• narsisistik kişilere özgü bir davranış bozukluğu olan gaslighting, kişilerin kurbanlarına onların kendilerine dair algılarını yeniden biçimleyecek şekilde belleklerine olumsuz bilgi ve yargıları sokmalarıyla tezahür eder. bir manipulasyon yöntemi olarak da kullanılan durum, sorgu teknikleri içinde de yer alır.

    basitçe, filmlerde kendisini kaçıran ve kabus hayatı sürdüren kişinin telkin yoluyla sınırladığı algıyla yaşayan ve bir türlü kaçmayı beceremeyen kişiler buna örnektir. sosyal hayatta da karşınıza çıkarak kendi yargılarını sık telkinlerle size saldırma biçiminde gösteren otorite figürleri, böylesi bir algısal kopukluğa yol açabilir.

    1944 yapımı bir hollywood filmiyle terminolojiye girmiştir. ilgili film için bakınız

    psikolojik baskı oluşturarak tüm kanaatler yeniden oluşturulabilir.
    sizin de başınıza gelmiştir. sizin hiç olmadığınız bir insan olduğunuza dair telkinler duyarsınız, bir süre sonra telkinin geldiği yerle savaşmamak için ya da başka bir nedenle kabullenirsiniz, kabullendiğiniz an, telkin kendi delillerini oluşturur. yani kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür durumunuz. ancak farkındaysanız, eylemleriniz ve karakteriniz tutarlı bir bütünlük gösteriyorsa etkilenmezsiniz.
    her durumda telkini yapan kişi, sizi nasıl görmek istiyorsa öyle görüyordur. tıpkı rorschach lekesi gibi, orada olanı değil, kendi içindekini görüyordur.
    narsisistik kişilerin yargılarını silmek zordur. telkine kapalı olduğunuzu göstermeniz narsisizmle inşa ettikleri kabul ettirme gücünün parmaklarının arasından akıp gittiğini düşünmelerine neden olacağından yüksek ihtimalle sizi listenin dışına iteceklerdir.

    insanlar telkine açıktır. kendinizi olumsuzlamayın. başkasının gözünden bakmayın kendinize.
  • sevginin olmadığı bir ilişkide her an karşınıza çıkabilir. siz siz olun gaz lambalarının ayarlarıyla oynamayın.
  • borderline kişilik bozukluğuna sahip kişilerin genel olarak ilişkilerinde kullandığı partneri istismar edici bir davranış biçimidir.

    şöyle ki yaşanan bir olayın hiç yaşanmamış olduğunu iddia etme, söylenmemiş bir şeyi söylendiğine dair ciddi bir inandırma çabası gibi durumlarla kendini gösterir. tüm bu durumların karşı tarafın binevi deliliğinden kaynaklandığını iddia edebilirler. gaslighting i genel olarak partnerini sosyal ilişkilerinden soyutlamayı başardığında ve kendine bağımlı hale getirdiğinde yaparlar.

    tabiki yalnızca borderline kişilik bozukluğuna sahip kişilerde görülen bir davranış biçimi değildir bu. ama normal bir davranış biçimi olmadığından inceden bir psikolojik bozukluk olabileceği düşünülüp sinyallerini aldığımız anda elimizdekileri yavaşça bırakıp oradan hemen uzaklaşmak en mantıklısı olacaktır.
  • bilinçli uygulayan muhtemelen psikopattır. ama bir çok ilişkide de bilinçsiz olarak uygulandığına şahit olmuş veya bizzat yaşamış olabilirsiniz. sabah okuduğum yazıyı aynen paylaşıyorum;

    ilk iş olarak "gaslighting" teriminin nereden geldiğini açıklayalım.
    terimin çıkış noktası 1938 tarihli gas light adında bir tiyatro oyunu. daha sonra filmi de çekilen ve "angel street" adıyla da bilinen bu oyun, senaryosunun da etkisiyle bu terime adını veriyor. filmde jack ve bella adlı bir çift var. jack her gece evdeki gaz lambasını bir önceki güne göre giderek daha fazla kısıyor, bu durumdan habersiz olan bella da ne zaman "gaz lambası giderek daha mı az ışık veriyor?" dese jack'ten sert tepkiler alıyor. bu şekilde bella'nın kendine olan özgüvenini sarsmaya çalışan jack, olaya dahil olan bir dedektif nedeniyle bu planında başarısız oluyor.

    filmin konusu kafanızda mutlaka bir şeyler uyandırmıştır, şimdi direkt olarak bu manipülasyon yönteminin kendisini inceleyelim.
    tam olarak türkçe bir karşılığı olmayan gaslighting, karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi olarak biliniyor. genellikle narsistler ve sosyopatlar tarafından uygulanan bu yöntemin korkunç olan tarafıysa kurban tarafından fark edilmesinin neredeyse imkansıza yakın olması. bunun nedenlerinden biri de sevdiğimiz insanlara güvenmemiz ve sözlerine inanma eğiliminde olmamız. daha da kötüsü, çoğumuz bir dönemler farkında bile olmadan böyle bir manipülasyona maruz kalmış olabiliriz; küçük çaplı olsa bile.

    yani olayın temelinde yatan şey, karşıdaki insanın güvenini ve sevgisini suistimal ederek zamanla özgüvenini ve özsaygısını yaralamak.
    bu eylemi yapan insanların genelde tek bir amacı oluyor: karşı tarafı kendisine bağımlı hale getirmek. gözlemleri ve düşünceleri sürekli yalanlanan kurban, belli bir zaman sonra kendi zihnine düşman haline geliyor. her yapacağı hareketin, her kuracağı cümlenin, her düşüncesinin yanlış olacağını düşünmeye başlıyor ve karar alma yetisini kaybediyor. zamanla kendine olan şüphesi iyice artan kurban, bütün kontrolü karşı tarafa bırakıp iyiden iyiye kendi köşesine çekiliyor. işler bu noktaya kadar geldiğinde geri dönülmesi iyice imkansızlaşan bir yola girmiş olan kişi, çevresinde güvenebileceği tek insan olarak karşısındakini görüyor ve o ne isterse onları yapmaya başlıyor.

    bu manipülasyonun uygulanma şekilleri farklılıklar gösterebiliyor.
    temelde yatan üç ana yöntem bulunuyor. bunlardan birincisi, sözlü şekilde bir şeyleri ifade edip bu bilgileri her seferinde tekrardan, bu sefer farklı şekillerde anlatmak. böylece karşıdaki kişinin algılarını allak bullak etmek amaçlanıyor. ikinci yöntem ise fiziksel; sürekli evde bulunan şeylerin yerlerini değiştirmek ve bir süre sonra olması gereken yerlerine tekrar koymak. böylece eşyayı ilk başta ait olduğu yerde göremeyen ama bir süre sonra tam orada bulan kurban, bu durumdan bahsettiğinde "ne saçmalıyorsun, hep oradaydı o" tepkisi alıyor. bu durum zamanla yine kendisinden şüphe etmesine yol açıyor. üçüncü yöntem ise bir olayın detaylarından bilinçli olarak bahsetmemek, daha sonrasındaysa önceden bahsetmiş gibi konuşmak ve karşıdaki insana hafıza kayıpları yaşadığı vurgusunu yaparak aklını bulandırmak üzerine.

    tabii ki tüm uygulanış şekilleri bu üçüyle sınırlı değil, ancak temel olarak bu üç yöntemden dallanmış durumdalar.
    diğer yöntemlere bir örnek vermek gerekirse; karşıdaki kişiyle önce sert bir ses tonuyla konuşup daha sonrasında bunu inkar etmek ve oldukça yumuşak bir ses tonuyla konuştuğunu, onun yanlış anladığını söylemek. bu durumun devamında kurban her şeyi olumsuz anlamasıyla suçlanıyor ve zamanla karşıdaki sert konuştuğunda bile kendi kendine sadece yanlış anladığını, son derece normal bir konuşma yaşadığını söylemeye başlıyor.

    olayın uygulanış yöntemlerini anlamak oldukça önemli, böylece bu tarz bir durumla karşı karşıya kalındığında olayı kavrayabilmek mümkün olabilir.
    bu manipülasyon yönteminin sınırları öylesine geniş bir alana yayılıyor ki, farklı şekillerde maruz kalmak maalesef mümkün. örneğin bir başka yöntem de karşıdaki kişide aldatılıyormuş hissi uyandırmak. sürekli aynı kişiden, normal olmayan bir şekilde bahsettikten sonra doğal olarak şüphelenen kurban bu şüphesini ortaya döküyor. bu noktada manipüle eden kişi sert bir tavır kullanarak güvensizlik suçlamaları yapmaya başlıyor, işi daha da ileriye götürerek kurbanın zihninde kendi kendisine olan güvenini sarsacak düşüncelerin oluşmasını sağlıyor. kafasında bu düşünceleri kurgulayan kurban zamanla problemli biri olduğunu düşünmeye başlıyor ve gerçekten aldatılsa bile bu düşünceyi sadece kafasında kurduğunu düşünerek kendine kızıyor.

    bir diğer yöntem de kurbanla sürekli dalga geçip, daha sonrasında çok alıngan olmakla suçlamak. bu hareket sürekli tekrarlandıkça kurban aşağılanmayı kabullenmeye, kötü hissettiğinde "sadece espri yapıyor, ciddiye almamam gerek" demeye başlıyor.
    burada yapılacak en kritik hata ise "bunlar olsa fark ederim herhalde, fark edilmeyecek gibi değiller." demek.

    burada yapılacak en kritik hata ise "bunlar olsa fark ederim herhalde, fark edilmeyecek gibi değiller." demek.
    bu kesinlikle oldukça yanlış bir düşünce tarzı. araştırmalara göre çoğu insan bir şekilde, ister küçük çapta ister büyük çapta olsun, böylesi bir manipülasyona maruz kalıyor. karşınızda sevdiğiniz ve güvendiğiniz bir insan olduğu için de onun sözlerine değil, kendi algılayış biçiminize şüpheyle yaklaşmanız daha kolay geliyor. bunu yaparkenki temel düşünce de "o neden yalan söylesin ki, ben yanlış anlamışımdır altı üstü.". bu nedenle gaslighting en tehlikeli psikolojik manipülasyon yöntemlerinden. sonuçları nedeniyle de adeta bir işkence aracına dönüşebiliyor.

    peki bu manipülasyon nasıl fark edilebilir?
    kurban için bu durumu fark etmenin oldukça zor olduğunu söyleyelim öncelikle, özellikle böyle bir manipülasyon türünün bilincinde değilse. bu konu hakkında bilgisi olan bir kişinin böyle bir oyuna getirilmesi ihtimali kısmen daha düşük oluyor, ancak tehlike yine de ortadan kalkmıyor. dışarıdan bir gözün fark etmesiyse daha kolay olabilir. manipülasyona uğrayan kişide gözlemlenebilecek ana problemleri şöyle sıralayabiliriz:

    sürekli özür dileme: kurban diğer insanlara ve manipüle eden kişiye karşı sürekli bir özür dileme halinde olacaktır, yanlış yaptığı bir şey yoksa bile.

    karar alamama: seçim şansı sunulduğunda kurban ne seçerse seçsin yanlış olacağını düşünecek ve kendi başına bir seçim yapamayacaktır. bu durum zamanla manipüle eden kişiye daha büyük bir otorite ve güç sağlayacaktır.

    içe kapanıklık: hem morali, hem de kendine saygısı yerle bir olan kurban zihnen sürekli yorgun hissedecek ve sosyalleşmeye daha az zaman harcamaya başlayacaktır. böylece zamanla ailesiyle ve arkadaşlarıyla arasındaki mesafe artacak, bu da manipüle eden kişiye kurban üzerinde daha çok etkili olma şansı tanıyacaktır.

    fark etmek zor demiştik, ancak imkansız değil.
    özellikle karşıdaki kişi bu davranışları sergiliyorsa bir manipülasyonla karşı karşıya olmanız olası:

    söylediği bir şeyi söyledikten sonra, cümleleri ile yüzleştirilince "ben asla öyle bir şey demedim" demesi,
    defalarca belli bir olaydan veya söylemden kırıldığınızı anlatmanıza rağmen sizi üzüp kırdıktan sonra "çok abartıyorsun, fazla dramatiksin" demesi,
    size hakaret ettikten sonra "hep sen beni sinirlendirip bu hale getiriyorsun" demesi,
    suçlanacak çok şeyi olmasına rağmen "hep beni suçluyorsun, sanki sen suçsuzsun" demesi,
    sizi üzüp, ağlatıp, kırıp "sen histeriksin, başkaları görse bu halini bana acırdı, senin deli olduğunu düşünürdü" demesi.
    sizin için çok önemli olmasına rağmen bir konu için "bir daha bu saçmalığı dinlemeyeceğim" diyip, sizi söyledikleriniz veya inandıklarınızın saçmalık olduğuna inandırması,
    emin olduğunuz bir hatıra konusunda "hayır sen yanlış hatırlıyorsun" demesi,
    "hep negatifsin", "çok kötümsersin", "daha önce de kız/erkek arkadaşlarım oldu, hiç biri senin gibi değil" diyerek inanç, his ve fikirleriniz konusunda sizi şüpheye düşürmesi.

    ayrıca şu durumları da yaşıyorsanız bir problem olması olası:
    kafanız hep karışık mı, "ben ne yaptım, yanlış mı davrandım" gibi sorular kafanızı devamlı kurcalıyor mu?
    durumu kurtarmak, anlık huzur bulmak için yalan söylediğiniz oluyor mu?
    hır çıkmasın diye sustuğunuz, doğruluğunuzu savunacak, savaşacak gücü bile bulamadığınız oluyor mu?
    mutlu bir hayat için ümidiniz kalmadı mı?
    devamlı yeterince iyi bir insan, iyi bir sevgili, iyi bir arkadaş olup olmadığınızı sorguluyor musunuz?
    ne yaparsanız yapın yeterince iyi olmadığını, hatta hep kötü yapıyor olduğunuz hissine kapılıyor musunuz?
    sanki eskiden daha özgüvenli, mutlu ve geleceğe karşı ümidiniz vardı da şimdi yokmuş gibi düşünüyor musunuz? kendinizi tanımadığınız hissine kapılıyor musunuz?

    bu manipülasyon ne kadar sürebilir, bittikten sonra etkileri kalıcı mı oluyor?
    geri dönüşü olmayan yola girildikten sonra olay tamamen manipüle eden kişinin insafına kalıyor dersek yalan olmaz. yalnız şunu eklemek gerek; bu tip durumlarda genelde manipüle eden insanın tek amacı karşısındaki kişiden üstün hale gelip ondan faydalanmak. bu fayda süreci son bulduğunda ilişkinin de sonu geliyor ve geriye yeni kurban ve yeni heyecan arayan hasta bir ruh ile derinden yaralanmış bir kurban kalıyor. tüm yalvarma çabaları, gönül alma yöntemleri ve uğraşları boşa giden kurban da uzun bir süre kendine gelemiyor, hala kendini suçluyor ve git gide hayattan soğuyor. daha sonra içten içe rahatlama hissetmeye başlayan kurban, yine de çok kritik bir iyileşme süreci geçirmek durumunda kalıyor. bu dönemde sevdiği insanların yanında olması ve onlar tarafından kendine olan güvenini ve saygısını kazandırılması gereken kişi, süreci iyi atlatabilirse eskisinden daha güçlü bir hale gelebiliyor.

    gaslighting size hala kanılması zor olan, oldukça bariz bir manipülasyon yöntemi gibi geliyorsa, bu durumun kurbanlarından birinin oldukça çarpıcı hikayesiyle sizi baş başa bırakıp içeriğimizi noktalayalım.
    "3 hafta önce erkek arkadaşımla aynı evde yaşamaya başladık. bu süreç içerisinde daha önce hiç olmayan bir problem baş göstermeye başladı. olayı kafamdan kurguluyor olabilirim, ancak o bize taşındığından beri evdeki eşyalar sürekli kaybolup bir gün sonra yeniden ortaya çıkıyorlar. bahsettiğim durum anahtarı kaybedip başka bir yerde bulmak gibi bir şey değil. özellikle olmaları gereken yerlerde aradığım ve bulamadığım eşyaları, bir gün sonra tam olarak o baktığım yerlerde buluyorum.

    bu noktada örnek vermek istiyorum. her sabah işe giderken yanımda bir tane çikolata götürürüm. bu çikolata paketlerini hep aynı yere koyuyorum. bir sabah uyandığımda çikolata paketlerinin yerinde yeller estiğini gördüm, sevgilime sorduğumda bilmediğini söyledi. akşam eve döndüğümde manzarayı tahmin edin! evet, çikolatalar tekrar olması gereken yerlerine dönmüştü. sevgilim bu konuda "belki sabah görmemişsindir" dedi. dikkatinizi çekerim, burada bahsettiğimiz şey toplamda tam 12 paket çikolata, nasıl görmemiş olabilirim ki?"

    kurban ilk etapta tüm bunların garip bir şaka olduğunu düşünmüş.
    "başlarda ilginç bir espri anlayışı olduğunu düşünmüş ve bunu yüzüne söylemiştim. ancak ne demek istediğimi anlamadığını söyledi ve oldukça sert şekilde tepki verdi. durum böyle olunca ben de geri adım atmak zorunda kaldım. sanırım böyle saçma bir işe kalkışma ihtimali, tüm bunların benim yanılgılarım sonucunda meydana geldiği fikrinden daha olası geldi. fakat zamanla iyice sinirlerim bozulmaya başlamıştı. iş için gerekli olan bir evrağı koyduğum yerde bulamamak, ve sonra tam o yerde ortaya çıkması çok keyfimi kaçırıyordu. ne yapacağımı bilmiyorum, durumla ilgili hiçbir fikrim yok. delirmediğime eminim, ancak mantıklı bir açıklama da bulamıyorum. sevgilime ne zaman konuyu açsam gerginlik yaratmaya çalıştığımı söylüyor. lütfen bana yardım edin..."

    durumu sosyal medyada paylaştıktan sonra kısa sürede bir çok yanıt alıyor kendisi.
    "yardımlarınız için hepinize teşekkürler. son gelişmeleri özet geçiyorum. böyle bir manipülasyon yönteminin varlığından haberdar edilince hemen gizli kamera siparişi verdim. kameralar gelene kadar başımızdan bir olay daha geçti. bir kitap aldığımı ve ertesi gün babama vereceğimi söyledim, masanın üzerine bıraktım. ertesi sabah tam da beklediğim gibi kitap ortadan yok olmuştu. hiçbir tepki vermedim, bunun üzerine sevgilim garip davranışlar sergiledi. kitabı hatırlatmaya çalıştı, ancak sürekli "ne kitabı" diye sordum ve siniri bozuldu. akşam eve geldiğimdeyse kitap tekrar yerli yerindeydi, ama yine hiç tepki vermedim. en sonunda kendisi "aa bak, kitap buradaymış işte" dedi. "o kitaptan mı bahsediyordun ya, tamamdır teşekkürler" diyerek geçiştirdim. gecenin kalanında oldukça gergin davrandı.

    kameralar geldikten sonra gerçek tamamen ortaya çıktı, gerçekten de eşyaların yerini değiştirenin o olduğunu gördüm. daha sonrasında evime arkadaşımın geleceğini ve bir süre kalacağını, bu yüzden ayrılması gerektiğini söyledim. gittikten bir iki gün sonra da telefonda ayrılık konuşması yaparak ayrıldım. biliyorum, bu olabilecek en iyi son değil. onunla yüzleşebilirdim de. yine de bundan kaçındım ve olabilecek en sorunsuz ve hızlı şekilde kurtulmaya çalıştım. hala neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum, ama benim hikayem de böyle."

    özetle, gaslighting konusunda bilinçlenin ve çevrenizdekileri de bilinçlendirin. unutmayın, hepimiz bu tür bir manipülasyona maruz kalabiliriz; ama bugün, ama yarın. üstelik yalnızca sevgililerimiz tarafından değil; arkadaşlarımız, hatta ailemiz tarafından bile -kasıtlı olmasa dahi- bu şekilde manipüle edilebilir, hatta ve hatta farkında olmadan başkalarını aynı şekilde manipüle edebiliriz. dolayısıyla hem mağdur olmamak, hem de kimseyi mağdur etmemek için bu konu hakkında ne kadar çok şey bilirsek ve ne kadar çok insanı bilinçlendirirsek o kadar iyi. aksi takdirde sonuçları psikolojik açıdan çok yıkıcı ve yıpratıcı olabilir.

    alıntıdır.
  • bir temiz dövülmesi gereken kişi davranışıdır.
    birlikte olduğu/sevdiği/aile bireyinin bir eşyasını alıp bir yere saklayıp, kendisine sorulduğunda şiddetle tepki göstermesi,
    karşısındaki kendisini kırdığını anlattığında şiddetle tepki göstermesi,
    karşısındaki kişiyi aciz hissettirme çabası...
    sen ne şerefsiz bir şeysin be? valla bak. insan falan değilsin sen. tedavi ol.
    peki karşınızdaki insanın size bunu uyguladığını nasıl anlarsınız?
    size psikolojik açıdan destek vermek yerine yıpratıyorsa,
    kendinizden durmadan şüphe etmenize vesile oluyorsa,
    sizi eziyorsa, aşağılıyorsa,
    narsistik tavırları varsa
    bu tarz bir davranış biçimde değilse bile olabilitesi yüksektir. tedavi olsun, öyle deyin ve uzaklaşın.
  • son birkaç gündür pompalanan bir mesele. birden bire alevleniyor, birçok kişinin dikkatini çekiyor. özellikle "en karanlık zihinlerin bile rahatsız olacağı psikolojik işkence" gibi başlıklarla şişiriliyor.

    başlık içerisinde de paylaşılmış olan şu uzun yazıyı okuduğumda hiç de öyle "oman tanrem" tribine girmedim. nedenini de açıklayayım;

    'gaslighting' adı altında bazı davranış biçimlerinden bahsedilmiş ve bunların totalinin bir algı yönlendirmesi olduğu ve (burası önemli) ruh sağlığınızda ağır hasarlar bırakacağı söylenmiş.

    öncelikle yazının şu kısmını alıntılamak istiyorum:

    "temelde yatan üç ana yöntem bulunuyor. bunlardan birincisi, sözlü şekilde bir şeyleri ifade edip bu bilgileri her seferinde tekrardan, bu sefer farklı şekillerde anlatmak. böylece karşıdaki kişinin algılarını allak bullak etmek amaçlanıyor. ikinci yöntem ise fiziksel; sürekli evde bulunan şeylerin yerlerini değiştirmek ve bir süre sonra olması gereken yerlerine tekrar koymak. böylece eşyayı ilk başta ait olduğu yerde göremeyen ama bir süre sonra tam orada bulan kurban, bu durumdan bahsettiğinde "ne saçmalıyorsun, hep oradaydı o" tepkisi alıyor. bu durum zamanla yine kendisinden şüphe etmesine yol açıyor. üçüncü yöntem ise bir olayın detaylarından bilinçli olarak bahsetmemek, daha sonrasındaysa önceden bahsetmiş gibi konuşmak ve karşıdaki insana hafıza kayıpları yaşadığı vurgusunu yaparak aklını bulandırmak üzerine."

    eşyaların yerini değiştirmek haricinde iddia edilen bütün davranışlar zaten günlük hayatlarımızda hem yaptığımız hem de karşılaştığımız şeyler. bu kısım hakkında şu an başka yorum yapmayacağım. vakti gelince zaten bazı şeyler su yüzüne çıkacak.

    şimdi yazıda "şu durumları yaşıyorsanız böyle bir olay vardır" diye bahsedilen maddelere bakalım:

    - kafanız hep karışık mı, "ben ne yaptım, yanlış mı davrandım" gibi sorular kafanızı devamlı kurcalıyor mu?

    insanın kendini sorgulamasının, kendinde hata arayabilmesinin neresi kötü? kesin buna cevap vermek isteyen bir güruh buradaki anahtar kelimenin 'hep' olduğunu savunacaklardır. halbuki insan zaten kendisini hep, her durumda sorgulayabilmelidir. bu doğruyla yanlışı ayırd edebilmenizi sağlar.

    - durumu kurtarmak, anlık huzur bulmak için yalan söylediğiniz oluyor mu?

    bunu yapmayan beri gelsin. herkes verdiği mücadeleden bir noktada yorulur. eğer yorulsan da bir mücadeleye devam etmek istiyorsan bunlar senin verdiğin molalardır zaten. esas kötü olan, durumu kurtarmak için yalan söylediğinde ortadaki sorunun çözülmediğinin farkında olamamaktır.

    - hır çıkmasın diye sustuğunuz, doğruluğunuzu savunacak, savaşacak gücü bile bulamadığınız oluyor mu?

    burada bir tekrarlama var. bir üstteki maddeyle aynı şeyden bahsediliyor. sadece farklı cümleler ya da kavramlarla. bu noktada yazı zaten içerisinde bahsettiği "aynı şeyleri farklı şekillerde söyleyerek algı yaratmaya çalışmak" hakkındaki teorisiyle çelişiyor.

    - mutlu bir hayat için ümidiniz kalmadı mı?

    mutlu bir hayat için ümidinin kalıp kalmaması tek bir insana bağlıysa buna afilli isimler koymaya lüzum yok. bu zaten senin bir 'survivor' olmadığın gerçeğine tekabül ediyor. (bkz: millet aç aç)

    - devamlı yeterince iyi bir insan, iyi bir sevgili, iyi bir arkadaş olup olmadığınızı sorguluyor musunuz?

    yine bir tekrarlama. zaten ilk maddede benzer bir 'kendini sorgulama' hadisesinden bahsetmişti. yazı 'tekrarlayarak algı yaratma' hadisesinde ikinci kez kendisiyle çelişiyor.

    - ne yaparsanız yapın yeterince iyi olmadığını, hatta hep kötü yapıyor olduğunuz hissine kapılıyor musunuz?

    oha artık, 'kendini sorgulama' olayının üçüncü tekrarı.

    - sanki eskiden daha özgüvenli, mutlu ve geleceğe karşı ümidiniz vardı da şimdi yokmuş gibi düşünüyor musunuz? kendinizi tanımadığınız hissine kapılıyor musunuz?

    herkes eskiyi yadeder. bunun sebebi beynimizin kötü anıları sol prefrontal bölgedeki sosyal hafızaya almasıdır. eğer su yüzüne çıkmış travmatik olaylar çok belirgin değilse geçmişte yaşadığınız tatsızlıkları, kötü ruh hallerini hatırlatmaz. halbuki bu anılar sizdeki davranış bozukluklarının ya da psikolojik çöküntülerin sebebi olabilir. kısacası "eskiden ne güzel bir insandım be" diye düşünmenizin sebebi zaten eskiden yaşadığınız şeyler sonucunda ortaya çıkan ruh halleri olabilir.

    şimdi bir de size gözlemcilik aşılamaya çalışan kısma bakalım. "karşınızdaki kişi şunları yapıyorsa olay budur" denilen kısımda şunlar var:

    - söylediği bir şeyi söyledikten sonra, cümleleri ile yüzleştirilince "ben asla öyle bir şey demedim" demesi,

    (bkz: hangi don) bunu yapmayan var mı allasen? ben bunu yapmayan bir kişi bile görmedim hayatımda. bunun tabii ki insanın medeniyete ayak uyduran içgüdüleri arasındaki haklı çıkma dürtüsüyle alakası var. kendini üzerine gelen kötü durumdan kurtarmak için bir insan varolmayan şeyler hakkında bile konuşabilir. bu gayet normal bir insan davranışıdır.

    - defalarca belli bir olaydan veya söylemden kırıldığınızı anlatmanıza rağmen sizi üzüp kırdıktan sonra "çok abartıyorsun, fazla dramatiksin" demesi,

    insanların genellikle birbiriyle farklılık gösteren ahlaki yapıları ve mantık kullanımlarıyla alakalı bir olay. bir kişi için kırıcı olan bir şey bir başkası için olmayabilir. burada önemli olan hareketin içeriği. yani biri size yumruk atıyor ve "hadi hadi abartma" diyorsa zaten andavallı değilseniz o insanın maksadını anlarsınız. fakat yaptığı bir espriden ya da kullandığı bir sıfattan rahatsız olduysanız belki de bu şeyler o kişi için normaldir. öncelikle bunu anlamaya çalışmakta fayda var ki akıllı bir insansanız zaten izleyeceğiniz yol budur. zaten yeterince akıllı bir insansanız karşınızdaki kişi sürekli sizi farklı şekillerde kırıyor ya da ruhen yaralıyorsa bir şekilde onunla iletişim kurmama kararı alırsınız.

    - size hakaret ettikten sonra "hep sen beni sinirlendirip bu hale getiriyorsun" demesi

    bunun çok basit bir karşılığı var: siz de sinirlenin annem? ayrıca bunu söylemeyen insan da tanımıyorum ben. (bkz: senin yüzündencilik)

    - suçlanacak çok şeyi olmasına rağmen "hep beni suçluyorsun, sanki sen suçsuzsun" demesi

    tabii ki bu da insanın tehlikeden kaçma içgüdüsünün sonucu. ayrıca bilirsiniz ki en iyi savunma şekli saldırıdır. (bkz: zeytinyağı) neticede bunu yapmayan da çok az insan biliyorum.

    - sizi üzüp, ağlatıp, kırıp "sen histeriksin, başkaları görse bu halini bana acırdı, senin deli olduğunu düşünürdü" demesi.

    ulan bunu bize anamız babamız bile yaptı. çocuk değilseniz de şuna kanmazsınız. ki çocuk bile kanmıyor buna bu devirde. (bkz: bak herkes ne yaramaz çocuk diyor sana)

    - sizin için çok önemli olmasına rağmen bir konu için "bir daha bu saçmalığı dinlemeyeceğim" diyip, sizi söyledikleriniz veya inandıklarınızın saçmalık olduğuna inandırması

    ha sen de inandın hemen? niye? malsın çünkü. öte yandan biraz evvel "hır çıkmasın diye sustuğunuz, doğruluğunuzu savunacak, savaşacak gücü bile bulamadığınız oluyor mu?" diye sana sorarken karşındaki insanın gerçeklikten kaçmasını da sana karşı yönetilen bir operasyon olarak yorumlamak ne kadar sağlıklı? adamın bu konuda söyleyecek lafı olsa oturur söyler. "ben oynamıyom yea" tavrı seni eğer inandıklarının saçma olduğuna inandırabiliyorsa zaten sen o insanı bırakma. çünkü seni askerde çok döverler.

    - emin olduğunuz bir hatıra konusunda "hayır sen yanlış hatırlıyorsun" demesi

    hop gene tekrar. yazıyı yazan -artık maksadı neyse- bu gerçeği inkar etme kısmına çok takılmış.

    - "hep negatifsin", "çok kötümsersin", "daha önce de kız/erkek arkadaşlarım oldu, hiç biri senin gibi değil" diyerek inanç, his ve fikirleriniz konusunda sizi şüpheye düşürmesi.

    haaah! şimdi geldik dananın kuyruğunun koptuğu yere. burada konu acaba neden 'kız/erkek arkadaş' yani sevgililik boyutuna indirgeniyor? yani size 'gaslighting' yapan kişi illa sevgiliniz mi olmak zorunda? bunu size patronunuz, ortağınız, akrabanız, ev arkadaşınız ya da mecburen beraber vakit geçirdiğiniz herhangi biri de yapamaz mı? bu yazıyı yazanın esas derdi zaten ilişkiler. ama gözden kaçırılan nokta şu: nasıl her demir zırh giyen tony stark olup uçmuyorsa bu hareketleri yapan herkes de seni ayakta uyutan eski sevgilin gibi gezlayting yapıyor demek değil.

    peki mesele eski sevgilisinden bir şeyler görüp de buna 'işkence' adını koyan sığ elemanın tekinden mi çıkma? bu kadar basit mi yani? hayır değil.

    başta da bahsettim bu konu son birkaç gündür sosyal medyada pompalanmış. hakkında girilen ilk iki entry'nin arasında 3 sene varken bu ay içerisinde bir coşumlanma olmuş. bunun yanında yukarıda alıntı yaptığım onedio içeriği de var. siz hayırdır? yeni bir terim bulduk da üzerine mi atladık yoksa burada bilinçli bir durum mu var? üstelik halihazırda bunu yaşayan tonlarca insan olduğundan bahsedilirken bunun bir 'işkence yöntemi' olarak tanımlanması, kullanılan dille acayip korkutucu hale getirilmesi falan?

    mesela yukarıda da belirttiğim üzere 'ağır psikolojik hasarlar' bırakacağı söylenen bu olayın o ağır hasarlarından yazıda bahsedilmiyor. bununla ilgili verilen en derin bilgi ergen dilinde yazılmış. olayların sonucunda kişilerin ne tarz semptomlara rastlandığı, hangi psikoljik rahatsızlıklara yol açabileceği gibi bilgiler yok. gaslighting'i bu kadar araştırıp klinik etkilerinin bu kadar alelade geçiştirilmesi normal mi? a-aa! yoksa yazı şu 'bir olayın detaylarından bilinçli olarak bahsetmemek' olan üçüncü yöntem üzerinden yine kendisiyle mi çelişiyor? mesela konuyla ilgili çeşitli yabancı kaynaklarda gaslight'a maruz kalmış insanlarla ilgili hiç mi istatistik yoktu?

    sözlükte konuyla ilgili yapılan ilk tanım (bkz: #35763767) gayet yerinde ve genel bir tanımken neden birden konuyu direkt olarak ilişkiler üzerine yoruyoruz? insanların lalettayin davranışları üzerinden neden kavram şişirmeye çalışıyoruz? insanları bu şekilde birbirlerine karşı güvensizleştireceğimiz ve toplum içerisinde çatlaklar yaratabileceğimiz neden aklımıza gelmiyor bunu yaparken?

    daha evvel tripofobi'yle ilgili de algı yaratma üzerine bir sosyal deney olup olmadığını sorguladığım bir yazım olmuştu. gaslighting de burnuma benzer kokular getiriyor. fakat deliklere bakamama fobisi toplumsal güvensizleşme sendromunun yanında devede kulak kalır.

    illa bir farkındalık yaratmak istiyorsanız eşyaları saklayıp yerine geri koyan, sizi durduk yere aşağıladığına, küçümsediğine inandığınız, durdurulamaz çirkin hareketleri olan insanın psikolojik bir rahatsızlığı olabileceği yönünde mantık yürütün. kendinize de güvenin lan biraz, bu kadar evhamlı olmayın.
  • mevzuyu daha önce duymuştum ve biraz araştırmıştım. bu olayın * şu kısmı;

    "bu manipülasyon yönteminin sınırları öylesine geniş bir alana yayılıyor ki, farklı şekillerde maruz kalmak maalesef mümkün. örneğin bir başka yöntem de karşıdaki kişide aldatılıyormuş hissi uyandırmak. sürekli aynı kişiden, normal olmayan bir şekilde bahsettikten sonra doğal olarak şüphelenen kurban bu şüphesini ortaya döküyor. bu noktada manipüle eden kişi sert bir tavır kullanarak güvensizlik suçlamaları yapmaya başlıyor, işi daha da ileriye götürerek kurbanın zihninde kendi kendisine olan güvenini sarsacak düşüncelerin oluşmasını sağlıyor. kafasında bu düşünceleri kurgulayan kurban zamanla problemli biri olduğunu düşünmeye başlıyor ve gerçekten aldatılsa bile bu düşünceyi sadece kafasında kurduğunu düşünerek kendine kızıyor.

    bir diğer yöntem de kurbanla sürekli dalga geçip, daha sonrasında çok alıngan olmakla suçlamak. bu hareket sürekli tekrarlandıkça kurban aşağılanmayı kabullenmeye, kötü hissettiğinde "sadece espri yapıyor, ciddiye almamam gerek" demeye başlıyor."

    pek çoğumuzun yaşadığı bir durum ve bunu yaşadım. bunun gibi zibilyon tane olayı her gün yaşıyor bazen de farkında olmadan yaşatıyoruz. olay kendine güven ve hayatına aldığın insanların doğruluğu ile alakalı biraz da. toparlanacağım dediğin zaman olay bir anda çözülüyor ve kanseri rahatça atabiliyorsun. bahsettiğim kanser hayatında hala var olan değil çıkmasına rağmen halen etkisini üstünde bırakandan bahsediyorum elbette.
  • 2010 yılında kurulan izmirli rock ve metal grubudur. 21 aralık'ta ooze venue de konser vericek olan grup, 2017 senesinde ise ilk albümlerini çıkarıcaklarını belirtmekte. resmi facebook sayfasından grubun aktiviteleri takıp edilebilmektedir.
hesabın var mı? giriş yap