90 entry daha
  • türkiye'deki felsefi okumalardan, faaliyetlerden, literatürden habersiz insanların, artık klişeleşmiş önermesi. yanlış anlamayın kimseyi suçlamıyorum. hayatında hiç türkçe felsefe kitabı okumamış insanların, "türkçe felsefi olarak yetersiz bir dildir" dediği bir ülkede yaşıyoruz. üstelik bu insanlar ülkeyi yönetiyor.

    özellikle cumhuriyet dönemindeki çalışmalardan herkes habersiz. bedia akarsu, macit gökberk, nermi uygur gibi güzel insanları kimse bilmiyor. bu güzel insanlar da, öyle gelişigüzel çıkmadılar. nazi almanyasından kaçan ernst von aster, walter kranz, heinz heimsoeth gibi önemli isimler, istanbul üniversitesi felsefe bölümünde dersler verdiler. bana göre cumhuriyet döneminde, felsefe bağlamında en büyük şans veya gelişme buydu. bugün hala pek çok üniversite'nin felsefe bölümünde, walter kranz'ın ve ernst von aster'in kitapları okutulmaktadır.

    (bkz: antik felsefe)
    (bkz: ernst von aster'in ders notları)

    bu kitapları okuyanlar var mı? bu kitaplar okunmadan önermede bulunmayalım. ayrıca okumamak bir cahillik göstergesi değildir. konu dahilinde birkaç bilgi veriyorum. bu kitapları öneri mahiyetinde görün.

    devam edelim. nazi almanyasından kaçan bu önemli isimler, türkiye'de bir felsefi gelenek başlattılar. özellikle bedia akarsu ve macit gökberk çalışmalarının önemli bir kısmını, dil felsefesi ve felsefi kavramları türkçeleştirmeye ayırdılar. hatta macit gökberk 1954-1960 ve 1969-1976 yılları arasında türk dil kurumu başkanlığı yapmıştır. dolayısıyla özellikle dil alanında sürdürülen felsefi çalışmalar, o dönemde değerli görülmüştür. maalesef günümüzde mevcut çalışmalar kimsenin umurunda bile değil. üniversitelerin felsefe bölümleri genel itibariyle çöplüğe dönmüş durumda.

    yine de hala çok önemli insanlar var. cengiz çakmak, teoman duralı, nami başer, ayhan bıçak gibi hocalar, bu ülkenin yüz akıdır. imkanı olan herkes, bu adamların dersine girsin, çalışmalarını takip etsin. emin olun bambaşka insanlar olacaksınız.

    konu yeterince dağıldı. yukarıda birkaç arkadaş, felsefe deyince ne anlaşılması gerektiğini çok güzel bir şekilde açıklamış. felsefe artık descartes, platon, aristoteles, nietzsche, farabi, ibn rüşd'lerin zamanındaki felsefeden çok farklı. temel birkaç tanesini sayacak olursak: göstergeler ve linguistik alanında çalışanlar var (bkz: roland barthes) gibi, mantıkçı pozitivistler ve akabinde analitik bir gelenek var (bkz: frege) (bkz: russell) (bkz: wittgenstein) gibi, siyaset felsefesi alanında çalışanlar var (bkz: strauss) (bkz: spencer) (bkz: foucault) (bkz: arrendt) gibi, bunun dışında tabi estetik, bilim felsefesi, etik gibi alanlar hala tartışılmaktadır. ama bu saydığım alanlarda bir bütün halinde uzmanlaşmak, günümüz itibariyle imkansıza yakındır. bu sebepten felsefe deyince ne anlaşıldığı ve anlaşılması gerektiği çok önemlidir.

    umarım türkiye'de felsefe, gereksiz, boş bir kavram olarak kalmaz. elbette bütün toplum felsefeci olsun demiyorum. ülkelerin, ideolojilerin ve toplumların geleceği açısından bu durum tehlikelidir. ama en azından bu bölümü okumak isteyen, hevesi olan insanlar, doğru düzgün eğitim alır ve toplum baskısıyla sindirilmez ise, türkiye'de felsefi çalışmalar çok önemli bir noktaya gelecektir.
457 entry daha
hesabın var mı? giriş yap