53556 entry daha
  • zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
    yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
    yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
    bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
    eski teşrin’lerden / kederli kırmızı
    zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
    söyle kim önleyebilir buluşmamızı

    geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
    benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
    elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
    pancurların çarpıldığı lodos geceleri
    rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık
    her akşam koridordaki ayak sesleri
    yanlış çaldığını zannettiğin telefon
    zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
    hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son

    pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi
    sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
    hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
    saatı durmamalı ufak sorumlulukların
    resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
    bak mektuplar birikmiş yine masamda
    fakülteler açılacak bak bugün yarın
    zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
    başladığımız filmi birlikte bitireceğiz

    kim ne derse desin içimde delice bir his
  • ne duruyorsun be
    at kendini denize
    geride bekleyenin varmış aldırma
    görmüyor musun her yanda hürriyet
    yelken ol dümen ol kürek ol
    git gidebildiğin yere.
  • ben senin en çok sesini sevdim
    buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
    önce aşka çağıran sonra dinlendiren
    bana her zaman dost, her zaman sevgili

    ben senin en çok ellerini sevdim
    bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
    nice güzellikler gördüm yeryüzünde
    en güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

    ben senin en çok gözlerini sevdim
    kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
    aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
    hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

    ben senin en çok gülüşünü sevdim
    sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
    unutturur bana birden acıları, güçlükleri
    dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

    ...

    ben senin en çok bana yansımanı sevdim
    bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
    mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
    ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

    ümit yaşar oğuzcan
  • bir şey var aramızda
    senin bakışından belli
    benim yanan yüzümden.
    dalıveriyoruz arada bir
    ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
    gülüşerek başlıyoruz söze.
    bir şey var aramızda.
    onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
    fakat ne kadar saklasak nafile
    bir şey var aramızda,
    senin gözlerinde ışıldıyor.
    benim dilimin ucunda.

    nahit ulvi akgün
  • kahveli şiirler 3

    sahilde yürüyen yengeçlerin uyumu
    beni herzaman duygulandırır ve şaşırtır
    sigaramı sararken aklıma gelen bu düşünceden kurtulmak ve
    seni daha iyi görebilmek için ayaklanmışım
    o sırada taksici kornaya asıldı
    sahilde ki yosunlar bile havaya kalktı
    hemen yakınımdaki bi taşı fırlattım
    dikizi sol alt köşeden almıştım
    mevzu patlar dedim kendime (g)

    taksici dışarı fırladı arabadan
    zopasını çıkardı bagajdan
    ellerimi kaldırmıştım, bekliyordum ilk darbeyi
    ve sallamıştı ilk saltoyu
    arkamda ki güzel kızı yere sermişti. (b)

    kızı yerde görünce içim cız etti
    artık kız baygındı, şekil yapacak kimse kalmamıştı
    arkadaki mısır tarlasına ulaşsam
    ekerim dürzüyü dedim (g)

    taksiciden intikamı mı seçicektim
    yoksa güzel kızı kurtarıp aşkı mı
    ve tabiki de herzaman ki gibi aşkı seçmiştim
    kızı iyileştirmiş , onu tekrar hayata kavuşturmuştum
    beraber bi kahve içebilir miyiz sorusu artık benim hakkım olmuştu
    onu plaja götürmüştüm, dertleşmiştik, gülmüştük, nefis bi vakit geçirmiştik
    peki acaba akşam şarap içer miyiz sorusu artık o kızın hakkı olmuştu
    kabul ettim, gene plajda, bu sefer masa sahibi kız olmuştu ben misafir
    dertleşmiştik, gülmüş, hicaz makamı dinlemiştik (b)

    bu kadar mutlu olmak normal mi diye düşünürken
    taksicinin acı ferdayı sardı bütün sahili
    meğer üç kere çıkma, iki kere evlenme teklif etmiş kıza
    ani bir kararla kızı alıp kütahya ya gitmeye karar verdim, orada bizi bulamazdı
    ben gündüzleri işporta yapar, akşamları taksiye çıkardım diye düşündüm
    kız kabul etmedi ve silahıyla kaba etimden vurdu beni
    meğer bayburtluların adamıymış
    ben şoktayken taksicinin uçan tekmeyle kıza vurması
    her anlamda devrimci bir eylemdi
    kızı orda bırakıp veli baba'nın yerine gittik
    bir yetmişlik, bir otuzbeşlik içildi
    ilk defa küfürsüz kavgasız bir muhabbet olmuştu
    (g)

    şekerdik, gülüp gülüp birbirimize tokat atıyorduk
    taksici hicaz makamından gazeller patlatıyor, ben ise kürdili hicazkâr okuyordum
    güüm diye bi ses daha geldi, kız ve çetesi torpil attılar arkamızdan, ayılmıştık
    siper aldık ve artık birbirimizle helalleştik
    filmin sonuna geldiğimizin farkındaydık. (b)

    çete zorlu, zaman dardı
    hep taşıdığım bomba diğer pantolonun cebinde kalmıştı
    neyse ki taksici sabıkalıydı
    onu almaya gelen polisler çeteyle çatıştı
    biz aradan süzülürken silahların acı sesleri çınlıyordu
    kendimizi çorbacıya attık
    usta durumu anlamıştı
    size tuzlama gider dedi
    karşı çıkacak durumda değildik ve zaman da dahil herşey aleyhimizeydi
    arka kapıdan koşarak çıktık
    bir daha da ne o mahalleye gittik, ne o kızı gördük
    taksici yunanistan'a geçerken çıkan kavgada kendini yaralamış ve sosyal medyada konuşulmuştu
    sigaramı söndürürken ne kadar gereksiz hareketler yaptığımızı düşünmeden edemedim. (g)
  • eşdeğeriyle yan yana yürürken
    cehennem sokağında birey olmak,
    ve en inceldikten sonra
    ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

    saat beş nalburları pencerelerden
    madeni paralar gösteriyorlar,
    yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
    bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

    hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
    keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    (cemal süreya)
  • bir gülüşte ne olabilir en fazla,
    bilmiyorum.
    ama seninkinde huzur var.
    saklamaya çalışsan da biraz hüzün...
    sen gülünce;
    bir çocuk annesine koşuyor.
    kanat çırpıyor martılar.
    gökyüzü maviye boyanıyor.
    renkli balonlar,
    papatyalar...
    sen ne zaman gülümsesen,
    kimse sana benzemiyor…

    • ümit üsküdar
  • "sana gökyüzünü ısmarladım,
    gülüşlerinde güneş batsın diye.
    geceleri soğuk olur,
    gözlerini düşledim,
    içimi ısıtsın diye..."

    nazım hikmet
  • yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    yitirmiş öpücükleri,
    payı yok, apansız inen akşamdan,
    bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
    seni anlatabilsem seni...
    yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    üşüyorum, kapama gözlerini...
  • *hasretinden prangalar eskittim*

    seni, anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    seni anlatabilmek seni,
    namussuza, halden bilmeze,
    kahpe yalana.

    ard-arda kaç zemheri,
    kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
    bir ben uyumadım,
    kaç leylim bahar,
    hasretinden prangalar eskittim.
    saçlarına kan gülleri takayım,
    bir o yana
    bir bu yana...

    seni bağırabilsem seni,
    dipsiz kuyulara,
    akan yıldıza,
    bir kibrit çöpüne varana,
    okyanusun en ıssız dalgasına
    düşmüş bir kibrit çöpüne.

    yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    yitirmiş öpücükleri,
    payı yok, apansız inen akşamdan,
    bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
    seni anlatabilsem seni...
    yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    üşüyorum, kapama gözlerini...

    ahmed arif
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap