24 entry daha
  • lise dergisinin edebiyat sayfasi icin roportaj yapilacak... elimde iki tane telefon numarasi var; biri adalet agaoglu'nun digeri tomris uyar'in. heyecanla basinda oturdugum telefondan adalet agaoglu'nu arayip bir guzel azarlaniyorum once. telefonu kapattigimda butun hevesim kirilmis sekilde tomris uyar'in numarasini ceviriyorum. uzun uzun dinliyor beni ve sakin bir sesle " eger yazilarimi okuyorsan tabi ki konusmak isterim seninle " diyor. " tabi, okudum.. " diyorum, gun kararlastiriyoruz ve kapatiyoruz telefonu.
    birkac gün geciyor aradan, kucagimda bir demet cicek, elimde diz boyu papatyalar, boynumda fotograf makinesi, mecidiyekoy'deki evine dogru gidiyorum otobusle. hayir hayir, iniyorum otobusten kapisinin onundeyim, guzel bir kadin karsiliyor beni kedisiyle. " cay mi icersin kahve mi? " diyor, birsey icmek istemiyorum ben onla konusmak istiyorum sadece ama elinde iki fincan cayla geliyor. bir koltuga oturur oturmaz kedisi siyami kucagina kivriliveriyor ve " simdi baslayabiliriz " diyor tomris uyar ...
    kayit cihazini ortadaki sehpaya yerlestiriyorum ve basliyor roportaj :

    - kafa utusu : lisede alinan egitim ve kulturun kariyeri belirleyen onemli bir etken oldugu soylenir. oykulerinizde klasik yazarlarin aksine, konuyu arka planda birakip imgelerle anlatimi on plana cikartiyorsunuz. zaman- mekan-olay uclusunu harmanliyorsunuz ve sira dsi eserler cikiyor ortaya. bu tarzin olusmasinda lise egitiminizin etkisi oldugunu soyleyebilir miyiz gercekten?

    - tomris uyar : gercekten benim uzerimde cok buyuk etkisi var. iki tane ogretmenimiz vardi o donemde; vildan hanim ve dr davidson. vildan hanim yeni cikan yazarlari okuturdu... mufredatin disina cikar, ozel konusmalar yapar, yeni yazarlari tartisirdik. o konuda ufkumuzu acmisti. dr davidson ise hep " yaratici yazin " derdi. " oykunun kurallari asagi yukari nelerdir? " gibi konularda da o yardimci olurdu. ikisinin de kalici etkileri olmustur bana.

    - kafa utusu : nedir iyi bir oyku yazmanin kurallari ?

    - tomris uyar : oykuyu ayirip siniflandirmak , kurallar koymak yanlis bence. oyku anlarin anlatimidir. bir karar aninin, insan hayatindaki cok onemli bir anin, bazen cok onemsiz bir anin, bazen ses getirecek bir olayin anlatimidir. ancak oykude zamani ve kisileri kisitli kullanmak zorundasiniz. hemingway'in dedigi gibi oykude buzdagi teknigi diye birsey vardir. yani soylediginiz, asil oykunun, butun alt kaynamalarin sadece gorunen kismidir. ayrintilari iyi secerseniz altta kalan kisim okuyucunun yorumlayabilecegi birsey olur. bu sebeple ayrintilar cok dikkatli secilmeli. ayrintilar bir ulusun tarihini, bir kisinin gecmisini ortaya cikarabilir.

    - kafa utusu : gunumuz edebiyati hakkindaki fikirleriniz neler? begendiginiz genc yazarlar var mi?

    - tomris uyar : genc oykuculerden murat gursoy ve mehmet gulsu var. bir de sema kaygusuz... henuz en yetkin eserlerini vermeseler de yapitlari gayet basariliydi. bundan sonra da boyle devam etmemeleri icin hic bir sebep yok.

    - kafa utusu : bir degazeteci yazarlik kavrami var gunumuzde. bu konuda ne dusunuyorsunuz? sizce bu kisilerin yazdiklari yazilarin edebi degeri var mi?

    - tomris uyar : maalesef... bir insanin kendisini ifade etme bicemleri vardir. duygularini aciklayisi bin turlu olabilir. bunda gazetecilik secilmisse ayri bir bicemde yazilir. edebiyat secilmisse ayri bir bicemde yazilir. biz bunu melez bir sekilde goruyoruz. bir gazeteci edebi kurallar dahilinde yazdigi zaman edebiyat yapmis olmuyor. " gazeteci yazarlarin yazilari kotu " demiyorum ama edebiyat sinirlari icinde dusunulecek birsey degil. mesela perihan magden'in romani, ayse arman'in yazilarini toplamasi... bir defa yazilarin bir araya gelmesi edebiyata tamamen aykiri. onlar gununu doldurmus yazilar. kalici olanlar da vardir elbette ama kitap edecek kadar cok sey degil.

    - kafa utusu : daha once hasan pulur da yapmisti boyle bir kitap; olaylar ve insanlar diye ?

    - tomris uyar : ama onlar farkliydi. cetin altan da yapmisti ama onun zekasi ve edebiyata olan duskunlugu, bicemini kivrak kullanmasi, onun gazetecilik basarilarina edebi eser niteligi kazandiriyor. en azindan oglundan daha duskun edebiyata.

    - kafa utusu : edebiyat sizce bir butun mudur? cocuk edebiyatini ayri tutmak dogru mu ?

    - tomris uyar : edebiyat bolunemez. o zaman orta yas edebiyati, kadin edebiyati, bekar erkek edebiyati, 18 yasindan kucuk insanlar edebiyati gibi dallara ayirmak gerekir ki bu zaten imkansiz. demek ki genel bir edebiyat vardir ve bazi insanlar bazi yaslarda onu anlayamayabilirler. yillar sonra tekrar okuyabilirler. yazar cocuga gore yazamaz. cocugun ne oldugunu bilemezsiniz. cocuk ne duyar? ne hisseder? cocugun neyi ne kadar kavrayacagini anlamak mumkun degildir. cocugu aptal durumuna dusurebilirsiniz. kendimden bir ornek vereyim. beyaz geceleri okudugumda ilkokuldaydim. butun derdim o adamin geri gelip gelmeyecegiydi; dostoyevski umrumda bile degildi. tabi daha sonra baska yazilarda baska seyler cekiyor dikkati. hele edebiyatci olduktan sonra...

    - kafa utusu : 62 tane ceviriniz ve yine cok sayida ceviri odulunuz var. ceviri yapmaya devam ediyor musunuz ?

    - tomris uyar : su anda elimde cevrilmeye deger bir sey yok. ben bastan beri turkce'ye kazandirilmasini onemli buldugum ya da kendi dunya gorusume yakin buldugum yazilari cevirdim. ama su aralar, yeni yazilan yapitlar icinde laf salatasindan baska bir sey goremiyorum. bir moda yaratildi, bir insan alinip onun cevresinde bir dunya kuruluyor. bu cok yanlis bir sey cunku ne edebiyata giriyor ne kurmacaya ne de hakikate. estetik ve ahlak disi bir caba gibi geliyor bana. maupassant'ın cok guzel bir sozu vardir : " gundelik hayatta bir insan yolda yururken basina bir saksi dusebilir ama hikayede bunu yapiyorsan sebebini belirtmek, okuyucuya hesap vermek zorundasin. " oyku ve hayat arasinda boyle bir fark vardir. oykude tanri sizsiniz bir anlamda.

    - kafa utusu : tomris uyar olarak siz kendinizi bugun hangi noktada goruyorsunuz? yola cikarken edindiginiz bir misyon var miydi? amaciniza ulastiniz mi?

    - tomris uyar : hayir, misyon diye bir sey gormuyorum. edebiyatta hicbir zaman gormedim.edebiyatta misyon sordurabilecekk sorudur. yani o soruyu sordurabiliyorsaniz misyonunuzu yapmissinizdir. yoksa oyle " okuru bilinclendirecegim " diye olmaz. gercek bir yazar baski zoruyla bir sey kabul ettiremez. yazarin amaci okurda ayaklandirmalar uyandirmaktir. hepsi bu ...

    " hepsi bu " dedi o gun ve roportaj bitti. " kayit cihazini kapat istersen biraz da boyle konusalim " dedi. bir sigarayi sondurdu digerini yakti, konustukca konustu, objektife gulumsemeden once eliyle saclarini duzeltti. " yaziyi yayinlamadan once, duzenleyince bana bir telefon edip okursun " dedi. " fakslayabilirim isterseniz " dedim, " gerek yok " dedi. derginin basima girecegi gun aradim, ulasamadim, onay almadan verdim yaziyi...
    zaten alamazmisim, gercekten hepsi buymuş... o; hayata gozlerini yummuş...
421 entry daha
hesabın var mı? giriş yap