• hizmet sektörünün gıda ayağında son kullanıcı ile ürün arasındaki ilişkinin kurulmasını sağlayan bir meslek.
  • meşakkatli bir meslektir. bir restorana haftanın 7 günü yapışık yaşamayı gerektirir. öğlene doğru gelinir, geceyarısını çok geçe mekan terkedilir. zordur çok. insanlarla uğraşmayı, her gün aynı işleri tekrarlamayı gerektirir: aynı tabakları ve bardakları parlatmak, yerleştirmek, farklı insanlara aynı yiyecekleri sunmak, hizmet etmek, siparişleri almak, masaya gitmek, masadan gelmek, kaprisli müşteri ile uğraşmak. bunları ger gün ama her gün tekrar etmek, bıkmadan tekrarlamak, yinelemek.
    özel hayat yoktur, varsa yoksa müşteri ve müessese memnuniyeti vardır.
  • tepsiyle dans pistinden geçerken kolundan tutulup dans ettirilmek ve kirli bardak dansı yapmak, bu dans esnasında büyük bir akrobatik beceri sonucu düşürülmeyen bardakları farketmeyip de servis esnasında düşürülen tek bir çatalı farkeden şef tarafından kovulmak gibi yan etkileri olan iş çeşidi.
  • ogrenci meslegi
  • ingiltere' de ne meslekmis bu arkadas. bunu anladim bir ayda. boyle ragbet gordugunu , bu derece donanim gerektirdigini bilmez idim. filmin sonunda fakire, fukaraya esit davranasi gelen, aklini basina devsirmis ve yaptigi hatanin aslen bir gunah oldugunu anlamis fabrikator veya fabrikator evladi gibiyim artik. garsonluk dedigin londra' da populer meslekmis megerki kebabcida ayak isi yapiyor ol.

    "bi haftaya kalmaz bi barda calismaya baslarsin, tipin de gelir uc bes, kral olursun" diyen umut taciri dostlarimla ahirette hesaplasacaigim, farkinda degiller. baktim ahiret yok, mezar tasima iki uc sitemkar soz dizecegim.

    en "nezih" rock barda dahi hemserilik gudusune gore secme yerlestirme faaliyeti yuruterek kendi memleketlisinden "alaninda uzman ve seckin" kadro yaratip para kazanabilen mekanlar gordum yurdumda ki londra'da durumun farkli olabilecegine dair zerre kadar kafami calistiramadim. persembe gunleri black metal konserleri duzenleyen trendy bir barin garsonunun, komisinin ve barmeninin tamami mazgirtli 18-23 yas arasi genclerden olusabilirdi pekala istanbul'da.

    ben de bu verili bilginin isiginda -haddim olmadigini sonradan anladigim- londra barlarina dalip, "hocam nerden basliyoruz" diye lafa girmeyi denedim. zamaninda, tisort ve bol beden kot giyiyorsan bi de cenende sakal varsa %60 rockcisindir, fikrine kapildigim icin hicbir sakinca gormedim umarsizca muracaat etmekte.

    olmadi olamadi. bana dort parmak yukaridan bakacak kadar uzun ve mini etekli kizlarin biralari mutebessim bir yuzle ikram ettigini gorunce "burdurlular kahvehanesi varmis burada, nerede" diye sorup cikacak kadar oldum. nasil basvurabilirdim? bana basvuru formunu uzatan mankenin (garson mu olur oyle) gozleriyle gizlemeye calistigi acima hissini ben anladim. formu katlayip ciktim disariya. icine tutun sarip yaktim. duman benden mi yoksa a4 ebadindaki sahte puroamdan mi cikiyor bilemedim.

