• ...bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleket dahilinde iktidarda bulunanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içerisinde olabilirler hatta o iktidar sahipleri memleketi şahsi menfaaltlerini müstevlilerinin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler, millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir...
    bütün bunları seksen sene önce nereden bilmiş olabilir ve mustafa kemal atatürkün cumhuriyeti emanet ettiği nesil onu nasıl korudu diye insanın kendi kendisine soru sordurtan zaman zaman vicdan azabı veren ama hayat dersi gibi muazzam söylev
  • kaldırılsın denmiş. zorla dikte edilen bir metinmiş de, dikta ruhu taşıyormuş da falan..

    mustafa akyol başlığına da yazdım. bi de buraya yazayım.

    gençliğe hitabe, insanların nasıl yaşaması gerektiğini dikte eden bir metin değildir.

    bir devlet adamının milletine/halkına, gelecek nesillere yazdığı mektuptur. orhun anıtlarında kültigin de buna benzer cümleler kurmuştur 1500 yıl önce.

    sonuçta adam şerefli bir şekilde yaşa, en kötü şartlarda bile umudunu yitirme diyor.

    ama tabi siz, şerefsiz olmayı, ülkeyi yabancılara satmayı tercih ediyorsanız, siz bilirsiniz.

    ahlaksız olmanıza devlet karar veremez, atatürk hiç veremez.
  • atatürk'ün gençliğe hitâbesi"nin öz türkçesi

    bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
    bu sonucu, türk gençliğinin koruyuculuğuna bırakıyorum.

    ey türk gençliği ! birinci ödevin türk bağımsızlığını, türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.

    varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır.

    bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyeti'ni savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için, içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin !

    bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. bağımsızlığına ve cumhuriyeti'ne kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler.

    zorla, ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.

    bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayınlık içinde bulunabilirler. dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler.

    ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

    ey türk geleceğinin genç kuşakları !

    işte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, türk bağımsızlığını ve cumhuriyeti'ni kurtarmaktır.

    gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.
  • bu oyle bi$eydir ki.. ataturkun ileri goruslu olusunu gosterir.
  • gençliğe hitabe'yi her okuduktan sonra aklıma ulu önder mustafa kemal atatürk'ün 6 mart 1922'de mecliste söylediği $u sözler aklıma gelir ve ileriyi görmesinin de..

    "efendiler,

    avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenîleşmesine karşılık türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisinde yuvarlanadurmuştur. artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. halbuki hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!"

    6 mart 1922
    mustafa kemal atatürk "
  • hitabeye gore su an en kotu ihtimalin icindeyiz
  • kuleli askeri lisesindeki edebiyat ogretmenimin sinav sorusu. bir gun derse girdiginde "cikarin kagitlari, genclige hitabeyi yazin" demistir bu adam. sinav sonuclarindan tatmin olmayarak soyledigi "kuleli ogrencisi nasil olur da genclige hitabeyi kelime kelime bilmez?" lafi* hala kulaklarimdadir.
  • cumhuriyetin ilk yılları ile son yılları arasında köprü kuran, ileri görüşlülüğün yazıya dökülmüş hali, yüksek deha ürünü bir metindir.

    sevan nişanyan gibilerin en fazla üzerinden kendi düşüncesini yaymak için tahrif edip çıkarlarına uygun hale getirebileceği, bu surette de orijinalinin değerini daha iyi anlamamızı sağlaması gereken bir metindir.

    inceleyelim efendim :
    ---------------------------------

    atatürk : ey turk gencligi! birinci vazifen, turk istiklalini, turk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve mudafaa etmektir.
    sevan nişanyan : ey türk gençliği! birinci vazifen, insan olmaktır.

    gençliğe hitabe insan hakları evrensel bildirgesi değildir.
    5 yıl önce kurtuluş savaşını yapmış, yorgun ve zayıf düşmüş bir devletin, gençlerine güven duygusu aşılamayı, gelecek nesillerine ise nelerle karşılaşabileceğini, bu karşılaştığı durumlarda nelere ihtiyacı olabileceğini göstermeyi hedefleyen bir metindir.
    atatürk, türk gençliğinden istiklal ve cumhuriyete sahip çıkmalarını isterken "insan olmayın" dememiştir. özgürlüğünü savunmanın karşıtı insan olmak değildir. özgürlüğünü savunmak insan olmanın gereklerinden biridir. olmamış sevan nişanyan.

    ---------------------------------

    atatürk : mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.
    sevan nişanyan : insan olmanın yegâne temeli insana sevgidir.

    atatürk türk gençliğine, ülkesinin büyük bir savaş verdiğini ve sonucunda özgürlüğünü kazandığını, varlık sebebi ve özgürlüğünün temelinin bu savaşın kazanılması sayesinde atılabildiğini söylerken, sevan nişanyan, olayı alakasız bir şekilde insanlık boyutuna taşımaktadır. atatürk insan olmanın tanımı yapmıyor ki sen karşısına o tanımla çıkıyorsun.

    ---------------------------------

    atatürk : . istikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahlarin olacaktir

    sevan nişanyan : etrafın dahili ve harici bedhahlarla çevrili olabilir. sen şerri bahane etmeyecek, hayırhahlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceksin. zira kötülük, esarettir. manevi istiklalini ve manevi hürriyetini ancak insan olmakla kazanabilirsin.

    atatürk, mevcudiyetini sağlamanın yegane temelini türk cumhuriyetinin muhafazası olarak gösteriyor. burada kastedilen özgürlüğün, bağımsızlığın muhafazasıdır. büyük bir savaş sonrasında kurulan türkiye cumhuriyeti, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın sembolüdür. sevan nişanyan ise yine olayı yine farklı bir boyuta çekiyor. atatürk’ün söyledikleri sanki şer tavsiyesinde, sanki kötülülük tavsiyesindeymiş gibi onların yerine hayırhahlık tavsiye ediyor. kötülüğün esaret olduğunu senden öğrenmeyeceğiz sevan nişanyan. “esaret kötüdür” olmasın o hem?

    ---------------------------------

    atatürk : “cebren ve hile ile aziz vatanin butun kaleleri zaptedilmi$, butun tersanelerine girilmi$, butun ordulari dagitilmi$ ve memleketin her ko$esi bilfiil i$gal edilmi$ olabilir.”

    sevan nişanyan : düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. önce, düşman mı diye soracaksın. (çünkü bugün düşman görünen yarın dost çıkabilir.) sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) gönlünü kazanmayı deneyeceksin. tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) sonuç alamazsan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. tüm ordular sana boyun eger. tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun.

    atatürk bir işgalden bahsediyor, sevan nişanyan ise aziz nesin'in hikayesindeki adam gibi “du bakali n olecak” diyip duruyor. tersaneyi kendisi bir metafor olarak almış ama mondros ateşkes antlaşmasından sonra gerçek bir işgal yaşadı bu ülke. şöyle düşünün : abd ile yarın bir savaşa girdik, geldi askeri gemi yapılan tersanelerimizi işgal etti.

    sevan nişanyan'a göre biz şunları yapmalıymışız:

    1. tersaneye giren düşman mı diye kendimize soracakmışız. çünkü yarın dost olduğu ortaya çıkabilir. ingilizler de dosttu ya mondros sonrası istanbul’u işgal ettiklerinde, o açıdan.

    evine hırsız girmiş ve salonda yakalamışsın herifi, tekme tokat dalar mısın yoksa karşına oturtup neden seni soyduğu konusunda kendisiyle bir sohbete mi dalarsın?
    vallahi bir türk’ün içini kanatır istanbul’u ingiliz işgali altında görmek. istanbul işgal edilse bu kimleri sevindirirdi ve o zaman kimleri sevindirdi sorularının cevaplarını sizlere bırakıyorum. misal izmir’in işgaline 1nci hrisostomos pek bir sevinmişti. (http://www.sabah.com.tr/…/01/09/yaz1365-40-101.html)

    2. abd’yi kendime düşman etmek için ne yaptık diyecekmişiz. kimsenin abd’ye düşman olmak için ekstra çaba harcamayacağı ortada. abd kendi düşmanını bile kendisi üretiyor. teknolojisi o derece gelişmiş. mondros sonrasına gidersek, ingilizleri ve diğer itilaf devletlerini kendisine düşman etmek için osmanlı’nın ekstra bir çaba harcadığını düşünmüyorum. dönemin küresel güç dengeleri batılı devletler ve rusya’nın “şark meselesi” dediği osmanlı’nın paylaşımı konusu birinci dünya savaşının çıkma sebeplerinden biriydi. devletler düşman olmaz, çıkarlar düşman olur sevan nişanyan.

    3. bizi işgal eden adamın gönlünü almayı deneyecekmişiz: ya aslında söyleyecek çok şey var da işte sözlükten uçmamak adına dilimi biraz tutmak zorunda kalıyorum. hazır işgalcinin gönlünü almaya başlamışken acaba daha neler yapılabilir, bunlardan bahseder umarım sevan nişanyan. biz türkler pek bilmeyiz işgalcinin gönlünü hoş tutmasını da o açıdan.

    4. tersaneyi beraber işletmeyi teklif edecekmişiz: adam seni işgal etmiş, sen gel beraber işletelim bu tersaneyi diyorsun. yorumsuz.

    5. tüm bunlardan sonuç alamadığımızda, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendimize soracakmışız: he ya, en kolay yol. koy götüne rahvan gitsin. altı üstü elden giden ülken. değer mi hiç işgalcilerle kötü olmaya? kusura bakma sevan nişanyan ama bu da bize ters be. olmadı yine.

    6. yukarıdaki 5 maddeyi hayata geçirebilirsek dünyanın tüm tersaneleri bizim olurmuş, tüm ordular bize boyun egermiş, tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendimizde bulurmuşuz: bir şeyi unutmuş sevan nişanyan, tüm bunları yaparak aslında en güçlü düşmanı bile öldürebiliriz…. gülmekten ama.
    sözün özü, o tersane vatandır sevan nişanyan. ve vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez. düşmana hiç terk edilemez, iş birliği yaparak hiç mi hiç terk edilemez.

    ---------------------------------

    atatürk : butun bu $eraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri $ahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakru zaruret icinde harap ve bitap du$mu$ olabilir.

    sevan nişanyan: memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar sana “düşünmeyeceksin!” diyebilirler. kendi çorak ve bencil emellerine seni muhafız ve müdafi yapmak isteyebilirler. kuşaklardan beri süren iktidarlarını bir gün daha korumak için senin damarlarındaki kanı talep edebilirler. memleketin bütün tepeleri kan ve intikam bayraklarıyla donatılmış, bütün mektepleri zaptedilmiş, bütün mahkemeleri satın alınmış, bütün gazete köşeleri bilfiil müstevlilere terkedilmiş olabilir. millet, cehalet ve propaganda içinde serseme dönmüş olabilir

    sevan nişanyan’ın burada söylediklerine normalde itirazım olmazdı, çünkü işaret ettiği çoğu durum, atatürk’ün işaret ettiklerine ancak katkıda bulunabilecek maddelere dikkat çekiyor. ancak sevan nişanyan’ın sözlerinin hedefinin kimler olduğu konusunda şüphelerim var. atatürk türk gençliğini türk cumhuriyeti’nin muhafızı ve müdafisi yapıyor. gönderme buna ise yine olmadı sevan nişanyan derim.

    ---------------------------------

    atatürk: ey turk istikbalilin evladi! i$te, bu ahval ve $erait icinde dahi, vazifen, turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur.

    sevan nişanyan: ey insan evladı! iste bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, insan olduğunu unutmamaktır. muhtaç oldugun kudret tanrı vergisi olan vicdanında ve her gün çalışarak geliştireceğin aklında mevcuttur.

    ey türk istikbalinin evladı ile insan evladı aynı şeydir sevan nişanyan. türk gençliğine hitaben yazılmış bir metinde evrensellik aramak ne derece doğrudur? türk cumhuriyetini kurtarmak ne zaman insan olduğunu unutmak anlamına gelmiştir? muhtaç olduğum kudrete gelirsek, haklısın, bu benim vicdanımda ve geliştireceğim/geliştirmiş olduğum aklımda mevcuttur. ancak bu türk olmaktan gurur duymamı engellemiyor. ben bir türk’üm, bundan gurur duyuyorum ve tarihte ulusum girdiği zor dönemlerde defalarca türk olması hasletiyle çoğu zorluğu aşmıştır. atatürk burada ingiliz tarzı bir asaletten değil, zorlukların üstesinde gelmeyi bilen bir ulusun köklerinden bahsediyor.
  • kavrama problemi olanlar için acilen ayrıntılı açıklamalar içeren halinin çıkartılması gereken tarihi metindir. zira ülkenin geçmişte gerçekten içinden geçtiği duruma ve bu durumların gelecekte de karşımıza çıkma ihtimaline yönelik yapılan göndermeler metnin "faşistik" sanılmasına yol açıyor.
    (türkçeye "faşistik" haliyle girmiş bir kelime yok bu arada...tabi siz zorla sokmazsanız...)

    türk gençliğine, bağımsızlığını ve kurduğu devleti korumasını ve savunmasını söylemek mi "faşistik"?

    türk gençliğine, varlığının ve geleceğinin temelinin bağımsızlığı ve kurduğu devlet olduğunu söylemek mi "faşistik"?

    türk gençliğinin dikkatini, gelecekte onu bağımsızlığından ve kurduğu devletten mahrum etmek isteyecek iç ve dış düşmanlara çekmek mi "faşistik"?

    türk gençliğinden, özgürlüğünü ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsa içinde bulunduğu şartları düşünmeden görev almasını istemek mi "faşistik"?

    türk gençliğine, bu görevin çok olumsuz şartlar altında yapılabileceğini söylemek mi "faşistik"?

    türk gençliğine, ulusunun istiklal ve cumhuriyetine kastedecek du$manların butun dunyada benzeri gorulmemiş galibiyetler kazanmış olabileceklerini, zorla ve hile ile ülkedeki bütün kaleleri ve tersaneleri el geçirmiş olabileceklerini, milli orduları dağıtmış olabileceğini ve ülkenin her köşesini işgal etmiş olabileceğini söylemek mi "faşistik"?

    - bunları yaşamadık mı tarihimizde? birinci dünya savaşının galipleri ingilizler, fransızlar, italyanlar ve belki büyükçe bir kemik kaparım düşüncesiyle yunanlılar işgal etmedi mi ülkemizi? kalelerimize, tersanelerimize girilmedi mi? ordumuz dağıtılmadı mı? ülkenin dört bir yanı işgal edilmedi mi? açın biraz tarih okuyun, sevr anlaşması'nı okuyun,
    #11972611, #11987512, #12014629, #12014652

    türk gençliğine ülkedeki iktidar sahiplerinin gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabileceğini hatırlatmak mı "faşistik"? iktidar sahipleri gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunmadı mı? vahdettin'i, damat ferit'i de unuttuysanız yapılabilecek bir şey yok. yakın geçmişin iktidarlarına bakın, günümüz iktidarlarına bakın, anımsatmıyor mu bir şeyler?

    şahsi çıkarlarının ülkesinin çıkarları üzerinde tutan iktidar sahipleri olmadı mı? hala yok mu? bunun uyarısını yapmak mı "faşistik"?

    türk ulusunun geçmişte karşılaştığı ve gelecekte de karşılaşabileceği tüm bu durumları gençliğe hatırlatmak, yapması gerekenin özgürlüğünü ve ülkesini kurtarmak olduğunu söylemek mi "faşistik"?

    tüm bunları yapabilmek için muhtac oldugum kudret, damarlarimdaki asil kanda mevcut, geçmişte yaptım, yine yaparım.

    herhangi bir kişi, ülkesi birinci dünya savaşı'nın sonundaki osmanlı imparatorluğu'nun haline düştüyse ve hiçbir şey yapmıyorsa, köle olmayı, güdülmeyi, piyon olmayı hak ediyordur. atatürk bunu kabul etmedi diye "faşistik" oluyorsa, ben de "faşistik"im. gururla "faşistik"im hem de.

    bakınız, "ben atatürk'e değil gençliğe hitabe'ye faşistik dedim" adamcıkları... hem de iyi bakınız...
  • hababam sınıfının bile ezbere okuyabildiği belki de avuctaki son kıymetli eser.
hesabın var mı? giriş yap