• eylem yapılıyor. sağda solda görüyorum, istiklal'de görüyorum; seyrediyorum. basit olarak: grup oluyorlar; kâh yürüyerek, kâh oturup kalkarak "bü-tün gün, bööy-le, ba-ğı-rı-yo-ruz" falan diye, yıllardır değişmeyen iki-dörtlük melodileriyle slogan atıyorlar. bunların bir de megafonu oluyor. bir adam megafona bir şeyler söylüyor bahis melodiyle, tek başına; insanlar onu dinliyorlar, adamın şeyi bitince grup hep beraber onu söylüyor, başka bir slogan. imkânsızlıklar içinde böyle bir düet. bu var, yıllardır da böyle böyle yürütüyorlar bu işi. sistem pek değişmiyor. takip ediyorum. şey var: o megafon bazen elden ele gezebiliyor. solculuğun verdiği paylaşım güdüsünden olabilir, ya da slogan üretme yükünü tek bir adamı sırtına bindirip, bir iki slogan sonra herif üretim sancısı çekmeye başladığında denyo gibi birbirlerine bakıp o teklifsiz sessizliğin nasıl biteceğine dair gergin bekleyiş ile eylemin maksadını şaşırması, bağıracağız diye çıkıp dut oturarak etraftaki insanlara kendilerini rezil etmemek gibi gerekçeleri olabilir. bilmiyorum. zaten etraftaki insanlar için yapıyorlar, onlar da anlasın, grupla vatandaş arasındaki bilgi asimetrisi giderilsin falan filan diye... herhalde?

    neyse: şeyi yapmak istiyorum ama, olursa ne olur, adamların tepkisi nasıl olur, çok merak ediyorum. acayip merak ediyorum. grup öyle oturuyor mesela galatasaray lisesi'nin önünde, slogan atıyorlar. iki dörtlük melodi eylem hukukunun regüle etmesi nedeniyle değişemiyor: "o öyle ool-maz; böyle ol-ma-lı" falan filan, solcu slogan atıyorlar, çok sinirliler. ben de oturuyorum yanlarına, sessizce onaylıyorlar. tebessüm eden gözlerle bakıyorlar, ben de selamları kabul ediyorum aynı mütebessim hâl. grupta hafif bir memnuniyet, ama o arada megafon elden ele geziyor. hâlâ çok sinirliyiz dışarıya karşı. sloganı bulan megafonu kapıyor, söyleyip/söyletip yana geçiyor.öyle öyle sıra bana geliyor. ben alıyorum, şunu söylüyorum, aynı sıkıcı melodi: yani hakikaten onunla dünyanın en önemli cümlesini kursan olmaz, neyse, söylüyorum, yavaş ve sıkıcı: "çat-lı-lar, ööl-mez, va-tan-bö-lün-mez" diyorum. megafonla. sonrası işte, ilk üç saniye insanlar birbirlerine ve bana bakıcaklar, bir sessizlik olacak... ama sonrası? onu merak ediyorum, o yüzden yapıcam bir gün bunu. olası bir dayak ihtimaline karşılık ben dediğimi yaptığımda kıkırdayıp tekme atılacak yüzeyi arttıracak bir-iki kişi daha gerekiyor yanıma en azından.
  • koca koca insanlar ne olduğunu anlayamadı hala.

    + demokratik haktır.

    + yasal merciilerin beğendine izin vermesi beğenmediğine izin vermemesi demokratik değildir.
    avrupa'ya şekil olsun diye yasalarda izin verip pratikte önüne onca bürokrasi konularak engellemek demokratik değildir.

    + eylemcileri gerek sözlü taciz ederek, gerek darp edip, döverek, biber gazı sıkarak zarar verip tepki görünce de ama kundakçılık ama şiddet diye omurgasızlık yapmak, öyle aşağılık bir hareket ki... bunları tanımalamaya çalışırken andığım omurgasız hayvanlardan özür diliyorum. sizin hiç bi günahınız yok.

    - ülkenin %50sinin demokratik haklarını yok say.
    - ülkenin her bir parçası yolsuzluktan ne olduğunu şaşırsın.
    - elmastan vergi alma ama zorunlu şeylere basabildiğin kadar bas. verginin vergisini al.
    - günah gördüğü şeye daha da geçir.
    - ortalama bi evi insancıl bi şekilde ısıttığında elektrik ve doğal gaz faturasının toplamı neredeyse asgari ücret kadar olsun. haftalık çalışma süresi rezil, yaşam standartları yerlede olsun.
    - en büyük şehrinin hala düzgün bir ulaşım ağı bile olmasın. zaten en büyük şehrin ve başkentin dışında ülkeyi kaale bile alma.
    - beğenmediğini işinden kovdur, şirketine soruşturma aç, arıza çıkar.
    - kendi çevreni askere yollatma, çocuğu savaşta ölenlere artistlik yap. durumu çözmek için kılını kıpırdatma.
    - canını sıkanı hapse at, yargılanmayı beklerken ömrü çürüsün.

    tüm bunlar olurken bağımsız yargı zaten yok. kimi nereye şikayet ediyorsun? avrupa insan hakları mahkemesine gidilemesin diye elinden geleni yaptın zaten.

    sonra da protestocu döv, terörist muamalesi yap. cürete yüzsüzlüğe bak.

    biz bu ülkenin hamile genç kızlarına polis tarafından atılan tekmeleri meşru göstermeye çalışan, kafede yemek yiyen adama tokatı normal gören, eylemcileri şehre bile almayan hallerini de biliriz.

    demokrasi diyorlar. hala.
    siz de yiyorsunuz.
    salak diyince de alınmayın bi zahmet.
  • 5 eylül 1984 londra doğumlu; dünyalar tatlısı, yüzü kadar güzel bir sese sahip, hayranlarının isimlerini şarkılarında tek tek sayabilecek kadar kıymet bilen, özel bir sanatçı eylem..

    senin "günlümdeki* yangın söner", "bazen zincir oldun ayıklırıma* dolandın" * diyen dillerini, aksanını yerim lan ben! yerim!!!

    fazla değil, taş çatlasa bi "aman" şarkısını, bir de "hayat devam eder" şarkısını biliyorum.. ama "bu ülkeye tiki ve boş şarkıcılar değil; senin gibi sesinin güzelliğini müzik eğitimiyle tamamlamış, capcanlı, dans yeteneği olan, tatlı, ama daha önemlisi kesinlikle hayranlarının sevgisini hak eden şarkıcılar lazım!!!" diye bağırabilmem için bu kadarı bile kafi...

    "kimler gelir kalır, kimler gelir geçer" bilemem eylem, ama sen bu şekilde, yıllarca ya da daha uzun süre; kalabildiğin kadar bizimle kalmalısın.

    (bkz: hastasıyım)
  • türkish inna.
  • hareketleri sempatik, bol gamzeli, güzel şarkıcı.
  • devrim- eylem- evrim üçlüsünden solcu ailelerin tercih ettiği kız ismi.
  • iki kelimeyi yan yana koyarak şarkı sözü yazılabildiğinin ispatıdır.
    (bkz: mız mız)*
    (bkz: güle güle)*
    (bkz: masum masum)
    (bkz: allah allah)
  • "konuşmak bedava. entellektüel ödlekleri, filozofları yücelten bir dönem bu ve bu sözcükler eskidiklerinde artık bir sonraki mantıklı adımı atmıyorlar. o da eylem... eylem!"

    felsefenin öldüğü gün - casey maddox
  • "eylem umudun anasıdır."
    ~pablo neruda~
  • sözlükte entry girerken tanımlama yapmak için en sık kullanılan kelimelerden biri.
hesabın var mı? giriş yap