aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • ismi her görüldüğünde şu fotoğrafın hatırlanmasına sebep olandır.
  • en modern şehirlerden birinde okumama, özgürlüklerin sonuna kadar yanında olmama rağmen yetiştiğim bölge nedeni ile beynimin bir kısmının örümceklenmesinin önüne geçemedim. hala eski kafalı tabir edebileceğimiz düşüncelere de sahibim. bu duman denen grup garip bir grup. benim her türlü beklentimi karşılıyor. türkiyede çok iyi rock "müzik" yapan gruplar var. ama "rock" yapan grup çok nadirdir. çünkü satmaz, piyasası yoktur. sözler genelde arabesk ve aşk üzerinedir. adamın kadının biri çıkar, gitarını tıngırtatır ( iyi tıngırtatır o ayrı ) ondan sonra aşkın bin halini anlatır. bu rock çı tabir edilen grup, fazladan araya erotik ve pornografik bir iki kelime atar, süper satar, süper sevilir, yılın rockçısı olur çıkar. en metalci kızımız oğlumuzda bu şarkılara bayılır bunların cdlerini mp3lerini değiştirir ama yolda görsen, tiplerininden blackmetalden başka bir şey dinlemiyor sanarsın. (ki yabancı albumleri bunlardır, brutal vokalde girince sözlerini anlamazlar zati kafa sallarlar)

    ama duman harbi harbi rock yapar ( bak müzik demiyorum ) adamlar tüm tarzları denerler, blues atarlar, jazz atarlar, ska atarlar, grunge atarlar, klasik ritm atarlar ve hepsini başarırlar. çok az gitar çalan adam bile adamların ne kadar emek verdiğini hemmencicik kapar. sallapati yapmadıklarını, doğaçlamalarının dahi ne kadar özenle yapıldığını anlar. bu adamlar özgürlüğü dibine kadar kullanır. belki tektir. ( en azından piyasa da, mutlaka underground gruplar vardır)

    şimdi gelelim eski kafalı olarak neden sevdiğime. bu adamlar aslanlar gibi askerliklerini yapmıştır. evet kardeşim bu benim için hala kriterdir. adamların bir tane magazin olayı çıkmamıştır. ( en azından kendi iradeleri içinde), ilk gördüğüm günden beri tarzları konuşmaları aynıdır.

    ve gelelim esas vurucu noktaya, (ekşi sözlük magazin servisi) bundan yıllar önce yanıma gelen ( ufak bir ilde yaşıyorum), engelsiz bir arkadaşım anlattı, bir organizasyon yapacak kendi dernekleri adına. bu gruba ulaşıyor. menajerleri ık - mık, tl ytl diyor. bizim çocuk direk gruba ulaşıyor. grup, bizim çocuğu görünce ayarla mekanı geliyoruz diyor. adam gibi geliyorlar ve adam gibi gidiyorlar. hem şehrimi hem engelsiz arkadaşlarımın kalbini fethediyorlar bu arada.

    müziğini beğenmeyenler varmış. sordum çok üzülüyorlarmış. hay allah biz milletin beğenmesi için müzik yapıyoruz diyorlar. e benim güzel kardeşlerim. zevktir renktir tartışılmaz ama hala anlamadınız mı? tın.... sabahın köründe açıyorum hangi parça gelse 15 dakika içinde ( dedim ya ufak şehir diye ) ruhumu okşuyor müziği sözü...

    böyle devam etsinler yollları açık olsun...
  • http://www.ntvmsnbc.com/id/25439398

    işkenceler edilerek öldürülmeyi hakeden yaratıkların son kurbanı güzel hayvan.

    nasıl sinirliyim, nasıl elim ayağım titriyor anlatamam.

    ne istediniz lan güzelim hayvandan, orospu çocukları!!!
  • dün akşamki açıkhava konseriyle sahneyi ne kadar çok sevdiklerini ve oraya çok yakıştıklarını bir kez daha göstermiş olan grup.
    (bkz: çok sağolun)
  • klasik bir kedi ismi (gri tekir dizayni)
  • tokat ili reşadiye ilçesinin en meşhur çoban köpeklerinden biridir. griye çalan tüyleri ve heybetli duruşuyla sürüye yanaşmayı düşünen envai çeşit canavarı sadece görünüşüyle bile uzak tutmayı başaran bu kangal, mesai saatleri dışında oldukça uysal bir köpektir. çocukların sırtına binmesine bile izin verir.
  • bir egemen bağış değiller.

    dalga geçiyor ama iyi grup sonuçta. bir adet duble albüm de yaptılar geçmişte. daha ne olsun?
  • şu ara kafası bir miktar dumanlı olanlara tavsiye edilmemesi gereken sezai paracıkoğlu eseri.

    göğüs kafesine kezzap gibi damlıyor her bir nota. ya da bana öyle geliyor.

    arkasından olsun'u da dinleyince tam oluyorsunuz.
  • sene: 2003, lise sonda olan bir grup canından bezmiş öss mağduru olarak, taksim'e çıkılmış, kalabalıktan dolayı tansiyonu düşen beni ve karnı zil çalan grubun geri kalanını, mümkün mertebe az insanın olacağı bir yere, oturtma telâşı içindeyizdir. hala'ya gideriz, gideriz de, içeri ilk giren beni, daha boş olan üst kata zar zor çıkarırlarken, aşağıdan arkadaşımın çığlığı gelir:"hiyaaa! dumaaaaan!!" ve beni taşıyan arkadaşımla ben, yuvarlana yuvarlana aşağı ineriz. (düşük tansiyondan muzdarip hastaya gel!) "hiyaa!" nidasını çıkaran arkadaşım, hemen birilerinin eline fotoğraf makinesini tutuşturur, fotoğrafımızı çektirmek ister. grup elemanları da, yavrum yazık, yemek yemeye çalışmaktadırlar. ama bizim oldu bittimizi anlayamayıp, olaya dahil olurlar mecburen. gerçi intikamlarını çok kötü alırlar: kaan tangöze, objektife gram bakmadığı gibi, bizimle de zerre ilgilenmez (hak vermiyor da değilim, adam yemek yiyordu.) batuhan mutlugil ise, objektife biraz utangaç utangaç bakar, zaten çok da konuşamaz (harbi utanmıştı o anda, ama bizden mi bilinmez, eheh..) ari barokas ise, acayip ilgilenir, zaten en çok da onu severiz, bağrımıza basarız. en nihayetinde "ya adamlar yemek yiyor, rahat bırakalım!" diyerek, milleti dirseklemem sonucunda, üst kata çıkarız. bu arada "hiyaa!" diyen arkadaşım, sinirle bağırır: "ya kaan'a bak ya! hiç ilgilenmedi bizimle! bundan sonra sadece "mor ve ötesi" dinliycem! hıh!" ve elanor marin, gülmekten bir daha aşağıya yuvarlanır.

    bu da böyle bir anımdır..
  • çiftçilik geçmişi olanlar bilir. eğer çalı çırpı yakıyorsanız, ve de ateşin yakınında da çalışmanız gerekiyorsa, o ateşin dumanı sizi takip eder. nerede çalışıyor olursanız olun, rüzgar nasıl esiyor olursa olsun, o duman sizin üzerinize gelir. böyle saplantılı bir şeydir kendisi.
hesabın var mı? giriş yap