsiz bir nokia.ayrıca hepsi gene alternatifsiz bir şekilde hepsi farklı bir model.gittikleri heryerde arka planda nokia billboard'ı anlıyacağınız'connecting movie'...
  • --- spoiler ---

    filmin başta canavarı unutturması bir risk aslında ama partinin ortasında canavar meydana çıkınca "noluyo mnskym" diye izleyici de karakterlerle birlikte heyecanlanınca doğru bir tercih olduğunu anlıyorsunuz. çünkü partide çılgın atan, aklının ucundan canavar saldırısı geçmeyen bir insan oluveriyoruz 15dk için ("ya hadddiii yaa ne zaman çıkacak şu canavar" diye bekleyenleri tenzih ederim) canavarın gözükmemesi, daha sonra ufak ufak gözükmesi, belirsiz yıkım ve kaos merak duygusunun iyi kullanılmasını sağlamış. kasetin üstüne çekilmesi unsuru da tatlı olmuş. nitekim güzel film. kaliteli bir canavar filmi. onun dışında biraz nokia, biraz sephora, biraz da new york city reklamı. ha bir de filmin blair cadısı gibi el kamerasıyla çekildiğine inanmıyorum, sadece o izlenim verilmiş.
  • olumsuz yanlarına rağmen sinemadan memnun ayrıldığım, (tereddütü olanlar için) bana göre zaman kaybına neden olmayan film. eksik kalan yanları bir devam filmi çekilecekse kaldırılabilecek düzeyde, ancak çekilmezse bile, vay nerden gittim buna demem.

    --- spoiler ---

    filmin gerçeğe yakın hissettiren en önemli özelliklerinden biri ses efektleri. canavar şehre ilk saldırdığı anda kopan gümbürtülerin şahsımın göğüs kafesinde vurması, köprünün yıkılma anında kopan halatların sesini bir bir (ve birebir) içinde hissetmek, kameranın, kullanıcısının hareketlerine göre gerçeğe uygun tıkırdamaları bence başlı başına bir zevkti.

    canavarın üstüne fazla yoğunlaşılmamış olması, ortaya çıkışının belirsizliği, devam filmi çekileceği beklentilerimin ana sebebi. bana kalırsa film ekibi; o küçük yaratıkları da, canavara (özellikle) odaklanmamaktan kaynaklanabilecek gerilim azalmasını engellemek amacıyla meydana getirmiş. film boyunca her yerden çıkabilirler beklentisi içinde oluyorsunuz böylece. oysa benim hatırladığım bunlar üç sahnede görüldü. ikisi kısa sahnelerle geçti.

    filmin olumsuz yanları da belirsizlikler değil, aşk-meşk ayakları ve hud karakterinin kötü esprileriydi. bir de helikopterden kurtulabilmeleri pek bir absürd oldu. oyunculuklar çok iyi olmasa bile rahatsız etmiyordu, ya da belki ben bu filmler yüzünden amerikan gençliğini hep böyle tipler olarak benimsemeye başladım*

    --- spoiler ---
  • türkiyede "isim çevirisi konusunda şaheser" olabilecek şekilde ismi değiştirilen bir film daha.

    (bkz: canavar)*
  • (bkz: canavarfield)
  • öncelikle film adının tercümesine dokunmadan geçemeyeceğim. eh be kardeşim filmin adına enteresan olsun diye bu ismi koymuşlar ne zorun var da canavar diye saçma bir çeviri yapıyorsun. eminim ki film hakkında hiç bilgisi olmayan birisi afişe baktığında "ne lan bu bildiğin canavar filmi işte ne gidecem." demiştir. filmi çok beğenmedim açıkçası fakat iyi yanları da yok değildi. özellikle seyirciyi filmin içine sokup ordaymış hissi verebilmekteydi. belki blair cadısını izlediğimdendir çok değişik gelmedi film bana. ama sonuç olarak çok kötü bir film de değil. filmin kahramanı el kamerası da maşallah özel zırhlı mıdır nedir başına neler geliyor ama düşen helikopterden bile çalışarak çıkmayı başarabiliyor.
  • filmi çok beğenmiş biri olarak yorumlayacaksam öncelikle, adını afişinden öğrenip "çevire çevire canavar diye mi çevirmişler" diye içimden geçirdiğim, bu kadar zaman "ismi bilinmeyen gizemli film" sansasyonuna bu ismi layık gördüklerinden dolayı kızdığım film.

    neyse j.j abrams ne eylerse güzel eyler deyü girdik. tabi lostu yapan adamın filminden başka ne beklersin... soru, soru ve daha çok soru.. cevaplar yok herzamanki gibi.

    ama zaten aslında bu filmde önemli olan soruların yanıtları değil hikayeydi. ve vermek istediğini çok güzel vermiş yönetmen. daha fazlasını değil. bu yüzden kırk kere yapılmış klasik bir canavar filmlerinden ayrılıyor cloverfield. bir bilim kurgu felan da değil bu. çünkü filmin derdi canavar değil. sadece insanları korkutacak bir unsur olarak kullanılmış ve çok da başarılı yapılmış bence. onun ne olduğu, nerden geldiği değil filmin derdi. filmin umurunda olan tek şey hikayesi.

    normalde bir filmde izleyicinin umursadığı şey de sorular ve yanıtlarıdır. bütün yanıtları alarak filmden çıkmak ister. ama bana sadece filmi izlemek bile yetti. oldukca nefis bir film izlediğimi biliyorum, o kadar.

    --- spoiler ---
    canavar tarafından ısırılan kız. yahu sırtı deşilmiş bu kızın. feryat figan içinde olması gerekmiyor mu? bu nasıl böyle sohbet ediyor bu haldeyken diye sordum. "alkollüydü o kız. bu yüzden hissedemiyor, vücudu uyuşmuş" cevabı gerçekten şaşırtıcıydı. bu herşeyi açıklıyor sanırım.
    --- spoiler ---
  • amacına ulaşan bir film. bir günde insan hayatının nasıl köklü bir şekilde değişebileceğini (kurulan düzenin, edinilen evin, aşık olunan kızın, gelecek planlarının değişmesi hatta yok olması gibi) "bam, bam" diye içimize vura vura hatırlatan film, ki ulaştığı ilk amaç da bu. ikincisi ise çaresizlik hissi. çok ama çok, hatta bir takım bünyelere korku salacak kadar çok iyi bir şekilde gösteriyor bunu film.

    --- spoiler ---

    film boyunca en çok içime işleyen sahne, helikopterin düşüş sahnesi. insanın en çaresiz anını resmen yaşatmış: yüksekten düşmek. çok etkilendim.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    jenerikin sonlarina dogru duyulan seyi tersten dinlediginizde sanirim rob hawkins "it's still alive" diyor. filmi izledikten sonra dinledigimde urkmustum baya...
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap