• yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna
    inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hastası, uzman psikiyatristlerce girişilen tüm çabaya rağmen, ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilemez. hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya, ölülerin kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir. hasta "tabii ki kanamaz, çünkü, ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur" der. bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır. bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir:

    "lanet olsun! ölüler de kanarmış." *

    sorgulamadan inandığımız bir şey varsa; bize, inandığımız o şeye karşıt bir delil gösterilse de ne yapar ne eder o delili kendi inandığımıza uygun bir delil haline getiririz. psikolojide bu manüpile etme durumuna rasyonalizasyon mantığa uygun hale getirme/mantığa büründürme hali denir.

    görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için yeterince karanlık vardır.
  • “her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi gelir” demiş baudelaire.

    ama nietzsche anlatmış:

    deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. güneş onu yakıp kavurur. o da tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
    "ol" der tanrı. güneş oluverir. fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
    bulut olmak ister. "ol" der tanrı. bulut olur. rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
    rüzgar olmak ister bu kez. ona da "ol" der tanrı.
    rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. her şey karşısında eğilir. tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
    ordan esen burdan eser, kaya bana mısın demez! bildiniz, tanrı kaya olmasına da izin verir.
    dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı.
    sırtında bir acı ile uyanır. bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır...

    ayrıca amor fati de demiş nietzsche. acısıyla, tatlısıyla bizim için olanı yaşamak, anlamak, öğrenmek, devam etmek. şikayet etmek yerine kabul ederek optimum seviyede yaşamak hepsini.
  • "sizi yanlis yonlendirdikleri konusunda ebeveynlerinizi suclamanin bir son kullanma tarihi olmali. direksiyona gececek kadar buyudugunuzde, sorumluluk sizdedir." *
  • ruhsal sıkıntıların kaynağında anlamsız insanlarla anlamlı ilişkiler yaşama isteği ve çabası yatar.

    ~viktor emil frankl
  • “pişmanlığa dönüşmeyen özür,

    ilgiye dönüşmeyen sevgi,

    kırmamaya dönüşmeyen merhamet,

    merak etmeye dönüşmeyen sahiplenme;

    şüphe uyandırır.

    samimiyetin göstergesi: eylem ve söylem tutarlılığıdır...”

    edit: söz serhat hocam'a aittir. sevgiyi, hakkâniyetli olmayı ailede değil hocalarımdan öğrenebildim ben. ebeveynlerim bana ne diyorlarsa tersini yaptı. yalvarıyorum size, lütfen çocuklarınıza tutarlı davranın. en
    büyük travmam bu ve benim kalbim hala çocuk..

    debe duyurusu: madem debe'deyim bu bilgiyi de paylaşmak istedim. belki birine faydası olur. arayan bulamaz bulan (ahmaklar) da kıymet bilmez işte. off, ne kahır doldum bugün...
    tüp bebek için öneriler
  • "yeterince yakından bakıldığında kimse normal değildir.." freud

    çünkü:

    “normal insan kurgudur” foucault
  • akış nedir ?
    (bkz: mihaly csikszentmihalyi) tarafından pozitif psikolojiye giren bir kavramdır.

    kişinin yaşadığı anın dışında başka hiç bir şeyden, hatta duygu ve düşüncelerinden etkilenmeyerek o anın tadını en üst seviyede ve enerjiyle yaşamasıdır..
    “akış” yaşantısı insanların kendilerini, başka hiçbir şeyi umursamayacak denli bir etkinliğe, eyleme kaptırmaları olarak da tanımlayabiliriz.
    bu o an yaptığınız işiniz olabilir, gittiğiniz bir konser olabilir, sevdiklerinizle geçirdiğiniz bir zaman da olabilir.
    girdiğiniz ortamlardaki en enerjik, en pozitif kişi muhtemelen o anın akışında olan kişilerdir, akış sadece o kişiyi değil çevresini de pozitif anlamda etkiler.

    kendi akışını oluşturabilenler akıntının yönünü belirlerler, akıntının yönü tamamen sizin akışınıza bağlıdır..

    debe editi: akışa nasıl geçebilirim gibi çok soru geliyor, bu soğuk ankara günlerinde sokak hayvanlarına yardım ederek bunu yapabilirsiniz.
    elimde kısıtlı miktarda mama mevcut, bunu ücretsiz olarak isteyenlere temin edebilirim ve hatta bir organizasyonla dağıtımını hep birlikte de yapabiliriz.

    sizi temin ederim ki, akışın ve pozitif enerjinin en güzel yollarından biridir..
  • mükemmeliyetçilik sadece işkolik ve her şeyi titiz yapan insanlar için söylenen bi durum değildir, her şeyi erteleme hastalığından muzdarip hep yarıda bırakma eğilimi gösteren insanların da bu durumlarının altında yatan şey mükemmeliyetçiliktir.
  • "usulüne göre gömülmeyen her şey hortlar."

