ilk buluşmada yapılmaması gerekenler
-
aa bu aramıs aaa o aramıs diyerek telefona sarılmak... basıma geldiğinden bilirim:) karsı tarafı gıcık etmek istiyorsanız yapabilirsiniz...
-
sok o telefonu cebine. uzak dur telefondan, saatten.
-
en güzel halinle buluşmaya gitmek. yükseltmeyecektin çıtayı o kadar.
-
hamburger ya da spagetti gibi yenilmesi zor yemekler tercih etmek.
-
ileri derecede miyopsanız, lens kullanıyosanız numarasını söylemek. tamam söylenir de ilk buluşmada söylenmez galiba. ya sahi bir daha niye görüşmedik ki biz ?
-
(bkz: çocuk)
-
buluşma bitiminde, karşınızdaki "kalkalım mı?" diye sorduğunda, sizden hoşlanmadığını düşünüp, "ben biraz daha oturacağım" diyerek buluşulan kişiyi yalnız göndermek... bir de hoşlanmışsanız, asla yapılmaması gereken birşeydir. bebek starbucks'ta uzun uğraşılar sonunda buluşmaya ikna ettiğim birine yapmıştım, nasılsa benden hoşlanmadı diye...
-
tempoyu ayarlayamamak.
şimdi böyle söyledim diye bunu mecazi algıladınız, yahut muhabbetin, etkileşimin temposundan bahsediyorum sandınız, değil mi? değil efendim.
seneler önce, akşam üzeri, güneş kızıl kızıl aydınlatmakta boğazı, havada tatlı bir esinti...
- şöyle biraz sahilde yürüyelim mi? sonra otururuz bir yerlerde.
+ olur tabi, süper olur.
2 dakika sonra...
- fmj, nereye koşturuyorsun, bir yere mi yetişeceksin?
+ hı? ne, nasıl?
- kaptırdın gidiyorsun diyorum, yetişemiyorum. sustun da, bakmıyorsun hiç bana.
+ hah, çok pardon ya, oturalım istersen şöyle.
- tamam.
arkadaş, tamam hızlı yürümeyi seversin, alışmışsın da her zaman sağlı sollu yardırmaya, kaldırımlarda insanlara toz yutturmaya da, yanında kız varken, zemin ve hava şartları romantizme bu kadar uygunken ne demeye jerry görmüş tom gibi fiti fiti koşturursun? kankanla jogginge mi çıktın eşşek herif, 400 metre engellilerde madalyaya mı oynuyorsun? gir koluna hatunun, muhabbet ede ede, aheste aheste takıl değil mi? yok! kızcağız da şaşırmıştı garibim, ben gözlerine bakmaya kıyamazken o yanında zorla duruyorum sanmıştı.
bak gene hatırlayıp sinirlendim, bana babanneyle salı pazarına çıkıp 20 metreyi 15 dakikada elde torbalarla anca katedebilmek müstehak. salyangozlar falan sollayacak ki aklım başıma gelecek.
lan! belki de çocuklukta maruz kaldığım bu yaşlı akrabalarla aheste aheste yürüyüşler yüzünden yaşadığım travmalar sayesinde bu hale geldim. vallaha olur mu olur, o yolda karşılaşılan diğer teyzelerle bitmek bilmeyen muhabbetler, bir vitrine 20 dakika bakmalar, 30 metre öteden bir araba geçiyor diye bütün devinimi durdurup saniyelerce hareketsiz kalmalar. 50 metre ötedeki ağacın hiç yaklaşmaması, o ağaca hiç yaklaşamamak... ninja kaplumbağalar'ın, dragon ball'un falan göz göre göre kaçması...
babaanne! büyük hala! laaayn! -
"buluşma" olduğunu anlamamak ve kanka moduna bağlamak. geri dönmesi pek mümkün olmuyormuş.
-
titreyen eller!
bişey yap ve o ellerin titremesine mani ol.
gerekirse kolları olduğu gibi evde bırak ama eller titremesin. zira, hem komik hem trajik bir durum bu.
biriyle buluşmak öyle çok aman aman bir mesele değil sonuçta, milyonlarca insanla aynı şehirde yaşayıp, yüzde 70 oranında 2. kez görmeyeceğin insanın karşısında ellerin titrerse yandın.
özgüven ve iç huzuru bulundurmuyorsan bünyede bu iş çok zor yonca.
light bira!
su iç, "şu dönem alkol tüketemem" de, soda iç, ama light bira içme!
şişman bi insansan bile içme, ne o olduğun halinden memnun değilmiş gibi? bira başlı başına öğretilmiş bir içecek, oyalanmak için içiyoruz en nihayetinde, onun da light'ını içersen eyvah!
dahası yaptığın çılgınlığı fark edip "araç kullanırken endişe ediyorum" baabında bir lafla olayları çığrından çıkarma.
hoşçakal demeyi unutma!
40 yıllık arkadaşlar gibi, "ben şurdan gidiyorum, hadi bye" yapma. (bilhassa) kızı, efendi efendi yolcula. taksi, otobüs, metro, metrobüs, vapur, her neyse işte, o araca bindiğinden emin olmak zorunda değilsin ama efendi gibi "hoşçakal" falan de.
hoşlanmadıysan bile yap bunu, zira insan olmak, hoşlanmaktan evvel de vardı.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap