• cocorosie; birbirlerini görmeden iki farklı hayat süren casady kardeşlerin bu birikimlerinin kendiliğinden ortaya çıkan bir ürünüdür. bianca ani bir karar vermiş ve senelerdir görmediği kız kardeşi sierra'nın paristeki evine onu görmeye gelmiş. bunu takip eden sekiz aylık zaman boyunca pencereden yağmuru izleyerek şarkılar kaydetmişler bu ayakkabı kutusu gibi olan evde. daha önce operalarda şarkı söylemiş olan sierra yine söylemiş, gitar çalmış, flüt çalmış. 9 yaşından beri ürkütücü aşk şarkıları yazan bianca ise yine felaket şeyler yazmış, söylemiş, perküsyon çalmış, herşeyi çalmış, acaip sesler yaratmış... patlattıkları mısırın seslerini bile kaydetmişler şarkılara ve de yaktıkları sigaraların. işte 8 ay sonunda, parisin 18. bölgesindeki bu ufak evde "la maison de mon reve" çıkmış ortaya ve touch and go'nun gözdelerinden olmuşlar. çok hasta, bulaşıcı ve tüyler ürpertici bir tatlılığı olan bir müzik yapmışlar, ona buna benzetilecek gibi de değil...
  • deodorant sikipta küresel mi isindiniz? çatiniz mi akti? sevgiliniz askere mi gitti, depresyonda misiniz? alin size bir la maison de mon reve. battaniyenin içinden kulak kabartip bol bol dinleyin, yükselin.
  • ben bu kardesleri philadelphia'da bi kilisede izledim, ekim ayi mi desem kasim mi... projeksiyonla (sahneye? kilise?) yansittiklari goruntuler esliginde. goruntuleri de kendileri mi cekmislerdi neydi, neyse emin degilim uydurmayayim. oturdum arka siralardan birine, cektim ayaklarimi karnima. dinledim de dinledim, sonra kayboldular, sandim ara verdiler. ara falan vermemisler bitmis konser. saatim de yoktu, zaman mi su gibi akip gecti yoksa yarim saat mi calip gittiler bilemedim. sonra afedersiniz tuvalete gideyim dedim, bu iki kardes tuvaletin yanindaki soyunma odalarinda konseri izleyenlerle muhabbet ediyolardi, ciplak ayak, makyaj akmis. dedim acaba muziklerini bunlar bu kadar rahatlar diye mi seviyorum, icten ice ne var ki ben de alsam kizkardesimi ben de cikaririm boyle sesler diye mi dusunuyorum (bkz: babayi). dizi dizi hatunlar isediler, sira bana geldi, yaptim ciktim. sokaklar islakti, sasirmadim, dondum evime gittim. yol boyu the decemberists dinledim.
  • kanatlarının altına rüzgar almakta zorlanan, evde tütüyle dolaşan, perdelerine iğnelenmiş notlarla yaşayan kadınlar dinlesin diye müzik yapıyor olduğu hissi taşıyan grup.
  • sanki 2 sevimli ablam varmış da pazar sabahını, gecelikleriyle ve dağınık saçlarıyla salonun penceresi önünde şarkı söyleyerek ve etraftaki aletlere de şarkı söyleterek geçirmeye karar vermişler.ilk albümlerini dinlerken hissettiğim şey tam olarak buydu.
  • havaların serinlemesi, güneşin daha da erken gökyüzünü kızıla boyaması, yaprakların hışırdaması, yağmurun tıptıptıptıp yağmasıyla beraber sezonu yine gelmiş gruptur. playlistlerdeki yerlerini alıp yine gülümseteceklerdir, ağlatacaklardır, düşündüreceklerdir ama en çok da hayal kurduracaklardır.
    şöyle bir şey var ama belki alakalıdır:
    (bkz: sonbahar)
  • melodiyi alırlar, hiç ellemezler...arkasına sinema koyarlar, vokalde kasmazlar varsa anthony koyarlar, sonunda çıkan müzik olmaz film olur, hayatımın soundtrack'ı olsa bu grup bonus trackleri yapsın isterdim
  • sierra ve bianca adlı iki kızdan oluşan şeker gibi grup, çok ünlü olucaklar çok...

    biraz moby ve sneaker pimps etkisi sezdim, ama yine de birşeylere benzetemiyorsunuz, garip.
  • sanki hiç beklenmedik anda kapıyı çalacaklar ve: hadi uçuyoruz gelin, diyecekler. üstümüze yağmur yağacak, sokakta birşeyler tıngırdayacak, bebek ağlayacak, oyuncak ayılar ötecek, kornalara basılacak, çaydanlıktan kaynamış su sesi duyacağız, yıldızlar düşecek falan filan işte.
hesabın var mı? giriş yap