    (bkz: jacques lacan)
  • "duygusal olarak hassas kişiler insanlarla tartışmazlar. donma ya da kaçma tepkisi gösterirler. yani ya sessizleşirler ya da ortamdan uzaklaşırlar. haliyle istedikleri tepkiyi veremedikleri için zihinleri günlerce o durumla meşgul olur."

    psikolojik olarak bu bir gerçek ki hassas kişiler psikolojik rahatsızlıklara çok daha yatkın oluyorlar. onlar bir şeye üzüldükleri ya da kırıldıkları zaman bunu ifade etmek yerine" ben buna kırıldım, ben buna üzüldüm, bunu hak etmedim" demek yerine sessizleşip geri çekilirler. günler boyunca da kendi kendilerine bu konuları düşünüp dururlar. etraflarında olan insanlar ile uyumlu haldedirler. çatışma ya da tartışma çıkarmayı sevmezler ve tercih etmezler. sorunlarını hep kendi içlerinde çözmeyi tercih ederler. bir süre sonra da bedenleri sinyal vermeye başlar. mide rahatsızlıkları özelikle bulantı hissi ki bu his vücudun artık konuş içine atma tepkisidir, şiddetli baş ağrıları, iştahsızlık gibi problemler ile baş başa kalırlar. uyumlu olmak çevrenizdeki insanlar için çok güzel şeyler ifade ederken, bu durum onların işine gelirken kişiye ödetmiş olduğu bedel ise oldukça ağırdır.

    debe edit: bu konuda ne yapılması gerektiği konusunda birçok mesaj gelmiş bu yüzden bu davranışların çözüm yolları kişilerin öznel yaşamları ve travmalarına bağlı olsa da yapılabilecek ilk şey bu davranış kalıbını nerede ve nasıl öğrenmiş olduğunuz keşfetmektir. insan doğası hayatta kalmak üzerine programlanmış haldedir. bir tehdit karşısında vücut ilk olarak bu tepkileri verir. uzun süre boyunca da bu tepkiler ile yaşamak zorunda kalırsak vücut sistemi stres üretmeye başlar. bu stresle baş edebilmek için de devamlı olarak vücudunuz çalışmaya devam eder. bundan kurtulmak içinse ufak adımlar ile birlikte içinizdeki duyguları yavaş yavaş dile getirmeye başlayın. bunu insanların yanında yapamıyor haldeyseniz öncelikle yazarak ya da hayali bir şekilde karşınızda o insanlar varmış gibi konuşmaya başlayın. ama mutlaka bunu dile dökün ya da yazın bu sözler zihinde asla kalmamalı. çünkü beyin dile dökülmüş şeyleri yapılmış olarak algılayan bir mekanizmadır. bir süre sonra bunu bir sorun karşısında ufak ufak insanlarla konuşmaya çalışarak minik adımlar atın.

    kendi duygularınız ile yüzleşme yaşamanız gerekiyor. fakat özelikle bu duygunun ilk kaynağını bulmak gerekiyor sizi korkutan ilk şey neydi. örneğin ailesinde şiddetli tartışmalara tanık olan insanlar bu tepkileri verirler. şiddet gören insanlar bu tepkileri verirler. burada zamanında bu duyguları içinize atmayı öğrendiniz ve bir savunma mekanizması geliştirdiniz. bu böyle gelmiş böyle gidecek bir durum değildir ama ufak ufak kendinizi ifade etmeye başlayarak bu, korkunun üstüne giderek bunun üstesinden gelebiliriz. verebileceğim en genel tavsiye budur ama aslında yapılması gereken travmatik olayların özüne inmektir...
hesabın var mı? giriş yap