• (bkz: dede)

    adam 83 yaşında her sabah 5 km yürüyüş 2 km bu tarz süper serbest stil yüzme üstüne bir kahvaltı ile cila çekip öyle okeye oturuyor ki, roman abramoviç hayattan bu kadar keyif almıyodur.

    yaş oldu 89: artık yürümek bile angarya. yüzmekse çile. ah be abramoviç, etmeseydin bedduanı ne vardı...

    yaş oldu 91: o çok sevdiği denize girerken bir sabah geldi kriz, tekledi kalp. şimdi azraile karşı kulaç vuruyor yoğun bakımda solunum cihazında. azrail biz biliyoruz yüzemezsin, yetişemezsin, o kadar açılamazsın.

    2km açıktan bildiren edit: biz biliyoruz dedemizi. açılamadın azrail efendi! yemedi 2km yüzmek!

    92'den son edit: bir devir kapandı.
  • kıyıdan bakıldığında kafaları şamandıralardan ayırt edilemeyen amcalardır.
  • bu adamları kulaç atarken hiç görmedim. hep 2km ötede sadece kafaları gözükecek şekilde duruyorlar denizde ama oraya nasıl gidiyorlar muammadır benim için.
  • iyi bir yüzücü olmama rağmen suyun çok derinleşmesinden hoşlanmam. sonuçta doğal ortamım değil ve doğa bazen sürpriz yapmayı sever. hayatınızda bir kez bile levrek temizlediyseniz balığın aslında ufak olmasına rağmen nasıl korunaklı olduğunu görürsünüz. karadeniz'de sahil şeridi bulanık iken açıklar daha temiz olduğundan dolayı bazen açılmak zorunda kalıyorsunuz. bunlardan birinde yunus sürüsü gelmişti yanıma. gerçekten panik yapıyorsunuz, en nihayetinde balık bu amk hoşttan anlamaz, kışttan anlamaz. tamam flipper falan sempatimiz var ama hiç mi kötüsü yok ulan bu familyanın? organize olup köpekbalığı öldürebilen bir grup hayvandan bahsediyoruz. suyun içinde biri döndürüp öteki .... kımıldayamazsın ki, zevk için yapıyormuş bu hınzırlar da bizim gibi. sözün özü, iyi yüzerim ama tırsarım gençler. siz de tırsın.

    asla aralarına katılmayacağım amcalardır.

    edit: imla ve ifadeler.
  • ürkmez, gümüldür gibi sahillerde açıldıklarında, yunanistan tarafından toplanabilecek olanlardır.

    dünya çok küçük sonuçta.
  • babam da bu amcalardan biridir. sakin sakin ilerler denizin içinde, sakince suya dalar, uzun bir süre göremezsin. sonra taaa uzaktan bir yerden çıkar. açılır da açılır. vakt-i zamanında baya uzakta bir adadan bir ağaç kütüğünü, kenarlarına su bidonu bağlayarak getirmişliği vardı. hayır showun kime, kime ne ispatlican, ayrıca o kütüğü napacan? baba işte ses etmiyor insan.
  • bunlar sabah 6’da denize gidip, öğlen 2de anca uyanan biz zavallılara bakıp “ohooo daha yeni mi uyanıyorsunuz sabah su çarşaf gibiydi kaçırdınız” diyen amcalardan değildir yalnız, ikisi çok farklı kulvar. birkaç versiyon amca daha var, hepsini uzun yıllardır gözlemleme ve yer yer kendimde travma oluşturma fırsatım oldu (bkz: yazlıkçılık)

    bundan 15 sene önceydi, o zamanlar bahsi geçen amca 60 yaşlarındaydı, o kış zor geçmiş ve kalbinden bazı operasyonlar geçirmiş, sıkı diyet ve spor programına uyuyordu. fakat bilenler vardır, yaşlı erkeklere yetkili bi abi -ki bu hikayede o yetkili doktor oluyor- “spor yap” derse, o sporun gözünü çıkarıyorlar. 3 ömürlük falan spor yapıyorlar. kahramanımız da onlardan biriydi işte. sabah 5te koşuya (evet koşuya noldu zoruna mı gitti?) çıkıp, öğlen denize gidiyor kilometrelerce yüzüyor, akşam da yürüyüş yapıyordu. adamın six packsi vardı hatta zorlarsak eight bile görebilirdik ama yaşlı erkek bedenine bakmak o kadar da cazip olmadığından her birimiz takribi 2 saniye bakıyor sonra toplanıp gördüğümüz parçaları birleştiriyorduk.

