• cem karaca'nın, kurtuluş savaşı sırasında cepheye silah taşıyan halkı konu ettiği şarkısı.

    üç kardeş emaneti aldılar bir dereden,
    ilyas temel süreyya kürekler sıya sıya
    emanet makinalı, tüfekler hotchkis marka

    karadeniz denizdir, kah uslu kah delidir
    delidir karayeldir, karayel oy karayel
    karayel oy karayel kara haydaa

    rüzgar yaman esiyor, taktılar kürekleri
    yele karşı çekmekten kırıldı bilekleri
    karadeniz uşağının yoktur can yelekleri

    hatçe ümmü gülizar kıyıda bekliyorlar
    sırtlayıp tüfekleri cepheye taşımaya
    cepheye taşımaya cepheye haydaa

    ilyas temel süreyya dönmediler geriye
    hatce ümmü gülizar gittiler o dereye
    aldılar tüfekleri kürekler siya siya

    ilyas temel süreyya hatce ümmü gülizar
    bir yastığa baş koyar, bir tetiğe basarlar
    bir tetiğe basarlar, bir tetiğe basarlar

    kavganın haklı olanı erkek dişi bilmiyor
    bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor
  • yaş oldu 28, daha da bir kavga etmişliğim yok sevgili sözlük. sevgi dolu bir pıtırcık olmamın dışında asıl neden, dayak yemekten korkuyorum. çeneme çeneme inecek yumruklardan tırsıyorum. ve fakat öte yandan da, kavga etmemi engelleyen bir başka durum daha varmış ki, onu da yeni fark ettim. baya alkollü, dengesiz bir insan evladı bendeki bu "ıyyyy" en ilkel dürtüleri dürttü dün gece. (düdüdü) ama mantıklı birisi olduğum için, bu konuda düşündüm. normalde kendisi iri kıyım olsa, böyle bir şey aklıma dahi gelmeyecek iken, tıpkı bir şerefsiz gibi, dişime göre bulduğum rakibimi dövmeyi planladığımı aymamla beraber, kendimden tiksindim. zaten bu kadar düşününce insan da kavga mavga isteği kalmıyor. yine öte yandan, bu mantıkla kimseyle kavga edemeyeceğimi de aydım. güçlüsüne güçlü diye girilmez, zayıfına zayıf diye girilmez. ne lan bu böyle.

    sikeyim böyle işi. kimi dövcem lan ben? mahallede bağrışan çocukları mı dövsem acaba :/
  • allah'ın en büyük icatlarından biri. hiçbir şey, bir insanı bu kadar rahatlatamaz, bu kadar kendine getiremez.. sağlam bir kavgada bütün fizik gücünüzü kaybedersiniz, hele bir de dayak yediyseniz onurunuz, gururunuz da kırılır tam olur..
    ayrıca teke tek yapılıyorsa libidonuz için, çoklu bir eyleme girişilmişse takım ruhu için, arkadaşlık için süperdir.. ulan dayak istiyorum.
  • eşsiz bir türüne bu sabah şahit oldum:

    önümdeki araba kırmızıda geçti ve sağdan bizim yola dönüş yapan taksiyle çarpıştı. iki araba birbirine kenetlendi. şoförler birbirlerinin dibindeydi ama kapıları açılmıyordu. yalnız camları açıktı ve birbirlerine herhalde en fazla 30-40 cm mesafedeydiler. aralarında kısa bir ağız dalaşı oldu. hemen ardından kırmızı ışıkta geçen arabanın sürücüsü taksi şoförüne vurmaya çalıştı. taksici bunun üzerine bir hamlede diğer arabanın içine geçti; yani camdan cama atladı. arabanın içinde olup biteni net göremedim ama hareketlerden çok şiddetli bir kavga olduğu belliydi. birkaç saniye içinde (kesinlikle daha fazla değil) sağ kapı açıldı ve kırmızı ışıkta geçen sürücü kendini dışarı attı. içerideki kısacık kavganın sonucunda gömleği yırtılmış, yüzü ve gömleği kan içinde kalmış, devrilmek üzere olan bir boksör gibi sallanıyordu. ayaktaydı ama tamamen nakavt olmuş durumdaydı. aynı kapıdan çıkan taksici sezardan okeyi almış gladyatör gibi ağır adımlarla yaklaşıp sağlam bir kafa koydu ve adamı yere serdi.

    normalde arabaya camdan dalmaya çalışan birine karşı içeridekinin süper avantajlı olduğunu tatsız kişisel tecrübelerimden biliyorum; hatta bir keresinde elini aralık camdan uzatıp kilidi açmaya çalışan bir saldırganı cama sıkıştırıp 15-20 metre sürükleyip atmışlığım var - kesinlikle marifet diye demiyorum ama doğaçlamaya çok müsait bir durum arabada saldırıya uğramak. ancak bu adam arabaya o kadar hızlı daldı ki diğeri şaşkınlıktan kilitlenmiş olmalı.

    not: bütün bunlar olurken insaniyet namına ben ne yaptım? sadece seyrettim, o da kaza yüzünden ilerlemek imkansız olduğundan. normalde ne seyrederim ne de ayırmaya çalışırım. kavga ayıranların kavga edenlerden daha büyük risk altında olduğu bir sokak kültürümüz var. bundan da önemlisi, çocuğum arabadaydı. hiçbir şey için onu arabada bırakıp çıkmam.
  • "uyanıklık yapıp kuyruğun başına geçtim, arkamdaki arabadan adam el kol hareketi çekiyor, küfürde ediyor belli, ben de ona saydırdım, el kol hareketi yaptım, sonra hayatımın hatasını yapıp arabadan indim, o da indi, ben zaten indiğim anda pişman olmuştum ya, iş işten geçmişti, geldi hiç bişey söylemeden iki tane çaktı, yeminlen arabamı bulamadım bir süre, zar zor bulup bindim, kuyruğun başından çıkıp ters istikamete gittim, sakin bir köşe bulup arabayı çektim, ağladım, ağladım."
  • eğer iki kişi kavga ediyorsa, biliniz ki, ikisi de diridir; yani ikisinde de "ego" var demektir.

    ölüler kavga etmezler.

    "ego"su yitmiş olan kimse, bedenen canlı da olsa, hükmen ölmüştür.

    bunlar ölmeden önce ölenlerdir. her nefs ölümü tatmak zorundadır. bu asla esnetilemez bir kuraldır. ölmeden önce ölenler, ölümü tatttıkları için bir daha ölmezler; çünkü onlar sıralarını savmışlardır.

    bir de, öldüğü halde ölmeyenler vardır ki, onlar da şehitlerdir. şehitler(gerçek şehitler!!!) kendilerinin öldüklerini bilmezler ve çok rahat ve keyifli bir hayat yaşamaya devam ederler; çok harika rüyalar gören ama rüyada olduğunun farkında olmayan kimseler gibi. manevi güçlari ile doğru orantılı olarak, maddi dünya ile de bir ölçüde ilişki kurabilirler.
  • kavga denen şeyle tanışmam benim sanırım 10-11 yaşlarımdayken olmuştu... o zamanlar böyle 1.60 küsür boyunda, 60 küsür kilo tosun bi çocuktum. olay tam olarak okulun bahçesinde futbol oynarken vuku bulmuştu. bizden 3-4 dönem büyük sınıftan bir çocuk (ki takdir edersiniz ki o yaşlarda zeka, atletizm, güç, hız farkı, aradaki 1 senelik yaş farkında bile belirgin oluyor epey) oyunun içine amiyane tabirle sıçmıştı, böyle bildiğin girdi aldı topu ayağına, bi artistlikler bilmemneler... ben de yaşıtlarıma göre kuvvetliyim falan filan, e tabii burada çocuğa posta koyma görevi de bana düşmüştü... "bıraksana lan topu" diye seslendim, direkt "bana mı dedin lan" şeklinde bir dönüş yaptı... e tabii ilk adımı attık, geri vites olmazdı di mi... eha neyse, "sana dedim tabii lan, siktir git" şeklinde bağırdım... tam bu sırada inanılmaz bir adrenalin patlaması oldu... böyle dizim falan titredi, ilk defa orda hissettim vücudumdaki o adrenalin koşuşturmacasını... bu adrenalinin sebebi ise mevzu bahis zatın üzerime doğru 5-6 metrelik mesafeden koşarak gelmesiydi... ben de salak gibi bekliyorum durduğum yerde, o sırada "lan şöyle mi gard alsam, böyle mi dursam" şeklinde kafamdan 500 tane düşünce geçiyordu, bu düşünce selini sonlandıran şey uçan adamın başarıya ulaşan 3 yönlü saldırısıydı (tekme ve çiftyumruk olmak üzere). hayır, o zamana kadar da böyle bir saldırı tekniğinden haberdar değilim. 1 saniye öncesine kadar güya adamın bi tane vuruş hakkı vardı ve ben onu karşılayacaktım... çok da acımayacaktı. ama gerçek öyle miydi, bildiğin geçirdi çat diye. neyse dönelim o ana; böyle geriye doğru sendeledim, zar zor dengemi buldum ama darbenin şokunu atlatamamıştım anladığınız gibi. ve evet, artık hamle yapmanın zamanıydı... "roundhouse kick" diye tabir edilen tekmenin yazının başında tasvir ettiğim çocuk tarafından atılmış halini düşünün, işte o çeşit bir tekme attım, tabii sertliği olsun, hızı olsun, sıfıra yakın bir etki yaratmış olacak ki elemanda, yakaladı tekmemi. yakaladığı gibi de geri geri çekmeye başladı, bildiğin okul bahçesinde bacağımdan sürükledi beni ibnetor. aynı eylemi 5-6 saniye sürdürdükten sonra beni bıraktı. ama ben geri çekilir miyim, kalktım ayağa, son kalan gücümle bu piçin üzerine doğru koştum. evet, sadece koştum. böyle ne bi hamle hazırlığı, ne bi düşünce, hiçbir şey. tabii iki cam kavanozun-- ya da bir cam kavanozla bir beyzbol sopasının çarpışmasında ortaya çıkan şey oldu ve kontra olarak çıkardığı kapıcı tekmesiyle o an nakavt oldum. işte o an kavga denilen şeyin öyle filmlerdeki gibi olmadığını anlamış bulundum. bu olayın bana çok şey kattığını söylemeden de geçmeyeceğim tabii, öldürmeyen acı güçlendirdi haliyle. ah işte şimdi karşıma çıkmaz ki o piç kurusu, aağhh...
  • tam bu gece yattığımda büyülü düşler bana ondan bahsediyorkene, sokaktaki kavga sesiyle uyandım. hemen tatlı uykumdan uyandım. kafamı pencereden sarkıttım. bir grup genç toplanmış, birilerini aşağı inmeleri konusunda ikna etmeye çalışıyor. inince ağzını yüzünü sikeceklerdi muhtemelen. ev ahalisi tarafından pencereye çıkmamam konusunda uyarıldım. gel gör ki elemanın elinde bıçak var. tek sıkımlık, bana karşı kullanmak istemez herhalde.

    neyse, ben gibi tatlı uykusundan uyanan bütün mahalle halkının eşliğinde gençten bir çocuk küfürler savurarak sokağı boydan boya dolaştı. diline doladığı çok tanıdık bir ezgi: "onun allah'ını sikicem!" tam bir görsel ve işitsel şölen. mahalle şaşkın ama coşkulu. ne ara indilerse artık, iki tane 50'li yaşlarda "ağrı kesici, ateş düşürücü, sakinleştirici" amca. ve elbette penceresinden usulca uzanmış bir teyze...

    çocuk arkadaşları tarafından uzaklaştırılırken sürekli küfrediyor ve mahalleden yükselen sesleri size şu şekilde aktarıyorum:

    genç: onun allanı sikicem.
    teyze: oğluuum..
    genç: onun allahını sikicem allahını!!
    teyze: oğluuum allah'a küfretme. (onun allah'ında kesme işareti var.)
    genç: onun allahını sikicem ulan allahını allahını allahını!!
    teyze: oğluuum bak allah'a küfretme.
    üçüncü şahıs: teyze bi dur.
    teyze: hayır! allah'a küfrettirmem! küfrettirmem!
    genç: onun allahını sikicem allahını!
    teyze: oğluuuuum..

    açık söylüyorum, kısa kestim. kadın küfür ettirmem de ettirmem diye delirdi resmen penceresinde. çocuk da inatla sikmek istiyor. kadın belki sevmekten hiç usanmıyor.
  • kavga kavgadır çünkü kavga esnasında hiçbir şeyin farkına varmazsınız. fakat kavganın levellerini bilmek gerekir. çünkü kavga yalnızca bilek gücü ile kafa atma yeteneği ile alakalı değildir. kavga bittikten sonra "oğlum gözüne ne olmuş öyle", "dudağın patlamış" " üstünden kamyon geçmiş" dedikleri halde siz hiçbir şeyin farkında olamazsınız. fakat bu da basit birşeydir, kimseye zararı dokunmaz, body kendini yeniler normale dönersiniz. çünkü bilekle yapılan kavganın amacı, kin beslediğiniz ya da öldürmek isteyecek kadar düşman kesildiğiniz birine yaptıklarının bedelini ödetmek değil içinizdeki siniri dışarı çıkarabilmektir. sinirlinizdir çünkü karşınızdaki kişi size meydan okumuştur. ona karşı düşmanca bir duygunuz yoktur, ona zarar verecek değilsinizdir sadece kendinizi rahatlatmak istiyorsunuzdur. bu tür kavgalarda tek kaygı prestijtir. "oğlum, kamil bir kafa gömdü adama, adam yerinden kalkamadı" gibi. birisi dayak atan olarak yüceltilir, birisinin ise dayak yiyen olarak imajı zedelenir. fakat bir üst levelde, kavganın asıl amacının yok etmek üzerine kurulduğunu bilmek gerekir. bazı kavgaların bilek ile yapılan kavgalarda görüldüğü gibi sadece yürekte bitmeyeceğini, bazı kavgacıların ayrıca bıçak gibi metal eşyalar kullandıklarını, silah taşıdıklarını unutmamak gerekir. o zaman yüreğinizi sorgularsınız, " tamam da ötesine gidebilir miyim" " ötesine gitmek zorunda mıyım" diye sorarsınız kendinize. yumruklaşmadan sonra dayak yiyince " seninle akşam görüşeceğiz" diyenlerin duygusu gibi değildir bu. bilirsiniz ki dayak yiyen kişi dakikalar geçtikçe sakinleşir, yok yere kavga ettiğine inanır, kendini de suçlu görür, arabucular devreye girer, filan, o kişi akşam soracağı hesaptan vazgeçer. fakat bu daha farklı birşeydir. yumruk yumruğa kavgada sadece kendinize ve vücudunuza güvenirsiniz. bileğinizle gücünüzü gösterebileceğinize inanırsınız. "ben aslan yürekli richard'ım, kralı gelse dinlemem" diyerek kavgaya girebilecekler, yüzlerine birisinin jilet atabileceğini, birisinin baldırlarına bıçak saplayabileceğini, bir grup adamın kendisini bir arabanın içine tıkıp boş bir arazide ya da evde sopa çekmeye götürebileceğini düşünemezler. o delikanlılar ki sülüklerle plastik hortumlarla kendisine işkence edelebileceğini düşünemez. işte bu levelde kavganın anlamı ortaya çıkar; o delikanlı tırsar çünkü, cilllop gibi bir adamdır, karizmadır, fakat birisi yüzüne bir jilet atar, bütün imajı zedelenir. ya da bir araba dolusu adamdan öldüresiye dayak yer, bir daha sesini bile çıkaramaz. çoğu kavgada görülmüştür bu, "kralı gelse tanımam" diyen bir çok kolpa adam gördükleri karşısında dehşete düşmüştür, yaşadıklarından sonra bir çoğu, aslan gibi kükremekten vazgeçmiş kedi gibi içlerine sinmişlerdir.
  • hemen!.. bugün!.. kesmemiz gereken şey!
    her türlüsünden bıktık.
hesabın var mı? giriş yap