• amsterdam'dan alıp getirip buz dolabına koyarken de anne bu mantarlar halüsinojen, yemeyin sakın diye sanki çerezmiş gibi bir dönem sakladığım şey. annem bağımlı olacağın şeylere bulaşma diyerek uyarmıştı. bir paketin tarihi geçtiğinden ziyan olup, bozuk sütün yanında çöpe atıldı.
  • rengarenk ayıcıklar, uzay kapsülünde yolculuk derken, medusa'nın yılandan saçları olan mantar. sihirli değil sinirlidir. denemeyiniz, denetmeyiniz.
  • sol framede gorunce aklima magic necmiyi getiren mantar. ama o herif de ne agir tarikatciymis be arkadas.
  • gerekli mi gereksiz mi olduğuna her kişinin yedikten tam bir gün sonra karar vermesi gereken algı değiştiren maddeler sınıfına giren bir mantardır kendisi. şimdi bunun 7gr mı tok karna yendikten yaklaşık bir saat sonra hafif bir rahatlama hissi veriyor. takriben her bünyeye göre değişse bile ortalama iki-üç biranın kafası gibi. ilk defa deniyorsanız -piii bu ne la bana hiç bir bok olmadı vs. deme ihtimaliniz yüksek. ama demeyin sakın bekleyin biraz. iki saat tamamlandığında artık sinir sisteminiz sizin kontrolünüzden çıkmış durumda. bilinçli bir sarhoşluğa hazırsınız. ama sorun şu ki etkiler garip. kulak çınlaması, sabit nesnelerin hafif hafif dalgalanması, vücut sıcaklığınızın normal olmasına rağmen havale geçiyor sanmanıza yetecek kadar yoğun bir ateş hissi. tabi bu semptomlar mantarların cinslerine ve kültürlerine göre değişmekte.
  • viskiye yatırılmış ceviz tadına sahip olan mantardır.
  • bunu deneyecek kişilere tavsiyem, alınacak zevki maksimuma çıkarmak için, sizinle birlikte birinin daha yemesi, tehlikeli bir şey denemenize engel olmak için ise bilinci yerinde bir kişinin sizinle takılması. en az 2 kişi içmeli diyorum çünkü sizin o anda yaşadıklarınızı anlayacak başka kimse olmayacak. ayrıca muhteşem bir muhabbet dönecek için kişiler arasında. içmeyen kişiler "ne diyor lan bu mal" diyecek büyük ihtimalle. yemeyen kişinin ortamda olmasının sebebi ise, yiyenleri tehlikeli bir şey yapmaktan alıkoyması. öyle bir ruh durumuna geliyorsunuz ki kendinizi öldürebilirsiniz. ayrıca yaptığınız hareketleri, söylediğiniz saçma sapan şeyleri de kameraya kaydedebilir. bir diğer tavsiyem de yiyip odaya kapanmak yerine, insanın kendini dışarıya atması. seçeceğiniz ortam sizin yaşayacaklarınızı belirliyor resmen.

    yaşattıklarına gelirsek, insanda yarattığı şey her şeyi anladığı algısı. her zaman ait olduğun gerçeklikten kopup yeni bir gerçeklik buluyorsun başta. ama öyle bir anda değil. yavaş, yumuşak bir geçiş. o geçiş tamamlandıktan sonra adeta bir tek sen oradasın, diğer insanlar zaten orada değilmiş gibi. senin yaptığın saçma sapan hareketlere, söylediklerine tepki veriyorlar. biliyorsun orada olduklarını, ama sen orada değilsin. resmen o an tanrı gibisin, başka bir boyutta, evrende, her ne haltsa oradasın. onlardan bir üst seviyedesin adeta. denediğim arkadaşla şöyle diyorduk sürekli : "ben ordayım", "anladım abi her şeyi". benim denedigim yer ağaçlık, gökyüzünü gören, havuzlu, ışıklı falan bir yerdi. resmen kendimi orta dünya'da hissettim bir ara. iluvatardım 4 saatliğine, şirinler gibi hoplaya zıplaya geziyordum. duyular öyle bir şekilde açılıyor ki, havada uçuşan tozları görebiliyorsun. fakat o 4 saatlik muhteşem dakikalardan sonra, mantarın etkisinin zirve yapıp etkisinin azaldığı dakikalar çok fena vuruyor insanı. o anda hissedilen şey o evrende tutsak kalmışsın, kurtulamıyorsun, sanki hiç geri dönemeyeceksin. zaman kavramı yok, kimse seni bulamayacak. işte o zaman kurtulmak için bir şeyler yapma isteği gelebiliyor endişe ve paranoyayla birlikte. burada hemen dönüp yatmak lazım.

    bence herkesin bir kere denemesi gereken bir şey. 4 saatliğine hiçbir zaman unutamayacağınız bir yolculuk yapıyorsunuz. ama sonrası işkence. o yüzden ikinci kez kesinlikle denemem. öyle sağlığa bir zararı yok masalına da inanmıyorum hiç. gördüklerimi, yaşadıklarımı biliyorum. hiçbir zararsız maddenin böyle bir şey yaşatacağını düşünmüyorum.
  • yaşattığı halüsinasyonlar ile nam salmış bok gibi tadı* olan fungus. 11 tane sağ tek çorap içinden birbirine en benzeyenleri ayırt etmeniz için size 2 saat harcatabilir.

    yazarın başına gelen olay ise şöyle:

    üniversitede, tatil sebebiyle ailenin yanına gittiğimde döneceğim gün acelem olduğu için yıkanan çamaşırlar içinden hızlıca bakmadan çoraplarımı aldım.

    okula döndüğüm günün akşam, neden bilmiyorum ama uzun zamandır paketinde duran güzel mi güzel hawaiian mushroom'u tüketmeye karar verdim. tam etkisini gösterirken ormanlık bi' yere gitmek istediğim için bavuldan çorapları çıkardım. 11 tane sağ tek çorap karşımda duruyordu(11 sol tek aile evinde kaldı tabi acı şekilde öğrendim).

    işin kötüsü hepsi birbirinden tamamen alakasız renklerde/boylarda olan çoraplardı. 1.5-2 saat çoraplarla uğraştıp, kaybolup, hayatın anlamına dair ufak bilgiler bulduktan sonra* çorapsız şekilde ayakkabılarımı giyip çıkmaya karar vermiştim.

    yazarın tavsiyesi: bu mantardan tüketilecek ise en az bir çift temiz çorabınız hazırda bulunsun.
  • magic mushroom'u tek cümleyle açıklayacak olursam beyni overclock etmektir diyebilirim. bu tüm nörolojik aktiviteyi beyindeki uzun vadeli işlemlerden ve hafızadan alıp anlık işlem yapan düşünsel ve duyusal kısımlara aktararak olur.

    insan beyninin uzun vadeli işlem yapabilmek çeşitli mekanizmaları vardır.

    beyin öncelikle beş duyudan aldığı veriyi bastırır ve ayrıştırır. aynı anda 5 ses birden duyuyor olabilirsiniz, ancak birine odaklanırsınız. şu an görüş açınızda pek çok nesne var, ancak burada yazan harflere ve onların anlamına odaklanıyorsunuz. bunun yanında bilinç akışınızdan (ve bilinçaltınızdan) aynı saniyede yüzlerce düşünce parçası geçebilir, ancak yarım saat boyunca aynı konu üzerinde kafa yorabilirsiniz. diğerlerini geri plana attığınızdan dolayıdır.

    magic mushroom'un etken maddesi psilocybin'in asıl yaptığı şey bu baskı mekanizmasını baskılamaktır.

    şizofreni vb. bir takım hastalıklarda da benzer etkiler (5 ses varken birine odaklanamama gibi), beynin aynı alanlarında görülür. onların hayatını yaşanamaz şey yapan budur. her gün psilocybin alsanız sizin hayatınız da yaşanamaz olurdu. beyinde bu şekilde bir baskı mekanizmasının olmasının sebebi de aynen budur.

    psilocybin bünyeye alındığında müziği hiç duymadığınız gibi duyarsınız (müzik kulağı güçlü olanlar için mükemmel bir deneyimdir), renkler hiç görmediğiniz kadar parlak ve kontrastlı olur. düşünceler üzerine odaklanamazsınız, bilinciniz oradan oraya akar. bu açıdan tam bir 'anı yaşama' maddesidir psilocybin.

    bazıları magic mushroom trip'i içinde kendilerine veya doğaya dair yeni şeyler keşfederler. bunun sebebi beynin normal yaşam sırasında çok uyarılmayan kısımlarının uyarılıp nöronlar arasında özel bağlantılar kurulmasıdır. bunun yanında bazı şeyler bilinir ancak gerçekten 'hissedilmediği' sürece bu bilginin yaşamımızda pek anlamı olmaz. mesela uzun süredir monoton hayatı olan biri bir yeni bir projeye başlamak istiyordur, bunu psilocybin sayesinde gerçekten 'hissedebilir'. mantar etkisi altında o düşünceyi çok uzun aklınızda tutamazsınız, ancak aklınızda bulundurduğunuz 1-2 dakika içinde 'o anın hakkını vererek', iliklerinizde hissedersiniz.

    magic mushroom'un en büyük riski bad trip buradan doğar. iyi ve faydalı düşünceleri olduğu kadar, kötü ve canınızı sıkan düşünceleri de daha önce hiç hissetmediğiniz gibi hissedebilirsiniz. bu yüzden magic mushroom'u güvende hissetmiyorken, moraller bozukken vb. kesinlikle denemiyoruz.

    işin beş duyusal kısmı, halüsinasyonlar vb. psikolojinizle, nasıl bir insan olduğunuzla vb. çok alakalıdır. psilocybin'in beş duyuya yaptığı taban bir etki vardır. kontrast, odak etrafındaki şekillerin oynaması, gözlerinizi kapadığınızda görebileceğiniz fraktal şekiller vb. gibi. bir de karakterinize göre buna ekleyebileceğiniz şeyler vardır. halüsinasyonlar tek başına psilocybin'in değil, psilocybin ve insan beyninin ortak üretebileceği şeylerdir. biz olaya daha bilimsel, nöropsikolojik olarak bakan insan olan insanlar pek halüsinasyon/ilüzyon görmeyiz. ancak duyu oyunlarından keyif alırız. bizim de halüsinasyon görmemiz için o anlık bilinci de kaybedecek, kim olduğumuzu hatırlamayacak kadar yüksek doz almamız gerekir.

    biz düz adamlar ışığı farklı deneyimlemekle mutlu olalım, güney amerika şamanları ayahuasca'yı (benzer etkiler ancak tam olarak aynı değil), paganlar ise magic mushroom'u (vikings :) ) spiritüel amaçlarla kullanır. zira zaten hangi kafadaysanız mushroom onu güçlendirecektir.

    bunun yanında ışığa maruz kalınca sıcak hissetme, 'renkleri duyma' gibi garip efektler herkeste görülebilir. bunlar da beynin algı merkezinin birbirine karışıp daha önce varolmayan bağlantılar kurmasından dolayıdır.

    psilocybin aslında beyin aktivitesini genel olarak azaltır. etki altındayken beyinde normaldekinden daha az nöron birbirine sinyal gönderir. beynin overclock olmasının sebebi beynin asıl çalıştığı şeylerin (uzun vadeli düşünme, uzun vadeli hafıza, odaklanma vb.) beynin diğer kısımlarını baskılıyor oluşudur. bu şeyler aradan çıktığında geri kalan, o ana dair ne varsa, işte beynin tam da o kısmı 'overclock' olur.

    psilocybin aynı c vitamini gibi 14 gün içinde vücuttan tamamen atılır. saçınızda bile bulunamaz. fazla alınması sadece daha güçlü bir trip yaşamanıza sebep olur. 'overdose' edemezsiniz. magic mushroom'dan kimse ölmez.

    psilocybin 14 gün içinde ikinci üçüncü defa vücuda girerse vücut tolerans gösterecektir. bu durumda her seferinde bir öncekinin iki, üç katı yemeniz gerekir. bu yüzden abuse edilebilecek bir madde değildir. bunun yanında maddeyi çok defa vücuduna alan birinin ufak da olsa toleransı artabilir. tolerans artışı %20'yi geçmez.

    psilocybin'in keyfini çıkarmak için olabildiğince görsel girdi alabileceğiniz bir yerde olmalısınız. gündüz, dışarda, parkta vb. yapmak keyiflidir. doğa içinde, doğal formları inceleyerek geçirilen bir gün gibi. ancak insan içinde olmak sizi sosyal korkulardan dolayı tedirgin edebilir. bu açıdan tenha bir yer tercih edebilirsiniz. bu işin yeri olan amsterdam'da bu işin mekanı (bkz: wondelpark)'dır. psilocybin eşliğinde burası avrupa'nın en iyi eğlence parklarına yeğdir.

    daha önceden birbirini tanıyan kalabalık bir arkadaş grubuyla da keyif verir. psilocybin'in bir etkisi de özellikle ilk 1-2 saatte gelen gülme isteği, veya komik şeylere gülme arzunuzu artırmasıdır. o yüzden ne yaparsanız yapın tribin keyifli geçme olasılığı yüksektir. bu ayahuasca'da olmayan bir şey mesela. o yüzden kültürde magic mushroom'un daha gayrıciddi, ayahauasca'nın daha spiritüel bir yeri var.

    evde yapacaksanız the fall ayarında bir film eşliğinde tavsiye ederim.

    arkadaşlarla olmak dışa dönmenize, tek başına olmak içe dönmenize neden olur. ikinci durum şu anki psikolojinize göre iyi veya kötü olabilir.

    benim kendi en iyi deneyimim için:
    (bkz: kuzey ışıkları altında magic mushroom yapmak)
  • nirvanaya ulaşmanın kısa yolu.
  • zannediyorum ki paganlığın sebebidir. esasen çok da anlatılabilecek bir şey değildir ancak tecrübe edilebilir ama fikir vermesi açısından;
    hani kuşlar ağaçlar, binbir renkli çiçekler kafası yapar.(bkz: hüseyin avni mutlu)
    mutluluk veren kişi kadar mutlu (bkz: şu dünyadaki en mutlu kişi), narkissos kadar kendini beğenmiş, gregory house kadar ukala, gulliver gibi kah devler diyarında cüce kah cüceler diyarında dev...
    bir dünya * minare * edaları filan...
    tabi bunun bir de kötü tripleri olduğu söylenir fakat 'tatmadım bilemem kii'. o vakit bir bilene sual etmekte fayda var.
hesabın var mı? giriş yap