• burada ohal valileri ile görüşüp afad’ın envanterinde olup boş bekleyen makineleri toparlayarak oluşturduğumuz alan. çadır veya konteynır gelse 20 katını kuracağımız alanın zeminini bir günde hazırladık. koordine etmek üzere makinaları burada topladık, operatörleri de bu çadırlara yerleştirdik. nadiren elimize geçen diğer çadırları da bizi arayan köylülere gönderiyoruz.

    biz çadırsızlıktan kırılırken afad elindeki çadırları şehrin merkezine kurup köylerden adam çağırıyor. köylü adam ahırda kümeste bekleyen hayvanını bırakıp gelir mi?

    ohal valileri iyi niyetli ve bize yardımcı oluyorlar. ancak bu adamlar coğrafyayı bilmiyor, insanı bilmiyor. sahayı anlayıp meseleye el koymaları zaman aldı. bu adamları tombala çekip mi gönderdiler buraya? bu nasıl plansızlık.

    sağda solda depremzede vatandaş kadar gıdasız ve yakacaksız bekleyen asker bulup ısıtıp doyurmaya çalışıyoruz.

    özel cihazlarla enkazlarda canlı arayan gönüllü bir ekibi buraya getirdik. afad’ın “burada hayat yok” dediği yerlerden her gün üçer dörder insan kurtarıyorlardı. ihtiyaç duydukları yere makinaları yönlendiriyorduk. dün gece afad yetkilileri gelip engel olunca boş durmamak için basıp hatay’a gitmişler. kendi kifayetsizlikleri yetmiyormuş gibi bir de bizim ayağımıza dolanıyorlar.

    afad’da görev alan bir avuç garibanla derdimiz yok. ancak afet başa geldiği zaman zaten kaynaklar da zaman da kısıtlı olur. böyle acil durumlar için önceden plan program organizasyon bu sebeple hazırlanır. bu bireyler üstü akıl ve koordinasyon da temelde devletin varlık sebebidir.

    bu satırları valiyi beklerken gayet sakin kafayla yazıyorum. millet ve devlet mefhumlarını çok şükür iyi bilirim. devletin yekpare bir yapı olmadığının da farkındayım. işini iyi yapan çok insan var ki devlet hala bu sayede ayakta. biz de bugün millet için devlete destek olmak amacıyla buradayız. ancak “afet çok büyük, hangi ülke olsa zora girerdi, yapacak bir şey yok” diyip bu fahiş ihmali yok sayan tiplerin belli ki akılları kendilerine fazla geliyor. iyisi mi böyle ortalık yerde göstermesinler nazar değer.
  • yaşanmış gerçek bir hikaye.

    genç adam üniversiteden mezun oluyor ve bir mühendislik firmasında işe başlıyor. o arada evleniyor ve çocuğu oluyor. ilk iki sene boyunca çok çalışıyor ve çeşitli şantiyelerde firmaya para kazandıran çözümlerle kendini gösterince genel müdürün dikkatini çekiyor. genel müdür bunu odasına çağırıyor ve kariyeri için hayırlı olacağını düşündüğü bir teklifte bulunuyor.

    - seni elbistan'daki şantiyemize göndermek istiyorum. ne dersin?
    - yeni çocuğum oldu. şu an için yurtdışı görev düşünmüyorum efendim.
  • ortaokul çağına kadar hep başka bi ülke sandığım ilçe..
  • atanan, tayin olan, yolu düşen, avatarı ile gelen, fırlatma koltuğu ile inen herkese elimden gelen yardımı ardıma koymayacağım, yakında ayrılacağım, geçici görev yerim. merak edenler için ilçeyi birkaç başlıkta anlatayım.

    nüfus: yuvarlak hesap 95.000 - 100.000.

    yeme - içme: şehirde canlı ve zengin bir yemek kültürü var. kahvaltı dahil günün her öğününde et yediğini söyleyebilirim elbistan insanının. bu yüzdendir galiba lokantalarda mönüler zengin, fiyatlar uygun. gecenin bir yarısında dahi öyle ya da böyle karın doyuracak yerler bulunabilir. karaciğerime dikkat ettiğimden içkiyle hiç aram olmadı ama içkili mekanlarda birşeyler atıştırmak isteyen arkadaşların da hizmet alabileceği otel restoranları var. canlı alabalık ve ızgara konusunda uzmanlaşmış, otantik ve şık mekanlar da mevcut.

    mekan: kız arkadaşınızla, sevdiğiniz erkekle biraz vakit geçirebileceğiniz proma, alpedo, kervansaray, kale restorant, akçırı gibi birkaç mekan var. onlar da bir zaman sonra kabak tadı veriyor.

    eğlence, boş vakit: yerlerde. öyle bir konser, sergi, galeri... yok, tıraş. insanları evden işe işten eve. akşamları erken uyuyup sabahları gündoğmadan uyanan işkolik erkeklerin ülkesi! ha biraz ekstrem şeyler aramıyorsanız halısahada maç yapıp go kartta vakit harcayabilirsiniz. iyi bir ekiple paintball oynayıp şehir merkezindeki havuzda devegüreşi yapabilirsiniz. tepeniz atarsa 30-40 dakikalık otomobil yolculuğu ile darende'ye gidip rafting yapıp atv kullanabilirsiniz. maçanız yerse de yöre insanının kudret havuzu dediği yerde serinlersiniz. piknik yapmayı sevenleri ceyhan nehri'nin kaynağı olan pınarbaşı'na yönlendirebilirim. sevimli bir mesire alanı.

    iklim: kışları biraz sert. bir keresinde burnumda sümüğüm dondu sanmıştım. yazları geceleri serin. istanbul'un gölgede pişiren sıcakları yok burada.

    alışveriş: aradığınız pek çok ürüne çarşıda, pazarda ulaşabilirsiniz. elektronik eşyalar bildiğiniz gibi ateş pahası. hormonsuz meyve ve sebze ise manavda ve markette gayet uygun fiyatta.

    ulaşım: malatya hava alanından 100 dakika uzakta. kayseri'den otobüsle 3.5, k.maraş'tan 2, adana'dan 4.5-5, gaziantep'ten 5-5.5 saat uzaklıkta. otogardan şehir merkezine dolmuş olmayan enteresan bir yer. öğrenci 0,80, sivil 1 tl ayrıca. pek çok şey dipdibe zaten.

    insan: mozaik gibi elbistan. türlü türlü insan var lakin kimsenin kimseye zararı yok. herkes işinde gücünde. uyum içinde halk. ha kavga etmeyi yetenek sanan bolca tip de var onu da belirtelim. polis bu yüzden bazen epey yorgunluk çekiyor. izzeti ve ikramı seven insanlar. sizi tuttularsa evinin de otomobilinin de anahtarı emrinizde elbistanlı'nın. ayrıca küfür edince tam küfür ediyorlar.

    kızlar, erkekler: kızları fena değil bu şehrin ama aşırı artizler. bir adet kot ve t-shirt ile güzeller güzeli olanını da gördüm becerikli makyözlerin elinden çıkan kokonaları da. kahverengi ayakkabılı, beyaz gömlekli, kirli sakallı, renault laguna ve tofaş şahin sevdalısı gençleri gördüğünüz caddeler yazın daha temiz ve elit tiplerle dolu.

    ekonomi: bir işçi şehri burası. tki ve özel şirketlerin kömür sahalarında ve santrallerde çalışan binlerce görevlisi var. memurlar ve esnaflar da azımsanmayacak çoğunlukta. görmediğim otomobil modeli yok burada. fakiri de var zengini de var.

    otel ve konaklama: günübirlik seyahat edenler için çeşitli fiyat ve tipte oteller mevcut. öyle rezillik çekilecek biryer değil. önceden bir alo demekte fayda var ama otele. kayseri, gaziantep ve kahramanmaraş tüccarlarının açık pazarı burası. öğretmenevi, tki misafirhaneleri ve belediye tarafından sağlanan konaklama alanları da işinizi görebilir. kiralar istanbul'daki ve doğudaki soyguncu ev sahiplerinin belirlediği kadar yüksek değil. şık bir evde 350-500 tl arasında kalabilirsiniz.

    sanat: yörede kendi şiir kitabı bulunan onlarca şair var. onun dışında performans yerlerede.

    spor: boş küme!

    eğitim: ilk ve orta dereceli okullarda 25.000 öğrenci var. her sene yüzlerce genç üniversiteli oluyor.

    sahaf: yok. kpss kitapçısı olmuş millet.

    sinema: var ama rezil bir mekanmış. duyunca gitmeye gerek görmedim. bir adet de 7d var.

    dil: türkçe. bölgede kürtçe konuşan insanlar da türkçe'yi etkin şekilde kullanıyor. yazları sadece almanca konuşuluyor.

    giyim kuşam: giyim kuşam konusunda sıkıntılıyım. ne bir colins ne de tiffany var burada. türkiye'nin en çok kahverengi ayakkabı giyilen şehri bence. yırtık kot giyiyorum bazen "yakışmış la." diyen de var küfür eder gibi bakan da.

    son söz: elbistan böyle az çalışıp tez zamanda tüyülecek şehirlerden. mecbur değilseniz gelmeyin. bazen öylesine sıkıcı oluyor ki anlatamam. olur da yolunuz düşerse burada bulunduğum sürece peluş terliklerimle bindiğim otomobilimle 7/24 hizmetinizdeyim.

    edit: az kaldı, yakında gidiyorum.
  • üniversite yıllarımızda, yurtta kalırken elbistan'lı olduğunu söyleyen bir arkadaşa, diğer arkadaşın türkçeyi çok güzel öğrenmişsin diye karşılık vererek bizi güldürdüğü yerdir. harbiden güzel türkçe konuşuyorlarmış.
  • bir tanıdığım bugün şehre vardı yardım için.

    paylaştığı postlarda birkaç yardım ekibi gördüm ama yazdığı ortak bir şey de vardı:

    -hiç ses yok

    insanın yüreğine kızgın demir basan bir cümle bu.

    insanlar kimsesizliğe terk edildiler. deprem anında değilse bile donarak öldüler.

    hipotermi deyince kulağa süslü geliyor, olayla araya mesafe koyuyorsun ama öyle değil. donarak ölmek bunun adı.
    böyle yazıyorum ki biz de unutulmayacaklar listesine not düşmüş olalım.

    soma'yı da unutmadık. van'da enkaz altında kalan çocuğun portresini başbakana "hediye" edenleri de unutmadık. insanlara "ananı da al git" diyenleri de unutmadık. ayakkabı kutularını da unutmadık.

    emin olun, enkazın altında kalıp saatlerce bir umut bekleyip o umutla ölenleri, çürük sisteminiz yüzünden yitenleri de unutmayacağız.

    bir yanımız paramparça kalmış, üzüntüyle olup bitene ne yapacağını bilemezken, diğer yanımız intikam ateşiyle harlanıyor.
    and olsun, siz o ateşlerde yanacaksınız. bugün milletin birbirine gösterdiği hoşgörüden, iyilikten, nezaketten o gün zerre bile vermeyeceğiz size.

    edit: soğuğa rağmen bugün 2 can daha kurtarılmış. bu da ufak bir su serpmiş olsun yüreğimize.

    ama hâlâ şehirde elektrik yok. organizasyonlu, örgütlü biçimde çalışan insanlar yok.
  • kilis'in il olup da buranin olmamasina sasirdigim buyuk ilce. oncelikle, ulkenin cayir cayir yandigi su gunlerde, pek yasanilasi bir yer oldugunu belirtmekte fayda var efendim. ilcede hic nem olmamasi, son derece rahat bir yaz gecirmenize sebebiyet veriyor.

    rahat bir ilce sonra. her kucuk yerlesim yeri gibi buranin da belirli handikaplari var evet; ama cogu yonden cok rahat gercekten. oncelikle, ramazan ayinda, sokakta dilediginizi yiyip icebiliyorsunuz. bir kadin olarak, sokakta sigara ictiginizde de kimse size bakmiyor oyle mal mal. insanlari sicak ve yardimseverler. aksam, hatta gece de gayet sorunsuz, disariya cikabiliyorsunuz. acik marketler ve tekel bayiiler oluyor.

    ilce, 2 ana caddeden olusmakta. bunlardan biri malatya digeri de maras caddesi olarak geciyor. malatya caddesi alevilerin, maras caddesi ise sunnilerin yogunlukta oldugu caddeler. malatya caddesinde ickili mekanlar varken, maras caddesi kismi biraz daha tutucu.

    otellere gelecek oldugumuz zaman, 2 otelden bahsetmek mumkun. malatya caddesi tarafindaki grand otel ve maras caddesi tarafindaki sword otel. ben subeye yakinligi nedeniyle sword otelde kalmayi tercih ediyorum. grand otelde de kalmadim; ancak kalanlar, oranin da gayet guzel oldugunu soyluyorlar. grand otelin artisi, alkol bulunmasi. sword otelde alkol malesef yok.

    sword otel ise, makul bir fiyata, luks diyebileceginiz, hatta bildiginiz luks ve iyi hizmetler sunan bir otel. odalar cok temiz, cok guzel ve kocaman. utu hizmetleri ucretsiz. minibar ve yemek fiyatlari gercekten ucuz -ornegin su 1 tl, aksam yemegi 6 tl- odalarda jakuzi var. otelin fitness salonu, acik kapali yuzme havuzu, saunasi ve hamami var. yalniz kadinlar ve erkekler bu saglik hizmetlerinden bir arada yararlanamiyorlar. kadinlar 17.30a kadar, erkekler 17.30dan sonra kullanabiliyorlar bu alanlari. eh, o saate kadar calisinca da, kullanmaya firsat bulamadim.

    otelleri gecip de, yemeklere gelecek olursak. elbistan tava, daha once de bahsedildigi gibi ya cela koyunde yenmeli, ya da imkaniniz varsa, kasaba hazirlatilmali. onun disinda, pinar basi diye gecen bir bolgesi var. ceyhan nehrinin dogdugu yer. aksamlari cok serin ve guzel oluyor. kale restaurant'in yemekleri -elbistanin en pahali yeri olsa da- hem cok guzel hem de uygun fiyatli. ayrani ve yogurtlu mezeleri harika. insan raki istiyor. raki yoksa bu mezeler niye diye hayiflaniyor.

    onun disinda, cinaralti ya da mekan diye bilinen bir lokanta var, ilcenin her yerinden gorulebilen bir tepede. kime sorsaniz gosterir. iste oranin eti, yogurdu mukemmel. mutlaka pirzola yenmeli.

    ilcede 3 adet altinsis adinda lokanta bulunmakta. bir nevi lokantalar zinciri. biri carsinin icinde. biri ilcenin girisinde. biri de proma isimli alisveris merkezinde. yemekler iyi, gayet de temiz.

    benim favorimse, sword otelin hemen yaninda, kucucuk bir kebapci olan resul usta. hem ramazanda maras caddesi tarafindaki acik tek lokanta olmasiyla, hem kebap+salata+mukemmel bulgur pilavi+sinirsiz ayran 6 tl gibi bir fiyatla, hem de bir adanali olarak bayildigim yemekleriyle -adana kebap da dahil- gonlumu fethetmis durumda.

    sosyallik mi ? pek yok oyle imkanlar. ama afsindeki ashab-i kehf, afsin termik santrali, pinarbasi, yakin sayilan darende selaleleri gorulesi yerler. proma'da bilardo salonu ve carsida da sinemasi var ayrica. baska da bir sey yok gorebildigim kadariyla.
  • yurdun dört bir yanında olduğu gibi, elbistan’da da lanetlenen, emperyalist uşaklığı haricinde saha bulamayan "kürtçü" kitlenin, yeni moda yalan akımına maruz kalan, türk oğlu türk, maraş ilçesidir. (ayrıca türkmen diyarı maraş’ın, türkoğlu adında bir ilçesi de mevcuttur.)

    bu sahtekarlar, kendilerince, bir zamanlar talan edemedikleri coğrafyalara; “buralar bizim” ya da “buralar bizimdi” diyerek, hem mağdur bir imaj yaratma, hem de alan bulma çabasına girmekteler. sosyal medya ve benzer mecralarda yaptıklarını, ekşi’de de görmek beni bu sebeple şaşırtmadı.

    neymiş? “tipik bir doğu anadolu ilçesi”ymiş.

    haspam bunu yazmış, böylelikle ağzında gevelediği “elbistan, kürt bölgesidir” imâsına zemin yapıyor. şunu peşin söylemek gerekir ki, elbistan’ın doğu anadolu coğrafi bölgesine dahil olduğu şüphesiz bir gerçektir, bununla beraber, doğu anadolu’nun bir çok yöresinde, ilçesinde ve şehrinde olduğu gibi, burası da bir türk-türkmen bölgesidir. doğu anadolu’yu kürt kökeni tekelinde göstermeye çalışan, sahtekar etnik faşistlerin motivasyonu, yurdum sanayicisinde olsa, ağır sanayinin, ya da roket mühendisliğinin bir numaralı ülkesi olurduk. (ayrıca harita üzerinde d. anadolu bölgesine en batıdan dahil olan bu ilçenin, hem yaşayışı, hem mutfağı, hem insanı, maraş-osmaniye-adana ile daha çok benzeşmektedir, kültürel yapısı ve ürünleri ise orta anadolu ile yakındır.)

    “halkın çoğu malum olaylardan dolayı göç etmiştir” ?

    sahtekarca, mesnetsiz ve bomboş bir iddaa daha. evet 60’ların, 70’lerin türkiyesi’nde, tüm şehirlerde yaşanan sağ-sol, alevi-sünni olaylarına benzer olaylar, burada da üzücü biçimde yaşanmıştır. ancak söz konusu olduğunu tahmin ettiğim “1967 olayları”nda bile, yalnızca basit yaralanmalar yaşanmış ve bitmiştir. ölen yoktur. maraş olayları elbet farklıdır, ancak maraş olayları maraş’ta olmuştur, ve konunun “kürtleri bir yerden bir yere sürmek”le falan da alakası yoktur. alevi-sünni, sağcı-solcu hatta kürt-türk çekişmesi, istanbul’daki, ankara’daki, anadolu’daki kadar, elbette elbistan’da da olmuş, elbistan’a ve elbistanlılar’a da, tıpkı türkiye’ye kaybettirdiği kadar kaybettirmiştir.

    “kürt halkının çoğunlukta olduğu bir ilçeydi” demiş,

    yalan. hiçbir zaman böyle bir şey olmadı elbistan tarihinde. burası türkler’in oğuz boyu’nun, bozok kolunca kurulmuş dulkadiroğlu beyliği’nin başkenti. beylik öncesi tarihinde bilinen en eski medeniyet hititler, ardından akadlar, sümerler, asuriler, ermeniler, romalılar bu coğrafyada yaşamış, uygarlık tarihine zenginlik katmıştır. tarihin hangi kısmında kürtler burada yaşamış, çoğunluk olmuş da, ve bugün buharlaşmış? bu kürtçülerin kendi yarattıkları yalanlara, kürtçülerin kendileri inanıyor mu? merak ediyorum. (ayrıca egemen ve ulus bir devlette, tek bir etnik kökenden, harici bir unsurmuş gibi “kürt halkı” diye bahsetmek terminoloji katlidir, etnik faşizmdir. halk ifadesi, tüm etnik unsurların içinde olduğu tek ve ayrımsız topluluğun adıdır.)

    “kürtçesi, diğer bölgelere göre farklıdır”

    kürtçesi? ilçede, çoğunluğu farklı illerden göçüp gelmiş kürtler’in yaşadığı köyler vardır, ancak bunların sayısı, bir iç anadolu ilimizin ilçesindeki kürt köyü sayısını geçmez. bu köylerde de, kürtçülük kimliği yoktur. çoğunda kürtçe bilen yoktur. kürtçesi nerden geliyor, nasıl farklı oluyor, nasıl bir hikaye yaratıyorsun da ne söylüyorsun anlamak mümkün değil.

    “şivan perver’in maraş kürtçesi ile söylediği yâre parçası, elbistan’da geçen bir aşk hikayesini anlatır” demiş.

    düşünebiliyor musunuz, kişinin algı yaparken dayandığı kaynak şivan perver. bi de buna “büyük üstad, sanatçı” falan demiş. hikaye de muhteşem mantıklı ayrıca, buna göre bir boşnak, california’da bir kıza aşık olup şarkı yaparsa, ve boşnakça olursa bu şarkı, california’nın boşnak şehri olduğunu iddaa edebiliyoruz, kafa pırıl pırıl.

    “bir gün gitmek nasip olur inşallah”

    evet, zurnanın zırt, kişinin zort dediği yere geldik. kişi, hayatında hiç gitmediği bir yer hakkında nasıl algı yapıyor hayretle görüyoruz ve özgüven her şeye, tüm cehalete rağmen öylesine tam ki, hayatında hiç gitmediğini, görmediğini de kendisi söylüyor. benden sana tavsiye kişi, yalan işine girme, giriyorsan da bari biraz iyi çalışmış ol. çevrenden duyduğun yalan ve örgüt propagandası hikayeleri, sağda solda satarak kürtçülük yapılmaz. eskiden bu kürtçülüğün de bir kalitesi vardı, onu da tükettiniz.

    elbistan’da günlük hayatta kürtçe konuşan yahut anlayan birini görme ihtimaliniz, ortalama bir iç anadolu kentinde görme ihtimaliniz ne kadarsa, o kadardır. bu, burayı ne asil bir kent, ne aşağılık bir kent kılar. bu sade ve yalın biçimde buranın gerçeğidir. burayı bir diyarbakır gibi anlatmanın, nasıl bir amacı maksadı vardır anlamak gerçekten çok zor.

    elbistan’ın kulağa farklı gelen şivesi, öz türkçe bir ağda içerir. “elbistanca sözlük”, bulursanız ve merakınız varsa, var olan bir sözlüktür. alıp okursanız öz türkçe bir çok kelime ile karşılaşırsınız ve bu kelimeler vatandaşın günlük hayatta kullandığı dilin içinde hala yaşamaktadır. bu başlıkta da bir yazarın dediği gibi azerbaycan lehçesine benzer bir şivesi vardır. yaşlıları özellikle çok nüktedan ve türk sözlü edebiyatının kalıntısı deyiş ve deyimler ile, maniler ile konuşmayı sever. ayrıca buranın insanı çekik gözlüdür ya hu. hem de türkiye’nin hiçbir bölgesinde rastlayamayacağınız kadar bariz çekiktirler, yani elbette ki bu çekiklik japonluğa işarettir yahut tabii kürtlüğe?(!)

    son olarak ekleyeyim, elbette siyasi tercihler, bir etnik köken belirleme aracı olamaz, ama kafalarda oluşan soru işaretleri için bir yorum bilinci katacaktır.

    31 mart 2019 yerel seçim sonuçlarına göre, 150 bin nüfuslu elbistan ilçesinde, kullanılan 76.848 geçerli oyun, 40.462 adetini(%52.65) alan akp birinci , 33.568’ini(%43.68) alan iyi parti ikinci , 1.331(%1.73) oy alan büyük birlik partisi üçüncü en çok oy alan parti olmuştur.

    ilçede seçime katılan hdp 685 kişinin(%0.89), saadet partisi 654(%0.85) kişinin ve btp 148(%0.19) kişinin oyunu alabilmiştir.

    ayrıca bir detay, seçimi 7.000 civarı oy ile kaybeden iyi parti adayı abdullah paksoy, 1999-2009 tarihleri arasında mhp’den elbistan belediye başkanlığını yapmıştır. ardından 2009 ve 2014 seçimlerinde yine mhp ile aday olmuş ancak 2009’da yüzde 33, 2014’te yüzde 43 ile 2 defa 2. olarak akp’ye kaybetmiştir. bu seçimlerde de, 2009’da hdp(o günkü adıyla dtp) yüzde 1, 2014 seçimlerinde de yine hdp yüzde 2.3 oy almıştır.

    anadolu’da kürtler’in çoğunlukta yaşadığı birçok il, ilçe vardır, iyi ki de vardır. anadolu herkesin olduğu kadar, onların da yurdudur, türkiye onların da ülkesidir. kürtler’in de ülkesidir türkiye. ancak bölücü örgütlerin saha genişletme ve destek arttırma çabası olan bu demografik manipülasyonların, bu ülkeye ya da bu ülke insanına bir faydası olmaz, olamaz. bunu ığdır’da çok yoğun biçimde yaptıklarını, nüfusu da değiştirdiklerini biliyoruz. elbistan’da bu mümkün bir şey değil, ancak bir şekilde elbistan üzerinden bu sahte propagandaları sıkmayı deneyenler var. bunlar ne elbistan’a ne kendilerine fayda getirecek işler değildir. bu algı çabasının ana hedeflerinden biri de, “ankara’nın doğusunu kürt kabul eden beyaz türk”lerdir. milletine ve coğrafyasına bu garip cehalet ile yaklaşan güruh maalesef ilgili algıya da pabuç bırakmaktadır bilahare kürt olmak utanılacak şey değil, olsa olsa gurur duyulacak şey olabilir, ancak toptancı biçimde bir bilgi kirliliğine gönüllü olmak, hedefi çok başka kişilerin ekmeğine yağ sürmektedir.
  • ismini ilk duyduğumda ülke sandığım ilçe.
  • ancak belli bir süre yaşanabilecek yerleşim yeri, memleketim. bir yerden sonra insanı sıkar, boğar, çürütür. gerçi sanırım bu diğer benzer yerler için de aynıdır ama bir daha dünyaya gelsem iki şeyi yapmazdım:
    1- 20 yıl elbistan'da yaşamazdım.
    2- genç yaşta kafamı jöleyle kaplayıp kelliğe davetiye çıkarmazdım.
hesabın var mı? giriş yap