• hiç dikkat ettiniz mi? kötü insanların arada yapmış olduklar iyilikler unutulmaz ve "hep kötülük de yapabilirdi, bak iyi tarafları da varmış" denilirken salt iyi gelmiş iyi giden insan için "kötü biri olmayı da seçebilirdi" diye bir şey denilmez.

    o sadece iyidir, odur onun vasfı.

    iyi bir adam olur, efendi olur ama eş bulamaz. beğenilmez. beğenilse bile aldatılır. keza aynısı kadın için de geçerlidir. iyi bir kadındır, eştir ama aldatılır ihanete uğrar. iyi olmak yetmez bir yerde çünkü.

    iyi birisi öldüğünde de "çok iyiydi" denilir geçilir ama bu kadardır. iyi olmak dünyanın ayarlarında varsayılan olarak atandığı için insanlar iyi değil de, kötü olduklarında fark edilirler. ve yine iyinin iyiliği zaten olması gerekenken, kötünün iyiliğine şükredilir.

    hiçkimse iyi bir insan için "kötü biri olmayı da seçebilirdi ama seçmedi o hep iyi oldu" demez ama kötü bir insan buğday tanesi kadar iyilik yapsa, o iyilik yıllarca konuşulur ve dahası "özünde hep iyi birisi olduğu inancı" ile daha çok bağlanılır.

    iyi insanın bir kez yaptığı kötülük, kötü birinin yaptığı bir iyilikle kıyaslanınca, kötü kazanır...

    belki buna daha somut örnekler verebiliriz. örneğin bülent ecevit mütevazı kişiliğiyle bilinirdi. malda parada pulda gözü yoktu. bir tane toros arabasıyla gider gelirdi meclise. ne oldu? arasıra bu özelliğiyle hatırlanır olsa da iyi birisi olması pek de fayda getirmedi ona. belki onyıllar sonra tarih kitaplarında iki satır söz edilecektir hakkında.

    oysa bir de sert görünümlü otoriter siyasetçilere bakalım. zihindeki yerleri kötüdür ama iyi bir şey yaptıklarında da "aslında özünde iyi" görüşüne iter insanları. öyle ki, insanlar, "bir gün beklemeye değecek kadar çok büyük bir iyilikleri dokunacak" beklentisiyle yaşarlar ömürlerini.

    evet, görüldüğü gibi iyi olmak çok da iyi bir şey değil. iyi olun ama beklentiniz olmasın...

    tanım: gerçek.

    edit: yazar burada kendi iyiliğinden ve takdir görülmesinden bahsetmeyip başlıbaşına "iyi olmak" kavramını ele almıştır.

    iyilik pragmatik beklentiler için yapılmaz. iyilik; tüm din kitaplarında, toplumsal normlarda, gelenek-göreneklerde insanlığın edinmesi gereken doğru bir vasfı olarak öğretilir. bu vasfa sahip olunduğunda da bu kadar kötülerin olduğu bir dünyada iyi olmak, iyi kalmak bir meziyettir ve bunu uygulayabilen kişiler aslında takdir görmelilerken böyle bir takdir yoktur. yani kimse yüceltmez iyi olan kişiyi ama sözkonusu kötü kişi olduğunda, o din kitaplarındakilerin, toplumsal normların, inanışların, adetlerin vaadettiklerinin tamamen tersinde ve üstelik büyük bir adaletsizlikle ödüllendirme sözkonusudur. bunu eleştiriyorum.

    ve iyi birisi nedir? iyi birisi, kötü olabilme iradesi varken bu iradeyi kötü olmamak için kullanan kişidir.

    edit: iyi olmaktan dolayı bir ödül beklemek değil, iyinin iyiliğinin sonuçlarıyla, kötünün iyiliğin sonuçları arasında adil davranılmamasıdır buradaki mesele.

    edit: okuduğumuzu anlıyor muyuz?

    iyi olmamak lazım, iyilikten hayır gelmiyor demiyorum. aksine iyi olunmalıdır. evren iyiler sayesinde ayaktadır. burada eleştirdiğim durum kötülere kazandırılması. kötü birinin bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi yaptığı bir iyilik o kişinin tüm kötülüklerini örtmekle birlikte yüceltir. ben bunu vurguluyorum.

    kötü biri yüceltilmediği sürece iyi olmaya hiçbir ödül beklemiyorum.

    editler yetmeyince yeni bir entry yazmak farz oldu(bkz: #70243788)
  • bütün eğitim hayatım boyunca hakkımda "uslu, ağırbaşlı, sakin, olgun, aklıbaşında" gibi şeyler söylendi..

    şimdi kızıma en büyük tembihim "sakın kendin için uslu dedirtme"

    hırçın densin..yaramaz densin..kavgacı densin..gürültücü densin..

    ne denirse densin ama uslu denmesin..

    la bi öğretmen de gelip sormadı "sen niye sessizsin" diye arkadaş..

    ben kural neyse uyuyordum..

    atıyorum, yiyecek bi şey mi dağıtılacak, öğretmen "sıraya geçin, sıraya geçemeyene yok" mu diyor..ben sıraya geçip beklerdim, aradan üç beş çocuk çıkar bi karıştırırdı ortalığı, öğretmen kenara çekilirdi, dağıtılan şey biterdi, ben kös kös kalırdım..ne öğretmen gelir sorardı ne ben gidip anlatabilirdim..

    hep iyi insan olmaya çalıştım..sınavdan zayıf mı aldım, bütün sınıf, sınıfın zayıf alan piçi, fırlamasının başında onu teselliye giderdi de, biri de "ulan bu herif efendi, gidip iki laf da ona edelim..üzülmesin diyene rastlamadım..

    işin komiği ne biliyor musunuz, ben bile gidip o piçe teselli verirdim..kendim de zayıf almışım..gidip o piçe teselli veriyorum..üzülme diyorum..

    niye?

    çünkü piç o kadar tatava yapıyordu ki millet ona gidiyordu..bi kişi de demiyordu ki "bi sus be amınakodumu çocuğu, bir sen mi zayıf aldın" diye.

    abi bağırın..çağırın..piç olun..hırt olun..utanmaz olun.pislik yapın..kötü olun mümkünse..istemekten hiç utanmayın..hep isteyin..devamlı talep eden olun..

    efendi olmayın..uslu olmayın.sessiz olmayın..utanmayın..ben hiç talep eden olmadım..hep birinden bi şeyler istemeye utandım..görevliler, sorumlular, yetkililer görür dedim..kimse görmüyor..

    utanmayın..utanmaz arsız olun..yüzsüz olun..

    bak net..

    yaşanmış hikayedir..

    yine de sen bilirsin..

    iyi insanı sikleyen görmedim..

    korku sevgiden çok daha güçlü bir duygudur..

    sevdiğin biri için bir kere bir şey yaparsın..

    korktuğun biri için sike sike hep yaparsın..

    korkulan biri olun mümkünse..

    bu dünya artık böyle.
  • iyi insan olmanın hiç bir işe yaramamasından ziyade sorun çok daha başkadır.

    bana ve benim gibi yetişen insanlara toplum kuralları, iyi biri olmanın erdemlikleri yıllarca gerek ailemde gerekse gittiğim okullarda anlatıldı. ben de buna göre yetiştim. yeri geldi sanal bebeklerimizle bağ kurduk pili bitince oturduk ağladık.

    fakat biz böyle iken diğer yanda doğurduğu çocuğunu sokağa atanlar, satanlar, karısını kızını öldürenler, akrabalarına tecavüz edenler yaşıyordu. eğitimsiz, kültürsüz, cahil bir topluluk vardı.

    ve bize bunlardan sakınmamız, uzak durmamız, bunlara bulaşmamamız söylendi hep. işte sorun da tam olarak buydu.

    biz iyi bir insan olurken, naif olduk. aslında bize iyi bir insan olmak yanlış öğretildi.

    iyi insan olmak bir yerde bir taciz, şiddet, cehalet, hırsızlık varsa onu yapanın yanına bırakmamaktır.

    biz iyi olalım derken korkak olduk. korkaklık da hiç bi sike yaramaz. toplumumuz avm ortasında bir kadına falçata atacak cesareti bulan kötülerin, buna sessiz kalan korkak iyileri esir aldığı bir tımarhaneye dönüştü.

    nasıl düzelir, inanın hiç bir fikrim yok. umudum da falçata ile parçalandı bu akşam.
  • 38 sene sonra anladım. sikerim insanlığı da iyiliği de.
  • yaptığınız iyiliğin insanlar tarafından (hayvanları tenzih ederim) ancak yaklaşık on beş dakika kadar hatırlanmasına yol açan durumdur. siz kendinizi sıkıntıya sokacak biçimde birisine yardım için uğraşsanız bile o kişi (çok büyük oranla) sıkıntısı ortadan kalktıktan sonra size dirsek çevirecek ve ilk fırsatta sizi sırtınızdan bıçaklamaktan çekinmeyecektir. bu durum okulda da, iş hayatında da, sosyal hayatta da böyledir. birisi o kişiye sizin ona yardım etmek için kendinizi bile sıkıntıya soktuğunuzu hatırlatsa bile (ki bunu ancak iyi insanlar, başka iyi insanların iyilikleri karşısında nankörlük görmesine dayanamadığında yapar) karşıdaki kişinin cevabı bellidir: "bana ne, yapmasaydı o zaman". o alacağını almıştır nasılsa. aynı kişi yeniden iyiliğe ihtiyacı olduğunda yine size gelecek ve bu defa red cevabını aldığında da sizi çamura bulamaktan çekinmeyecektir. çünkü bu ülkede vefa yalnızca bir semttir.

    yardıma ihtiyaç duyduğunuzda çevrenizde kendiniz gibi birini bulmanız dileğiyle....

    yıllar sonra gelen edit: anlatmak istediğim yanlış anlaşılmış. burada "bakın ben ne kadar iyiyim ama takdir görmüyorum" demedim. benim için iyiliğin göstergelerinden biri yardım edebileceğiniz birine ihtiyacı durumunda yardım etmektir, hatta bazen kendinizi bir kenara atıp önce onu düşünmektir. yoksa kuru kuru iyi insan olmak ve kötülükten kaçınmak pasif iyiliktir, yardım ve paylaşma ise aktif iyiliktir benim gözümde.
  • oncelikle "iyi insan" veya "kotu insan" diye bir sey yoktur. bu sadece filmlerde ve stv dizilerinde olur. hatta dikkat ettiyseniz son donemde cekilen filmlerde bile artik keskin bir iyi adam/kotu adam ayrimi yapilmiyor ve zaman zaman "kotu adamlarin" iyi taraflari ve "iyi adamlarin" karanlik taraflari da resmediliyor.

    bugun bir anket yapilsa, insanlara "sence sen iyi bir insan misin kotu bir insan misin?" diye sorulsa, insanlarin %99'u kendisini "iyi insan" olarak gorecektir. hatta bu ekstrem orneklerde bile gecerli olacaktir. mesela imraliya gidip apo'ya "sen iyi bir insan misin kotu bir insan misin?" deseniz "ne yaptiysam kurt halki icin yaptim, degerimi kimse bilemedi" diyecektir. hitler'le 1940'larda roportaj yapsaniz yine ne yaptiysa alman halkinin iyiligi icin yaptigini soyleyecektir. dunya'da kimse "ben kotu bir insanim" demez. belki birinin psikolojisi bozuksa o anki pismanliktan veya vicdan azabindan dolayi oyle diyebilir ama her insan ozunde iyi bir insan olduguna inanir.

    zaten arastirmalara gore insanlarin ezici bir cogunlugu gunluk hayatinda cogu olaya iyi niyetle yaklasir. insanlar kendilerini tehdit altinda gormedikleri taktirde bencilce davranmamaya calisirlar. mesela bir isyerinde ne zaman isini kaybetme korkusu baslarsa o zaman bencilce hareketler baslar cunku insanlar kendilerini koruma gudusuyle donatilmistir.

    mesela bir kiza sirf guzel oldugu icin yazilan bir erkek, kiz onu yakisikli bulmayip reddedince kizin kotu niyetli oldugunu kendisinin iyi niyetli oldugunu dusunur. halbuki iki tarafin niyeti de aynidir, fiziksel olarak begendigi biriyle birlikte olmak. bir iliskide taraflardan biri mutlu biri mutsuzken mutsuz olan taraf mutlu olan tarafi terkedip gidince bir anda "kotu adam/kadin" ilan edilir cunku karsi tarafin mutlulugunu dusunmemistir. halbuki karsi taraf da onun mutlulugunu dusunmemistir ama kimse bunu dile getirmez.

    artik herkesin bildigi meshur zimbardo deneyinde bir grup stanford ogrencisi kurayla iki gruba ayriliyor ve yarisi gardiyan yarisi da mahkum rolu oynuyor. deneyin ilerleyen gunlerinde gardiyanlar mahkumlara zulum ustune zulum yaparken mahkumlar neye ugradiklarini sasiriyorlar. halbuki deneyden once secilen deneklerin tamami psikolojik olarak saglikli, zeki, etraflarinda "iyi insanlar" olarak bilinen, sosya cevreleri olan donanimli insanlardi. ne oldu da yarisi kurayla gardiyan rolune burununce birden bire canavarlasti?

    yine yillarca suren milgram deneylerinde binlerce insanin gayet zalimce seyler yapabilecegi gosterildi. normal gunluk hayatina devam eden amca ve teyzelerin kendilerine birine iskence etme emri verildigine gozlerini kirpmadiklari goruldu. deneyde "yok ben yapamam oyle, ben iyi bir insanim" diyenler yok denecek kadar azdi. sartlar el verdiginde her insanin kotulesebilecegini bu deneyler gostermisti. insanlar genelde guc sahibi degilken ve kendilerini tehdit altinda gormuyorken genelde iyilikten sasmazken kendilerini tehdit altinda gorduklerinde veya bir anda guc sahibi olduklarinda iyiligin disina cikabilmektedir ve bunu cesitli ideolojik veya fikirsel kaliplarla savunabilmektediler.

    tarih boyunca insanlarin davranislarini belirleyen dinler ve cesitli kulturler hep insanlarin ozunde kotu oldugunu ve gunahlara boguldugunu ogretmistir. bu ogretilere gore insanlar gunahkardir, cehenneme gitmek uzeredir ve bundan kurtulmak icin bir kurtariciya (peygamber, tanri...vs) ihtiyac duymaktadir. bu hemen hemen her kulturde olan bir inanc. bu inanclar insanlara sirf kendileri gibi olduklari icin kotu hissettirmeye dayaliydi.

    peki bir insanin iyi mi kotu mu oldugunu hangi kritere gore belirleyecegiz? mesela bazi dinlerde insan oldukten sonra gunahlariyla sevaplarinin bir teraziye konulup tartilacagi, sonra da gunahi agir gelenlerin cehenneme, sevabi agir gelenlerin cennete gidecegine inanilir. bu durumda sevabi daha cok olanlar "iyi insan", gunahi daha cok olanlar da "kotu insan" olarak goruluyor. bu kriter en basta mantikli gozukuyor ama burada bile bazi kopukluklar var. ornegin bazi dinlerde zina yapmak ve icki icmek gunah ve kotuluk olarak goruluyor ama bunlarin ille de kotulup olup olmadigi tartisma konusu. insanlar bugun hangi davranisin iyi, hangisinin kotu olduguna bile karar verememektedir ve bu konuda bile bir suru anlasmazlik var.

    diyelim ki tum insanlik bir meclis olusturdu ve hangi davranislarin birini iyi insan, hangi davranislarin birini kotu insan yaptiginin listesini cikartti ve ortaya evrensel bir liste cikti. ve yine diyelim ki bu listede adam oldurmek, hirsizlik yapmak gibi istisnasiz her insanin "kotu insan davranisi" olarak gorebilecegi davranislar var. bu davranislarin bile her zaman insani kotu yapmayacagi yerler var. mesela bir insan savasta dusman askerleri olduruyorsa veya acliktan olmek uzere olan bir cocugu kurtarmak icin hirsizlik yapiyorsa bu onu kotu bir insan mi yapiyor? hadi bu kez "sebepsiz yere adam oldurenleri kotu insan sayalim" diyelim. bu kez de sebepsiz yere suc isleyen, baskalarina kotuluk yapan birinin psikolojisinin bozuk olmadigi ve yaptigi kotulugun farkinda bile olmadigi ne malum?

    bugun mesela savunmasiz hayvanlara iskence eden insanlarin bir tanesinin bile psikolojisi yerinde degil. zaten psikolojik olarak saglikli bir insan bunu yapmaz. bugun "manyakca" "psikopatca" dedigimiz seyleri yapan insanlarin hicbiri yaptiklarinin manyakca veya psikopatca oldugunu bilmiyor cunku psikolojileri bozuk. bir insan savunmasiz bir hayvana iskence edebilecek kadar psikolojisi bozuksa onun psikolojisi ayni zamanda yaptiginin kotu bir sey oldugunu anlayamayacak kadar da bozuktur.

    zimbardo, milgram derken deneylere bir tane daha ornek vereyim. abd'de yasayan ilk turk akademisyenlerden biri (ve belki de en unlusu olan muzaffer serif 1936'da ilginc bir deneye imza atti. deneyde bir grup cocuk iki farkli otobusle kampa goturulecekti. deneydeki cocuklar ozellikle secilmisti. tum cocuklar beyaz irktandi, hepsi protestan hiristiyandi, hepsi orta siniftan geliyordu ve hepsi asagi yukari benzer kisilige sahipti. cocuklar kasten ve ozellikle her konuda denk olarak secilmisti ki sonradan ortaya cikan farkliliklar irkcilik, sinifcilik, dincilik gibi kavramlara yorulamasin. cocuklar her konuda denkti ve tek fark kampa iki farkli otobusle gidiyor olmalariydi. otobuslerden biri kamp yerine digerinden birkac dakika once varacakti. sirf bu elemanlar farkli otobuste geldiler ve biri digerinden birkac dakika once geldi diye kamp boyunca gruplar birbirine yapmadiklari dusmanlik kalmamisti cunku gruplar birbirlerini tehdit ve dusman olarak gormeye baslamisti.

    bu konuda yapilan o kadar cok arastirma ve deney var ki "iyi insan vs. kotu insan" diye bir sey olmadigini yuzumuze tokat gibi carpiyor. kendisini tehdit altinda gormedigi halde psikolojisi bozuk olmayan her insan iyi niyetlidir ama insanlar kendilerini tehdit altinda gorduklerinde isler degisir.

    bir de psikoloji demisken insan beynine deginmemek olmaz. insan beyni belki de evrendeki en karmasik nesnelerden biridir. gunumuzde bir insanin tum hayal, dusunce, plan, davranis, kisilik, ruya, aliskanlik, zevk, sevgi, nefret gibi ogelerinin tamaminin beyinde gerceklestigi biliniyor. hayal ve ruya gibi en soyut kavramlarin bile beyinde fiziksel veya kimyasal karsiliklari oldugu yillardir biliniyor. yani insan beyni cok ama cok gelismis bir bilgisayar gibi islemektedir ve beyindeki hemen hemen hersey mekaniktir. bu durumda "iyi insan" veya "kotu insan" diye bir seyin olabilmesi icin beyinde herhangi bir bolgenin veya kimyasalin bu ise ayrilmis olmasi gerekirdi. ornegin "beyninin x bolgesi fazla buyuk olanlar kotu insandir" veya "beyninde y kimyasali az olanlar iyi insandir" gibi cikarimlar yapilabilmesi gerekirdi ama boyle bir sey mumkun degil. "iyi bilgisayar/kotu bilgisayar" nasil olmuyorsa, "iyi tavsan/kotu tavsan" nasil olmuyorsa iyi insan/kotu insan da olamaz. bu bir kere biyolojik olarak mumkun degil.

    gerci bunlarin cogunu zaten baska bir entry'de anlatmisim: (bkz: #38987652)
  • geçen sabah şiir okurken işe geç kaldım. hep derim, insan görevlerini ihmal edecekse de şiir okumak gibi mücbir sebebi olmalı. okuduğum şiir de birhan keskin'in kargo şiiri.

    ''
    buraya bir ayna koydum, arada önüne geç bak
    mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun.
    n'olcak ki bırak patronlar seni kovsun.

    ''

    diye de bir bölümü var üstüne üstlük. resmen kendini gerçekleştiren kehanet! neyse dedim, kovulursam da eğitim psikolojisi bilen insanım, erikson'dur, piaget'dir, freud'dur, iyi kötü bi hukukumuz var. onlar kaybeder. bu bilimsel abileri kastetmiyorum elbette, patronlar diyorum. kaybederler. böyle alır yürürdüm akşama kadar kendimi gazlardım, bana şiir mi yok?! ehh, kendi kendine konuşurken lafın lafı açması diye de bir durum var, sohbet ilerleyecekti ki bi şans verdim işime. çünkü pazartesi. çünkü pazartesileri intihar edilmeyecekse işe gidilir. *

    iyi de; işe gitmek ile iyi bir insan olmak arasında ne bağlantı var da yine bir çamdan bir kavaktan konuşuyor olabilirim? şu bağlantı var: iyi insanlar, işe gitmez. yani, bazen bizim burada öyle oluyor. tüm kötüler geliyor, bi bakıyorum bir başımayım. ahaha, tabii ki öyle değil. şöyle diyeyim; zaten işe yaramıyor ne gerek var ki iyi olmaya diyen insanların işe geldiği günler oluyor. o zaman da işte, hadi şiir okuyayım bu sabah da veyahut da ipe un sermişim o halde işe gitmeyeyim diyorsunuz. işe gitmek istemiyorsunuz. iyi bir insan olmamak da hiçbir işe yaramıyor bak. işe yaramıyor, iyi gelmiyor yani.

    iyi bir insan olmanın ilk kuralı, iyi bir insan olmaya çalışmamaktır. bu, ilkbaharda buzların erimesi gibi sıradan bir olay olmalı. suyun akması gibi. ayvanın sarı, narın kırmızı olması gibi sonbaharda. sonbaharın kendisi gibi. ayakları çıplak çocuk görünce içiniz üşümeli, artık dinlenmesi gereken yaşlıların canhıraş çalışmasına içlenmelisiniz. 23 nisan çocuk bayramı gösterisinde en arkada kalmış, kalabalıktan gösteriyi izleyemeyen tekerlekli sandalyedeki bir çocuğu gördüğünüzde, veliymiş, protokolmuş hiç önemsemeyip tüm imkanları seferber ederek çocuğu sahnenin en önüne alıp, nasıl sevindiğini görünce boğazınızdaki yumrukla programa devam etmelisiniz falan. kendim yaptım demiyorum, tabii ki bi arkadaş. iyi insan olmak bir farkındalık. herkesle aynı fotoğrafa bakıp farklı şeyleri görüyor olabilmek. altıncı duyu gibi.

    hiçbir iyilik cezasız kalmıyor buna inanırım. bir de acizlik olarak görülüyor buna da hemfikirim. ahmet uluçay'ın dediği gibi ''insanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor, acizliği asla.'' doğrudur. iyilik yaptınız diye insanlar sizi umursamıyor bile olabilirler, ya da nbc'nin dediği gibi tevazuyu acizlik olarak görüp saygıyı azaltıyor da olabilirler. ne demişti epikuros; kontrol edebildiğim ve kontrol edemediğim davranış ayrımı ''mutlulukla'' ilintili. kontrol edemediğim davranış, kişilerin davranışları, beni niye yıpratsın ki? kim iyi olursa, kendine olur. bu örnekler hep yapan kişilerin kendisini bağlar. ''o'' kişilerin sorunudur. her yapılan davranış, yapan kişiyi oldurur. kişi her ne kadar sosyal bir varlık olup, toplumsal ilişkilerinin bütünü*de olsa, nihayetinde gece olunca yatağa başını yalnız koyar. herkes kendi yerini doldurur.

    yalnızlık en kadim hikayedir. en kısa ve en uzun.

    iyi bir insan olmak, kötü bir insan olmamaya yarar. bu da bu küçük dünya için büyük ve yeterli bir meseldir.
  • bir yahudi atasözü der ki: iyilik yapma, görevin olur.

    bir türk atasözü de der ki: acıma yetime, döner kolay g.tüne.

    bu yüzden iyilik yapıp da bir karşılık veya takdir bekliyorsanız fena halde yanıldığınızın resmidir. iyiliği, iyi bir insan olduğumuz için yapmalıyız. insanlık için… hiç bir işe yaramayacağını bilerek... iyiliğin bizzat kendisi varlığını sürdürsün diye.

    zaten iyilik yaptıklarımız da zaman içinde bize düşman olurlar. çünkü iyilik, o insana, zayıf ve yardıma muhtaç bir anını hatırlatır. ve insanlar, kötü anları çağrıştıranları pek hatırlamak istemezler.
  • erdemli olmanın değil, güçlü olmanın, hırsın, bu güç ve hırsla birlikte gelen başarının ve paranın baş tacı edildiği toplumlar için doğruluğu geçerli bir önerme.
    aksinin söz konusu olabilmesi için toplumu oluşturan bireylerin çoğunluğunun iyi ve erdemleri yücelten, vicdanlı ve ahlaklı olması gerekir. bu olmadığı müddetçe evet, iyi olmak bir işe yaramadığı gibi enayi, tembel, kafası çalışmayan olarak etiketlenmeniz kaçınılmazdır
  • karşılık beklemeyeceksin kimseden ne yaparsan kendine yakışanı yapıyorsun

    genelde nankörlükle sonuçlanacak ama varsın sen kendi vicdanına göre doğru olanı yapmaya devam et.
hesabın var mı? giriş yap