224 entry daha
  • rus edebiyatına gönül vermiş biri olarak, bu edebiyatın geneline göz atmak ve anlamlandırmak benim için önemli.

    öncelikle şunu söyleyebilirim ki 19. yüzyıldan önce, rusların aşina olduğu ve okuyabildiği popüler hikayeler, efsaneler ve halk masallarından başka bir rus edebiyatı yoktu diyebiliriz. baktığımızda, birçok rus halk masalı, hem köylü yaşamını hem de rusya'nın uçsuz bucaksızlığını anlatır. baharın güzelliğini ve tazeliğini, kışın soğukluğunu ve beyazlığını ve köylülerin bilgeliğini anlatan birçok hikaye de vardır. rahmetli dedem bazen anlatırdı bu hikayelerden. yani bu dönem öncesi edebiyat olarak tanımlananların çoğu, avrupa'da o zamanlar popüler olan tarzların kötü taklitleriydi. bunun en büyük kanıtı da bence birçok rus yazarın eserlerini hep fransızca yazmalarıdır. hatta bu etki rus edebiyatı klişeleri başlığında belki vardır, aşina olduğumuz 19.yy'da yazılan romanlarda hep araya fransızca kelime sıkıştırılması mevzusudur.

    tabii batılı yazarlar ruslar tarafından büyük saygı görmüştür bu bir gerçek. rusların, batılı insanlardan daha fazla shakespeare, dickens ve balzac okuması da ayrı bir olay. gerçi uzun soğuk kış şartlarında yapacak çok az şey olduğu gerçeğini de düşünürsek, kitap okumaları da gayet normal.

    başlangıç olarak erken rus edebiyatı dönemine bir bakalım derim. erken rus edebiyatı, genellikle gezici ozanlar tarafından yayılan halk şiirlerinden oluşuyordu. topraklar geniş olduğu için yazacak ve gezecek çok şey hali hazırda var zaten. fakat yazılı edebiyat, hıristiyanlığın ve kiril alfabesinin tanıtılmasıyla ortaya çıkmıştır. ilk basılı kitaplar da ancak 16. yy'da oluşturulmuştur. bu aşamadan sonra 17. yy'da ise batı ile daha yakın temas kurmaya başlamıştır. 18. yy'da ilk gerçek rus edebiyatı ortaya çıkmaya başlamıştır. örneğin ortaya çıkan ilk saygın yazar diyebileceğimiz, mihail vasilyeviç lomonosov'dur.

    yani rus edebiyatı daha yeni yeni filizlenirken, 18. ve 19. yüzyıllar fikir dünyasına ingiliz, fransız ve almanların hakim olduğu, rusların kendi varlıklarını ve zihniyetlerini anlatan bir edebiyat ve felsefe arayışına girdikleri bir dönemdi diyebiliriz. 19. yy, zaten hepimizin bildiği gibi rus edebiyatının altın çağıydı. tabii batı'da en çok tanınan üç isim: tolstoy, dostoyevski ve çehov'dur.

    bir de burda bahsedeceğimiz 19. yy rusya'sında gerçekçilik çağı'dır. bu nedir biliyor musunuz? bu, önceki nesillerin edebi sentezinin doruk noktasıdır ve bu gerçekçilik çağı'nın 1850 civarında başladığı kabul edilir. yani o dönemin yazarları, önceki nesilden olan puşkin, lermontov ve gogol'a çok şey borçludur. ben turgenyev'i çok beğenirim ve turgenyev'in kendi söylediği de puşkin'e çok şey borçlu olduklarıdır. belki de bu geçiş dönemi öncesi bu yazarlar ve şairler olmasaydı, suç ve ceza'dan, savaş ve barış'dan ya da babalar ve oğullar'dan mahrum kalacaktık.

    öyle böyle derken, 19.yy'ın sonuna geliniyor, o arada bolşevik devrimi vs rusya iyice karışıyor. sonra sovyet dönemi başlıyor falan. şimdi sovyet dönemi yazarları temel olarak dört kategoriye ayrılır: 1)gorki gibi parti çizgisini çekenler; 2)soljenitsin(gulag takımadaları kitabı efsanedir, okuyun.) gibi sovyet sistemini kınayan ve anavatanlarında baskı gören veya sürgünde yaşayanlar; 3)pasternak(şiirleri sağlamdır) gibi komünizmi desteklemekle kınamak arasında gidip gelenler; ve 4)nabakov gibi sürgünde yaşayan ve sovyet olmayan şeyler hakkında yazanlar.

    bana kalırsa sovyetler de dağıldıktan sonra rus edebiyatı çöktü. adamlar sürgünden, baskıdan, daha doğrusu acıdan ve sefillikten besleniyordu ki bunlar olmayınca entelektüel hareket parçalandı. he bu arada rus halkının okuma oranı da epey düşmüştür. şimdi bununla ilgili muhakkak veriler alınmıştır bakmadım ama yıllar içinde yaşadıkları aydınlanma karanlığa gömülmüş yazık.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap