979 entry daha
  • geçen bir yunanlı ile az biraz sohbet etme imkanım oldu, şunları söyledi:

    - almanya, fransa gibi ülkelerden takviye polisler filan gelmiş, ülkenin kuzeyinde kamp kurmuşlar. olur da yunan polisi yetersiz kalır yahut göstericilerin safına geçer diye yedekte bekletiliyorlarmış.

    - son tahmin yahut anketlere göre şu andaki iktidar partisi %8 gibi bir desteği varmış fakat sosyalistlerin toplam oyu %45'i geçiyormuş galiba. bunu bildikleri için erken seçimi kabul etmeyip, abilerinin dediğini yapacak (ki dün yaptı, paket meclisten geçti) hükümet görevde devam ediyormuş. çünkü herkesin malumudur ki, olası bir sosyalist hükümetin yapacağı iş ilk izlanda gibi kusura bakmayın ödemiyorum deyip, paketleri filan reddetmek olacaktı.

    - biraz da kişisel detaylar: bu elemanın kardeşi öğretmenlik okumuş, ingiltere'de master yapmış, ve şimdi kocası işten atılmış, eve bu kadın bakıyormuş. bütün maaşları da düşüren bu son önlem paketi ile maaş 650 euroya düşmüş.

    - insanlar iki yıldır iyice paranoyaklaşmış. "her sabah 'bugün de batmamışız' diye uyanmak çok kötü" diyordu. "artık batacaksak batalım, bir şeyler olsun" modundaymış çok insan.

    - ekonomi işlerinden çok anlamam ama, şunu hatırlıyorum: avrupa'nın verdiği borçlardan (yahut yaptığı "yardım"lar diyelim) bir kısmı, belki de büyük bir kısmına yunan hükümetinin erişimi olmayacakmış ve belli bir fona aktarılacakmış. bu fondan ise doğrudan alacaklı olan avrupa bankaları direkt parayı alacakmış. insanlar buna da çok kızgınmış. yani hani bu başlıkta da eleştirilmiş ya çokça, "avrupanın verdiği paraya yunanistan gidip uçak, gemi alıp bizimkilerle ege'de it dalaşı yaptı" işin özeti silahlanmaya harcadı ve yıllarca düzgün planlamadı gelen yardımı diye. belki de o yüzden garantiye almak için böyle yaptılar. bu durumda avrupa mı suçlu, ayağını yorganına göre uzatmayan yunan devleti mi suçlu? bilmiyorum. ama ceremesini halkın çektiği kesin.

    - bu yunan arkadaşın ailesinden, en azından kardeşinden bahsettim. kendi durumu ise şu; geçtiğimiz bir-iki yıl içinde oxford'da malzeme bilimi yahut fizik alanında doktora yapmış. sonra çin'de bir şirkette çalışmış ama çok iyi kazanmış orda (çalıştığı şirket uluslararası galiba). neyse, sonra para biriktirip eve dönmüş. tabi evde iş yok güç yok. dışarda biriktirdiği para iki ayda bitmiş. bu arkadaş da parasız kalmış. "bir noktadan sonra yetti, katlanamadım o kadar depresyona" diyor, ve yurtdışındaki enstitülere post-doc olarak başvuruyor. yolu bu şekilde benim doktora yaptığım enstitüye düşüyor. ama işin ilginç tarafı burayı depresyone girip iş aramaya başlamadan önce bilmiyormuş bile. görüp, "bi başvurayım bakalım, belki alırlar" diyerek başvurmuş. ki hocası da yunan. gelince sormuş neden geldin diye, hocasına da açıkça söylemiş, daha fazla yapamadım diye...

    sonuç ne, ne yapılması lazım diye sorduğumuzda hiç düşünmeden "şiddet" dedi adam. o derece ümitsizdi durumdan. ama işin ilginç tarafı, zamanında eurozone'a girerken yunanistan'ın bazı rakamları çarpıtıp olduğundan iyi gösterip bir nevi hile yaptığını ve memur ve emekli maaşlarının normalden çok daha fazla olduğunu da kabul ediyordu. ama klasik artık akdenizlilik midir, doğululuk mudur bilmiyorum, "kim yapmadı ki, italya, portekiz, ispanya. hepsi aynısını yaptı, şimdi sıra onlarda" diyordu.

    bunları niye yazdım? birinci elden, eğitimli bir adamın söylediklerini röportaj gibi aktarayım diye. haydi iyi geceler...

    edit: uther not etti, izlanda imf programi ile bankalarini yeniden yapilandirip krizden cikmis. yoksa "kusura bakmayin haci ben odeyemiyorum" gibi bir durum yokmus.
3576 entry daha
hesabın var mı? giriş yap