• -okul uzamış biraz. çok mu gezdiniz? ehe ehe ( gerizekalıca sırıtmaktadır)
    +üçüncü sınıftayken annemle babamı kaybettim.
    -ee..ıı..omf...başınız sağ olsun...

    (görüşmeden sonra)

    + alo anne! aldım lan işi. sen babama da haber var. he.
  • odadan iceri girerken ayagin kapi esigine takilmasi ve sendelemem sonucu hr ablanin espiri yaparcasina,

    - bu sizin dikkatsiz oldugunuzu gösterir

    demesi

    ve benim de: sizin de önyargili oldugunuzu.

    demem.

    (bkz: dakka bir gol bir)
  • - neden bankacılık sektöründe çalışmak istiyorsunuz?
    - gittik hıyar gibi işletme okuduk yani nabalım, ton balıgı mı olayım mına koyim.
  • yer inşaat sektörünün öncülerinden!

    -piigs nedir biliyor musunuz?
    +ekonomisi problemli 5 ülke: portekiz, italya, irlanda, yunanistan, ispanya. kısaltma olarak kullanılıyor.
    -peki bu ülkelere yenileri eklenir mi sizce?
    +bunu son bilene nobel verdiler. ben iş istiyorum.
    -peki.
  • + daha onceki isyerinizden neden ayrildiniz?
    - sirketi baska yere tasidilar, nerede oldugunu bana soylemediler...
    + ...
  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .
  • - bize satış konusunda deneyimli elemanlar lazım.siz kendinizi satış konusunda nerede görüyorsunuz?
    + şöyle söyleyim, bakın şu an saat 15:00 ve arkadaşlarla saat 13:00 de taksimde buluşacaktım.onlar hala beni bekliyor, ben ise burdayım..
  • - on yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
    + ebenin amında aahahahahahah.
    - yahu biz de tam sizin gibi şakacı ve umursamaz bir müdür arıyorduk.
    + süper! odam nerede?
    - ebenin amında... ahahahahaa.
  • -aileniz buraya geldiginizi biliyor mu? (mankenlik ajansi degil ilac firmasi)
    -kactim ben size beyfendi.
  • bir gencin heyecanı, bir iş görüşmesinin stresi, aşk, ihtiras, entrika, hepsi aşağıda

    hal-i hazırda çalışıyor olmam sebebiyle rahat tavırlar sergilemek üzere gittiğim bir iş görüşmesinden;

    i: işveren (şirketin de sahibi aynı zamanda)
    b: ben

    hal-vakit durum vs.. sorulmuş, iş ile ilgili konuşmaya geçilmiştir.

    i: peki inshroud bey. bana gps'in ne olduğunu açıklar mısınız?
    b: tabii ki efenim şimdi gps, global positioning system kelimelerinin kısaltılmışıdır. efendim global zaten global, position zaten pozisyon, system de zaten sistem. (ne dedim lan ben)
    i: .....
    b: .....
    i: evet
    b: evet (bu iş de gidiyo lan bişeyler söyle, anlatsana lan gps'i...)
    i: hımm. özgeçmişinizde ingilizce çok iyi yazıyor, durumunuz nedir?
    b: efendim okuma, yazma ve dinleme çok iyi lakin pratik yapma imkanım pek olmadığı için konuşma iyi seviyede.
    i: pekala, bir bakalım. (işveren, sekreterine telefon açmış ve ipek hanım'ın gelmesini istemiştir)

    ipek hanım odaya girer, benim yaşlarımda, 1.80 boyunda, manken vücutlu, kıvırcık sarı saçlı, mini etekli, yıllardır rüyalarıma giren süper taş hatundur kendisi.

    svibth: süper vücutlu ingilizce bilen taş hatun

    svibth: welcome, i'll try to talk in english with you (merhaba, sizinle ingilizce konuşmaya çalışıcam)
    b: o..o...ok (t..t..tamam) (allahım rüyalarımın kadınıyla bilmediğim bir dilde konuşucam, iş olmasa bile hatun olsun)
    svibth: as you see, i don't have your cv, please, could you tell me about yourself? (yani diyor ki: yıllardır beklediğim yakışıklı güçlü şahane erkek sensin, neden bu ihtiyarı burda bırakıp evime gitmiyoruz? ya da ben bunu söylemesini istiyorum ama o sadece "gördüğünüz gibi bende cv'niz yok, kendinizden biraz bahseder misiniz" diyor)
    b: ok, my name is inshroud, i was born in 1982, in ankara.* ` :heyecanlanmak` my mother was bla bla bla... my father was bla bla... i'm a civil engineer since 2004... bla bla... (burda saçmalıyor, haliyle tercümeye gerek yok).... i live with my family. (ailemle yaşıyorum)
    svibth: oh aren't you married? (aa! evli değil misiniz?)
    b: no you? (hayır, siz?)
    svibth: (dünyada gördüğüm en güzel gülümsemeyle) hihihi.. no, and it's not your business. (hayır, ve bu sizi ilgilendirmez)

    bu sırada patron sigarasını yakmış, kızın karşısında acı çekmemi zevkle izliyor. kızı güldürmemden kıllanan patron araya girerek "evet ipek hanıım!" diyor, ipek hanım konuya dönerek işimle ilgili sorular soruyor, cevaplarken ağır aksak konuşmam patronun hoşuna gidiyor, yüzüne bir gülümseme yayılıyor, ipek hanım ise kaşlarının ortasını yukarı kaldırarak o mükemmel üzgün ve masum ifadeyi takınıyor, oturduğum yerde boşaldım boşalıcam, adamlar farkında değil.

    b: now i'm working on a trade center project and ee.. e... (şu anda bir ticaret merkezi projesinde çalışıyorum ve ee.. ee...*
    svibth: if you can't remember the word, it's not matter. (kelimeyi hatırlayamıyorsan sorun değil diyor, bana diyor)
    b: ee.. if i was feeling comfortable, it would be easy to talk in english (daha rahat hissediyor olsaydım konuşmak daha kolay olurdu)
    svibth: are you feeling uncomfortable? (rahatsız mı hissediyorsun?)
    b: no.. no.. not uncomfortable but i feel under pressure. as you know, it could be the most important minute of my life and i'm nervous. so i'm trying to talk in english by thinking in turkish, it's very hard you know. and i feel nervous too when i talk with beautiful woman, and now i'm trying to talk with you*
    yani diyorum k,: hayır hayır rahatsız hissetmiyorum ama biraz baskı altında hissediyorum. bildiğiniz gibi bu hayatımın en önemli dakikası olabilir ve gerginim. türkçe düşünüp ingilizce konuşmaya çalışıyorum, bilirsiniz bu çok zor. ayrıca güzel kadınlarla konuşurken de gergin olurum ve şimdi sizinle konuşuyorum*

    bu sözümden sonra ipeğimin yüzü aydınlanıyor, ağzı büyüyor, inci gibi dişleri görünüyor, patron rahatsız, ben boşaldım, ipek patronuna dönüyor ve
    "ingilizce konusunda en ufak bir sıkıntımız yok" diyor. ben o anda ikinci postayı atıyorum. ipek teşekkürü alıyor ve çıkıyor. patronla tekrar baş başa kalıyoruz, biraz daha muhabbet edip aranmak üzere gönderiliyorum. çıkışta ipek beni bekliyor, "kusura bakma" der gibi bakıyorum, "saçmalama salak şeey, ne kusuru, çok tatlısın" der gibi bakıyor, yanına gidiyorum, teşekkür ediyorum, o melaike gülüşü bir kez daha yüzünü kaplıyor, rica ediyor, merdivenlerden inerken üçüncü postayı atıyorum.

    ve bu sabah ikinci görüşme için randevu alınmak üzere aranıyorum, dördüncü posta bitti, pazartesi günü ipeği bağlıyorum.
hesabın var mı? giriş yap