1442 entry daha
  • başarı kıstası kişiden kişiye göre değişir. kimisi için başarı, yerleştiği ülkede çok kazanmasa da doğru şekilde entegre olmaktır. bir diğerine göre maddi yönden bol kazançtır. ne olursa olsun büyük bir hayat tecrübesidir.

    önemli olan soru mutlu ve huzurlu olup olmadığınızdır. tabi ki bunlar da göreceli kavramlar. göçmenlerin yerli halk ile kolay sosyalleşemediği bir ülkede yaşıyorsanız sizin asosyal bir yapıda olmanız avantaj haline bile gelebilir. ya da tam tersi kendi ülkenizde aşırı sosyal bir insansanız aradaki bariyerleri yıkmaya çalışırken sıkılabilir/yorulabilirsiniz.

    bir de yurt dışında yaşamak denildiği vakit insanımızın aklına hep gelişmiş ülkeler geliyor. halbuki adını sanını bilmediğiniz, bilseniz bile haritada gösteremeyeceğiniz bazı ülkelerde mutlu mesut yaşayan, bazen de bu ülkeleri sıçrama tahtası olarak kullanan insanlarımız var. yıllar önce uganda'da bir kumarhane projesinde kısa süreli çalışmıştım. kaldığım otelin yakınlarında bir türk restoranı olduğunu söylediler. başkent kampala'da victoria gölünün yakınlarında güzel temiz bir yerdi.

    yemek sırasında sahibiyle biraz sohbet etme şansım oldu. alakasız yerlerde bir türk görünce insanın kafasında otomatik olarak para için oraya geldiği yargısı oluşuyor. tabi ki maddiyat büyük bir motivasyon kaynağı fakat bu abi başka bir iş için gelip ortamı beğenmiş. bölgenin sakinliği ve halkın açık fikirli oluşu hoşuna gitmiş. türkiye'de tarlayı tapanı satıp uganda'ya yerleşmiş. lokal bir hatunla evlenip çoluk çocuğa karışmış. dışarıdan bakarsanız pek bir numarası yok şehrin. göl manzarası da güzel fakat türkiye ile kıyas kabul etmez ama ben burada huzur buldum diyen adama ne diyebilirsin ki? belli ki benim göremediğim bir şeyler görmüş.

    gençlerin farkına varamadığı bir durum da şu ki; it bağlasan durmayacak bölgelerde yabancıların cirit atmasının mutlaka bir sebebinin olduğudur. insanlar, boktan bir ülkede, piyasadaki boşlıktan faydalanarak rakipsiz piyasalara girerek kendi ülkelerinde kazandıklarının yüzlerce katını kazanabilirler. bu normal olandır. türkler için ise daha değişik bir mevzu var. örneğin hanginizin amerika'da hamburgerci açmaya götünüz yer? ya da hanginiz japonya'da suşi restoranı açabilirsiniz?

    türkler çok ters bir millet. adam gitmiş tayland'da masaj salonu açarak başarılı olmuş. bavyera'da kendi bira markasını yaratmış. lan kamboçya'da lavaş satarak zengin olmuş adamla tanıştım ben. gerçekten dünyanın en enteresan halklarından birisiyiz. para zaten kişiye her türlü kapıyı açıyor. boktan bir ülkede belirli bir süre çalışarak daha sonra gelişmiş bir ülkeye cebinde parası olduğu için hiç zorlanmadan yerleşen insanlar da tanıyorum. bizim insanımızın vizyon eksikliği var. yoksa kurnazlık default geliyor. vizyonu da olursa milyon dolarlık oluyorlar zaten. hatta güzel bir örnek vereyim.

    türk tekstil devleri 2000'li yılların başlarında kaz tüyü mont sektörünün güney asya'da attığını henüz keşfetmeden önce bir tanıdığım bu bölgede çalışıyordu. adamın asıl işi egzotik hayvan derisi alıp satmaktı. o yüzden en boktan kaçakçılarla muhatap olup, balta girmemiş ormanlarda türlü badireler atlatmışlığı var. bu abinin yolu bir gün vietnam'a düşmüş ve üretimin, özellikle montların ucuzluğunu görünce kafasında bir ampul yanmış. adam, büyük türk şirketleri bölgeye birilerini gönderip farklı fabrikalarla anlaşana kadar geçen bir kaç yıllık süreçte piyasada ne kadar marka varsa üretim yaptırarak aracılıktan parayı kırmış. sonra bu parayla abd'de ufak bir avm satın almış. şu an gelen kiralarla lüks yatında keyif çatıyor. aha vizyonsa vizyon, kurnazlıksa kurnazlık.

    zannımca hangi ülke olduğu fark etmeksizin geri dönen insanların büyük çoğunluğu gittikleri ülkenin zorluklarından bezenlerden ziyade kendilerini tanıyamamış insanlardan oluşuyor. çünkü fırsat gördükleri vakit idrak edemedikleri için çevrelerinde zengin olan türk, hintli, arap, vs. göçmenleri bir katakulli çeviriyor zannetme hatasına düşüyorlar. özellikle eğitimli insanlarımız avrupa'da bir şirkete kapak atınca çevresinde lüks araca binen ne kadar türk varsa steryotip gurbetçi olarak niteliyorlar. halbuki onların büyük çoğunluğu fırsatı erken görmüş ve aksiyon olmuş insanlardır. fırsatçılık ise bizdeki gibi yere yere para düştü diyerek arkadaşını domaltmak değildir. başarılı ticaret için kurnazlık temel özelliktir. yokluktan gelen insanların çok küçük karlarla sebat içinde çalışabilirler. bu da küçümsenecek bir şey değildir. ayrıca karaktersizlik ile ticari başarı paralel değildir. kafanızda böyle kalıplar varsa silin onları. ben de aynı hataya düşüyordum eskiden. sonra hiç beklemediğiniz derinlikte insanlar çıktıklarında siz de çok şaşırırsınız.

    anlayacağınız insanların başka bir ülkeye taşınma sebepleri çok çeşitli. teknik olarak bizimki gibi daha iyi şartlar arıyor insanlar. bu maddiyat olur, huzur olur, yeni deneyimler olur. temelinde şartları değiştirmek istiyor insanlar. bunun için yukarıda belirttiğim gibi insanın önce kendisini ve hedef aldığı ülkeyi az buçuk tanıması gerekiyor. aksi halde hüsran kaçınılmaz. mesela, idris usta'nın en büyük numarası ne deli olması ne de uyanık bir fırsatçı olmasıdır. onun en büyük olayı hayallerinden vazgeçmemiş olmasıdır. bu sayede yaşadığı topluma entegre olmuş, ne iş yaparsa hakkını vermiş, nihayetinde amacına ulaşmıştır. üç gün kaldığı ülkede, gördüğü ilk zorlukta götünü tuta tuta geri dönmemiştir. bu insanlardan alınacak en büyük ders de budur zaten.

    edit: bizim ufacık sözlük havuzunda dahi dünyanın her yerinde çok farklı işler yapan insanlar varmış. gelen mesajlar beni çok mutlu etti. kamboçya'da lavaş satan kişiyi bulamadım ama aynı işi kamboçya'da yapan başka bir sözlük yazarı mesaj attı. bir an yıllar sonra birbirimizi bulduk zannetik :) yine de bir yerine iki lavaşçı olması çok absürt değil mi lan? kimin aklına kimerlere lavaş satmak gelir?

    kendisinin müsadesiyle tecrübesinin ufak bir kısmını şuraya alıntılıyorum:

    --- mesaj alıntısı ---

    covid vurana kadar 8 sene guesthouse ve restaurant işletim burada, bazı tanıdık işletmeler lavas istiyordu, onlar için de yapıyorduk. normalde pizza yapıyorduk. covid zamanı mecburen kapattım, başkent phnom penh'de pizzacı actim. fena gitmiyor. esim ilgileniyor, ben tekrar koh rong adasina geldim, ufak restaurant actim. bankaciydim, dış ticaret uzmanı. emekli olunca yerleştim buraya.

    kamboçya'da yerleşme sebebim para değil. rahat bir hayat ve yeni bir şeyler başarma arayışı. türkiye'de işimde başarılıydım, emekli olma diye çok yalvardılar ama dinlemedim, iyi ki de dinlememiştim. aslında her beyaz yakali gibi güneyde küçük bir işletme hayali kuruyordum ama biliyordum ki yerler beni çiğ çiğ. şans eseri emekli olmadan önceki sene, kamboçya'ya bir arkadaşımı ziyarete geldim. gördüm ki burada is yapmak daha kolay. ben de bilmiyorum, onlar da bilmiyorlar turizmi. ama ben çabuk öğrenirim.

    ilk 4 sene zor oldu. sonra yavaş yavaş öğrendim. covid öncesi 20 çalışanım vardı, cok da iyi para kazanıyordum. bulunduğum bölgedeki en iyi restaurant olmuştu benim restaurant. sonra covid fena vurdu, kızım da yeni doğmuştu. covid zamanı maddi açıdan zor geçti ama şimdi düzlüğe çıktık. benim için tekrar güzel işleyen bir yer kurup, tekrar başarma fırsatı. bu sefer daha planlı ve ilerlemeye açık.

    --- mesaj alıntısı ---

    bu arkadaş tam da entry de bahsettiğim vazgeçmeyen, huzur arayan, değişimden korkmayan insan. çok taktir ettim kendisini. özellikle belli bir yaştan sonra başka ülkeye taşınıp adapte olmak boru değil, göt ister.

    bakın şu arkadaş adına da çok sevindim. bu entryi yazdıktan sonra ekşi şeyler'de denk geldim. çok güzel özetlemiş: (bkz: #92965057)
110 entry daha
hesabın var mı? giriş yap