2099 entry daha
  • cocukken hangi takimi tutuyorsun diye sorduklarinda efes pilsen diyerek cevap vermis birisi olarak efes'in son 6-7 sezonuna dair bir seyler yazmak istedim. oncelikle sonda soyleyecegim seyi bastan soyleyeyim, ergin ataman bu kulube belki de bundan sonra bir daha hic yasanamayacak basarilarda liderlik etmistir, bu kulubun efsanelerinden biridir, gelecekte de fotografi salonun tavaninda asili olacaktir. fakat ergin ataman artik bu takimda misyonunu tamamlamistir ve bu sezon sona erdiginde kendisine tesekkur edilip yollar ayrilmalidir.

    ben kucukken efes demek sezona final four hedefiyle baslayip playofflari gorememek demekti. sezonun en heyacanli donemi transfer sezonu olurdu. avrupa capinda ses getirecek oyuncular alinirdi, buyuk hedefler konar ve beklenti tavana ciktiktan sonra sezon genellikle hayal kirikligiyla biterdi. final four'a gidebilmek fikri bile bir ruyaydi. ama o umut cogunlukla hep orada olurdu.

    shane-vasa ruya takimi kurulmadan once, final four'a en cok yaklasilan sezon 16-17 sezonuydu. cok buyuk hayal kirikligi ile gecen duda doneminden sonra takimin basina ikinci kez perasovic getirilmisti. playofflarda olympiakos'la eslesmistik ve saha avantaji onlardaydi. ne kadar tutkulu bir taraftar olsam da gercekci bir basketbolsever oldugum icin bu turu gecebilecegimize hic inanmamistim. fakat deplasmanda bir mac calmistik ve iceride oynayacagimiz dorduncu mac oncesi 2-1 ustunduk. yani istanbul'da alinacak bir galibiyet cocukluk ruyamin gerceklesmesi olacakti. olmadi. cok yakindik ama olmadi. yine de mutlu oldugumu hatirliyorum, zaten final four'a kalmak hayaldi, gerceklesemezdi benim icin.

    sonraki sene yine buyuk umutlarla baslayan bir sezon ve takimin perasovicle birlikte kelimenin tam anlamiyla dibi gormesi. tam bu donemde ergin ataman galatasaray'dan ayrilmisti ve ben arkadaslarima kocun artik efes zamaninin geldigini soylemistim. koc sezon ortasinda takima katildi. elbette o kotu sezonu kurtaramadi fakat gelecek sezonun calismalarina ve ruya donemin kadrosunu kafasinda sekillendirmeye basladi.

    neredeyse bastan sona yenilenen kadrosuyla yeni efes 18-19 sezonunu dorduncu sirada bitirerek, playofflara saha avantajiyla basladi. takim adeta ucuyordu. bir onceki felaket sezondan kalan tek olumlu sey olan krunoslav simon liderliginde, vasa ve shane gibi yildizlarla inanilmaz bir takim kurulmustu. ozellikle shane'in sezonun son bolumunde yildiz olmaya karar vermesiyle birlikte takim cok ozel bir seviyeye cikmisti ve final four yolu acilmisti. benim icin bir ruya gercek olmustu. sampiyonluk falan hic umrumda degildi, cunku tek macta her sey olabilirdi. fakat o ozel haftasonuna katilmak her seye degerdi. yeni kurulan takim ilk sezonunda finale yukseldi ve kaybetti. mukemmel bir sezondu, dedigim gibi sampiyonluk olmasa da olurdu.

    19-20 sezonu ilk haftadan gosterdi ne kadar ozel bir sezon olacagini. bu takim artik durdurulamazdi. takim, kocuyla, yildizlariyla ve gorev oyunculariyla birlikte tek bir hedefe kilitlenmisti. bir onceki sezonun belki de tek zayif karni olan saglam bir ikinci dort numara eksikligi de singleton tranferiyle cozulmustu. bir sonraki maci bu kadar heyecanla bekledigim bir baska sezon hic hatirlamiyorum. takimin o akiciligini, o uyumunu izlemek adeta bir sanatcinin eserini icra etmesini izlemek gibiydi. 19-20 sezonu efes'i benim avrupa'da yakin tarihte gormedigim bir dominasyona sahipti. elbette normal sezonu yenilgisiz tamamlayan cska ornekleri, saras'li maccabi takimlari da vardi fakat ben efes'liyim ve benim icin bu takim modern donemin en iyi avrupa takimiydi. 28.hafta sonunda 24-4 ile liderken covid patladi ve beyaz sezon ilan edildi. sampiyonlugumuzu caldilar gibi bir sey soylemeyecegim, o donemi cok iyi hatirliyorum ve basketboldan cok cok daha onemli seylerle mesgulduk. keske yazin bubble olsaydi da sezon devam etseydi ama olmadi, napalim saglik olsun.