    yine böyle bir yaz günü, öğlen tüm miskinliğimizle denize inmiş, rica minnet birbirimizi suya girmeye ikna etmiş, epeyce de açılmış, çeşitli dedikodular yapmış, içimizden ankaralı bi abinin “hadi la biraya” cümlesiyle sudan çıkmıştık ki malum amcanın eşi “x amcanızı gördünüz mü çocuklar” diye telaşlı şekilde yanımıza geldi. sitemizin cengaver genç üniversiteli abileri, biz zavallı liseliler, o zaman daha ilkokulda olan şimdinin ‘oha bunlar ne kadar büyüdü böyle’ kardeşlerim, bizim ailelerimiz falan seferberlik ilan ettik. kimimiz denize tekrar girdik, annem first lady asla güneşe çıkmaz, denize girmez, o bile gölgede kalma düsturundan vazgeçmeden dürbünü eline aldı denizi tarıyor, sana helal olsun be kadın, ne gördü acaba hala merak ederim… bizim abiler deniz bisikletlerine atladı açılıyorlar, birkaç aklı evvel kıyıdan sahil boyu yürüyerek her hizadan açıklara baka baka en iyi ihtimalle ayvalık’ta tamamlanacak bir yolculuğa çıkmış gidiyor. tüm sahil sitesi ayakta x amcanın peşindeyiz. abartısız 3 saat aradık adamı. yok yani. öldüğüne ihtimal veren tek kişi karısı, kendini yerlerde yuvarlıyor, bir ayılıyor bir bayılıyor, insanlar onu teselli ediyor. biz diyoruz ki “saçmalama teyze ya yunan adalarındadır o şimdi deport ederler gelir” hani sanki bizimki çok mantıklı argümanmış gibi son derece ciddi bir taraftan savunuyoruz bunu. beriki diyor ki onun yeşil pasaportu var zaten. pasaportu cebinde mi taşıyor bu adam ne alaka? ortalık kaos karmaşa. 3 saat sonunda umutlar tükendi, biz ekibin bir kısmı bira içmeye cafeye yol aldık, bizim oruç farklı kanka yaaaa gibi bizim yas tutma ve stres yönetimi farklı kanka yaaa… arka caddeye geçtik, bir minibüs geldi önümüzde durdu, içinden x amca “selam çocuklar naber” diye gülümseyerek indi. elinde de paletleri.

    yan ilçeye geçmiş yüzerken, sonra geri dönememiş, denizden çıkıp minibüse binmiş.

    bunu o kadar hızlı normalleştirdik ki 15 yıldır minibüs ücretini nasıl ödediği konusunu bile kimse açamadı.

    debe editi: tüm riskleri alıp attığınız mesajlar çok tatlıydı, teşekkürler. ben de artık sabah 7:30da uyanan “o” kişiyim ve yazlıktayım. bu sabah da bahse konu amcayla karşılaştık, yürüyüşten geliyormuş. bazen zaman duruyor gibi oluyor, pek bir şey değişmiyor işte.
  • yazlık mekanlarda çok örneği bulunan amcalardır. bir gün bu amcalardan birisi açıktayken "dalıp bir bakınıyım" dediğinde istavritleri kovalayan bir camgöze rastlamış. kıyıya zor atmıştı kendisini. o günden sonra dubaları geçtiğini pek görmedik.
  • bildiğim kadarıyla dedem son 60 senedir denizde artık görülemeyeceği bir noktaya kadar açılmaktadır, son 28 senedir ise bu gizli örgütün üyesi haline gelmiştir (artık yaş itibariyle tam bir "amca" olduğu için). yazın sabah 6'da uyanır, 6.30'da denize girer. kafasında beyaz bir kasketle açıldıkça açılır, güneş parlamaya başlayınca, balkonda kahvaltı eden biz evdeki uyuşuklar ise parlayan beyaz kasketinden kendisini tanırız. yüzme tekniği "köpekleme" tabir edilen tekniktir ve bu yüzden asla kendini yormadan kilometrelerce açılıp deniz keyfi yapabilir. neden o kadar açıldığını kendisine sorduğumda "deniz açıkta daha temiz...hem kimseler olmuyor kafam ütülenmiyor rahat rahat yüzüyorum" diye cevap vermiştir. kendisine takılmak isteyen, "amca, yarın sabah beraber açılalım!" diyenlere "he evet evet" diye cevap verir fakat başka plajdan denize girerek her seferinde o tipleri atlatır. kendisiyle beraber açılma tecrübelerim 10-15 yaşlarım arasında gerçekleşmiş, ancak 15 yaşımda talihsiz bir sabah henüz güneş tarafından dibi aydınlatılmamış kapkaranlık bir denizde bacağıma bişey değmesi sonucu "hüloğehağhamnskym" tepkimle son bulmuştur. dedem ise aşağı yukarı 3 saat boyunca üşümeden, yorulmadan ve tırsmadan yüzebilir. saat 9.30 olunca anneannem balkondan beyaz bir havlu sallar, dedem havluyu görür ve sabah 10.30 kahvesini içmek üzere kıyıya doğru yüzmeye başlar. yazın tek aktivitesi budur, daha sonra gün boyunca balkonun gölge köşesinde oturup bulmaca çözer ve karpuz yer. çünkü hak ediyor.
  • emeklidirler.
    denize girerken akşam kaçta yattıklarından başlayan muhabbet, sabah kaçta nasıl uyandıkları ile devam eder.
    ilk 200-300 mde denizin ve havanın durumunu, akşamki okeyi, kağıt oyununu kritik ederler. yaz başıysa kışın yaptıklarını, yaz sonuysa ne zaman döneceklerini konuştukları dönemde bir 500 m daha yüzerler.
    sonra uzaktaki çocukların, torun tombalağın lafı döner, gelin-damat övülür ki oğlana-kıza helal olsun alınabilsin gizlice.
    dönüş yolunda yavaş yavaş kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri, dolayısı ile varsa alışveriş-pazar mevuzları, seneye ne zaman gelecekleri, öğlen denize kaçta gelecekleri gibi konular konuşulur. finale doğru yüzmenin sağlığa etkileri, kışın da formu korumaya katkısı falanı filanı kritik edilir.
    bir de yol boyunca görülen dostlara, tanınmayan tatilcilere de selamı sabahı eksik etmezler. mühabbetleri üstlerindeyse evladım nerden geldiniz, kaç gün kalacaksınıza kadar gider mevzu.
    havluya kurulanırken de hadi 2de görüşürüzle biter mevzuları.
hesabın var mı? giriş yap