• günümüzde bu akımın en önemli temsilcilerinden biri nil karaibrahimgildir.
  • 1940 sonrası edebiyatı garip akımı ile başlar.garip akımının kurucusu `orhan veli kanık`dır. oktay rıfat ve melih cevdet andayda bu akımdadırlar.bu 3 şair şiirlerini `garip` adlı bir kitapda toplamışlardır ve bundan dolayı garipçiler diye anılırlar.garipçiler biçim olarak ölçüyü uyağı terkedip serbest şiir yazmışlardır.dörtlük ve uyağı bırakmışlardır.şiirlerinde halk dilini kullanmışlardır.içerik olarak doğal yaşamı sokağı edebiyata getirmişlerdir.toplumsal sorunları eleştirmişler.
  • en güzel özeti 1937'de kağıda geçirilen şu diyalogdur.
    ne yapardık?
    oktay rıfatrakı ve vuslat olmasaydı ne yapardık?
    orhan velikedilerle dost olurduk.
    oktay rıfat – hiçbir şey bilmeseydik ne yapardık?
    oktay rıfat – gelincik toplardık.
    orhan veli – arada sırada gökyüzüne bakmak olmasaydı ne yapardık?
    orhan veli – ağaçları yerdik.
    orhan veli– esvaplarımız olmasaydı ne yapardık?
    oktay rıfat – kimseye görünmeden dolaşırdık.
  • şiiri yüksek zümrenin tekelinden alarak şiire fukaralığı,yırtık çorabı,kirli ceketi sokarak halka uyarlayan akımdır.zaten adındaki ''garip'' farklılıktan ziyade fukaralık anlamı taşır.bu şiirler her şeye rağmen hayatın renklerini görebilen insanların şiiridir.orhan velinin ''garip'' adlı şiir kitabının girişinde bu akımın manifestosu sayılabiliecek bir yazısı bulunmaktadır.
  • en sevdiğim örneği bu:

    ''işim gücüm budur benim,
    gökyüzünü boyarım her sabah,
    hepiniz uykudayken.
    uyanır bakarsınız ki mavi.

    deniz yırtılır kimi zaman,
    bilmezsiniz kim diker
    ben dikerim.

    dalga geçerim kimi zaman
    o da benim vazifem;
    bir baş düşünürüm başımda,
    bir mide düşünürüm midemde,
    bir ayak düşünürüm ayağımda,
    ne haltedeceğimi bilemem.''

    (bkz: dalgacı mahmut)
    (bkz: orhan veli)
  • kendinden sonra gelen çoğu akım tepki göstermiştir ama şiiri topluma kazandırma açısından değerlidir bence. şiirde alçakgönüllülüktür.
  • akım, bu şairlerin 1937'lerde varlık dergisinde yayımladıkları yeni şiirlerle başlayıp 1945'lere kadar sü-rer.
    öncüler şiirlerinden yaptıkları bir seçmeyi 1941 'de garip adlı bir kitapta toplarlar. kitabın başına koydukları önsözde «şiir hakkında düşünceler'ini açıklarlar.
    garip akımına temel olan bu düşüncelerin belli baş-lıları şunlardır :

    " ... şiir bütün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır. yani tamamiyle manadan ibarettir. mana insanın beş duyusuna değil kafasına hitap eder. (...) vezinle kafiyenin her şeye rağmen birer kayıt olduğunu kabul edelim. ( ... ) teşbih, istiare, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayal zenginliği, ümit edelim ki, tarihin açgözünü artık doyurmuştur.
    ( ... ) yeni şiirin istinat edeceği zevk, artık ekalliyeti teşkil eden o [müreffeh] sınıfın zevki değil. bugünkü dünyayı dolduran insanlar yaşamak hakkım mütemadi bir didişmenin sonunda buluyorlar. her şey gibi şiir de onların hakkıdır, onların zevkine hitap edecektir. mesele, bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak olmayıp sadece zevkini aramak, bulmak, sanata onu hakim kılmaktır. ( ... ) yeni bir zevke ancak yeni yollarla, yeni vasıtalarla varılır. (. ..) biz senelerden beri zevkimize, irademize hükmetmiş, onları tayin etmiş, onlara şekil vermiş edebiyatların o sıkıcı, o bunaltıcı tesirlerinden kurtulabilmek için, o edebiyatların bize öğretmiş olduğu her şeyi atmak mecburiyetindeyiz (... )"
    garipçiler -kendi deyimleriyle- "sanatı itikatların tellallığını yapmak işiyle tavzife" yanaşmamışlardır. şiir tutumları hececiler ile ahmet haşim, yahya kemal ve nazım hikmet'inkinden ayrı bir yol izlemiştir. buna karşılık, fransız modernistleri ile gerçeküstücülerinden bazı etkiler almışlardır. 1945'lerden sonra ucun ucun toplumculuğa yönelmişler, bu yolda folklordon (özellikle halk şiir ve dilinden) yararlanmışlardır.

    kaynak: asım bezirci, ikinci yeni olayı
  • akımın şairleri edebiyat dünyasında fırtına gibi esmiş, büyük yankı uyandırmıştır. özellikle yusuf ziya ortaçın eleştirinin dozunu fazla kaçıran şu sözleri hayli enteresandır: "vezin gitti, kafiye gitti, mana gitti. türk şiirinin berceste mısraı diye yazık oldu süleymen efendiye rezaletini alkışladılar. sanatın darülacezesiyle tımarhanesi el ele verdi, birkaç mecmuanın sahifesinde saltanat kurdular. ey türk gençliği! sizi bu hayasızların suratına tükürmeye davet ediyorum..."

    kendilerini alkışlayan da yerin dibine batıran da çoktur. su götürmeyense kimsenin bu akıma kayıtsız kalamadığıdır.
hesabın var mı? giriş yap