3 entry daha
  • 21. yüzyılın kitapçılarında en büyük raf payına sahip basılı eser türü.

    bu durum sebepsiz değildir.

    bir çan eğrisi düşünün. bu eğrinin sıfıra yakınsayan sol tarafı referansını dinden alanlara ait. sola doğru ilerledikçe bir nevi altıncı yüzyıl ambiansında cinler melekler gibi masal kahramanlarıyla iç içe yaşamanın dozu artıyor ama bu hayatı yaşayanların sayısı y ekseninde azalıyor. bunlar, çağdaş dünyanın ortasında yaşadıkları halde bilişsel çelişki yaşamıyorlar çünkü hayata dair ne var ne yoksa her şeyi dinsel metinlerle açıklayabiliyorlar. bu kitle için en önemli şey sabit bir zemin. en büyük endişeleri ayaklarının altındaki zeminin oynaması, en ufak bir sallantıyı, yani izafeti mideleri kaldırmıyor. o yüzden din denen sarsılmaz direğe sıkı sıkı yapışıyorlar ve rahat ediyorlar.

    sağ cenahta ise hayatını metafizik unsurlardan tamamen arındırmış veya arındırma gayreti içinde olanlar bulunuyor. sağa doğru ilerledikçe ödünsüz bir materyalizm hakim oluyor ve bunların nüfus içindeki payı y ekseninde azalıyor. bunlar da bilimsel yöntemi şiar edinmiş bireylerden oluşuyor. doğada meydana gelen bütün olayları bilimsel yöntemin analitik araç kitiyle açıklama refleksi kesbetmişler. ilkokuldan itibaren sağlam bir fen eğitimi almışlar. lise ve üniversitede bilimin rehberliğinde fen temelli eğitimlerini pekiştirmişler. bunlar ayaklarının altındaki zeminin oynak olmasına alışıklar. bütün evrenin göreceli olduğunu kabul ediyorlar ve en önem verdikleri şey rasyonel olmak, yani eskilerin deyişiyle aklına mukayyet olmak.

    ortada ise çanın ana gövdesini oluşturan çok şişman bir alan var. bunlar bütüncül din referanslı bir hayatı geride bırakmış, yani dinlerin anlam dünyasındaki fantastik ögelere bugünün koşullarında inanmaları mümkün olmayan bireyler. ancak diğer tarafta rasyonalite sahiline de varamamışlar, o çabayı formatif ergenlik çağlarında göstermemişler, yahut eğitim sisteminin yetersizliği sebebiyle bu imkan onlardan esirgenmiş.

    denizin ortasında pusulasız kalmış çok çok büyük bir kitle. bu denizde anlamlar, değerler, cevaplar hep flu. astiğmat herkes. kağıt üstünde baktığınızda eğitim almasına almışlar, diplomaları var ama aldıkları eğitime belli ki iyi kulak verememişler. fen dersleri zayıf geçmiş, fizik, kimya ve biyolojinin neye hizmet ettiğini ve bu bilimlerin kullandığı araştırma, gözlem ve postülasyon yöntemlerini bilmiyorlar veya en iyi ihtimalle bilimsel yöntemi yarım yamalak biliyorlar.

    ancak sorduğun zaman teknik bilgi donanımı denen şeyi bilimsel yöntemi kullanma becerisi denen şey ile karıştırıyorlar. misal, bilgisayar formatlamayı veya dizel motorun çalışma ilkelerini bilmeyi ya da zehir gibi excel kullanmayı eğitimli olmak ve dolayısıyla çağdaş olmak zannediyorlar. kendilerini ifade edemedikleri zaman/için, en sevdikleri söz; "sen anladın onu." en büyük eksikleri sebep sonuç ilişkisini kuramamak. yani sistematik düşünce gerektiren bir sorunla karşılaştıkları zaman şayet konu giderek karmaşıyorsa şu hataya çok sık düşüyorlar; "güneş doğduğu için gündüz oldu" yerine "gündüz olduğu için güneş doğdu" deyiveriyorlar. genel olarak bir beyin tembelliği durumu söz konusu. düşünme işini "outsource" etmişler.

    işte "kişisel gelişim kitabı" denen can simidi bu kitleye hitap etmektedir. büyük ekmek var orada.

    bu vatandaş ne yapsın? dine geri dönemez, yıldırım gönderip kavimleri helak eden tanrıların peşinden gitmesi mümkün değil. belki oruç tutuyor, ramazanda içmiyor, bol bol maşallah inşallah diye konuşuyor ama onun inandığı şey aslında dinin kendisi değil. "bir dine inanma fikri"ne inanıyor. lakin diğer yandan bilimin özüne de hakim değil. dünyadaki her şeyin rölatif olması canını sıkıyor. sarsıntılı sularda ilerlemek onu yoruyor. mesela, ne yardan ne serden geçebilmeye güzel bir örnek astroloji merakı. iki arada bir derede hayatın anlamını biraz oşolarda biraz sufizmlerde arıyor. güvenli menzillerde seyahate çıkıyor. takadının kesildiği yerde durup kamp yapıyor. çadırını kurup oradaki manzarayı seyre dalıyor. özlü sözler biriktiriyor. hayatın anlamını akıllı vecizelerde arıyor. sıkılınca, yani o kampta bulduğu anlamları tüketince, tekrar yola revan oluyor.

    maksat yürümek. anladın sen onu.

    .

    hamiş için (bkz: akılsız başın cezasını ayaklar çeker)

    .

    .
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap