195 entry daha
  • tokat yöresinin halk ozanı aşık ali, 42 yaşındayken traktörle kazası geçirir ve hayatını kaybeder. eşi gülbahar 8 çocuğuyla dul kalır, üstelik hamiledir ve doğum yapmak üzeredir. aşık ali'nin ölümünden tam 37 gün sonra (11 ekim 1968) dokuzuncu çocuğu dünyaya gelir. bu çocuğa, dedesi tarafından, ölen babasının adı "ali" ismi konur.

    ali, çocukluğunda çobanlık ve çiftçilikle uğraşır. koyun güderken, köy işlerinde çalışırken, yürürken hep türkü söyler. babasından gelen gen, onu türküye itmektedir. bağlama çalmayı köyün ozanı mahmut kaya, köy dedesi sadık körpeci ve ilkokul öğretmeni fevzi küpeli'den öğrenir. diğer kardeşlerine göre müzikle çok içli dışlıdır. ne var ki, diğerlerinin aksine babasını görmeyen tek evlattır.

    gülbahar hanım, ali'nin boşluk bulduğu her anda evlerinin yakınındaki bir kayalığa çıkıp türküler okumasından ve okurken dalıp gitmesinden anlar ki kocası aşık ali'nin saklanan yadigarı artık oğlu ali'ye nasiptir. babasından kalan saz ali'ye verilince daha da aşka gelir ali.

    memleketinde kahvehanede, cemevinde türküler söyler ancak aşık tarzında söylemediği için dışlanır. beğenilmez. çünkü müziği farklı bir tarzda icra etmektedir. ağabeyi, ali'yi istanbul'a götürür. kasımpaşa'da bir saz evi ve yapım atölyesinde çalışır. 1983'te bir ses yarışmasına katılır ve aşıklamada birinci olur.

    bu dönemi şöyle anlatır: "1968'de tokat'ın turhal ilçesinin erenli köyünde doğdum. babamı hiç görmedim, ben doğmadan 37 gün önce bir kazada vefat etmiş. dokuz kardeş yetim büyüdük. ben en küçükleriyim, yani annemin de dediği gibi ailenin en güccüğü. ilkokuldan sonra maddi imkansızlıklar ve yetersiz koşullardan dolayı okul hayatıma son vermek zorunda kaldım. işte böyle başlayan öyküm, büyük abim sadık'ın da desteği ile 1983'te beni istanbul'a kadar getirdi.”

    müzik eğitimi almaya başlar. ancak eğitim masraflarını karşılayamadığı için eğitimini yarıda bırakır ve konfeksiyon atölyelerinde çalışır. düğün salonlarında ve gece kulüplerinde çalışır. bu dönemde gür ve kıvırcık saçları olduğu için ona "kıvırcık ali" lakabını takarlar. yıllar onun gençliği gibi saçlarını da alır.

    bazı çevrelerin ilgisini çeker. 1996'da devran kasetçilikten grupla beraber ilk albümünü çıkararak serüven başlar. ardından iki albüm daha gelir. ama asıl çıkışını 1999'da yaptığı ilk solo albümü "gül tükendi" ile yapar. bir anda şöhrete kavuşur.

    kalan müziğin kurucusu hasan saltık o dönemde şöyle bahseder ali'den: "büyük şirketlerin patronlarının önüne bandrol rakamları geldiğinde herkes en üst sıralarda kıvırcık ali ismini görüyor ama kimse hakkında bir şey bilmiyor. ismi biliniyor ama kendi bilinmiyor. tarkan'dan sonra korsanı en çok yapılan kişi o. tuhaf bir dinleyici kitlesi var, popülaritesi inanılmaz, sağcısı da solcusu da onu dinliyor."

    sonrası 11 sene süren bir dönem... tanınan türküler, çok satan albümler... ama bu şöhret onun kısa hayatının sadece bir döneminde kalır. 11 ocak 2011 tarihinde, ankara'da katılacağı trt 1'de yayımlanacak bir programa gitmek için atatürk havalimanı'na doğru evinden yola çıkan ali, 05.30 civarında tepecik, büyükçekmece'de "ölüm virajı" olarak bilinen yolda kendi aracıyla geçirdiği bir trafik kazasında babasıyla aynı kaderi paylaşarak maalesef hayatını kaybeder.

    tel tükenmiş, söz tükenmiştir. özü, sözü temiz ali özütemiz namıdiğer kıvırcık ali onu ve eserlerini tanımaya başladığımız, hatta en verimli olabileceği dönemde aramızdan ayrılmıştır.

    ruhu sad olsun!

    "ateş-i aşkına yaktın özümü / halil ibrahim'le nardan gelirem / ab-ı kevser ile yudum özümü / kırkların bezminde dar'dan gelirem" *

    ölümünden sonra yayınlanan "onbir bir ikibinonbir veda" albümde yer alan ve yıldız tilbe'yle beraber seslendirdiği "al ömrümü" şarkısını buraya bırakıyorum: youtube linki
57 entry daha
hesabın var mı? giriş yap