75 entry daha
  • artık şaşırmıyorum sevgili sözlük, evet şaşırmıyorum sözlük, buyrun tartışalım; okuduğunu anlamayanlar, cımbızlamayla suçlayanlar, okuduğunu anlamamakla suçladıklarında, "heyecanlı kemalist" olarak ilan edilenler, konunun özünü kaçırıp, bir edebiyatçının, kültür adamının "peygamberleştirildiği" üzerine tartışma açan ve bunu olumsuz yargısı olarak sunan bir beyefendinin, adı murat'tır, ve adı murat olan şahıs, halikarnas balıkçısı için nasıl ki, ırkçı terimini kullanabilmişse, biri de karşısına dikilip ona murat diyebilecektir, evet heyecanlıdır, evet kemalisttir, hatta "mustafa kemal'in askeriyim" dyebilen biridir, evet heyecanlıdır, evet siyaset gütmez, "tümden milliyetçilere karşıyım" demez, dinler, okur, yazar, olumsuzlar, destekler ama asla ve asla "ben şu'culara tümden karşıyım" demez, evet heyecanlıdır, evet kemalisttir, evet murat'a murat der.

    iddia etmiyorum, yaşıyorum, ben halikarnas balıkçısı'nı, azra erhat'ı, eyuboğlu ailesinin o kültür adamlarını, sinanoğlu kardeşlerden, suat'ı, samim'i, oktay'ı ya da, hiç farketmez, kendini bilime, kültüre, araştırmaya, bu toprakların insanlarının geleceğini aydınlatmaya, yüzyıllara varan hükümranlıkları dağıtmaya çabalayan herkese saygılı, fikir sahibi ama öyle iki romandan iki karakteri alıp çarpıştırarak değil, gözleri kamaştırarak değil, okuyarak bilgi sahibi olarak, evet heyecanlıdır, evet kemalisttir, evet okuyacaksınız, okumazsanız, okumamış olduğunuz konularda fikir ortaya koyduğunuz zaman karşınızda, "evet heyecanlıdır, evet kemalisttir" diyen birileri mutlaka çıkacaktır. işte o zaman sabahın 6'sında, 7'sinde yollara düşen, akşamın bir körüne kadar, akademinin köhne koridorunda, yıllanmış odasında, içinden onyıllarca nice hocalar, nice öğrenciler geçmiş odasında, cicero'yu, caesar'ı, vergilius'u, horatius'u, tacitus'u anlamaya çalışan hocaları, hemen iki oda ötede yunan bölümünde ise, güler çelgin'ler, vedat çelgin'ler, faruk zeki perek'lerin, y. kenan yonarsoy'lardan devraldıkları bayrağı, yepyeni heyecanlara, yepyeni umutlarla dolu öğrencilere, bu ülkenin her manada, belki de o hep zikredilen seviyeye ulaşmasında çaba sarfeden yunan dili hocalarını düşünüyorum.

    aklım almıyor sözlük, murat belge diye biri çıkıyor, bu havayı hiç yutmamış, belli ki halikarnas balıkçısı üzerinden kemalizme geçirecek, grek-ion çatışması, çekişmesi üzerine tezleri olan, türkiye'de daha cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren bu yolda adeta , falanks içinde değil ama, savaşan bir balıkçı'yı eleştirmek bu kadar kolay mıdır, diye düşündürecek. üzerine uzun uzun yazılacak ama kimse okumayacak, tıpkı bay belgesiz'in getirdiği eleştirideki karmaşaya düşen biri gelecek, "peygamberini" savunacak, savunsun da hiç lafım yok, evet heyecanlıdır o da belki, evet o da bir yol tutturmuştur tabi, ama hiç problem değil. tek derdim şu, okusun, okuyun, okuyalım!!

    evet başlıyoruz, murat belge ne eleştiriler getirmişti?

    hb ve ardından gidenler humanist değil yani insan merkezli bir sistem idealiyle yanıp tutuşmuyorlar aksine, ırkçılar. kemalizmi rasyonel hale getirmeye çabalıyorlar. yoksa ben cımbızla mı aldım bu iddiaları? yok, bay belgesiz'in söz konusu röportajdaki bütün ifadelerini yayınladım. ne cımbızı? hepsini yayınladım. evet heyecanlıdır, evet kemalisttir, şimdi okuyacak sizlere, okutacak sizlere:

    bakın halikarnas balıkçısı ne diyor, adeta geleceği görmüş, kendisini ırkçı ilan edenleri görmüş, bakın ne diyor:

    "akademik diyorsun, bunun karşılığı bence dionisyaktır. bana kalırsa türkiye'nin dionisyak tarihini yazmalı. — meselâ bektaşîlerde içkinin yerini,tayin etmeli. zeybeklerde (bkz: io bakkhi) dionisyak akımı (cereyan demiyorum, aklıma mecra geliyor) takip etmeli. hani ya radyoda parazitli bir müzik dinlerken insan santrifüj kuvvetle parazitleri atar, ve onlara sağır kalarak musikinin çizgisine yapışıp onunla beraber gider. tarihte dionisyak olmayan ne varsa hepsini defedip, can kurtaran kaloması gibi dionisizme yapışakalmalı. <buraya dikkat>türk tarihi diye okutulan zırvalar hep harpler, zaferler, şanlar, methiyelerden ibaret, hani ya zafer alayı günleri kırmızı beyaz kâğıtlardan işporta malı taklar yaparız a, tarih diye laftan ve havacıvadan zafer takları!"

    ne kadar ırkçıymış halikarnas balıkçısı! murat belgesiz'e göre; kafasından maalesef (!) kötü düşünceler geçiyormuş!

    "bizde asıl abideler cami şeklinde tezahür eder, halbuki bu abidelerde, yani osmanlı kültürünün bu büyük örneklerinde sultanların multanların hiç payı yoktur. (ben kendimi bazen onlara şiddetle yabancı, bazen de şiddetle onlara ait hissediyorum) bu örnekler müşterek osmanlı say ve kültürünün eserleridir. meselâ mimar sinanbulgarlar bulgar'dı, diyorlar, varsın bulgar olsun, biz meleziz, mimar sinan'ın yaptığı bulgar kültürü değil, osmanlı kültürü idi. bugüne bugün bir bulgar kültürü yoktur. hem kültürün milliyetle ne ilişkisi var? o, yani mimar sinan, osmanlı mimarisinde dionisyak hamle ve atılıştır besbelli. bunu iyice anlamak için konya, karaman, sivas, erzurum, bursa ve son olarak istanbul mimarisini ele almalı. bana kalırsa asıl prototip efes'teki isabey camii. " (düşün yazıları)

    halikarnas balıkçısı, ırkçı olmakla suçlandı ya, ben suçlayanlara cevap verdim ya, benim cevabıma karşılık, murat belge'yi benim söylediklerime zerre cevap vermeden, zaten ion ve grek kültürlerine dair hiçbir şey bilmeyenlerin cevap vermeye girişmesi trajik karşılanabilir. zira bilmeyen ve okumayan için peygamberler vardır asıl. "hb'yi peygamberleştirdikleri için, eleştiremediler." eleştirisini getirenler bizzat kendi dünyalarının peygamberi ve okumadan, öğrenmeye kafa yormadan desteklendikleri kullarıyla yüceldiler. o halde bu görev benimdir, ben alıyorum klavyeyi elime;

    halikarnas balıkçısı'nın ırkçılıkla suçlanması bahsinde; konuya hakim olunmazsa, peygamberin peşinden koşulurken, ona adıyla seslenilmesine bile tahammül edilemediği bir ortamda, hb'yi "ırkçılıkla" itham eden ifadelere karşı söylemler getiriyorsam, evet heyecanlıyım, evet kemalistim *şu an ne alakası varsa*

    işte hb'nin kafasındaki ionya aydınlığı fikri, bakalım bunun güneş dil teorisiyle bir alakası var mı, yoksa bay belgesiz bu konuda neden bilerek konuyu saptırıyor. bakın hb nasıl anlatıyor:

    "milet'li thales ile ondan sonraki ionya filozofları entelektüel davranışın ilk örneğini verdiler. barbarlık içinde abanmış bulunan yunanistan'da karanlığa karşı duracak bir adam bile yoktu. fakat ondan sonra başka bir isyan baş gösterdi: bu seferki ahlakî bir isyandı. orfik teoloji (ahrete ait bir doktrin) tuhaf ayinler ve insanın davranışlarını düzenleyen acayip kurallar getiriyordu. ahretle, yani alt dünya ile ilişkide bulunduklarını iddia eden birçok mûrşid-i kâmiller türemişti. bunlara «bakid» ve «sibil» deniyordu. bu akımların da kaynağı aslında anadolu'da ve oradaki homeros gibi şairlerdedir. fakat anadolu'daki hayat o kadar neşeli, toprak o kadar verimli idi ki, cehennem tanrıçası persefon'un kurşuni renkli loş dünyası anadolululara hoş gelmiyordu. oysa yunanistan'da kıtlık kıranlık vardı. bu dünyada neşelenemeyenler öbür dünyada sevinmeyi umuyorlardı. işte bu akıma yine ionya filozofları, başta efes'li heraklit * ve kolofon'lu ksenofan karşı durdular. homeros eserlerini yazdıktan üçyüz yıl sonra, pizistrat zamanında homerik destanlarının panatenayik festivallerde okunması ve kutsal sayılması ile hellenik şuur yunanistan'da da uyandı."

    görüldüğü gibi yunan 'ın karşısına, ion kültürünü koyuyor balıkçı. bu teoriyi kendince, homerik hymnoslara dayanarak, edebi ve arkeolojik verilere dayanarak eserlerinde açıklamaya girişiyor. bu tez doğrudur demiyorum, herhangi bir tez doğrudur veya yanlıştır demiyorum. bu konuda ortaya atılan fikirleri teyid'in yeri burası asla değil. konsensus oluşturulur mutlaka, bilim dalları arasında uyumlu bir çalışma yoluyla balıkçı'nın tezi desteklenir veyahut kösteklenir. bu asla ve asla beni yaralamaz. beni yaralayan şu, biri çıkıyor türkiye'de cumhuriyet tarihi 'nin ilk yıllarında yaşamış -edebiyatımız hususunda- birini, belki de en son ırkçılıkla suçlanacak birini hem de elimizde onun bir dünya eseri mevcutken, yerden yere vuruyor,, belli birikimlere sahip olmamasına rağmen, "yanlış anlamışız, hb 'ye peygamber gibi tapıyorlar" diyebiliyor. sonra onun bu ifadelerine, hb'nin görüşlerini içeren entiriyle cevap verildiğinde, yok efendim "heyecanlı" yok efendim "kemalist" ünvanları takılıyor, onun yıl nutku'na referans veriliyor, güya belge ironisi sürdürülmeye devam ediliyor..

    ne olurdu ki okusanız? yunan ve ionya kültürü ve halikarnas balıkçısı'nın bu konudaki görüşleri ve azra erhat'ın humanizma anlayışını ortaya koymaya çabalayacağım. bakalım ben tam arena'ya girmişken, arena'dan kaçarak, seyirciler arasından yumurta atanlar onları da okuyacak mı..?

    bu konudaki bundan sonraki fikirlerimi hakettiği yerde; halikarnas balıkçısı başlığında bulacaksınız.

    * düşeceğim not tabi ki herakleitos'la alakalıdır:

    "tüm ephesos'lular gibi herakleitos da artemis'e baktığında onun
    zatında hem tanrı'yı hem de doğayı görüyordu. ama herakleitos'un
    gözleri diğerlerinden daha keskin olduğu için onun sözleri de tüm
    ötekilere göre daha derin ve engin idi. bir gün ona sordular; "doğada
    hem birlik olduğunu söylüyorsun hem hareket. oysa bunlar birbirlerini
    dışlarlar; birliğin olduğu yerde hareket olmaz, hareketin olduğu
    yerde de birlik. yani bir olan harekete geçince birliğini yitirir;
    hareket halinde olan ise ne orada, ne burada, ne şu, ne bu olduğundan
    ona var denemez." sonrasında, herakleitos, bu soruna hiç kimsenin
    beklemediği bir yanıt verir: "doğa kendini gizlemeyi sever. gizli
    olanı kavramak içinse gözler ve kulaklar yetmez. bakın artemis'e,
    hayatın ve ölümün tanrıçasına; bakın lir ve yay tanrısı apollon'a,
    gerilimden meydana gelen ahenk tanrısına.. o hayatın diyalektiğidir;
    o zıtların birliğidir ve o dünyanın gizidir. bunu kavramak için
    insanın ruhunu eğitmesi koşuldur. ve eğer insan ruhunu eğitmemişse
    gözler ve kulaklar o insan için kötü tanıklardır. hakikat düz bir
    görme ve duymaya kendini açık etmez. bir kez görüp de o görülen şeyin
    üzerine eğilip düşünülmedikçe, görünüşlerden hareketle gerçeğe doğru
    yönelmek mümkün olmaz." (kaynak: atlas, hasan demirbüker: herakleitos/@jimi the kewl)

    not: ayrıca murat bey'in başına musallat olmaya gerek var mı bilmiyorum, şaşkınlığa ya da?
    zira murat bey'in musallat oldukları hususunda ben üzerime düşen görevi yapacağım, belki diğer konularda değil ama bu konuda, okumamışlara ilgili kaynakları sunacağım, o zaman ister heyecanlı desinler, ister kemalist. ikisi de hoşuma giden ünvanlarmış zaten, şimdi anladım.
916 entry daha
hesabın var mı? giriş yap