    yani hulasa, tum garsonluk basvurularim yeri geldiginde billboardlari susleyebilecek arzulanabilir bir fotograf veremiyorum ve ustune ekipler amiri komser murat'in tecrubesine denk bir garsonluk kariyerine sahip degilim diye kul oldu gitti.
  • yusuf atılgan'ın aylak adam romanında hakkında nefis pasajlar olan meslektir.
  • türkiye' de çoğu müşteri, 3 liraya kahve satın aldığında garsonları da satın aldığını sandığı, garsonluğun para kazanmak için çok aşağılık bir meslek olduğunu ve sadece aşağılık insanların bu aşağılık mesleği yapabileceğini düşündüğü için ruh sağlığını yitimeden icra etmesi zor bir meslektir. kahve satın alabildiği için ona tapmanız gerektiğini düşünen efendi/sahipler sayesinde gerçekten ilginç şeyler yaşayabilirsiniz;

    bu gün cafe' ye 20 yaşlarında bir müşteri geldi, servis yaptım, afiyetle yedi içti. sonra ben kasadayken hesap ödemek için geldi. o sırada bilgisayardan king crimson dinliyordum. müziği duyunca "radyo mu? " diye sordu (özel olarak açılmış olabileceğine ihtimal vermiyor). "hayır mp3 " dedim. "pink floyd çok iyidir , patronunun müzik zevki iyiymiş" dedi. ( ulan bari, "aşağılık garsonun" bunu dinleyebileceğine ihtimal vermiyorsun, en azından ne çalıyor bil değil mi?)

    geçen gün biri geldi, yine servis yaptım. benim tişörtümün üzerinde ispanyolca bir espri yazıyor. baktı baktı "komik tişörtmüş, üzerinde ne yazıyor biliyor musun?" dedi "evet biliyorum" dedim. sordu "nereden biliyorsun?" (öyle ya pis fakir nereden bilir ispanyolcayı? küçükken ispanyol öptü beni oradan biliyorum, şempanze kılıklı seni)

    geçenlerde benden en az 10 yaş küçük iki müşteri geldi. yanlarında laptop da getirmişler. wireless şifresini istediler. verdim. bir tanesi sanki ben ne yaptıklarını sormuşum gibi "biz grafik tasarımcıyız o yüzden böyle laptoplarımızla dışarıda çalışıyoruz" dedi. "hımm anladım, peki kolay gelsin size, eğer bir isteğiniz varsa beni çağırabilirsiniz" dedim. tam ayrılıyorum diğeri "genç sen okuyor musun?" dedi. ben içimden "sinirlenmiyorum, sinirlenmiyorum " diye hızlıca geçiriyorum. neyse ben "hayır okumuyorum" dedim. "saçlarını uzun görünce üniversitede okuyorsun sandım" dedi. "yok" dedim " ortaokul terkim" hımm diyerek kafasını salladı sonra benim masadan ayrılmama fırsat bırakmadan bir soru daha sordu yüzünü buruşturarak " ne veriyorlar sana burada?" (başımı okşayıp sadaka ver bir de organik makarna)

    neyse sonra devam ederim..
  • hizmet sektörü her daim zor.

    masanın ne tarafında olunduğu önemli...

    biri hizmet alır, biri hizmet verir. hizmet alan, hizmet verene her daim cins cins hesaplar sorar.
  • popo pişiği, ayak nasırı, arap müşterinin görgüsüzlüğü, türkün 5 liralık kahve içince restoranın sahibi oldum havası, restoranı kapatmaya 5 dakika kala gelen müşteriler ve onların kalkmak bilmeyişiyle sarkan mesailer, 10-15 kişilik grup halinde masaya oturup masada savaş ortamı yaratmışcasına pislik oluşturmak ve sadece onun temizlenmesinin yarım saat alışı vs vs..

    götürüleri bunlar da, getirileri çok ama çok sağlam bir sabır.. ve her tür insan psikolojisini anlayabilecek kadar insan sarrafı olabilmek..
    he derim ki her insan bi süre görsün geçirsin bu meslekte, ama asla bir ömür çekilmez.. restoran şefliğine yükselsen bile çekilmez.. f&b gerçekten zor iş..
  • bazen gerçekten terbiyesizliğin ve lakayıtlığın had safhada yapıldığı meslektir.
    örneklerinden biri için;
    (bkz: zonguldak ortaköy cafe) özellikle sahil şubesi.
hesabın var mı? giriş yap