4 entry daha
  • <<yillar sonra gelen edit. oncelikle, (bkz: #20841730). bir vesileyle burada yazilanlari hatirlayinca bu notu dusme ihtiyaci hissettim. burada yazdiklarimin kelimesine katilmiyorum. ged hoca'nin dedikleri dogru, benim dediklerim yanlistir. onun gosterdigi istikametten gidiniz. benim de cehaletime veriniz. selam ederim.>>

    eğer siz kölelik üzerine kurulmuş üretim tarzını* toplumların evrim şemasının esaslarından biri kabul edip kapitalizmin kaçınılmaz sonunu bu tarihsel süreçle izah etmeye kalkıyorsanız ve bununla beraber "sınıf çatışması"nı toplumsal ilerlemenin (gizli bakınız falan vermeyeceğim, gayet liberal bir tasarıdır bu, "progress"e yani "ilerleme"ye duyulan mutlak marksist inanç) önkabulu olarak belleyip tarihin itici gücü olarak kabul ediyorsanız birileri kalkıp size

    "kardeşim, toplum senin varsaydığın üzere basit değil, bilakis karmaşıktır, ve dahi senin tarihdışı (gene gizli bakınız değil, aleni bakınız: ahistoric) kavramsallaştırmalarınla izah edilemez,, ne kapitalist toplum, ne eskil yunan ve roma dünyası böyle anlaşılabilir" diye cevap verir.

    ha siz feodalizmin ve kapitalizmin mülkiyet-sınıf ilişkilerini bir on dokuzuncu yüzyıl insanının gözüyle değerlendirmeye devam edip helot'ların bir "sınıf" teşkil ettiğini de iddia edebilirsiniz.

    buna karşı çıkanlar ne marksın yahut onun öğretilerine biat edenlerin gerizekalı olduğunu düşünmekte, ne de helotların on dokuzuncu yüzyıl liberal tarih anlayışı uğruna harcanmasına / kullanılmalarına müsaade etmektedirler.

    işte burada, m.ö. 5. yüzyılın isyan ve başkaldırmalarının (ne kadar, ne düzeyde ve boyutta olduğunu hakikaten bilmiyorum) "yüce amaçlar uğruna, sosyalizm(?) adına" örgütlendiklerini ve hele bir de bunu örgütleyenlerin bunu "sınıf" bilinci ile yapmış olduklarını düşünüyorsanız size ancak "ahistoricism nedir ne değildir?" bunun üzerine düşünmenizi salık verebilirim..

    helotlar, marksist (liberal, ilerlemeci) tarih anlayışını sıkıntıya sokan, hiçbir zaman marksistlerin iddia ettiği gibi bir sınıf teşkil etmemiş bir zümrenin üyeleridir.

    bunu iddia etmek gerdan kırmaksa, bu da ancak, marksizmin yoksun olduğu kurumsal esneklikle mukayyet addedilebilir. ki yöntembilimsel çoğulculuk, bu satırların yazarına toplumsal ve iktisadi süreçleri kavrayabilmenin yegane aracı görünmektedir.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap