10 entry daha
  • bilim okur yazarlığının en sevdiğim kısımlarından biri araştırmacıların ufacık ayrıntıları inceleyerek ortaya çıkardığı büyük keşifler aslında. mesela kuşların gagasına bakarak doğal seçilime uzanmak, toz zerrelerini inceleyerek ayda kurulacak üssün planlarını yapmak, araç yakıtlarında kullanılan kurşunun atmosferde arttığını kanıtlayabilmek için buzullardan örnek almak bu yaratıcılıktan insanı hayrete düşüren örneklerden bazıları.

    kessler sendromuna ilgi duymam da biraz böyle başladı aslında. nasa'da çalışan bir astrofizikçi olan donald j. kessler ve çalışma arkadaşlarının 1978 yılında yazdığı ve daha sonrasında kessler sendromunun temeli olan araştırma, normal şartlarda görmezden geleceğimiz ufacık ayrıntıların hayatımızı tümden değiştirebileceğine güzel bir kanıt.

    kessler sendromu kısaca, uzaya gönderilen araçlar ve onlardan kopan parçaların çarpışması sonucu zincirleme bir reaksiyon oluşabileceğini, dünyanın etrafını saracak bu astroid kuşağı benzeri yapının da uzaya herhangi bir araç göndermemizi tümden engelleyebileceğini söylüyor. peki bu nasıl oluyor?

    bu araştırmanın yazıldığı yılları baz alırsak 1976'da dünyanın etrafında 3866 adet uydu bulunuyormuş. bu sayı history-computer.com sitesinin haberine göre 2022 yılında 8261'e yükselmiş. ancak uydular yine bir nebze kontrol edilebilir durumda. örneğin nasa'nın raporuna göre uluslararası uzay istasyonu çarpışma ihtimalinden kaçınmak için 2022 yılında üç defa manevra yapmış. işin “sendrom”a dönüşecek kısmı ise radarların bile göremediği küçük parçalardan kaynaklanıyor.

    bu parçalar uydulardaki kazalardan ya da modüller ayrılırken kopan parçalardan oluşuyor. ve yaklaşık yarım milyon böyle parça olduğu tahmin ediliyor. risk ise şurada; atıyorum gezegenin yüzeyindeyken bir cama taş attınız. taş camın içinden geçti ve yer çekimin etkisiyle kısa sürede yere düştü. dağılan cam parçaları ise maksimum 1 2 metre uzağa gitti çünkü parçalar ne kadar küçük olursa olsunlar atmosfer sürtünmesi nedeniyle atıyorum 100 200 metre öteye gitme ihtimalleri yok.

    ancak uyduların bulunduğu yer böyle değil. birincisi uydular yörüngede ortalama 28.000 km hızla hareket ediyorlar. bu da bizim cama attığımız taştan çok çok daha hızlılar demek. ikincisi de atmosferin yoğunluğu yüzeyden yükseldikçe azaldığı için sürtünme daha az.

    elimizdeki bu iki karşılaştırma bizi şuna götürüyor. tamam uydulardan kaçınmak hadi bir derece kolay diyelim (ki çok da değil aslında) ama kopan minik parçaların yerini tespit etmek çok çok daha zor. ayrıca bu parçalar başka uydulara çarptıkça etrafa yayılan daha fazla parçaya sebep olacaklar. bu da bizim uzay maceramızı başlamadan bitirecek bir şey. çünkü milyarlarca parçanın mermi gibi gezindiği bir yere ne insanlı uzay aracı ne de herhangi bir uydu gönderebilirsiniz.

    peki bunun önüne nasıl geçebiliriz? normalde uydular yavaşlayıp atmosfere “düştüğünde” pek sorun olmuyor çünkü ortalama bir uydu 1200 ile 5000 kg arasında ve bu kütle atmosfere girdiğinde yanarak yok oluyor. mesele atmosfere geri dönmeden başı boş dolaşan uydularda.

    bunlar için de ağ sistemi gibi bir şey düşünmüşler. bu sistemle uyduların arasında dolaşan “çöpleri” topluyorlar. hatta bunun denemeleri 2018'de başlamış. ben de tech insider'ın haberini görünce konu tekrar aklıma geldi ondan yazayım dedim hatta. ancak tabii ki burada önemli olan kessler'in bahsettiği zincirleme reaksiyon başlamadan temizliğe başlamak.

    ancak her ne kadar spacex gibi özel girişimler olsa da uzaya bir şey çıkarmak hala çok pahalı. bu nedenle tek bir kurumun, şirketin yada devletin hadi ben temizliğe başladım demesi hala çok zor. burada nasıl hareket edileceği çok önemli. belki paris anlaşmasında olduğu gibi uluslararası bir sözleşme imzalanıp kim ne kadar uydu ve uzay aracı gönderiyorsa o kadar da temizlik yapmaktan sorumlu tutulabilir. birleşmiş milletlerde temizlik için en uygun yöntem kararlaştırılıp bunun için bir fon oluşturularak çalışmalara başlanabilir. ve dediğim gibi bunun bir an önce yapılması gerekiyor çünkü nasa, aya yeniden insan göndermek için çalışmalara başladı. ayrıca starlink projesi tamamlandığında toplamda 7300 uyduya ulaşacağı söyleniyor. amazon'un da buna benzer bir projesi olduğunu göz önünde bulundurursak kalabalığın giderek artacağını söylemek mümkün. bakalım bunun için girişimler sağlanıp işbirlikleri yapılacak mı yoksa yine insanlık olarak çıkar çatışmalarına girip bize gps, internet ve iletişim ağlarını sağlayan uyduları riske mi atacağız onu da ileriki günlerde göreceğiz.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap