493 entry daha
  • azerbaycan'ın açık bir zaferidir.

    sürekli yok şu olmamış yok bu alınmamış diyerek, oturduğunuz yerden iki haber, belki birkaç makale okuyup, 4-5 tane de tank patlatma videosu ile konuyu yorumlamak zorunda değilsiniz, buna hiç gerek yok. azerbaycan ordusu gayet düzgün ve başarılı bir sefer yürüttü, nokta.

    neredeyse onyıllardır durup usanmaksızın şımarık çocuklar gibi davranan, sürekli pışpışlanmak isteyen, binlerce kilometre ötede kaliforniya'da ve/veya paris'teki huzurlu mülklerinde tuzu kuru bir şekilde en ufak olay karşısında bile "ama soykırım ama hep biz haklıyız, bizden gayrısı hep haksız!" diye sürekli ağlayıp duran saplantılı ırkçı ve faşist ermeni zihniyeti en son darbesini de aldı.

    akıllanırlar mı? elbette hayır! bundan sonra da ne yapacakları belli. bol bol sosyal medyada ağlayacaklar, hala aynı temelsiz argümanlarını öne sürüp her yıl nisan ayında aynı soykırım masallarına devam edecekler, savaş meydanında kaybettiklerini unutup politika masalarında akıllarınca bir şeyler kazanmaya çalışacaklar... yani onların cephesinde değişen birşey olmayacak.

    gelelim bizim tarafa. şimdi oturduğunuz yerden oraya da girsinler burayı da alsınlar demek kolay. o işler öyle olmuyor, red alert oynanmıyor burada. bu anlaşma kararı alınırken farklı dinamiklerin düşünüldüğü çok belli.

    savaş zor iştir. hem maddi hem de manevi olarak yıpratır. öyle ya da böyle temmuz ayından beri azerbaycan ordusu seferi durumda. fiili çatışmalar öncesinde de farklı alarm kademelerinde beklenildiğini düşünürsek azerbaycan ordusunun biraz soluklanmaya, silah teçhizata bakım yapmaya, kayıplarını gidermeye, askerin dinlenmesine ve moral motivasyon takviyesine ihtiyacı vardır. bu gayet normal bir durum.

    ayrıca maddi olarak ülkenin büyük bir kaynağını bu çatışmaya ayırmak zorunda kalmak muhtemelen azerbaycan'ın ekonomisini de zorlamıştır. petrol gibi bir nimetleri olsa da neticede savaş çok büyük maddi kaynak isteyen bir durum. muhtemelen durma kararında ekonomik nedenler de işin içindedir.

    çok entry okudum ama bu söyleyeceğime değinen az entry var. bölgede ele geçirilmeyen noktalardaki demografik yapı da varılan bu anlaşma kararında etkili olmuştur diye düşünüyorum. neticede nüfus olarak hiç var olmadığınız ve ermenilerin çoğunlukta olduğu yerlere ulaştığınızda buralara hakim olmak için siyasi idareyi kurmak, yeni vatandaşlarınızı yerleştirip türk varlığını arttırmak ve bölgeyi demografik olarak değiştirmek uzun ve zorlu bir durum. bununla birlikte ekonomik imkanlarla da çok alakalı ve çok dikkatli yapılması gereken planlı bir faaliyet. ayrıca ilerleyen dönemde buralarda yaşayan ermenilerin içinde yuvalanabilecek ayrılıkçı terör unsurlarıyla başetmek gibi potansiyel sorunlarınız da olacaktır. dolayısıyla azerbaycan'ın henüz ele geçiremediği ve bir şekilde ermeni tarafında kalmasını kabul ettiği bölgelerde orada yerleşik nüfusla alakalı bu durumun etkili olduğunu varsayabiliriz.

    bazı enrtylerde yok amerikalılar bölgeye gelir yok neden rusları soktular gibi acayip fikirler var. sevgili arkadaşlar sphere of influence diye bir terim vardır uluslararası politikada. türkçesi etki alanı gibi birşey. bir devletin bir şekilde kaderinde söz sahibi olduğu bölgeler, durumlar için kullanılır bu terim. şimdi beğenseniz de beğenmeseniz de kafkaslar yüzyıllardır rusya'nın sphere of influence bölgesidir, bunu değiştiremez ve engelleyemezsiniz. bu bölge amerika'nın ve diğer emperyalist batı ülkelerinin giremediği, rusya'nın buna kesinlikle izin vermeyeceği bir alan. bunu geçmişte amerika'nın gazıyla gürcistan denedi boyunun ölçüsünü de aldı. o nedenle karabağ olayında da rusya'sız bir çözüm düşünemezsiniz. yapılan anlaşma içinde rusya'ya büyük abilik rolü zaten öyle ya da böyle verilecekti. azerbaycan ilerleyişi bir noktada kesilecekti. gelgelelim o nokta bu zaman oldu. şimdi yapılması gereken bölgede azerbaycan egemenliğini bir an önce tesis etmek ve nüfus olarak türk yerleşimini sağlayıp ortalığı sağlama almak.

    bazı yazarların "keşke daha ileri gidilebilseydi ve daha fazla toprak alınsaydı." yazdıklarını okudum. bir savaş durumunda amaçlar ve gerçekler arasında bir denge kurmanız lazım. eğer çok fazla toprak derseniz o zaman daha fazla askerinizi daha fazla risk ve daha fazla kaybı göze alıp bölgeye sokmanız lazım gelir. mesela hava kuvvetlerini de sokacaksınız işe ama çok değerli olan uçak ve pilot kaybını göze almanız lazım. hava kuvvetlerini işe soktuğunuzda da belki yanlış yerlere bomba atma ve gereksiz yere sivil kaybına neden olmakla suçlanacaksınız çünkü ermenilerin içi çocuk dolu bir anaokulu bahçesine grad roketatar sokup oradan füze yağdırmayacağının bir garantisi yok. işte neticede bir savaş çeşitli tercihlerin işin içinde olduğu bir durum. ancak savaşta her şeyden önemlisi nerede durulması gerektiğinin bilinmesi. şu anda ermenistan tarafı çok ağır darbe aldı ve nereden bakarsanız bakın bir 10-15 sene askeri açıdan toparlanamaz. siyasi ve ekonomik anlamda da aynı şekilde ağır bir döneme girecekler. azerbaycan tarafı karabağ'da inisiyatifi tamamiyle ele aldı ve avantajlı konuma geçti. belki de geri kalan topraklarını birkaç yıl içinde masada bile alabilirler. sırf ermenistan'ın içine düştüğü kriz durumu bile elde edilen psikolojik ve fiziki üstünlüğün ne denli önemli olduğunun belirtisi.

    bu arada şu anda askeri açıdan bakarsanız kimsenin henüz dile getirmediği bir olay var aslında. o da şu ki; düzenli iki ordu savaştığında asli hava kuvveti unsurları yani avcı uçakları, klasik hava bombardımanları, cas görevleri vs vs olmadan, tüm bu teknolojik ve taktik kabusu işin içine karıştırmadan sadece iha/siha kullanarak bir tarafın nasıl bu derecede sindirebildiği konusu eminim ki şu anda batılı askeri analistler tarafından ciddi olarak inceleniyor. bu çatışma tarzı yani savaş alanındaki kara kuvvetleri üzerinde iha/siha baskısı ve bu baskının muhtemel etkileri gördük ki korkunç olabiliyor. özellikle yetersiz hava koruması durumunda bu durum kabus haline geliyor (ki aslında ermenilerin yaşadığı durumun bir benzerini 1944 kışında almanlar müttefikler karşısında ardenlerde yaşadı). asıl odaklanmamız gereken husus bu iha/siha hakimiyetine dayalı hava harekatı konseptinin dünya askeri havacılığından bazı şeyleri değiştirebilecek potansiyelde bir durum olması. nato ve amerika yıllar boyunca gelişmiş askeri havacılık teknolojisinin ve buna bağlı askeri taktiklerin savaş alanında belirleyici unsur olduğu söyleyip durdu ama önce suriye meselesinde ve şimdi de karabağ olayında gördük ki milyon dolarlık jetlerin ve karmaşık askeri havacılık taktiklerinin ötesinde çok ucuza mal edilen drone'ların ciddi bir belirleyici etkisi var. elbette bu durum sadece saldıran taraf için değil savunmacı için de yeni bir çalışma alanı açıyor. günümüz ihalarının alt ve orta irtifada hakim olduklarını düşünürsek bu seviyede etkili olabilecek ama aynı zaman en küçük askeri birim tarafından da rahatça kullanılabilecek anti-iha savunma silahlarının tasarlanması çok da uzak değil. elbette bu durumun çok fazla konuşulması gereken noktası var. bir gps imalinden tutun da ciddi şekilde katmanlı hava savunması olan iki güç karşılaştığında iha/siha ne denli etkili olabilir vs vs çok kafa yorulması lazım. neyse, işe bir de bu tarafından bakın derim.

    ekleme: bir yazar iha/siha kullanımında libya'da vardı dedi. evet doğru orayı yazmayı unutmuşum. bu arada yine son paragrafa yazmayı unutmuşum, askeri anlamda uçakların ilk faaliyetinin 1911'de, italyanların libya'da bizim güçlerimize karşı uçak kullanması ile başladığı varsayılıyor. bu durumda dünya askeri havacılığında 2. defa tarihe geçecek bir olaya karışıyoruz.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap