• ankara meşrutiyet caddesindekiler meşhurdur. okurken her okula giderken ve gelirken illa ki toplamda beş tl bırakırdım. iyi de hırs yapmıştı. eğlenceliydi. küçük bir umut, belki bir gün çıkar umudu. günler ardı ardına aynı rutinlikte giderken üçüncü sınıfın ikinci yarısı idi sanırım. bir nisan gecesi. cebimde 15 tl var. ve öğrenim kredisi o günün gecesinde yatacaktı. iki bilemedin üç tane kazır, evime giderim dedim. üç tane aldım kazırken başka birisi geldi o da üç tane aldı. ben kazırken adama 40 tl çıktı. parayı aldı gitti. bende üç tanesinden birisinde 1 tl var, diğer ikisi boş. iki tane daha aldım. kazıdım boş. iki daha üç daha bir daha derken, arada amortiler felan, cebimden çıkanlar, bayağı bir kazıdım. 15 tl gitti. beş kuruş yok. yeni birisi geldi. hani 50 kuruşum daha olsa gözümün kaldığı o kazı kazanı aldı. 250 tl !!! tek seferde, benim alacağım olan kazı kazanı 50 krşa aldı ve gitti.

    ben kazıkazancıya bakıyorum o bana bakıyor.

    evlat dedi. şans bu, oynarsın oynarsın, çıkmaz. adam gelir tek bilette alır gider parayı.

    dipnot: lanet ettim o gün bugündür, tek kazı kazan, kazımadım. ve hala nefretle bu entryi yazdım.
  • okuduğum kitabın arasından çıktılar. yarım yamalak kazınmış, iki tane. ikisine de 4 tl çıkmış.

    babam gençliğinde kumar bağımlısıydı. yaşlandıkça kurtardı kendini ama sayısal loto, kazı kazan oynamayı hala çok severdi. ölmeden 4 gün önce hasta yatağında yatarken aldım getirdim bir kaç kazı kazan. incecik kalmış kollarıyla zoraki kazıdı. ufak tefek bir şeyler kazandı ama beğenmedi “asıl iş büyük ikramiye kazanmakta”. kazandıklarını gidip değiştirdim, kitabın arasından çıkanlar son kazıdıkları. “hatıra olarak saklanan garip nesneler” olarak kişisel tarihimizde yerini aldılar... cenazesine gelen onca insanı görse, ardından edilen bunca duayı bilse babam büyük ikramiyeyi kazandığını anlardı. büyük ikramiye en nihayetinde bu dünyadan iyi insan olarak geçmek, hatalarınla da çok sevilmek, güzel anılmak değil mi...
  • çok saçma bir dizaynı olmasına rağmen bende inanılmaz heyecan yaratan şans oyunu.

    resmen kumar oynuyormuş gibi hissediyorum kendimi. "şu an yaptığım tam bir çılgınlık" moduna giriyorum birden. niye böyle hisler uyandırıyor bilmiyorum ama hayatta risk ve heyecan nedir diyene, kazı kazan cevabını veririm.
  • dershaneye gittiğim günler.bi keresinde dolmuş paramı verip kazıdım da sonra babam geldi beni aldı mecburen.
  • bugün elimde bozuk vardı dedim bir kazıyayım. 5 tl çıktı, dayı dedim al bu bir lira bana beş lira ver, yok efendim parayı ilk ona vermemişim de kazımışım falan dayı dedim olur mu öyle şey şöyle böyle. baya tartıştıktan sonra tamam lan ver beş tane dedim sinirli sinirli o 5 taneden 20,2,1,1 şeklinde 24 tl çıktı. hadi şimdi ver 24 tl'yi dedim tabi adam biraz kızardı ama yapacak bir şey yok, aldım parayı gittim. sonradan da ilk 1 tl'yi de vermediğimi farkettim. 0 tl'yi 25 tl yapmışım yani. çok güzel oyun vesselam.
  • avustralya'da bununla ilgili yaşanan ilginç bir olay belgesellere konu olmuştur.

    küçük bir şehirde yaşayan talihli kazı kazandan 40.000 dolar kazanır, bunu haber yapmak isteyen yerel medya o anı canlandırmak ister. canlandırma gereği adam bir kazı kazan kuponu alır kazıyıp 40.000 dolar kazanmış gibi sevinecektir. fakat mizansen bu şekilde olmaz. aldığı bileti kazıyan talihli en büyük ödül olan 200.000 dolar kazandığını görüp sevinç çığlığı atacağı yerde kalbini tutar (bu kısmı öncesi ve sonrası ile çekmişlerdi)

    (bkz: talih kuşu)
  • çocuk gece vardiyasından yorgun argın eve gelmişti.o haziran gününün kendisi için diğer günlerden herhangi bir farkı yoktu.aslında olmalıydı.çünkü o gün yaşadığı bu dünyaya geldiği gündü.ama hayatın koşturmacası ve daha önemli olduğunu sandığı dertlerin arasında bir önemi kalmamıştı o günün.çocuk yorgundu.bütün gece kaldırıp indirdiği koliler, yaptığı işin yorgunluğu ile tek yapmak istediği sızmaktı.evet sızmak. uyku değildi bu çünkü.uyumak keyfli bir işti, bu ise olsa olsa sızmak olabilirdi.acıları unutturmak için uyumak yani sızmak, hatırlamamak birkaç saat öncesini.bunları düşünerek kapıyı açtı ve karşısında annesini gördü.tıpkı kendisi gibi yorgun annesini.saçları ağarmış, yüzünde annelere özgü o güzellik olan annesini.kendisine acıyarak bakan annesini.içten bir "hoşgeldin" ile karşılandı çocuk, "nasılsın, yorgun musun?" diye soruldu kendisine.çocukta en basit sorulara bile verilecek takat kalmadığı için cevapları oldukça yavandı, "nasıl olsun her zamanki gibi kaldır, indir".daha sonra anne çocuğa bir sürprizi olduğunu söyledi.gelmesini istedi peşinden.mutfak masasının üzerinde küçücük tek porsiyonluk, ucuzundan market çikolatalı yaş pastası vardı, üzerinde bir tane mumuyla."doğum günün kutlu olsun oğlum" dedi anne çocuk pastaya şaşkınlıkla bakarken.çocuk şaşkındı çünkü, adetten değildi bu evde doğum günü kutlamaları hele ki üç kuruşun yokluğunun çekildiği günlerde.bu evde doğum günü demek, doğum günü olan kişinin sevdiği yemeğin yapılmasıydı çok çok.çocuk duygulandı, içi acıdı annesine döndü," çok sağol anne" diyebildi ancak, fiziksel yorgunluğu beynini bile uyuşturmuştu.ardından anne iki tane kazı kazan kartı uzattı doğum günü hediyesi olarak."oğlum isterdim ki daha güzel şeyler alabileyim ama bu kadarı oldu ancak.belki büyük paralar çıkar da kendine güzel hediyeler alabilirsin" dedi anne gözleri yeri seyrederken.o noktadan sonra mutfak masasının kenarında olan tek şey mutlu göz yaşlarıydı.çocuk ağlamaya başladı, bunca zamandır içinde birikitirdiklerini döktü gözlerinden, anne de oğlunu yalnız bırakmadı.ağladılar bir müddet...

    merak edenler için, kartlardan amorti bile çıkmadı ama varsın çıkmasın.zaten o kartlar amacıyla kendilerini fazlasıyla amorti ettiler...
  • en favori doğumgünü hediyemdir. ne alcam ne alcam diye debelenmek yerine, birbirine bitisik 10 adet alıp, akordion seklinde katlayıp, minik bir kurdele ilen süsleyerek partinin en afili ve coşku ile karşılanan hediyesini veren insan oluyorum. çok eğlenceli.

    eğer partiye gitmezsem de oturup hepsini kendim kazıyorum. bu daha da eğlenceli. biraz önce 10 tane kazıdım misal.
  • hala var mı bilmiyorum da hani eskiden vardı ya sakızdan çikolatadan harf çıkardı "minnoş", "yumoş" gibi saçma kelimeleri tamamlamaya çalışırdık hediye alalım diye, ama "m" harfi hiç çıkmazdı. arada bir de mahallede efsane dolaşırdı "şiş lan aşağı mahallede bir çocuğa çıkmış olum" diye.
    aha aynısı bu kazı kazan olayı. kime çıkıyor lan bu ömür törpüsü? geyiğine başladım, gel gör ki her öğlen düzenli olarak oynuyorum, bi halt yok lan. parada pulda gözüm yok, kime çıkıyorsa açıklasın, çıktığını bileyim, yeter.
  • sadece ilk fiilini gerçekleştirebildiğim para tuzağı.
hesabın var mı? giriş yap