202 entry daha
  • 2001 yılında ekonominin başında olan insan. o zaman ne olup bittiğini insanlara baştan anlatmak lazım.

    birincisi, özellikle doksanlarda izlenen popülist politikalar, vur-kaç ekonomisi, ağır yolsuzluklar ve tabi terörle mücadele yüzünden türkiye bir borç yükü altına girmişti. bugünkü gibi dünyada bir parasal genişleme de olmadığından kaynak bulmakta zorlanıyordu ve imf ile anlaşma yapmıştı. daha da kötüsü yurt dışından bulunan kaynaklar üretime ve yatırıma değil bugünkü yunanistan örneğinde olduğu gibi ancak kamu harcamalarına ayrılabiliyordu. ardından gelen büyük depremin yarattığı tahribatı da ekleyelim. ecevit hükümetine bir parantez açmak lazım. disliplinli bir mali politika izlemeye çalıştılar. ancak kendilerinden önce kamu dengesi aşırı bozulduğu için başarılı olma şansları azdı. neyse daha sonra 2001 krizi ile ekonomi patladığı zaman bir kaynak ihtiyacı ortaya çıktı. ancak imf, abd, dünya bankası vb. bu parayı vermek istemedi. çünkü ekonomi güven vermiyordu ve kaynakların boşa harcanağı gibi bir endişe vardı. yapılması gereken pek çok reform vardı ancak türkiye bunları çeşitli siyasi sebeplerle yapmıyordu. mesela türk telekom gibi kurumlar özelleştirilebilirdi ancak bunlar önemli rantlar yarattığı için siyasi iktidar bırakmak istemiyordu. ya da merkez bankası bağımsız olmalıydı ama hükümetler kafalarına göre faizle oynamak için buna yanaşmıyorlardı vs. kriz büyük boyutlara ulaşınca ecevit, daha önceden tanıdığı, chp kökenli, uluslarası bir saygınlığı olan kemal derviş'i çare olarak ülkeye çağırdı.

    koşullara bakalım: ülke olarak bir ekonomik krize girmişsin. yemişsin içmişsin, bankaları batırmışsın, onlarca zengin yaratmışsın. alman gereken siyasi ve ekonomik kararları almamışsın, alamamışsın. tamamen bitik durumdasın. çok iyi hatırlıyorum batık banka sahipleri bodrum'da orda burda koy kapatıyordu. koca koyu alıp malikane yapıyordu adam. öyle bir haksız zenginlik. ve kariyerinin zirvesindeki bir uzmanı, ülkenin sana ihtiyacı var diye çağırıyorsun. bu adam başarısız olsa, elinden bir şey gelmese bile söylecek sözün yokken, mucizevi bir başarı kazandığı halde onu suçluyorsun, küfür ediyorsun. bunun ne büyük bir yüzsüzlük, pişkinlik olduğunu önce tespit edip bir kenara koyalım.

    peki bu mucize nasıl başarıldı. derviş bir kere geldiği zaman, ben sadece tam yetkili olacaksam ve ilkelerime göre hareket edeceksem bu görevi kabul ederim dedi. çaresiz durumdaki hükümet bu yetkileri verdi. ardından derviş, bugünkü ekonominin temellerini oluşturan reformları başlattı. nedir onlar:

    - bankacılıkla ilgili kriterleri/kuralları koydu. bunlara uymayan bankalara, eski türkiyede olduğu gibi alinin mi velinin mi diye bakılmadan, el konuldu. (bunlardan en tartışmalıları demirbank ve pamukbanktır. çünkü bizde kural sadece "bazıları" için kuraldır. ama derviş bunu kabul etmedi, herkes kurallara uyacak dedi.)

    - merkes bankası özerk hale geldi.

    - kit'ler ya özelleşecek ya da da özerk hale gelecek dedi, kısmen uygulandı.

    - dalgalı kur rejimine geçildi.

    vesaire vesaire. bu program sayesinde türkiye yeni krediler alabildi. ekonomisini dönüştürdü. bankalar avrupa'daki emsallerinden bile sağlam hale geldi. gelir gider dengesi bir ölçüde sağlandı. faizler düştü, kur duruldu.

    bütün bunları kemal derviş'in röportaj formatında anlattığı "krizden çıkış ve çağdaş sosyal demokrasi" kitabında bulabilirsiniz. yukarlarda bir arkadaş demiş solcuların lucescu'su diye. evet lucescu ile birlikte benim iki idolümden biridir. ve türkiye'deki kaderleri de aynıdır. lucescu'da inanılmaz kötü bir kadroyla şampiyon oldu, şampiyonlar liginde çeyrek finalden döndü. ama adama çingeneden sarhoşa, futbolu bilmiyora kadar onlarca şey söylediler. maalesef bu ülkede kariyere, tevazuya, bilgiye, işe saygı yok. atıp tutmaya var. gerçek şu: onlar konuşur derviş ve lucescu gibi adamlar yapar.
446 entry daha
hesabın var mı? giriş yap