    20-21 sezonu felaket basladi, takim ayni takim koc ayni koc fakat o akici basketboldan eser yok. kafayi yiyordum, anlayamiyordum. ya ayni takim iste noldu bir anda diyordum. sezonun ikinci yarisi biraz kendimize gelip tekrar eski normalimize yaklastik ve saha avantajini alarak kendimizi playofflara attik. ancak ortada bir gercek vardi ki o efsane 19-20 sezonundaki gibi degildik, takim psikolojik olarak daha kirilgandi ve bu kirilganlik madrid eslesmesinde tum ciplakligiyla ortaya cikti. 2-0 ile rahat bir sekilde madrid'e gitmistik ve muhtemelen 3-0, en kotu 3-1 ile oradan donecegimizi dusunmustum. fakat 3.macta takim kazanmak uzere oldugu maci son ceyrekteki felaket oynuyla kaybetti. koc maci sadece izledi. bu arada madrid de o en guclu madrid degildi, efes'in turu gececegine kesin gozuyle bakiliyordu. neyse kazadir olan oldu bir mac daha var dedik. 4.mac yine ayni senaryo gerceklesti. efes yine kazanmaya yaklasti, sonra takim son ceyrekte yine durdu ve koc yine izledi. pablo laso ise eksik kadrosuyla sapkadan tavsan cikardi ve seriyi bir anda 2-2'ye getirdi. durust olmak gerekirse 5.mac istanbul'da olsa da artik umidimi kaybetmistim. covid sebebiyle zaten taraftar yoktu, takim psikolojik olarak kotu gorunuyordu ve koctan hic destek almiyordu. son ceyrekte giden maclarin hicbirinde bir mola alip takima kolay bir oyun cizilmedi, sadece izlendi ve kaybedildi. ve besinci mac. tum mac kafa kafaya gitti. 2-0 baslayan serinin bu hale gelmesi zaten serinin kaybedildigini gosteriyordu. sonra bir mucize oldu ve simon sezonu kurtaran o uclugu atti. bir kez daha final four'a gidiyorduk ama biraz hayalkirikligina ugramis sekilde. takim koln'e motive gitti, madrid serisinin kabus gibi biten sonu unutuldu. yari finalde rakip cska'ydi. 2 sezon oncesinin rovansiydi ve o anda efes mactan once tekrar favori konumuna yukselmisti. mac sahane basladi, bir ara fark 20 sayiya kadar yukseldi, coktan final dusunmeye baslamistim ve hop yine ayni sey oldu. takim durdu, micic 5 faulle oyun disi kaldi, shane koc ile tartisti ve koc eriyen farki yine kenardan izledi. molasini aldi, oyunculari azarladi, hicbir sey cizmeden tekrar onlari sahaya yolladi. macin son dakikasi tam bir korku filmi gibiydi, ve clyburn'un son topu kacirmasiyla efes finale cikti. bu sefer finalde rakip barca'ydi, efes'in ve shane'in belki de en sevdigi rakip. harika bir mac ve gelen ilk sampiyonluk. mutluluktan agliyorum. cocukluk ruyamin otesinde bir basari ve emegi gecen herkese cok minnettarim. sezon icerisinde yaptigim butun elestirileri ve kizginliklarimi unuttum. efes artik avrupa sampiyonuydu ve bunu elimizden kimse alamazdi. finalden sonraki yaz, ara ara aklima geliyordu ve hala inanamiyordum. efes pilsen avrupa sampiyonu.

    yeni sezon yeni hayallerle basladi. takim ayni, koc ayni, dogal olarak hedefler de ayni. ama tek istegim guzel basketbol izlemek. cunku biliyorum ki bu oyuncu grubu zaten playofflarda olacak, hatta artik final four'a kalmak bile cepteydi benim zihnimde. ancak sezon cok kotu basladi. bu sefer takimin benim icin en kritik parcasi olan simon da artik bir var bir yoktu. takim her gecen gun 19-20 sezonu oyunundan uzaklasiyordu. mac kaybetmek degil fakat o uyumsuzlugu gormek canimi yakiyordu. sampiyon bir takim, ayni kadrosu ve kocuyla nasil bu kadar kirilgan olabilir inanamiyordum. bir anda kendimi playoff hesaplari yaparken buldum. ve sonra playoff potasi disinda olan efes, rus takimlarinin diskalifiye edilmesiyle birlikte kendisini playoffta buldu. saha avantajinin rakibinde oldugu senaryoda, belki de olabilecek en iyi rakip milano ile eslesti. ilk mac haric butun maclarin kafa kafayi gittigi seriyi 3-1 ile gecerek bir kez daha final four'a cikti. fakat artik 19-20 efes'i olmadigi ve bir daha da olamayacagi acikti. eskiden rakiplerinin durdurmakta zorlandigi takim playofflarin hicbir macinda 80 sayiya ulasamadi. akiciliktan uzak bir oyun oynayarak, sadece yildizlarinin yetenekleri sayesinde final four'a uzandi. artik simon tamamen devre disiydi ve takim sadece vasa ve shane'nin yaraticiklarini kalmisti. inanilmaz bir son saniye sutu ile kazanilan olympiakos yari finalinden sonra, tarihin en dusuk skorlu finalinde madrid'i yenerek ust uste ikinci defa avrupa sampiyonu oldu. yasadigim hissi tarif edemem. sabaha kadar dans edip kutladim. yine elestirilerimi ve kizginliklarimi unuttum. ust uste ikinci kez avrupa sampiyonu olmus takim, daha ne istersin ki!

    22-23 sezonu oncesinde inanilmaz bir sey oldu ve clyburn transfer edildi, vasa takimda kaldi. shane zaten takimda kalacakti. bir anda sarhosluk hissi geldi ve three peat mi geliyor yoksa demeye basladim. sezon basinda efes'in final four'da olacagindan artik yuzde yuz emindim. evet simon artik yoktu ve takim guzel basketbol oynamiyordu, fakat sampiyon oyuncular daha da guclenmis bir sekilde bir aradaydi. ben acikcasi sezona bu kadar kotu baslanacagini tahmin etmemistim, ozellikle uc tane ilk bes oyuncusunun transferiyle birlikte. fakat sezon yine felaket basladi. elbette efes'in hicbir macini kacirmiyordum fakat artik bir sanat izlemedigimiz cok acikti. ve bunu kabullenmistim. back to back sampiyon olan bir takimin sahada yasadigi psikolojik dususler ve koctan bir kez daha hicbir destek gelmemesi artik fazlasiyla tadini kacirmisti. yine de sampiyon oyuncularin ve kocun, zamani geldiginde kazanacaklarina inanmaya devam ettim ta ki 3 gun onceki partizan macina kadar. artik cok net gorunuyor ki bu ruya donem sona ermis, iliskiler yipranmis ve bazi seyler yenilenmeye muhtac. kurulmus belki de en yetenekli takim, bu sezon playoff dahi yapamayacak muhtemelen. ve bence bunun tek sorumlusu koc. efes kesinlikle ergin ataman doneminde seviye atladi ve artik cska, madrid, barca, olympiakos ve fenerbahce gibi en ust kuluplerin yaninda yerini aldi. koc bu basarilari elde ederken yetenekli oyunculari serbest birakma yolunu secti ve karsiligini da aldi. fakat kesinlikle unutulmamasi gereken bir sans faktoru de oldu. ilk sampiyonlukta gelen simon uclugu, ikinci sampiyonlukta gelen rus takimlarinin disarida birakilmasi unutulmamali. bu takim tum bu surecte ne zaman koca ihtiyac duysa hep yalniz kaldi, ve bu sezon belki de en cok koca ihtiyac duyulan yildi. malesef hikayenin sonu kotu bitti.

    belki three peat hayalleri sona erdi fakat bu hayalleri kurdurmak bile akilalmaz bir olaydi. bu sebeple basta koc olmak uzere herkese tesekkur ederim fakat artik yeni bir hikayeye baslamanin zamani geldi. vasa'nin seneye kesinlikle nba'ye gidecegini varsayarsak, shane ve clyburn ekseninde pablo laso'nun koc oldugu yeni bir efes'i izlemek icin sabirsizlaniyorum.
192 entry daha
hesabın var mı? giriş yap