aynı isimde "gibi" başlığı da var
10777 entry daha
  • s03b08 - gülnuray:

    bölümün henüz başında izlenen türk filmi, bu bölümün inşa edici yanını oluşturuyor, o açık.

    kırsal bölgelerdeki iktidar ilişkileri ve toplumsal sorunları; kan davası, başlık parası, ağalık sistemi ve töre gibi aşina olduğumuz anlatılar üzerinden işleyen bir film, televizyonun da ötesine geçerek, karakterimiz yılmaz'a nüfuz ediyor.

    işin ilginç yanı, filmdeki anlatı yılmaz'a pek cazip gelmese bile onu içine çekip kendi hikâyesinin efendisi yapabilmesi. öyle ya karşımızda kent insanı bir birey değil, hizmetçisi olan bir efendi var.

    bir sahnede daha görüyoruz o filmi. hemen sonrasında efendinin, hizmetçi hakkında iz sürmesine (isminin anlamını arama) şahit oluyoruz. daha sonra da görmüyoruz filmi, zira artık film efendi ile hizmetçi arasında kendini sunuyor. modern zamanların efendileri, hizmetçilerini de stalklar evet, hâkimiyet kurma arzusu, her an gözü önünde olabilme ihtiyacını karşılamayı gerektirir.

    gelgelelim, kent insanının efendi olma arzusu hiç dinmez. feodal zihniyet, hizmetçi ve etrafındaki köylülere yakıştırılsa da; sahiplenme içgüdüsü, efendi yanında baba da dedirtebilme çabası, baba dedirtilecek çocuğu alt edilmesi gereken bir otorite olarak bellenmesi ve daha birçok şey, böylesi bir zihniyetin kent insanın kursağında ve aklının bir köşesinde kaldığını pekâlâ bize gösterebilir.

    o kadar ki; efendiliğe kendini kaptırmış kent insanına, tam da kentten gelen onca itiraz (hizmetçideki “birey olma”nın getirdiği nelikler) nafiledir, suyu bulandırmaktan öte bir anlam ifade etmez.

    geride kalan ise; efendiliğini, bir kent insanın hamlesiyle –ilgiye boğup beklenti yaratan sonrasında da bir anda ortalıktan kaybolan– rafa kaldıran bir adam ile ona vakit ayırıp duygu besleyen ve duygularını toprağa veren kadın.

    dönemleri aynı olmasa da, altmışlar ve yetmişleri anımsatan böylesi bir anlatı (ve dizideki türk filmi) ancak seksenlerin modası olan vatkaya bir tutku ile bağlı olan yılmaz'ın başına gelebilirdi.

    postmodern dönemin ağalık sistemi de tam da böyle olurdu. piramitin başında, ameliyatla burun stili değiştirmiş, köyü bir proje alanı olarak gören, kimi zaman kendisinin de anlam veremediği bir hiyerarşinin tepesinde sistem (gelenek değil) böyle diye oturan bir ağa. elbette böylesi bir ağanın da eğlencesi, dansöz oynatmak değil, alkışlar eşliğinde badminton oynayan kent insanı oynatmaktır.
4191 entry daha
hesabın var mı? giriş yap