• liseye geri dönmek klişesiyle birlikte rüyama giren şey.

    eğitim sistemi değiştiği ve biz eski sistemdeki eğitimden mezun olduğumuz için liseye tekrar gitmemiz gerekiyormuş. milyonlarca insan yeniden kaydoluyoruz.

    hoca yok ama ders var ama işlenmiyor saçma sapan hareketler. öğretmenler zili diye bir şey yine var ama öğretmen yok. sınavlar geliyor ama işlenmiş herhangi bir ders yok. bütün öğrenciler de yetişkin tabi haliyle, kimsenin oturup ders dinlemekle alakası yok. "sınava kadar ders notunu bulurum bir yerden yeaa" diyorum ama öyle bir not yok. "iyi de ders notu üniversitede olan bir şeydi di mi lisede napıyoduk tamamen unutmuşum" falan diyorum. tuhaf bir ortam.

    "bi dakka, e ben üniversiteye gittim, o sistem değişmedi, yani ben bu yeni liseye gitmesem bile üniversite diplomama bir şey olmayacak, e neyin peşindeyim ki ben o zaman birader okuldan atsalar nedir teallam yarabbim" diyerek okula gitmemeye karar verdim en son.

    bence iyi oldu.
  • "türkiye'deki eğitim sistemi a'dan z'ye değişiyor." açıklayan kim?

    sanayi bakanı nihat ergün.

    nasıl büyük bir değişim olacak siz düşünün açıklamayı sanayi bakanı yapıyor.
  • orman ülkesinde yaşayan hayvanlar değişen orman şartlarına uyum sağlamak için bir “orman okulu” açmaya karar vermişler ve tüm hayvanların bu okulda eğitim görerek sertifika almasını şart koşmuşlar.

    bir hayvanın ihtiyaç duyacağı dört temel özellikten oluşan bir müfredat oluşturulmuş. bu özellikler koşma, tırmanma, yüzme ve uçmaymış.

    ördek yüzme dersinde çok başarılıymış hatta öğretmenden bile iyi yüzüyormuş ancak uçma dersinden zar zor geçebiliyor ve koşma dersinden de sürekli kalıyormuş.

    koşma dersinden sürekli kötü notlar alınca daha fazla koşu çalışmaya başlamış. ancak paletli ayakları koşmaya uygun olmadığı için koştukça ayakları yaralanmış ve parçalanmış. ördeğin paletleri zarar gördüğü için bu sefer çok iyi olduğu yüzme dersinde de ortalama bir öğrenci olmuş. ancak ortalama geçer bir not olduğu için okul idaresinden hiç kimse bir zamanlar yüzmede olağanüstü başarılı olan ördeğin şimdi hem yüzme de hem de koşmada vasat bir öğrenci olmasının sebebini araştırmamış. ördeğin morali gün geçtikçe bozuluyor ve kendini başarısız bir hayvan olarak görüyormuş.

    ördeğin arkadaşı tavşanda koşu dersinde hep bir numaraymış. ancak yüzme dersinde zar zor suyun üstünde durmaya çalışmaktan bacaklarını sakatlamış ve hem koşu da hem de yüzmede vasat bir öğrenci haline gelmiş. o da durumuna çok üzülüyor ve benden bir şey olmaz diyerek kendini paralıyormuş.

    sincapta benzer bir durumdaymış. okula ilk başladığı günlerde tırmanma dersinde rekorlar kırmış ve üstün yeteneğiyle hocalarının dikkatini çekmiş. uçma dersindeyse işler çok kötüymüş. normalde bir ağacın tepesinden aşağıya atlayarak yere süzülebilme yeteneği olmasına rağmen öğretmeni bunun “bilimsel” bir uçma olmadığını ve yerden havaya doğru uçmayı öğrenmesi gerektiğini söylüyor ve bunu beceremediği zaman sıfırları basıyormuş. zavallı sincap çok çalışkan olmasına ve her gün sabahtan akşama kadar olduğu yerden zıplayarak uçmaya çalışmasına rağmen bir türlü uçamıyormuş. zamanla aşırı çalışmaktan kendini tüketmiş ve hem uçma dersinden hem de bir zamanlar çok iyi olduğu tırmanma dersinden sınıfta kalmış.

    okuldaki en sorunlu öğrencilerden bir tanesi kartalmış. kurallara uymak istemiyor ve sürekli disipline veriliyormuş. tırmanma dersinde bir hamlede uçarak tırmanması gereken ağacın tepesine oturuyormuş. öğretmenleri ona uçmaması ve diğer arkadaşları gibi kanat ve ayaklarını kullanarak tırmanması gerektiğini söylemesine rağmen kartalın aklı bir türlü normalde uçarak çıkabileceği çok basit bir yüksekliğe çıkmak için neden sincap gibi davranması gerektiğini anlamıyormuş. kartal kurallara uygun davranmadığı gerekçesiyle tırmanma dersinin sınavlarından üst üste sıfır verilerek bırakılmış. kartal bu sebeple okumanın kendine göre olmadığını düşünerek okulu terk edip başka diyarlara uçmuş.

    sene sonunda orman idaresi tarafından okulun başarı durumuna bakıldığı zaman tüm öğrencilerin ufak bir kısmının vasat ve çoğunluğunun da başarısız olduğu görülmüş. bu sonuçlara göre yöneticiler, öğrenci hayvanların hepsinin de yeteneksiz olduğu sonucuna vararak dersleri ve sınavları daha da zorlaştırma kararı almışlar.

    kıssadan hisse: herkesin güçlü tarafları vardır ve eğitim sistemlerinde önemli olan bu güçlü tarafların daha etkin kullanılmasının sağlanarak olağanüstü başarılı bireylerin önünün açılmasıdır. eğer zayıf yönlere odaklanılır ve bunlar güçlendirilmeye çalışılırsa böyle bir eğitim sisteminde sadece sıradan veya başarısız insanlar üreteceksiniz demektir.

    not: george reavis'in 1940 senesinde yazdığı kısa hikayeden uyarlanmıştır.
  • bu tur yazilari 1500-2000 kelimeye sigdirmak benim icin gercekten cok zor oluyor. aslinda daha uzun sekilde, demek istediklerimi metin icerisinde sectigim kelimelerin anlamlarini once okurun zihninde insa ettikten sonra anlatmak cok daha kolay olur aslinda fakat bunun icin burasi cok da elverisli bir ortam degil. o yuzden simdilik burada bu sekilde devam etmek gerekiyor. egitim sistemi hakkinda dusunduklerimin birim vektoru olacak sekilde bir cumle yazmisim gecenlerde. nerede yazdigimi hatirlamiyorum ama takip edenler bunu hatirlayacaklardir. zaten bu yaziyi da okuyunca birkac farkli yaziyla da birlesecek bu yazi. daha sonra da kapitalizm hakkinda bir yazi gelecek. ondan sonra da asil yazmak istediklerimi yazacagim bir baska yazi daha gelecek. bu sekilde belki kendi icerisinde tutarli bir seyler anlatmaya calisan 20-30 entrylik bir manuscript cikacak.

    egitim sistemi ile dunya'da en mushur ukelerin basinda danimarka geliyor. aslinda biz buna nordic ulkelerin hepsini katabiliriz. benim en cok dikkatimi ceken sey bu yorenin insanlarinda, ingilizce konusmalari oldu. kendi garip ve gercekten ogrenmesi cok zor olan isvecce filan gibi dillerden, ortalama bir ingilizden daha iyi ingilizce konusan insanlar cikarabiliyor ciddi sayida. yani burada ingilizlerin ortalama duzey bir neferi ile isveclilerin en iyilerini karsilastirmiyoruz. bizdeki anadolu lisesi mezunu ogrencilerin, ortalama bir ingilizden daha akici ve daha dolu bir ingilizce konustugunu dusunun. ve ogrendikleri aksani da tam yapabildiklerini dusunun. bunu gercekten bir sekilde basariyorlar. ingilizcelerini cidden takdir ettigim almanlar bunlar yaninda, almanlarin ingilizceye hakimiyeti ile turklerin ingilizceye hakimiyeti arasindaki iliskinin neredeyse aynisi olusuyor. tekrar ediyorum burada ortalama, yani ozelliksiz bireyleri karsilastiriyoruz.

    bu nordic ulkelerin egitim sistemine baktigimiz zaman, dunya'nin geri kalanindan biraz daha farkli sekilde bir egitim sistemi ve yontemi oldugunu gorecegiz. nordic ulkelerin egitim sistemini anlatmadan once, dunya'da su anda gelismis ulke olarak tanimladigimiz ulkelerin zorunlu egitimdeki ogretilenleri ve genel yontemi ve yuksek egitimdeki sisteme bir goz atmak faydali olacak.

    zorunlu egitim kapsaminda cogu ulke 8 ila 12 yil arasinda degisen surelerde butun vatandaslarini egitiyor. bizde de bu biliyorsunuz 12 yil. 4+4+4 galiba oyle bir sistem var. yani bizde saniyorum ki herkes en az lise mezunu olmak zorunda. bu gelismis ulkelerde de bu sekilde. egitim kurumlarinin ozel olanlari yani parali olanlari ve devlet tarafindan isletilenleri yani ozellere gore ucretsiz diyebilecegimiz olanlari var. bunlara hic girmeden direkt olarak bu okullarda neler ogretiliyor ve ne icin bu egitim veriliyor yani ne maksatla bu egitimi veriyor devletler genc cocuklarina buna gecelim.

    ilkokulda okuma ogretiliyor, biraz sosyal bilimlere giris, biraz matematige giris ve biraz da anadillerinin gramer kurallari ogretiliyor. ayni anda bir yabanci dil de ogretiliyor ki bu yabanci dil olayi 20 sene once filan pek yoktu. yani turkiye icin konusuyorum yeni yeni geliyordu. ben ilkokuldayken ingilizce dersleri yeni gelmisti ve cok yikik dokuk derma catma bir seydi. ortaokulda nispeten daha derli topluydu fakat yine kotuydu. sonra anadolu lisesine gidince adamakilli ingilizce orada ogrendim ve zaten bu dil ogrenme isi de hic bitmeyen bir seydir. ayni anadilinizde oldugu gibi. kimisi daha hakimdir diline daha iyi yazi yazar, daha iyi konsur.

    ortaokul, ilkokulun biraz daha gelismis hali, yukarida bahsettigimiz genel olarak uzerinden gecilen konular biraz daha derinlemesine islenirler. iste fen bilimleri mesela fizik kimya biyoloji olarak parcalanir. matematik denen sey, artik konulara ayrilmistir ve yavas yavas sadece turev alabilmek icin koca bir matematik ogreniriz. hatta tuervi de sadece bir integral alabilmek icin ogreniriz. ki matematik burada baslar. bunlardan onceki precalculus olarak adlandirilan kisimdir.

    liseye geldigimizde, ortaokulda zaten parcalanmis olan konular daha derinlemesine anlatilmaya baslanir. ve lise egitimindeki herbir ders aslinda, yuksek ogrenimdeki bir lisans alanina girer. matematik bolumu, fizik bolumu, kimya bolumu, biyoloji bolumu yani temel bilimler vardir. buna tabii bilimler de denir. natural sciences sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi sosyal bilimler social sciences, dil, tarih, arkeoloji, edebiyat ve antropoloji, hukuk, politika gibilerine de beseri bilimler diyecegiz humanities. bunlarin yani sira bir de muhendislik ve tip var. bunlar da daha cok uygulamali bir seyler.

    temelde biz insanlik olarak, bu gectigimiz 100 yilda, kendimizi bu yukaridaki bir kac alanda gelistirmek icin egittik. burada olaylara baktigimiz olcek, bireyleri goremeyecegimiz kadar miyoplastigimiz bir olcek. yani ahmet, mehmet, ayse, fatma onemli degil. insan olarak biz yani tur olarak onemliyiz sadece. 3 puan daha alsaydim bogazici gelmisti filan derdimiz degil bu noktada. ulkeler bazinda dahi onemli degil. dunya gorunuyor ama. oyle bir olcekten bakiyoruz. butun bir ilkokul filan lise dahil toplam 12-13 yil yukaridaki birkac alanda alacagimiz egitimi anlayabilelim bu egitime hazir olalim diye egitildik. peki bu uzerine 4 yil daha lisans egitimi alarak (tirnak icinde uzmanlasacagimiz) ne yapacagiz? neye hizmet edecegiz? hala dunya'nin ancak goruldugu o olcekteyiz unutmayalim. bu soru simdilik burada kalsin.

    simdi cok kisa bir dunya tarihi vermek gerekiyor burada. ama asiri hizli gecegiz burayi.

    agaclardan indik, avlanmaya basladik, avci-toplayicilik ile gecinen nomadlara donustuk, sonra durduk ve tarima basladik. bu sayede yerlesik hayata gectik ve cogaldik. tarim toplumu olmanin verdigi biriktirme becerisiyle kalabalik gruplar kurabilir olduk. bu gruplar daha sonra bir cati altinda toplanabilir oldu medeniyetler kurduk. medeinyetler de birlesti imparatorluklar kuruldu. sonra imparatorluklar dagilmaya basladi, bu da iste kabaca fransiz ihtilaline denk elir, sonra daha derli toplu yonetim sekilleri ile de bir 200-250 yildir devam ediyoruz. fransiz ihtilalinden sonra, toplum denen sey daha boyle bir fokurdamaya basladi. sanayi toplumlari kurduk. sanayi 1.0, 2.0, 3.0 filan derken 4.0 ve 5.0 noktasina geldik.

    simdi yukaridaki soruya geri donelim ve cevap verelim.

    bizim egitim sistemimiz, sanayii 2.0 icin adam yetistirmek uzerine dizayn edilmistir. lise egitimine kadar aslinda kabaca biz fabrikaya usta filan yetistirmek icin kurguladik bu egitim sistemini. biraz daha yetenekli ya da hevesli diyelim olanlra varsa devam etsinler, muhendis olsunlar ya da bilimi ilerletsinler diye de universiteler vardi. aslinda universiteler daha oncelerden beri var da, biz bu universite egitimine gelene kadarki kisimi sistematik hale getirdik ve bunu da sanayi cagi ihtiyaclarini karsilamak icin yaptik. cok guzel oldu, iste mercedes gibi filan fabrikalarda tas gibi arabalar yapildi. general electric gibi sirketlerde ise yarar bir suru alet edevat yapildi. demir-celik yaptik, beton yaptik say say bitmez bir suru sey. sonra bilgisayar denen bir sey cikti oraya. sonra iste bu bilgisyarlari calistiracak mantik gerekti. elektrik gelisti elektronik diye bir sey cikti. bu elektronik de sonra yazilim denen seyin temelini atti. ilerleme sirf burada degil, biyolojide de ciddi ilerlemeler oldu. unuttuk aslinda ama, hatirlarsiniz biz kac yil once koyun kopyaladik. dolly diye bir sey vardi degil mi? kopya bir hayvan. yani normalde var olmayacak bir sey urettik. islerin biraz degisiklesmeye basladigi zamanlar iste. yazilim diye bir seyler cikti, iyice buyudu, artik her seyin bir yazilimi var. 10 yasindaki cocuk kod yazmayi biliyor filan. kod yazmak yazi yazmak gibi bir sey oldu.

    fakat bizim egitim sistemimiz hala fabrikada calisacak, vida sikacak, ne bileyim fabrika isciligi yapacak adami egiten bir sistem. e peki fabrikalar ne durumda? endustri 4.0 5.0 filan diyoruz. robotik diyoruz, akilli fabrikalar, nesnelerin interneti diyoruz. ama insanlari hala vida siksin diye yetistiriyoruz. ya da ne bileyim, yuk tasisin diye, boya yapsin diye filan. simdi bu dogru bir sey mi?

    bu egitim sisteminin degismesi gerekliligi zaten gozle gorulen bir sey. ama biz ufak yamalar yaptik. iste mufredata kod dersleri koyduk filan. bambaska bir egitim sistemi gerekiyor. bu isvec'in norvec'in, finlandiya, danimarka vs filan yaptiklarinin otesinde bir egitim sistemi gerekiyor. naisl biz fen liseleri, sosyal bilimler liseleri filan kurduysak, ayni bu sekilde birkac farkli alanda egitim veren daha dogrusu birkac farkli alana hazir insan yetistirecek ozel tanimli egitim kurumlari kurmamiz gerekiyor. kimse kusura bakmasin da bunun gectigi yol imam hatip okulu degil. dunyanin gelecegi ezan okuma becerisi kazanmaktan gecmiyor. bunun icin de gerekli insan sayisi bellidir. isteyen bunu tercih eder. zaten bu yanlislardan geri donulecektir eminim.

    burada, gercekten yakalanilacak bir mesafe var. bu egitimler, butun bir ulusa, tabandan yukariya hicbir ulke vermiyor ya da veremiyor su an. bunu eger turkiye bugunden itibaren yaparsa, gorece cok kisa zamanda buyuk yol alacaktir. benzer sekilde universitelerimiz de kendilerini bu sekilde gunceller ise, ya gercekten insan gorunce utaniyor, matematik muhendisligi diye bir sey var. bu tur seylere isim vermeyi birakmak gerekiyor. muhendislik egitimi alan bir ogrenci, daha sonra istedigi alanda daha da uzmanlasabilecegi sekilde egitim bicimleri sunulmasi gerekiyor. simdi kimya okuyan biri neden yazilim ogrenemesin. bunlari kendi cabalariyla yapiyorlar fakat bu da derme catma oluyor. zaten buradan isin uzmanlarina akil vermek degil asil amacim. en iyisi bir sekilde bulunur. asil olan sey uygulamak olacak.

    tabii ki bu egitim sisteminin degistirilmesi, guncellenmesi, yeni cagin gereklerine ve ihtiyaclarina karsilik verir sekilde yenilenmesi ardindan gelecek baska degisiklikler de olacak. bunlari konusacagimiz diger yazilarda gorusmek uzere diyorum simdiden.
  • bi sene sonra nufusunun degisecegi bi ulkenin nufusunu ezberletmek
  • turkiye'deki tanimi : insanlara hayatlari boyunca gerekmeyecek, zaten okul bittikten 3 sene sonra unutulcak gereksiz bir suru bilginin ezberletilmesi .
  • allah belasını versin!.

    orta okuldan beri hep edebiyat okumak istedim. lisede edebiyat sevgim çevirmen olmak istememe neden oldu. üniversite sınavlarında ilk 1000 e girdim. puanım öğretmenlik bölümlerini de tutsa da ben edebiyat istedim ve ingiliz dili ve edebiyatı bölümüne girdim.

    olay burdan sonra başlıyor. hayal ettiğim ders ve yöntemleri bulamadım. tamam. halihazırda okumuş olduğum eserleri yeniden okuduğum derslerde yeni bir yorum ya da bakış açısı kabul edilmedi. tamam. en zor dersleri geçip de sadece ezbere dayalı birinci sınıf derslerinden kaldım. tamam.

    eğitim sistemi benim hayallerimi öldürdü. edebiyat sevgimi, yorum yapma yeteneğimi öldürdü. benden sadece ezberlememi, kopya çekmemi, hocaya yalaka olmamı ve bunun gibi bir ton iğrençliği istedi bu sistem.
  • okul, öğretmen, dershane, ozel ders ogretmeni, ve okul servisinden oluşan çetelerin ellerindeki rehine*yi kullanarak kaz*lardan azami miktarda para teminine yonelik çabalar butunune denir.
  • türkiye'de 68 kuşağında görülen öğrenci hareketlerinin ya da benzerlerinin tekrarlanmaması için özgür düşünceyi kısıtlayan, öğrencilerin ders çalışmaktan başka bir şey yapamayacak, hatta ders dışındaki konular hakkında düşünemeyecek hale getiren ve asıl amacı eğitim mi yoksa insanları çobanların sözünü sorgulamadan uygulayan koyun sürülerindeki birer koyuna mı çevirmek olduğu sorgulanması gereken ve bu konuda bir an önce bir şey yapılması gereken bir sistemdir.
    aslında bazılarının amacına ulaşması için o kadar güzel düzenlenmiştir ki, insanlar "ilerde en iyi koyun nasıl olunur" eğitimini 7 yaşında almaya başlarlar ve şuan günümüze baktığımızda çok başarılı koyunlar yaratıldığını görürüz.yeme de yanında yat(!)

    türkiye'de geçerli olan eş anlamlısı; (bkz: saçmalık sistemi).
    hatta bunun için çok güzel sloganlar da bulunabilir.
    birkaçı için; "hadi çocuklar sürüye!", "düşünme parçası ol!"..
  • bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip okul açmaya karar verirler.
    bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılan balığı yönetim kurulunu oluşturdu.
    tavşan, müfredatta koşmanın bulunmasını istemektedir.
    kuş, uçmanın dahil olmasını, balık yüzmenin dahil olmasını ve sincap, ağaca tırmanmanın mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerektiğini söylemektedir.
    bütün bunları bir araya getirip, bir müfredat programı yaptılar ve bütün hayvanların bu dersleri görmesini istediler.
    tavşan koşu dersinden a alıyor olmasına rağmen, ağaca tırmanmak onun için çok ciddi bir sorundu. sürekli kafa üstü düşüyordu.
    bir süre sonra beyni hasar gördü ve eskisi gibi koşamadı.
    artık koşuda a almak yerine, c alıyordu. ve tabii, ağaç tırmanmada ise her zaman zayıf alıyordu.
    kuş, uçmada çok başarılıydı,ama sıra toprak kazmaya geldiği zaman, o kadar başarılı değildi.
    sürekli gagasını ve kanatlarını kırıyordu. bir süre sonra toprak kazma notu hala f olmasına rağmen, uçma notu c' ye düşmüştü. o' da ağaca tırmanmada çok zorlanıyordu.
    sonuçta sınıf birincisi olan hayvan her şeyi yarım yapabilen, geri zekalı yılan balığı oldu.
    ancak eğitimciler çok mutluydu, çünkü herkes bütün dersleri görüyordu.
    ve buna "geniş tabanlı eğitim sistemi" dediler.
hesabın var mı? giriş yap