• isvicre para birimi.
  • varlığını dün gece keşfettiğim 2014 yapımı film. ingiliz tipi absürt komedi kavramının en güzellerinden birisi olmuş. filmin içindeki müzisyen geyikleri de çok hoş. son yarım saatine kadar acayip keyif alıp sonunu pek beğenmedim yine de tarafımdan tavsiye notu bir hayli yüksek.
  • sadece son sahnedeki performans için bile izlenebilecek olan, her karakteri birbirinden absürt, güzel film.

    ayrıca, bu filmi sevenlerin, submarine'i de sevebileceğini düşünüyorum.
  • her bir karakteri çöp. maskeye aldanıp izlenmemesi gereken film. *
  • bu filmi herkesin anlamasını kesinlikle beklemiyordum ki zaten ekşi'deki yorumlar da beni haklı çıkardı.gerçekten müzikle ilgilenmiş ve bazı tecrübeler edinmiş insanların çok beğeneceğini düşündüğüm filmdir.elbette ki üstteki tarif çok genel oldu ama kastettiğim kitle okuyunca kendini bilecektir * filmde çok ama çoook fazla mesaj var,grubumdaki gitaristle izledik ve izlerken aslında bazı şeylerin çok fazla bizden olduğunun farkına vardık.müzikle pek alakası olmayan bir insan zevk alır mı?empati kuracaklarını ve filmin içine gireceklerini,mesajları anlayacaklarını pek sanmıyorum.

    pekala mesajların da hatırlayabildiğim kadarını açıklayayım:
    -sanatı, toplum beğenisi için mi yoksa sanat için mi yaptığının ayrımına vardırıyor.sen bunların hangisisin,jon mu frank mi? deniliyor filmin bir kısmında tam anlamıyla.
    -frank ayrıntılara çok kafayı takmış ve 11 ay gibi bir sürede çalışmalar tamamlanmıştı.ayrıntılar olmasa ve onlara tam lazım olan ilhamı beklemeseler belki çok daha hızlı bir süreçte kayıtları bitebilirdi.ancak müziğe verilen önem ve o ahenk filmde işlenmiş.
    -frank bir kapı gıcırtısını gösterip:''sırf bundan bile bir albüm çıkar'' demişti.önemli olanın gören gözle,duyan kulakla yaklaşmak olduğunu çok iyi bir biçimde aktarmışlar.enstrümanlar yalnızca bir araç.
    -aslında izleyen müzisyenlerin çoğunun jon olduğunu düşünüyorum.biz de onun gözünden izledik ve ilk bakışta gruba girmesini çok büyük bir şans olarak algıladık ama aslında önemli olanın yetenek ve grup içi uyum olduğunu gördük. theremin çalan hatunun baştan beri doğru söylediğini dakika dakika,acı acı gördük.
    -film, popülaritenin peşinde koşmanın ve popüler olup olmamanın ne kadar içi boş kavramlar olduğunu yüzümüze yüzümüze vurdu.bunda fazla ayrıntıya girmiycem,frank'in en büyük hatası da aslında bu oldu.dinleyici kaygısına girdi ve sonucunu gördük.önemli olanın yaptığın şeyden keyif almak ve kaliteli olduğunu bilmek olduğunu gördük.
    -önceki klavyecilerinin don olduğunu öğrendik.aslında don,jon'dan çok daha yetenekli olduğunu bize bazı sahnelerde gösterdi.grubun aynı zamanda dost olduklarını,kararlara saygı duyulması gerektiğini,diğer gruplara öğretici bir film olması açısından çok değerli bir bilgi.grup içindeki misyonunu tamamladığını düşündüğünde de kendini grubun simgesi haline gelmiş frank başlığı ile astı.aslında bu ian curtis 'e bir gönderme olmasının yanı sıra grup içindeki mesajı açısından da önemli.
    -theremin çalan hatunun gitmesiyle diğer grup üyelerinin ayrılması da çok güzel bir detaydı aslında.binlerce dinleyenin önüne çıkma fırsatı birkaç adımlık uzakta iken onlar gruptaki kaliteyi ve sadakatin daha önemli olduğunu bize gösterdiler.
    -theremin çalan hatunun bizim dediklerimizi çalan 10 tane et parçasından ibaretsin sözleri çok anlamlı.
    -frank'in gözünün gördüğü her şeyden müzik yapabilmesi aslında beste yapmaya çok kasılmamasını,üretecek adamın bir şekilde ilham perisinin geleceği mesajıdır. jon'a orada verdiği ders, aslında tüm müzisyenlere ders niteliğindedir.
    -jon'un bestesini dinleyip ondan çok daha farklı bir beste ortaya koyma sahneleri de aslında filmin çok ince sahnelerinden bir tanesi,bunu artık sizlere bırakıyorum.
    -diğer grup üyelerinin de aslında başka enstrümanlara hakim olduğunu da gördük,mesela frank çok güzel gitar çalıyor ancak grup içinde çalmamakta. grup içindeki uyumun sağlanması için herkesin bir enstrüman seçmesi ve ona sadık kalması da güzel bir detay.söylerken gitar çalmak az da olsa sese zarar verir,odaklanmayı düşürür mesela. bu bile müziğe ne kadar değer verdiklerinin küçük bir göstergesi.
    -aslında filmi bir kere daha izleyip gelsem bir bu kadar daha yazabilirim.yalnızca ''bir buçuk saatlik'' film hakkında.

    kısacası bence gerçekten muhteşem bir film.müziklerine değinmek bile istemiyorum.
  • milena jesenska'nın franz kafka'nın kendine ve başkalarına onun hakkında konuşurken/yazarken yeğlediği, kişiselleştirdiği isim. örneğin; ""onunla beraber olan kadınlar normal kadınlardı, sadece başka türlü bir yaşam olabileceğinin farkında değillerdi. hepimizin, dünyadaki herkesin gerçekten hasta olduğunu ve bir tek onun sağlıklı olduğunu, her şeyi doğru şekilde anladığını, hissettiğini, tek saf insanın o olduğunu düşünüyorum. yaşamaya karşı değil, sadece yaşamın bu türüne karşı olduğunu düşünüyorum. (...) korkmakta haklıydı. zaten bu adamın haklı olmadığı bir şey var mı? dünya hakkındaki bilgisi herkesten on bin kat daha fazla. korkusu yerindeydi. yanılıyorsunuz, bundan sonra frank bana kendi isteğiyle yazmayacaktır." milena jesenska - briefe an milena (max brod'a)

    "ama frank yaşamaktan aciz. yaşama gücü yok. frank asla iyileşmeyecek. frank yakında ölecek." milena jesenska - briefe an milena (max brod'a, ağustos 1920 )

    "ey germen, korinthu** koylarını
    surlarla çevirerek sen koru!sonra yüzlerce geçidi olan ahaia
    sana güveniyorum, koru onu, ey get.
    yürüsün frank orduları elis'e doğru,
    saksonlara kalsın messene*,
    temizlesin denizi normanlar,
    büyük bir kent yapsınlar argolis'i." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)
  • ingiliz yapımı ilk bakışta ilgi çekici görünen bir film.
    --- spoiler ---

    film bize yetenekli insanların arasına giren, sadece tanınmak ve ünlü olmak isteyen bir kişinin, yetenekli grubu nasıl dağıttığını anlatıyor. ama bana ne grup üyeleri, ne frank, ne de joe yetenekli gözüktü, filmin asıl sorunu burda bence.frank'in yazdığı şarkılar veya grubun çaldığı şarkılar iki saniyede öylesine yazılmış parçalar gibi, bu yüzden film yeteneksiz,ünlü olma amacı olan bir kişinin yetenekli grup üyelerini dağıtması değil, iyi bir arkadaş grubuna alakasız birinin girip arkadaş grubunu dağıtması gibi gözüktü, tabiki de filmde ki alt metinler ve metaforları es geçmemek lazım ama bence vasat bir film olmuş.
    --- spoiler ---
    puanım 6,5
  • içinde delilik olan işleri seviyorum.
    izlerken ilginç bir şekilde syd barett'le bağdaştırıp durdum frank karakterini.
    filmin bir yerinde syd adı geçince de hoşumuza gitti tabii.
    müzikal olarak zaten komple saykodeliklik içeriyor.
    jenerikte okuduk ki music by stephen rennicks.
    konu abzürd denmiş, eh tamam biraz ama senaryodakiler başa gelmeyecek işler hiç değil.
    yani hatta abzürdlüg açısından swiss army man gibi bir filmin yanında bu kenar mahalle karısı gibi kalır.
    tesadüfen gruba dahil olan ve diğerlerinin yanında aslında daha bile moron duran karakter olayları internete taşıyınca meseleler devrişiyor. ve finale gidiyor.

    7.
  • bu başlıkta en çok kullanılan kelimeleri arattığınızda bulacağınız 2. kelime "deli"dir (kaynak götüm), filmi tanımlayan kelime bu.

    filmdeki kızıl kafa, sen de sempatiksin ama mallığına doyma
    film iyi, izleyin
hesabın var mı? giriş yap