71 entry daha
  • yönetmenliğini, ali abbasi'nin; başrol oyunculuğunu zehra emir ibrahimi'in yaptığı, klasik iran filmleri ile kıyaslandığında aykırı ve hatta rahatsız edici sayılabilecek sahnelere sahip iran filmi.

    öncelikle radikal bir pozun nakşedildiği iran halısı temalı, zıtlıkların kesişimi diyebileceğimiz afişini paylaşalım.

    sonralıkla film, 2000'li yıllarda iran'ın meşhed şehrinde, mijonist, saeed hanaei adlı bir seri katilin, 16 seks işçisini öldürdüğü gerçek olaylardan yola çıkılarak ürdün'de çekilmiştir ve başrol oyuncusu zehra'ya cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır ki sonuna kadar hak etmiştir. duyguyu birebir aktaran başarılı bir oyuncu, kendisini hayranlıkla izledim diyebilirim.

    orijinal adıyla "ankebut mukaddes" olan film, özellikle; ahlâk, namus ve din kavramlarının, kadın bedeni üzerinde oluşturduğu baskıyı, hem bireysel hem de toplumsal boyutta eleştirdiği, daha doğrusu gerçekleri yüzlerine tokat gibi vurduğu için yönetim tarafından milli ve dini değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle iran'da yasaklanmış, oyuncuların da cezalandırılacağı belirtilmiş. neyse ki tüm oyuncular yurtdışında yaşıyor da yeni filmler doğuracak olaylar yaşanmıyor.

    --- spoiler ---

    konunun özüne gelecek olursak, katil saeed cinayetleri dini bir vecibeyi yerine getirircesine işlemekte ve bilinçaltındaki mijonisti bu şekilde maskeleyerek saklamaktadır.

    toplum ise sırf seks işçisi diye öldüren kadınları, umursamaz ve üstüne katil, olur bir dini kahraman. saeed; ailesinden, toplumdan, kolluk güçlerinden ve hatta yönetimden o kadar takdir görür ki oğlu, filmin son sahnelerinde kameralara evde işlenen cinayetleri anlatırken sanki bir kahramanlık hikayesi anlatılıyor gibidir. soğukkanlı ve babasının eylemlerinin yücelten bir çocuk...

    saeed idam edilmiş olsa da babasının izinden gidecek bir çocuk görüyoruz.
    saeed katildi, idam edildi; oğlu katil olacak ve belki idam edilecek; sonra da onun oğlu katil olacak ve bu böyle devam edecek.

    ve bu noktada asıl soru şu olmalı:
    katil saeed mi?
    ya da:
    gerçek katil kim?

    --- spoiler ---
  • onlarca her türden korku filmini izlemiş, türün sıkı fanı olan şahsımı bile dehşete düşürmüş, izlerken zaman zaman zor anlar yaşatmış olan film.
    2000-2001 yılında yanılmıyorsam 16 seks işçisi kadını katletmekten idam edilmiş olan seri katil saeed hanaei, onun yükselişi ve düşüşünü anlatıyor. saeed'in öldürme amacı ise klasik mesih kompleksi; mübarek şehir meşhed'in sokaklarını bu günahkarlardan temizlemek.

    --- spoiler ---

    gerçek olaylardan esinlendiği ve ismi, cismi belli bir katili anlattığı için filmin başında katille tanışıyoruz, bu konuda gereksiz bir şekilde gizem kasmamaları gerekiyormuş, öyle olmuş. bizleri katilin herhangi bir çocukluk travması ile de tanıştırmıyor, katil bu hayata gelmesinin amaçsız olmasını istememiş ve kendince bir motivasyon yaratmış. ırak savaşı'nda bütün arkadaşlarını kaybetmesi ve onların bir uğurda can vermiş olması, kendisinin de bu hayatta bir amaç uğruna yaşaması gerektiği inancına körü körüne bağlanmasını sağlamış. bu amacı da korkakça, savunmasız ve genellikle madde bağımlısı seks işçilerini öldürerek sokakları güya temizlemesi ve şehri günahkarlardan arındırması olarak belirlemiş. (evet izlerken “e bu kadınlardan faydalanan adamları da öldürsene gücün yetiyorsa a pezevenk!” diye epeyce sövmüşlüğüm mevcuttur.)
    aslında genel olarak herkesin en zor izlediğinden bahsettiği sahneler hep kadınların uzun uzun adamın ellerinde son derece gerçekçi bir şekilde yavaşça can verişi olsa da en fazla sinir bozukluğu yaratan ve başıma ağrılar sokan konu; halkın böyle bir katile arka çıkması ve zaman zaman iran'da tanıdık bir şekilde zar zor işleyen adaletin yine yerini bulmayacağı umutsuzluğunu mücadeleci kadın gazeteci rahimi'nin gözünden anlatmasıydı.
    rahimi kadınlara ikinci tür muamelesi yapılan bir yerde zaten türlü baskılarla baş ederek hala mesleğini yapmaya çalışırken bu ikinci türün de halkın gözünde “en çürümüş”leri için adalet aramak gibi fazlasıyla zorlu bir görev üstleniyor. polisler ise bildiğimiz gibi, bu “önemsiz” kadınları ortadan kaldıran kişiyi bulmak için harcayacak vakitleri yok. zira filmde seks işçisi için kullanılan kelime fased; farsça hem yozlaşmış, ahlaksız hem de çürümüş anlamına geliyor.
    bunun yanında katilin bir de nekrofili eğilimlerini bastırmaya çalışırken tanrısından bu şekilde tahrik olduğu için af dilediği sahneleri görüyoruz. adam bir “fahişe” (hatta ölü) tarafından tahrik edilmenin can almaktan daha büyük bir günah olduğuna inanıyor, öldürdüğü için değil, tahrik olabilecek kadar zayıf olduğu için suçlu hissediyor.

    halkın saeed'e sahip çıkması ise tam bir islamcı iki yüzlülüğü. adamın idamını protesto eden adamların geceleri o caddeler üzerinde arabalarına paraya muhtaç kadınları aldıklarından o kadar eminim ki bu kısımlara ayrıca ağız dolusu sövdüm.
    bu konuda en korkunç olan ise şüphesiz ki katilin oğlunun “baban bir kahramandı” diye habire gazlanması, kafasına “sen onun varisi olacaksın” gibi hastalıklı düşüncelerin sokulmasıydı. çünkü babalar genel olarak çocukların gözünde asla küçülmezler ve her yaptıklarının her zaman haklı bir nedeni vardır. hata yapmazlar ve her zaman yolu aydınlatırlar. elbette bu düşüncelerin fitilini anne ateşliyor; “senin baban yanlış bir şey yapmadı oğlum, bu şehri çürümüşlerden temizlemek için uğraştı.” diye.

    son sahnede rahimi'nin izlediği video kaseti ise ayrıca kan dondurucuydu. oğlunun kendi evinde ağzından babasının öldürme sürecini dinliyoruz ve hatta küçük kız kardeşini öldürülen kadınların temsili bir şekilde manken olarak kullanarak yaptığı gösteriyi izliyoruz. küçük kız ise yerde yatarken gülerek “öldüm ben” diyor.

    --- spoiler ---

    filmin adı, katilin kurbanlarını örümcek misali kandırarak eve götürüp tuzağa düşürmesinden geliyor ancak bir anlamda da halk tarafından böylesine hayranlık duyulan katil örümceğin kutsallığı aslında islam mitolojisinin başlarında, peygamberi mağarasında müşriklerden korumasına kadar uzanıyor. “ankabout”(örümcek) suresinde geçen örümcek ağı aslında istikrarsızlık ve zayıflığın sembolü olmasına rağmen örümcek ve ağı her türlü yaratılış harikası olarak kabul ediliyor.
  • harika ya. iran sineması yine şaşırtmıyor. orijinal adı farsçada ankebut-u mukaddes, kutsal örümcek; polisiye gerilim bir film, ama günümüz tüketim filmlerinin polisiye geriliminden uzak. hiç sıkılmadan izleten, derinlikli bir ilerleyişi var.
    öncelikle şunu demeliyim. filmin başında adlı sözle başlayıp filmin sonunun bu sözü ispat etmesiyle beni gerçekten etkiledi.
    filmin kahramanı said; uyuşturucu kullanan fahişeleri evine çağırarak onları öldürmeleri, böylece kendince islam'a aykırı davranan bu kadınların dersini verdiğini ve toplumu temizlediğini düşünüyor. inancına göre adam yaptıklarında haklı mı? kendini öyle yansıtıyor ve gerçek toplumda da bunun yansımalarını görüyoruz. ee o da öyle yapmasaydı hak etticiler... ve onu maalesef haklı gören büyük kitle... güzel bir sosyolojik yapıt aynı zamanda. insanların inanç ekseninde yapabileceklerini ve kitleleri de arkasına alabileceğini gösteriyor. aynı zamanda bir oğulun babasını kaderini de yaşayabileceği, babasını takip etmesi yönünden de aile açısından çıkarımları var. said'in oğlu babasını yatıklarını detaylı anlatırken kardeşini de maktul yerine koyarak canlandırma yapıyor. bunun o kız çocuğunda yaratacağı travmatik bilinçaltı... gibi gibi... film dopdoluydu.
    bu coğrafyaya bir ön yargı oluşturacağını düşünüyorum filmin. ben bir kadın olarak ürktüm şahsen oralarda bulunmaktan. oysa iran'a gitmek istiyorum ama meşhed daha da muhafazakar bir yer anladığım kadarıyla. kadınlar daha kapalı giyiniyor ve imam rıza türbesi meydanında civarında özellikle burka (çarşaf) giymek zorunlu. şu an bilmiyorum nasıldır, ama bir hayli ürkütücü. kadının ne kadar son planda olduğunu gösteriyor film. öyle ki bir kadın tek başına bile hotelde kalamayacaktı gazeteci olmasaydı. bir kadın olarak tek başına hareket etmek de erkekler âleminde sonuçsuza yakın, bunun için bedel ödenmesi gerekiyor ki bu rahimi hanım da neredeyse canından oluyordu ve tecavüze uğruyordu.
    ayrıca rahimi üzerinden sistem eleştirisini de görebilirsiniz. bu soruşturmada rahimi neredeyse tek başına. çünkü polisler tam olarak yardım etmiyor, rahimi fakat gerçekleri ortaya çıkarmak ve yakalama adına kendini bile ortaya atıyor. ve sonucunda başarısını geçtim adı bile basın açıklasında anılmıyor.
    not: rahimi'yi oynayan hanımefendi oyuncu geçen sene cannes en iyi kadın oyuncu ödülünü almıştır.
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap