• kendi röportajlarında uzun yıllar yinelediği kadarıyla, annesi tarafından sevilmemiş; kırklı yaşlarda major depresyon tanısıyla terapi almış aktördür.

    kariyerinin ilk yıllarında tiyatroyla başlar, bbc'nin komedi yüzü olana kadar sadece emek verir. house rolünü alana kadar kariyerinde c sınıfındadır. house rolünü afrika'da ikinci sınıf bir film çekerken tesadüfen duyar, menajeri faksla kısa bir metin gönderir en ışık alan yer tuvalet olduğu için deneme çekimini tuvalette kaydedip iletir. sonucunda hayatını değiştiren rolü alır. ilk sezon diziyi iptalden kurtarır çünkü medikal dramada bir antikahramanı dünyanın sevgilisi haline getirir.

    müziğe ilgi duyar, piyano hocasını sevmemesine karşın müziği sevdiğinden emek verir, sonucunda dünya turu yapacak kadar sanatında ilerler.

    kitap yazar, yazdığı kitabı senelerce bekletip tam emin olduktan sonra yayınlatır, kitap best seller olur.

    hugh laurie'nin hayatı bir kavramla tanımlanacak olsa bu şans değil emek ve yetenektir. bir dönem inanılmaz yakından takip etmiş biri olarak, pandemide parmaklarını parçalayana kadar marangozluk öğrenmeye çalıştığını görmüştüm. yine bir şeylere emek veriyordu.

    tüm bu anlattıklarımın kaynaklarını bir ara buraya ekleyeceğim ancak kendisinin yeni dizisi yayınlandı bu hafta britbox'ta ve bil bakalım ne yaptı; diziyi agatha christie romanından uyarladı, senaryosunu yazdı, yönetmenliğini yaptı ve oynadı. yani emek verdi.

    debe editi: bu entrynin oluşturulma sebebi bir üstündeki girdiye anti-tez sunmaktı. başarıyı sadece okul ve ailenin sunduğu imkana bağlayamayız, her avantaj içinde kendi dezavantajını da barındırıyor ve başarısızlığı mevcut koşullara bağlayıp baştan kabul etmek maalesef ki nice yeteneklerin hiç fark edilmeden bu dünyadan ayrılmasına sebep oluyor. ben yatkınlık, emek ve yeteneğin insanı bir yere mutlaka taşıyacağına yürekten inanıyorum.

    son edit: ailesinin yoksul olduğunu ve bir tek onun cambridge'e gittiğini yanlış hatırlıyormuşum. ekşi şeyler'de bu şekilde yayınlandığı için üzgünüm. orta üst bir aileden geldiğini söylüyormuş röportajlarında ve ağabeyi de cambridge'e gitmiş. ayrıca kendi annesi tarafından sevilmediğini düşünse de kardeşleri hep onun favori olduğunu söylüyormuş.
  • şimdilerde ingiltere'de agatha christie'nin why didn't they ask evans romanından uyarladığı üç bölümlük diziyi yönetiyor.

    uncle laurie her şeyi iyi yapmanın mütevazı doygunluğuna ulaşmış gibi. bir insan birbirinden oldukça farklı birçok disiplinde en iyi ürünleri ortaya çıkarırsa böyle oluyor demek ki. normal yaşantısında nasıldır bilemeyiz fakat en ufak bir kibri yokmuş gibi geliyor bana.

    mükemmel bir blues sanatçısı *, iyi bir piyanist *, ülkesinde disiplinin öncüsü bir komedyen *
    * bambaşka coğrafyada bambaşka bir aksanla tüm zamanların en çok izlenen aktörü *, tek kitapla iyi bir yazar * ve tüm bu akış içerisinde otuz küsür yıllık evlilik, üç yetişkin evlat. inanılmaz...

    ne zaman egolarım göstermelik başarılarla kabaracak olsa aklıma bu tabloyu getiriyorum.

    ömrü sonsuz olsun.

    debe editi: uncle laurie, geçen gece rüyamda ıstanbul'da bir film çekiyordum sizinle. film bitiminde boğaz'da bir restorana rakı balık yapmaya gittik ve filmin cannes'da yarışma ihtimalini konuştuk. bunu buraya bırakıyorum, birgün gerçekleşmese dahi hayalini kurmak da güzel.
  • "hugh laurie büyüklüğü ne oscar büyüklüğü, ne emmy büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz"

    ahmet vicodin, 2011
  • benim için pek çok açıdan en üstün en mükemmel en advanced insandır. hayranlıkla izlediğim takip ettiğim tek kişidir hatta.
    -cambridge mezunudur. hatta üniversitenin meşhur kürek takımının bir parçasıdır. 1980'de oxford üniversitesiyle yapılan yarışı o kadar ufak bir farkla kaybetmişler ki "closest finish of the century" olarak adlandırılmış.
    -gitar, piyano, mızıka ve saksafon çalar. blues müzisyenidir, hem çalar hem söyler, st. james infirmary ve unchain my heart eserlerini dinlemelisiniz.
    -bu güne kadar sadece bir kitap yazmıştır ki o da 1996'da best-seller olmuştur. (bkz: the gun seller)
    -popüler bir kişilik olmasına rağmen neredeyse 0 magazin hayatı vardır. 1989 dan beri aynı kişiyle evlidir. pek çok dostu taa lise yıllarından beri dostu olarak kalmıştır. kalite!
    -dinlerle vs işi yoktur. ahlaklı ve iyi olmayı bu tarz ortaçağ inançlarından ayrı tutar. insanlığın bir arada hareket edip ekosisteme saygılı bir şekilde hareket etmesini savunur.
    -kanımca yapılmış en iyi dizi olan house md dizisini yıllarca tek başına sürüklemiş, bu diziden 2 defa golden globe kazanmıştır. diziyle alakalı düşüncelerimi şöyle paylaşmış idim.
    - karizmatik, entelektüel, esprili, eğlenceli biridir. yine de en kahkaha anında dahi ağırbaşlılığı bırakmayan bir tavrı var. kendisini bir süre dinleyince ses karizmasının varlığına inanmaya başlıyorsunuz.

    demem o ki rakıyı hiç sevmeyen biri olarak kendisiyle muhabbet edeceğimiz bir rakı sofrası kurulsa bir büyük bitiririm herhalde.
  • corona belasından kaynaklı twitterda dr. house olarak ismi anıldıkça “korkmayın, buradayım” der gibi tweetler atan canım aktör. her zaman güven veren bir yanı vardı.

    normalde twitterı çok az kullanırken son zamanlarda günde üç dört tweet atıyor. farkındadır herhalde insanların bir şekilde morale ihtiyacı olduğunun. insanlar ,ki başka başka coğrafyalardan, onu çok seviyor. salt house olarak değil, hugh olarak.

    bazen tek bir şeyi merak ediyorum, neden ve nasıl bu kadar hızlı bir şekilde görünümü değişti bu kadar aşırı yaşlandı. 60 böyle gözükmek için çok erken bir yaş. ömrü sonsuz olsun.

    edit: geçen gün bbc2’da later...with jools holland'a katıldı ve we'll meet again'i evinde piyanoyla çaldı. burada
  • bugün 61. yaşına girmiş canımızın içidir. doğum günüsü kutlu olsundur. her yaşının ayrı güzelliği olduğunu düşündüğüm, okyanusun en temiz yerinin mavisi gözlerinden, içinin temizliği dışarıya yansıyan güzel insan. iyi ki vardır. iyi ki bizimledir. yaş sadece bir sayı dostum.

    debe edit: reisin bu kadar çok seveni varken, gülmekten yarım yarım yardığı son dizisini de şuraya bırakayım. sabredip izleyin 3 bölüm, akıyor sonra (bkz: avenue 5). onu komedide izlemek çok ayrı bir zevk ve ayrıcalık. komedyenlik temelinin hakkını veriyor resmen.
  • dünyaya doktor house olmak için özel görevle gelmiş olan kişi.. ana görevini tamamladıktan sonra yan görevlerle günlerini geçiriyor muhtemelen.. saygılar!

    (bkz: house m.d.)
  • almasın mına koyim emmy falan, çıkaracağı blues albümüyle gider grammy alır, o emmy'i de akademinin götüne sokar.
  • orijini komedi olan ama dramalarda da döktürmekten geri durmayan ultra karizmatik ingiliz aktördür. house m.d. ile tanıyanlar nedense onu başka bir şeyde izleyemiyorlar. fortysomething'i izleyin mesela, alışırsınız komedi oynamasına. avenue 5'da da ilk bölüm itibariyle zaman zaman sağlam yarmıştır.

    adamın kendi ingiliz aksanını garip bulanlar bile gördüm. adamın orijinal aksanı o be. onu konuşmasınmış da amerikan aksanı konuşsunmuş. sana soracaktı çünkü evet.

    yanarım yanarım 2014'teki istanbul konserine 5 gün öncesinde ayağımı kırdığım için gidemediğime yanarım. çok iyi bir piyanisttir ayrıca.
  • bu sene de emmy ödülünü alamazsa töreni alperen ocaklarının basacağına dair duyumlar var. dileriz bir tatsızlık yaşanmadan ödülüne kavuşur. yürü be house!
hesabın var mı? giriş yap