geceye bir şiir bırak
-
bir gece habersiz bize gel
merdivenler gıcırdamasın
öyle yorgunum ki hiç sorma
sen halimden anlarsın
sabahlara kadar oturup konuşalım
kimse duymasın
mavi bir gökyüzümüz olsun
kanatlarımız dokunarak uçalım
insanlardan buz gibi soğudum
işte yalnız sen varsın
öyle halsizim ki hiç sorma
anlarsın.
(bkz: cahit külebi) -
anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
bertolt brecht -
sonra bir gün anneler de ölür
böcekler ve kertenkeleler ölür
boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca
sivrisinekler ve kağıttankayıklar ölür
sonra o gün çocuklar da ölür
biz hepimiz önce küçük birer çocuktuk
sonra büyüdük hepimiz çocuk olduk
balçıktan bir külçe olan dölleri
en iri elleriyle kepçeliyen
ve biçimleyen
ve hep önce kendisiyle biçimleyen
o dehşetli yontucuyu
doğumu ve gebelik sanatının bütün hünerlerini
sütten bir mermere eşsiz bir incelikle işliyen
anneyi o usta nakkaşı
unutmadık
önce anne doğurdu çocuğu acıya
sonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı
sonra herşey ve herkes çocuktan var oldu
geçti sarp kayalardan aştı nice dağlar
içti ağulu sütünü hayat denilen annenin
sıkıntının kutsal kabında yıkadı ellerini
hüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu
acıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri
böylece vardı bir ırmak kıyısına
anne bir tedirginliktir nerede olsa
bağırgan bir karmaşadır onun sesi
takılır gibi eski bir gıramafona titrek bir iğne
-bu ayıp bu günah
bu çok ayıp günah
-el ne der sonra
ayak ne der
bırakmaz çocuğu çocukça yaşamıya
ama bir gün anneyle de hesaplaşılır
çocuk yalnız annesine yaşar çocukken
anne yalnız çocuğuna yaşamaz anneyken
bölüşür anneliği babanın kasığında
çocuğum bakışındaki çelişkidir büyüyen
ağlamak bir soru olur sevginin yarım payında
-ah bana
niye baba
ve bir gün babalar ölür
tanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde
her tanrı biraz baba gibidir
yiğit ve erkektir çocukları koruyan
umacılar ve peri masallarının korkulu padişahı
çünkü tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır
vurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu
acının padişahı elbette zalim olur
ve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı
bir soru önce acıya sonra acıya uzanır
-hey tanrı
hani tanrı
böylece bir gün tanrı da ölür
şimdi annenin yüreğinde ışıyandır
sevginin ıslak soluğuyla örgülü tapınak
bir gün bir kalem bir hokka içindeki kana bulaşır
akıtır mürekkebini sevda denilen papirüse
hani bir kuş gelir bir tapınağın duvarına yuva yapar
çökertir tapınağı daha bir güzelleşir yuva
işte artık ne anne ne tapınak
yıkılır gözyaşlarının sığınağı da
sonra bir gün anneler de ölür
gerilir gıcırtısı bir tüfek tetiğinin
öfke yalnız tekliği besler büyür çocuk
çocuk büyür
sesi nemli yine elleri yine soğuk
hayat sığmıyorsa gövdene yüreğini sığdır çocuk
nemli bir sesi sığdır o gittikçe nemlenen
çocuk çocuk sana bir dost gerek
işte yeniden giyiniyor kendini çocuk
bir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan yanlarını
kendini üstlenmişsin var olmak için susmalar köprü
çocuk çocuk sana bir aşk gerek
sen iyilikler ve güzellikle uzmanı
suskunun gizemli sabrı
bir teraziyi en iyi kullanan
iğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü
karnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu
ey hayat cambazı
ey ip şaşkını
ezberle o incecik tel üzerinde
hayatı dengeliyen asayı:
aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk
ikisini de doğuran şey aynıdır
bir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan, bir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan, uyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran, anneyi üreten babayı coşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın gibi koşturan, bir vagon penceresinden şaşkın baktıran, bir mektubu ısrarla bekleten, umudu dalında çürüten, acıyı dayanılır kılan bir çıbanı irinle onduran aşka merhem sürdüren, güneşsiz bir gök gördükçe öldüren öldüren öldüren.
sevgi: tragedyanın kaynağı yaşamın kökeni insanı var kılan umut
ah nasıl ayrılır aşk ve dostluk birbirinden
can canı sever ötesi yok bunun çocuk
ölümü ve ölümün ölümsüzlüğünü
çocuğu ve çocuğun ölümsüzlüğünü
sevgiyi ve sevginin ölümsüzlüğünü
ah elbette aşktır dostluğu mayalayan
ama kim anlatabilir bu parmak çocuğa
bir dostla bir sevgili arasındaki ayrıntıyı
hayır'lara evet'lere direten
çirkini öptüren kötüyü sevdiren
aşkı sevgiliyle değil kendinle yorumla
kim ki kendini açığa komaktan korkmaz
o saygın bir insandır
herkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da
böylece lady chatterley de sevilir giovanni de
böylece lady chatterley ve giovanninin sevgilisi de
elbette her aşk yalnızca kendine sorumludur
ama elbette her aşk yalnıza kendine sorumlu olunca
bir gün aşk ta ölür
ve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin
yapışkan bir sevişmenib sancısı doldurur boşlukları
ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı
dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı
ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa
aşkın ve dostluğun varlığını
bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer
etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar
işte o gün herşey ölür
şimdi bu yüreği nerelerde beslemeli
bütün saksıları kırılıyorken güneşin büyüsüyle
ve ölümler ilençleniyorken en masum sevinçleri
ve her sevgi kendisiyle çelişiyorken
şimdi bu nasıl dğmaklar olur yeniden beyazlara
ama şimdi kim kandırabilir sizi
bir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için
arkadaş zekai özger - beyaz ölüm kuşları - soyut, haziran 1970 -
gözlerimi açtığımda seni görmek,
güne seninle başlamak, rüyadan uyanmamak gibi olurdu.
sıcak bir kahve eşliğinde, ellerimizde buluşmak,
sabah güneşine kamaşan gözlerle beraber bakmak.
gökyüzüne bakarken, seninle hayal kurmak,
yanı başımda senin gülüşün, içimi aydınlatırdı.
gün boyu seninle dolaşmak, özgürce sarılmak,
paylaştığımız anlarla kalbimizin atışlarını hızlandırmak.
akşam güneşi batarken, seninle sessizce izlemek,
birbirimize sarılıp, huzurla kucaklaştırdık.
gözlerin gözlerime değdiğinde, zamanı durdurmak,
sonsuz bir aşkla seninle bu hayatta birlikte yürümek.
gece yatağa başını koyduğunda, yanında olmak,
sevgi dolu sözcüklerle sabahlara uyanırdık.
güne seninle başlamak, yine senle bitirmek istiyorum,
çünkü sen, her sen anımda hayatıma anlam katıyorsun. -
gördüm bir ellerim vardı geri alınmayan
bir kalbim bir gözyaşım
yaşayacak arzum bile yoktu
gecenin elvedadan kollarına sığındım
ve sadece yazdım -
• karşılaşacağımız caddeler var, buluşacağımız istasyonlar sonra, koşacağımız son seferler. ama birbirimize yetişeceğiz önce.
ataol behramoğlu. -
sen gelinceye kadar;
pencerem kapalı duracak,
rüzgar gelmesin diye.
artık perdeleri açmayacağım,
gün ışığı girmesin diye.
sonra kahrolacağım,
bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta.
ve günlerce, gecelerce haykıracağım;
nerdesin diye, nerdesin diye.
ümit yaşar oğuzcan -
benim şiirim:)
çok da ciddiye almamış olabilirim hayatı, pek istikrarlı da sayılmam ayrıca,
kimilerinden ve kimi şeylerden...
sıkıldığım da doğrudur zaman zaman,
bir de ertelemişliğim var hayatı,
bıkmış da olabilirim yaşadıklarımdan, bazen huysuz ve çekilmez de oluyorum,
farkındayım..
sinirlenince yüksek perdeden de çıkabilir sesim,
duygusal olduğum da doğrudur,
kırılırım da çok,
göstermesem de kimseye...
yalnız da ağlarım...
özlüyorum çok...
mezarda ve geride bıraktıklarımı.
çok anlatmam...ama sen anla isterim...
yanlış anlaşılma korkusundan da olabilir.
pişmanlıklarım da var bir hayli,
affetmem kolay kolay...
ve güvenmem de,
ama güvenmek isterim...
en çok da sana.
arama mesafe koyduklarım var...
hak edenlere.
güçlü görünüyor olmam...
yenilmediğim anlamına gelmesin,
düştüm defalarca...hem de çok,
kalktım da hep...
acılarımı kendim dindirmiş olsam da,
her şeye rağmen,
gülümsediğim de doğrudur...
hayata..! -
bir gün seni görmeyecek olsam,
masmavi gökyüzü birden soluklaşır.
kuşlar sessiz sessiz öter, rüzgar kesilir aniden.
dünya o gün eksik gelir bana.
senin yokluğunda yıldızlar karanlık hal alır,
ay bize aydınlık tarafını dönmez,
sözcükler anlamsızlaşır, cümleler yarım kalır.
sensizlik, içimde fırtınalar koparır.
bir gün seni görmeyecek olsam,
hayat nasıl da anlamsız olur.
güneşin bütün renkleri kaybolur, alelade bir hale bürünür gözümde,
hiçbir cazibesi kalmaz.
bir gün seni görmeyecek olsam,
dünya durmuş olmalı diye düşünürüm.
çünkü sen, hayatıma anlam katan bir parçasın,
seninle geçen her an benim için çok değerli.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap