• yarattığı eserlerin fikir babasıdır. şöyle ki aklında absürd bir fikirle grafik tasarımcılarının yanına gidip aklındakini her ayrıntıyla anlatır. tasarımcılar ise bunları bilgisayar ortamında yaratmaya çalışır. jeff ise o esnada hayır böyle değil şöyle olsun der durur. sonra tamamlanmış tasarım koca koca kanvaslara çizilmek üzere incelenir. koca stüdyoda bir yanda on kişi birden renk skalasını oluşturur, renkleri denerler; bir yanda parçalara ayrılmış ve tek tek numaralandırılmış yerlere o renkleri uygulamak için hazırda bekleyen otuz kişi vardır. fabrika gibidirler ve eser tamamlanınca son jeff koons şaheseri diye bahsedilir.

    yani işin aslı her ne kadar işlerinde muhalif bir taraf olsa da, muhalif olduğu fikirleri fabrika ortamında tekrar tekrar kolajlayıp insanlara yaptırmaktan ve sırtını hala pop-art'a dayamaktan başka bir iş yapmamaktadır kendisi. sonra bu işler milyon dolarlara satılır; çılgın entel burjuvazi jeff koons'un elinin değmediği kanvaslarını almak için birbirleriyle yarışıp durur. çok merak ediyorum acaba şu ufak resim kitlerinden, mona lisa'lardan falan alsam; binbir parçaya bölünmüş ve numaralandırılmış o resmi üzerine numaralar yazılmış boyalarla boyasam, en azından ben boyadığım için 10 dolar verir miydi bu insanlar diye. ama tabii olmaz sanırım; önce elli tane adamı işe alıp, new york'ta koca bir stüdyo tutmam ve iyi bir menajer edinmem lazım sanırım. hmmm...
  • bu adamcağız'ı hiç ciddiye alamıyor şu deli gönül!

    bir kere bu adam dürüst ve âdil değil. kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapıyor. 2006'da bir kolajında kullandığı bir fotoğrafın sahibi kendisine dava açmış, mahkeme "fair use" gerekçesiyle koons'u suçsuz bulmuştu. bu koons, 2011'de bir galeriyi, balondan yapılmış köpekler sattığı için mahkemeye verdi ve tabii ki kaybetti.

    şimdi bu herifoğlunun adam olup olmadığı bir yana; bu dava bizim açımızdan felsefî bakımdan önemli. zirâ, mahkeme koons'u haksız buldu. bu ne anlama gelir? bu, şu anlama gelir; "balondan yapılmış köpek" koons'a ait bir şey değil. dolayısıyla "balondan yapılmış köpek" bir sanat eseri de sayılamaz. çünkü "balondan yapılmış köpek" bu herifin icat ettiği bir şey değil. sanatçıya ait olmayan bir sanat eseri olamayacağına göre...

    ondan sonra 2013 yılında jeff koons imzalı portakal rengi bir "balondan yapılmış köpek", sıkı tutunun, 58,4 milyon dolara satıldı ve jeff koons'u "yeryüzünün yaşayan en pahalı sanatçısı " yaptı.

    şimdi bu uzun lafın kıssası nedir?
    inanın, ben de hiçbir şey anlamadım...
  • jeff koons eserlerinin sanat kavramini ve sanatin sinirlarini zorlayan bir ozelligi var bence. yarattigi urunlerin* sahip oldugu komik hava yuzunden sanat dunyasi ve sanat eseri kavramlarini ti ye aliyormus gibi gelir bana hep. jeff koons'un islerini urun diye nitelendirmek endustri cagi ve modernizm ertesi sanat in aldigi rol ve gecirdigi degisim nedeniyle garip sayilmaz, warhol da kendi atolyesini the factory olarak adlandirmistir. sanat toplumsal degisimlerden kendini soyutlayamaz, o yuzden bu teknolojik ve mekanik caga uygun olarak gunumuzde sanat da kendini kacinilmaz bir sekilde farkli bicimlerde manifesto eder.

    jef koons'un eserlerini baskalarina yaptirtmasi da aslinda o kadar garip bir durum degil. 20 yuzyil'da kavramsal sanat'in * sanat ve sanat yapiti temellerini sarsmasi yuzunden gunumuzde sanatci eserini % 100 el emegiyle kendi ortaya koyan bir kisi degildir artik. kaldi ki rembrandt gibi eski klasik donem ustalari bile altlarinda 10 larca ogrencinin calistigi atolyelere sahiptiler (ingiliz sanatci david hockney bu klasik donem ustalarinin atolyelerini gunumuzdeki hollywood film studyolarina benzetmisti bir roportajinda, haksiz da sayilmaz bir cok noktada).

    bu kadar yazdim ama jeff koons un eserlerini bir turlu sevememisimdir sahsen. kitsch urunler yaratmasinin zarari yok da, bana sanatci olarak, sanat dunyasinda sahip oldugu mevki sayesinde edindigi guc *** yuzunden kolay kolay yeri sarsilamayan, yuksek burjuva sinifina yonelik -bir anlamda nerdeyse o sinifla bile dalga gecen- ama kanimca sanat in sahip olmasi gereken ozgunluk ve siradisiliktan yoksun eserler ortaya koyuyormus gibi geliyor. bilemiyorum, eserlerini sergilendigi ust sinif galeri ve muze camiasindan cikarip, hitap ettigi kesimden uzaklastirinca beni heyecanlandiran bir ozelligi kalmiyor. kaldi ki o statu icinde bile eserlerinin ifade etmekte zorlandigim beni rahatsiz edici bir ozelligi var jeff koons'un. sirf bu rahatsiz edicilik yuzunden biraz hoslanmisimdir kendisinden ama o da benim celiskim olsun.
  • çocuğu olursa adını kitsch koymak isteyen bir adammış bu.cins cins fotoğrafları,heykelleri var.gerçi bu heykeleri başkası yapıyor ama adam isim olmuş bi kere. cicciolina ile olmayan filmlere afişler döşemiş bol bol.ilginç.
  • yaptigi robotik tavsanlarla stella mccartney'nin 2006 koleksiyonunu derinden etkileyen sanatcidir.
    mccartney'nin koleksiyonu hakkinda "koons'un resmen giyilebilir versiyonunu yapmis!" denilmistir kimi kritikler tarafindan..
    kotu bir ilham degildir tabi ki koons, muhtesemdir. mccartney'nin koleksiyonu da oyle.
  • sanatla ilgisi olmayan, orijinal hiçbir fikri bulunmayan, burjuvazi kusmuğunun teki. devrim öncesi fransa'sının aşırılıkları gibi sadece gösteriş ve israf olsun diye sözde sanat eserlerine para verenlerin baş tacı.
  • amerikalı kitsch plastik sanatçı.heykel resim alanında genelde ürünler verir; eserleri gerçekten şahanedir, ancak herşeyden önce komiktir, bakınca gülme krizlerine sokan bir adamdır.aynı zamanda cinsel içerikli olanları tutucu kişilerde beyninden vurulma etkisi yaratır.porno yıldızı cicciolina ile evliydi eskiden, onunla birlikte kendi yönetmenliğini yaptığı erotik sanat filmlerinde oynamıştı.heykeller falan da yapmıştı cicciolinayı değişik pozisyonlarda düzerken gösteren; hakikaten cins adam.
    (bkz: cicciolina)
  • kendisi kadar bos, uretemeyen, sisirilmis modern sanatci gormedim (hadi pornocu eski karisiyla olan eserleri bir tik marjinal diyelim gitsin o kadar). ancak bos da olsa bir tarzi vardir. meshur yabanci gallery'lerde gorunce "kesin bu jeff koons" dedirtir.
  • 90'ların başlarında eserleri birkaç bin dolara satın alınabiliyordu, 2010 yılında birkaç milyona çıktı. yaptığı figürlerin hepsinin felsefik anlamı varmış, misal tavşan paskalya ve çocukluğunu sembolize ediyor, nebileyim kuğu evdeki seksüel harmoniyi gibisinden...felsefenin f sinden anlamayan ve kitaplarla yakından uzaktan alakası olmayan günümüz insanı için uygun ayarda mesajlar içeriyor. kitle bunu, yani bugünün sanatını istiyorlar - taze, dinamik ve canlı olanı. modern ve popüler, rock'n roll'a benzeyen: gürültülü, asi, eğlenceli ve havalı... fazla beyin yormayan. tate gibi dergiler ve gazeteler, renkli gazete ekleriyle birlikte, modern kozmopolit izleyici için ona uygun sanat yarattı. bu izleyci kitlesi önceki neslin saygı duyduğu geçmişin "donuk" resimlerine kayıtsızlar. ilginçtir ki 1972'de londra merkezli tate galerisi amerikan minimalist carl andrenin tuğlalarını 2 bin pounda satın aldığında, medya ortalığı yıkmıştı, ingilterenin parası saçma sapan şeylere harcanıyor diye. medya ve reklamın gücü böyle bir şey işte, saçmalık algıyla bir esere dönüşebiliyor. bendeniz bazı modern sanat eserlerini beğensem de, satın alma imkanım olsa bu jeffin yavru köpeği kesinlikle olmaz.
  • bir cam tank icine formaldehit doldurup onun da icine uc tane basketbol topu atip oylece birakmistir. bu yaptigina da "three ball 50/50 tank" isimini vermistir. bilinen ilk en ünlü calismasidir.
hesabın var mı? giriş yap