• "sabah caldirip beni uyandirir misin" sorusu uzerine horoz olunmadigi acikca ifade edilmelidir, beyefendinin kendi kendine kalkmasi lazim geldigi netlestirilmelidir, yoksa flort donemi angaryalarindan birini daha sirtlamis oluruz.
  • hasbelkader hobi olarak resimle uğraşıyorsun, adam da bunu öğrendi. işin yoksa adamın portresini fantasy ya da sci-fi art (aşağısı da kurtarmıyor, ya elf olacak beyimiz ya da conan olacak, prens olacak, derebeyi olacak) tarzında yaptırmaya kalkışması da bu angaryalardan biridir şübhesiz ki. aklın varsa yapmazsın. brad pitt gelse yapmam.
  • en büyük angarya çok konuşup boş konuşmak aslında. otur defalarca buluş, gez toz konuş konuş konuş... sonuç: ne öğrendin? ne anlattın kardeşim? anladın mı senden hoşlanıyor mu? yok anlamadın. sordun mu? yok sormadın. merak ettiğin neyi öğrendin? hiçbirşeyi. aferin sana, ne yaptın o kadar buluşmada peki? şekil* yaptın. bir aferin daha sana o zaman.

    oltalı cümleler, üstü kapalı cevaplar... yorucu. gerek yok.
  • uzun abazanlık dönemlerimin ana sebebi. ben genelde bir şeyler taşıtayım, bi işe yarıo mu bakayım derim. pragmatizm kanımda zehir olmuş anlıyor musun?:p moderenleşerek ibneleşmiş erkek milleti "orda dur bakayım" der ama beri yandan kendi talep listesini hazırlar ki kahrolsun üşengeçlik de kanımda zehir olmuş dolaşıyor. sonra bir gün hem kendine hem bana yetebilen birini bulurum. o da bi süre sonra istifa eder gider. ibnedir o da. her neyse. kardeşim eskiden erkek milleti "üşüdüm" diyen kadınına gidip ormandan ağaç kesip, taşır getirir üstüne de ataş yakarmış. nerde o erkekler? siz onu yapın biz de kıçımızı kaldırıp iki tas yemek kaynatırız belki:p
  • hanfendi sürekli olarak msnden fotograflar ve mp3 ler göndermeye başlar. şarkıları sevseniz de sevmeseniz de kabul edip "ayy çok güzel" demek mecburiyetinde kalırsınız. fotograflar da öyle böyle değildir, hepsi 4-5 mb lik bmpler, hepsi tosun gibi fotolar, yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş bildiğin..
  • mevzubahis flört lisede ya da üniversitede oluyorsa, flörtöz kişinin ödevini yapmak ya da ders notlarını derleyip toplayıp armutu pişirip vermek şekline de bürünür. cinsiyete göre; notların kenarına çizilen kara kalem çalışmaları, sanki derste aklına gelmiş gibi yazılan şarkı sözleri filan.. halbuki mesela o da minimum 1 kere sümüğünü çıkarıp fırlatmış bir insan neticede. nedir ki bunca dert tasa. sal gitsin.
  • bir öğleden sonra buluşup gezebilmek için 1100 km yol tepmek. cuma akşamından çıkıp cumartesi öğle üzerine doğru aynı zamanda hem kız arkadaş, hem de ailenin bulunduğu şehre varılır. ailenin bir kız için onca masrafa, onca yola değer mi söylemleri göze alınamadığından, onlara hiç görünmeden samimi bir dostta gece geçirilir. ertesi gün hatun kişiyle buluşulup gezilir, tozulur. pazartesi işe gitmek gerektiğinden ve dönüş için havaalanı bulunan şehre en yakın büyük kente gidileceğinden gün akşama ermeden veda edilir. yükseklik ve uçak fobisi gibi tüm korkular göze alınıp uçağa binilerek ikamet edilen yere geri dönülür.

    sonradan hatun kişinin hayat yoldaşınız olması neticesinde, aslında angarya gibi görünse de belki de evliliğe uzanan yolda önemli bir adım olarak tarihe geçebilir bu durum...
  • sevgi emek isterden yola cikan ama bir yere varmayan isler butunu. rezilliktir.

    turkan soray*'in aklinin kadir*'de oldugunu bile bile sevgi emek ister bi tanem, dur senin baskasindan olma cocuguna hani su ben sevgilimi hic gogsunden opmedim ki diyip ayrildigin adamdan olma cocuga* mandolin dersi vereyim, dur bir de yaylalar turkusunu terennum edelim senin oglanla, dur sana bir gecekondu yapalim, dur bir de soba kuralim icine falan diye diye giden hikayenin sonunda su olur:

    asya(iç ses): durursam bir daha kurtulamam..
    ilyas(iç ses): ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
    asya(iç ses): yüreğim kaydıysa günah mı?
    ilyas(iç ses): çamura saplansam yardıma gelir misin?
    asya(iç ses): elini tuttum.. sıcacıktı.. yüreği elimdeymiş gibi..
    ilyas(iç ses): elinden tutuversem benimle gelir mi?
    asya(iç ses): seninim işte.. alıp götürsene beni..

    der

    ve

    ayni anda cemsite baba diye kosan samete bakar.

    ve durumu kavrayan ilyas, cakar selamini fedakar anneye:

    ilyas (aldırma gönül ile giderken): elveda asya.. elveda selvi boylum al yazmalım elveda.. bitmemiş türküm benim..

    der ve eren film son bulur.

    cikan sonuclar:

    1. flort donemi angaryalari yanlis ogretilmis sevgi emek ister ve sevgi muhimdir, cok muhimdir; combo-onermesinden dogar. sevgi emek falan istemeyebilir; sevgi anlik da olabilir ve yillar boyunca da surebilir; emek isteyen sey aslinda ilgilenildigini hissetirmektir. ilgilendigini hissettirmek, otisabi'nin acilista bahsettigi uzre (bkz: #15275121) kizin okuz gibi cift kisilik yatagini tasimaktan, dev ebatli sofasini sirtlamaktan, hayvani agir buzdolabini kirmadan belini ve dolabini sag-salim nihai noktaya ulastirmaktir ve bunlar emek ister. ama sevgi-ilgi-sevismek bunlar cok da kesismeyen kumelerdir. allah'u teala cumlemize sevdigi insanla sevismeyi ihsan eylesin diyerek bu sonucumuzu baglayalim.

    2. diyelim ki sevgi emek ister onermesi dogru olsun, veyahut entry dilimizde flort doneminde nice angaryalar yapilmalidir onermesi dogru olsun; eger sevgi bu sekilde dogmussa ve suruyorsa ve emek verilmedikce ne yazik ki curuyorsa, iste o zaman sevgi hanim emek falan istemiyor, angarya isleri yaptiracak birini istiyor demektir. erkek tarafi biraz saftorik oldugundan, biraz da kan dolasimi engelli oldugundan yeterince sakin dusunemez ve sevgi'nin amacini fark edemez. iste bu noktada hayatin aci gercekleri isin icine girer, sevgi yeterince cesur olsa hep ilyas'a giderdi ama samet var iste. bu durumu fark etmeden angaryayi yapan cemsit'e hic ilismem; angaryasinin farkina varsin istemem cunku uzulur.

    3. sevgi emek falan istemez bana gore; birini seviyorsaniz onun icin yapilan bir is size angarya olarak gozukmez; o kisiyle beraber bir seyler yapma imkani olarak gozukur. tek tarafli sevgilerde birisi digerinin bu acigini kullanmaya calisabilir. (bakiniz bir onceki ilisemem-uzulmesini istemem ile biten sonuc). taraflar arasinda bir denge varsa iliski butununde bir angarya hissedilmez; nasil bir tepenin uzerinden yere boca edilen bir kova su tepenin asagisina giderken kendisine ve yuzeye uygun en az enerji harcatan yoldan asagiya iniyorsa (bkz: principle of least action) sevgi de boyle akar gider. yani eforsuz sekilde gerceklesir*. az bile bir efor gerektiriyorsa, ileride bu durum patlar ve taraflardan birine yuk olarak yansir. huzur kacar.

    4. emek verecek olan bir baba ile buyuyecek samet icin guzel; aldirma gonulcu ilyas icin guzel; fedakar anne rolunu ustlenen buyuk tatmin saglayan asya icin guzel; cemsit icin guzel olmayan bir durumla biten selvi boylum al yazmalim ve rahmetli aytmatov'a tekrar en derin hurmetlerimi iletirim.
  • en önemlisi format kaygısı angaryası. yeşil sahalara geri döneceksin, niyet etmişsin, flörtün gelmiş, aşağı yukarı bi form belirlemişsin ve fekat gel gör ki evdeki hesap çarşıya her zamanki gibi uymaz. şimdi bu flört mü değil mi med ceziriyle, can sıkıntısı ile kilo alırken ve olmazsa olması kredi kartı ekstreni şişirirken karşıdaki illa ki maksimum üç kelimelik cümleler kurmaya başlar. "ne halin varsa gör, vazgeçtim" dediğin her yüzyıllık yalnızlığın sonunda o üç kelimelik cümlelerin biri yeniden umut verir. kimselere itiraf edemediğin düşüncelerinin birinde "konut kredisi ile kira derdine son varken", sohbetinin hiç iç açmadığı anlamına gelen "bu akşam arkadaşlarla buluşcaz" gelir. ya işte, bu flört olayının formatı mı böyle? birinde fırtınalar estirirken; diğeri eskisi gibi değil, değişmiş.
hesabın var mı? giriş yap