8 entry daha
  • 1945 sonrası italya'da doğmuş olan bu akımda sinema yeni bir boyut kazanmış, jean renoir'la birlikte "şairane gerçekçilik" tarzını benimseyen filmler yapılmaya başlanıyor. akıma göre "genel erkek ve kadına yönelmelidir. gerçek hayat oluşumlarında kapıların dışında çekimler yapılmalı; adeta bir belgeselle aynı tarzda olmalıdır." (biryıldız, 66) yeni gerçekçi yönetmenler kamerayı sokağa taşıyarak anti-stüdyo görüşünü oluşturdular. hollywood ışıklandırmasını gözardı ederek yerleşim yerinde doğal ışığı kullandılar. melodramlar bir kenara bırakılarak savaştan sonra zarar görmüş ülkelerin sokaklarına yöneldiler. kamera ile en iyi şekilde eldeki anın gerçeğini yakalamaya çalışırlarken aktör ve aktristler de "doğaçlama" yolunu seçtiler. "çerçeveleme ve kamera hareketi" 1930'lara doğru yerini esnek ve serbest kamera hareketlerine bıraktı. yerleşimdeki doğal sesleri kayıt etmek imkansız olduğundan dialog, müzik ve sesler sonradan ekleniyordu. öykü bırakılarak hayatın acı tecrübesine yakınlık kural haline geldi. hikaye örgüsü olmaksızın bir olay olduğu gibi görüntüleniyordu. fakirlik, işsizlik, savaş sonrası ekonomik kaos ve belirsizlik filmlerin başlıca öğeleriydi. filmlerde son yoktu ve gelecek belirsizdi. italya'nın o günkü tarihsel koşulları nedeniyle insanların içine düştükleri trajedi ve boşluk filmlerde yaratılan boşluğun getirdiği acı ve belirsizlile yansıtılmıştır. bu akımın belli başlı yönetmen ve filmleri şu şekildedir: luchino visconti (the postman always rings twice / postacı kapıyı iki kere çalar.), (terra trema / yer sarsılıyor.), (rocco e i suoi fratelli / rocco kardeşler); roberto rossellini (roma açık şehir, hemşire), (germania anna zero / almanya sıfır yılı); vittoria de sica (sciuscia / boyacı ya da kaldırım çocukları), (ladri biciclette / bisiklet hırsızları)
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap