• nietzsche'ye dair:

    "kolektif ya da bireysel isimler, sokrat öncesi düşünürler, romalılar, yahudiler, isa, deccal, julius sezar, borgia, zerdüşt, nietzsche’nin metinlerinde gidip gelen bütün bu özel isimler. ne gösteren ne de gösterilen ögelerdir bunlar, bir bedendeki şiddet belirtileridir daha çok: dünyanın bedeni, bir kitabın bedeni ama aynı zamanda da nietzsche’nin acı çeken bedeni… tarihin bütün isimleriyim..."
    (gilles deleuze, biri dergisi 8, s. 49)

    büyük kitaplara dair:

    "max brod bile kafka dava’yı okuduğunda izleyenlerin kahkahalarını tutamadıklarını söyler. ya beckett? onu da gülmeden, bir sevinç anından diğerine geçmeden okumak oldukça zor. bir gösterenden diğerine değil, kahkahadan kahkahaya... büyük kitaplardan şizoid kahkaha ve devrimci sevinç doğar. o sefil özseverliğimizin acıları ya da suçluluğumuzun dehşeti değil."

    yönetmenlere dair:

    "sinemanın büyük yönetmenleri büyük ressamlar, büyük müzisyenler gibidir: yaptıklarına dair en iyi konuşacak olanlar da onlardır. ama konuşurken başka bir şey olurlar, filozoflara ya da kuramcılara dönüşürler; teori falan istemeyen howard hawks bile, kuramları aşağılamaya kalkıştığında godard bile."

    edit: imla
  • "bir insana aşık olmak; onu kalabalığın içinden çekip çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmak ve sonra aynı hızla o teklik içindeki çokluğu keşfetmektir." demis.. demis evet.
  • sizofrenlerin, oidipus öncesi kisi olarak hiçbir toplumsal baglantisi olmayan, saf bireysel arzu akisi üreten, yani kapitalist kodlamanin disinda kalan devrimciler oldugu gorusundedir.
  • demiş ki: "sorun artık insanların kendilerini ifade etmelerini sağlamak değil, sonunda söyleyecek bir şeyler bulabilecekleri küçük inziva ve sükunet alanları yaratmaktır. baskıcı güçler insanların kendilerini ifade etmelerine engel olmuyor, tam tersine onları kendilerini ifade etmeye zorluyor. söylenecek hiçbir şeyin olmaması, hiçbir şey söylememe hakkı ne büyük nimet; çünkü ancak o zaman nadir olanı ve daha da nadir olanı, söylenmeye değer olan şeyi yakalama şansı doğar." aktaran hardt ve negri*.

    bana göre, sosyal medyanın işlevinin ne olduğunu berraklaştıran en önemli sözlerden bir tanesi. hardt ve negri'nin 2012'de yazılan ve dünyadaki yeni eylem biçimini inceledikleri kitapta geçmesi ayrı bir güzellikte. gezi olayları dahil, bu yeni eylemlerin biçimleri işgal etmedir. yani deleuze'un bahsettiği inziva ve sükunet alanı yaratmadır. bilgi bombardımanından kurtarılmış hava odacıklarıdır.
  • ekürisi guattari'nin de vefatından sonra fazla yaşayamamış üstad. deleuze üstadın vefatıyla ilgili, ulus baker'in, daha önceki yazılarından derlenerek yeni yayımlanan yüzeybilim fragmanlar eserindeki "yatakta ölmek" bölümünü eğer buraya birisi aktarmazsa felsefe tanrıları kelebekten sümüklü böceğe çevirir bizleri; görevi devralıp, alnımdaki teri hemşireye sildirip alıntılıyorum merhum ulus baker hocamızdan:

    "insanlar yatakta ölmek, yani sözgelimi bir uçak kazasında infilak ederek, bir binanın bilmem kaçıncı katından atlayarak, ya da sessizce, siyanürle değil, yakınları diye düşündükleri bir yığın insanın gözlerinin içine, güçten düşmüş ışıksız gözleriyle boşuna sabit bakmaya çalışarak ölmek istiyorlarsa bunun derinde yatan neden geriye bir şeyler, ufak tefek, hatırlanması zor, silik ve sitemkâr anılar bırakmak değildir yalnızca. intiharın ya da kazanın çok fazla sayıda meraklıyı ve daha da kötüsü görevliyi etrafa toplayacağı bilinir: polis, doktorlar, savcılar, gazeteciler, itfaiyeciler, rahat evlerinden çağrılarak palas pandıras oraya getirilen yakınlar, sevgililer... ortam hiç de layık olduğunuz kadar sessiz değildir. böyle ölmek, dünyadan sessizce çekilip gitmek olmadığı, olamayacağı için, bir taraftan pornografiye, öte taraftan da reklama dönüşür. pornografi, bedenin ölmeden önceki, ölüm anındaki ve ölümden sonraki her görüntüsünü, aldığı biçimleri, tecavüzdeki çıplaklığı, adli tıp raporundaki ince ve ayrıntılı betimlemeleri, ertesi günün gazetelerinin ya da televizyon ekranlarının sunacağı dehşet görüntülerini kapsamaktadır: yanmış, kanlar içinde betona yayılmış, yarı çıplak küvete büzülmüş duran, hareketsiz beden, belki de şimdiye kadar saklanmak, görünmemek istediğiniz herkesin eline verilmiş, orta malı olmuştur... ne var ki, en yakınlarınızı çağırdığınız bir özel toplantı tarzında bile olsa yatakta ölmek, cesediniz üzerindeki denetiminizi size kolay kolay sağlamayacaktır: mirasçılar, ağlayanlar, geride bıraktıklarınız... hafiften bir suçlama, hiç değilse bir serzeniş, tedirgin bakışlarında bir an sezmekten geri kalamayacağınız duygular arasına sızıvermiştir. eğer, ivan ilyiç'in ölümü'nde tolstoy'un, bugün ise, daha ruhsuzca tıpçıların söylediği gibi, ölümden bir an önce gelen alan gerçekten büyük bir ferahlama, rahatlık, zihin açıklığı ve uyarılma zamanıysa bütün bu duyguların ömür boyu çevrenizdeki herkese dair biriktirdiğiniz izlenimlerin bütününü oluşturduklarını daha şimdiden düşünebilirsiniz. bilin ki reklamsız ölmüyorsunuz: pornografi ve reklam olarak ölüm, kendini ölmeye terk etmiş, ölmeye yatmış insanın tek mümkün davranış tarzıdır. son anında bunu hisseden çoğu kişinin neden yataklarından fırlayıp kendini gücü yettiğince uzaklara taşımaya çabaladığının sırrı bunda yatıyor olsa gerek. ölmek, böyle bir ortamda bir isyan olmalıdır ve yataktan fırlamalı, bedeninizde ve ruhunuzda kalan son kuvvetleri kullanmayı bilmelisiniz: uzaktan ve yakından en sevdiğim düşünürlerden gilles deleuze, 26 kasım 1996'da, uzun süredir çektiği akciğer kanserinin kendisini umutsuzca bağladığı yatağından güç bela, son güçleriyle kalkarak, alt katta ailesi ve yakınları bulunduğu halde, fransızların deyimiyle "s'est défenestré", "pencere-dışladı" kendini... bu yazı onun anısına değil, onun anısıdır..." (baker, ulus, 2009, yüzeybilim fragmanlar, birikim yayınları, istanbul, s:243-244-245)
  • jil dölöz diye okunan bir feylesoftur.. felix guattari'den bağımsız solo takıldığı eserleri de hayli mühimdir; onlar yky'den çıkmaz..
  • michel focault’un hakkinda “yuzyilimiz deleuze’cu bir yuzyil olacak” dedigi fransiz dusunur... 4 kasim 1995 gunu kendisini paris’teki apartman dairesinin penceresinden kendini atarak intihar eden, son telefon konusmasinda “buralarda daraliyorum, boguluyorum” dedigi bilinen “karsi-hegel’ci” olmasinin yasi sira bir "karsı-heiddeger’ci" oldugunu gec de olsa farkettigim merhum...

    edit: ha ne önemi var nasıl öldüğünün deme okuyucu var çünkü benim ve çoğu ilgilenenin kafasında yer alan iyimser deleuze ki spinoza tekipcisi bile sayılabilir kendisi tutup böyle bir buhran sonucunda intihar etsin. başka bir şekilde başka nedenlerle bedeninin varlığını ortadan kaldırmasını anlayabilecek olsam da ben deleuze'ın bu şekilde ölmüş olmasını yadırgadım. e tabi savunduğumuz fikirleri yaşatmak ve içselleştirmek zorunda da değiliz o da ayrı bir mevzu di mi... yine de yadırgadım...
  • 80'li yıllarda verdiği derslerde teybe kaydedilen konuşmalarından bir kısmı, ulus baker tarafından türkçe'ye tercüme edilerek ve yine baker'in seçtiği bir sırayla derlenerek kitaplaştırılmış. deleuze'ün anlatımı da, baker'in tercümesi de, derlemelerin kurgusu da şahane:

    (bkz: spinoza üzerine onbir ders)
    (bkz: kant üzerine dört ders)
    (bkz: leibniz üzerine beş ders)

    bir insan ele aldığı konuyu düşüne taşına, derleyip toplayıp yazabilir; ama kitap gibi şakır şakır konuşabilir mi be kardeşim? kendisinden ders alan şanslı pezevenklerden olmak varmış...
  • fransa’da 60-68 sonrası postyapısalcı düşüncelerin ve kavramların ortaya çıkmasında “istasyon” vazifesi gören üstad, felix guattari babayla birlikte yazdıkları iki çalışma olan anti-oedipus(1972) ve mille plateaux (1980) ile hegelci, lacancı, heiddeggerci düşünce akımları üzerinde ciddi hasarlar meydana getirdiler. o tatlı ama gizemli bir adamdır, aydınlık yüzünün arkasında bir karanlık yüz, karanlık yüzünün arkasında aydınlık bir yüz vardır. eğlendirir, okuduktan sonra dünyanın gelmiş geçmiş en otoriter görüşlerinin yükünü üzerinizden atabilirsiniz, ama tüm bunlar eğlenmek için değildir, ciddi derecede zordur. bütün o kavramların ve o zamanlar için önemli olan literatürün içinde dolaşmak kolay değildir herkes için ve sıkabilir. kendinizden, beğendiğiniz yazarlardan bir şeyler bulma ihtimaliniz yüksek olsa da deleuze’ün bir taraftan onları çatır çutur eleştirdiğini de görebilmeniz mümkündür. binbir türlü yorumu bulunur ve her hangi birisini ne kadar beğenirseniz beğenin her yazar kendi kafasına göre onu ele alır. deleuze için dünyada çok popüler olmuştur ya da olacaktır denemez, çünkü o daima “underground” bir filozoftur ve öyle kalması belki de daha iyidir…

    kendisi hakkında kısa ve iyi bir biyografi için:

    (bkz: http://www.egs.edu/resources/deleuze.html)

    fransızcada, verdiği kursları online olarak okumak için:

    (bkz: http://www.webdeleuze.com/php/sommaire.html)

    bibliografi:

    gilles deleuze:

    empirisme et subjectivité (1953). eng. empiricism and subjectivity.
    nietzsche et la philosophie (1962). eng. nietzsche and philosophy.
    la philosophie critique de kant (1963). eng. kant's critical philosophy. türkçede : kant'ın eleştiri felsefesi (cem yayınevi, nisan 2002)
    proust et les signes (1964, 2nd ed. 1970). eng. proust and signs. türkçede : proust ve göstergeler (kabalcı yayınevi, eylül 2004)
    le bergsonisme (1966). eng. bergsonism.
    présentation de sacher-masoch (1967). eng. masochism: coldness and cruelty.
    différence et répétition (1968). eng. difference and repetition.
    spinoza et le problème de l'expression (1968). eng. expressionism in philosophy: spinoza.
    logique du sens (1969). eng. the logic of sense.
    spinoza - philosophie pratique (1970, 2nd ed. 1981). eng. spinoza: practical philosophy. türkçede: spinoza - pratik felsefe (norgunk yayıncılık, ocak 2005)
    dialogues (1977, 2nd ed. 1996, with claire parnet). eng. dialogues. türkçede : diyaloglar (bağlam yayınları, haziran 1990)
    superpositions (1979).
    francis bacon - logique de la sensation (1981). eng. francis bacon: logic of sensation.
    cinéma i: l'image-mouvement (1983). eng. cinema 1: the movement-image.
    cinéma ii: l'image-temps (1985). eng. cinema 2: the time-image.
    foucault (1986).
    le pli - leibniz et le baroque (1988). eng. the fold: leibniz and the baroque.
    périclès et verdi: la philosophie de francois châtelet (1988). türkçede : perikles ve verdi françois chatelet'nin felsefesi (bağlam yayınları, temmuz 2005)
    pourparlers (1990). eng. negotiations.
    critique et clinique (1993). eng. essays critical and clinical.
    pure immanence (2000).
    l'île déserte et autres textes (2002). eng. desert islands and other texts 1953-1974.
    deux régimes de fous et autres textes (2004).

    félix guattari ile birlikte yazdıkları eserler:

    capitalisme et schizophrénie 1. l'anti-œdipe. (1972). eng. anti-oedipus (1977).
    kafka: pour une littérature mineure. (1975). eng. kafka: toward a theory of minor literature. (1986). türkçede : kafka minör bir edebiyat için (yapı kredi yayınları, mayıs 2001)
    rhizome. (1976). [daha sonra mille plateaux içinde yer aldı]
    nomadology: the war machine. (1986). [daha sonra mille plateaux içinde yer aldı]
    capitalisme et schizophrénie 2. mille plateaux. (1980). eng. a thousand plateaus (1987). türkçede : şimdilik ali akay tarafından çevrilen sadece iki bölümü bulunuyor : kapitalizm ve şizofreni 1 göçebebilimi incelemesi: savaş makinası (bağlam yayınları, temmuz 1990) ve kapitalizm ve şizofreni 2 kapma aygıtı (bağlam yayınları, nisan 1993)

    qu'est ce que c'est la philosophie? (1991). eng.. what is philosophy? (1996). türkçede: felsefe nedir? (yapı kredi yayınları, ocak 2004)

    not: nihayet çok yakında yayınevlerinden deleuze’ün anti-oedipus, mille plateux, foucault, bergsonism, nietzche and philosophy, cinema i, ii gibi en önemli eserlerinin basılması bekleniyor. bekliycez ve görücez.
hesabın var mı? giriş yap