• ölümün gizeminden bahseden, tüyleri diken diken eden bir bölüme sahip destan:

    " yudhisthira ve kardeşleri, ashwathama tarafından öldürülen oğullarına ağlayarak yeniden savaş alanına geldiler. vyasa onları buluşturdu. kimse kıyım nedeniyle vyasa'ya sitem etmeyi düşünmedi. savaşı bırakabileceklerini, bu konuda önlenemeyecek hiçbir alın yazısı olmadığını -vyasa'nın da söylemiş olduğu gibi- iyi biliyorlardı

    onları acılı gören vyasa, onlara şunu söyledi:

    yüzen iki ağaç parçası okyanusta karşılaşırlar ve bir süre sonra ayrılırlar,
    annenle sen, kardeşinle sen, karınla sen, oğlunla sen aynı durumdasınız,
    karını, babanı, dostunu çağırıyorsun, ama yalnızca yolda bir karşılaşma bu,
    bu dünya dönen bir tekerlek,
    iki köpekbalığının, ihtiyarlıkla ölümün yüzdüğü,
    zamanın büyük okyanusunda bir geçit.
    hiçbir şey sürekli değil, senin bedenin bile.
    hiçbir bağ zamana dayanamıyor.
    şu anda atalarını, dedelerini görmüyorsun,
    ataların da seni görmüyorlar.
    ne cenneti görüyorsun, ne cehennemi.
    rüzgarı, ateşi, ayı, güneşi, gündüzü, geceyi,
    ırmakları, yıldızları kim yarattı?
    nedeni bilinmeyen bu değişik yaradılışta,
    her şey kararlı, saptanmış.
    kimse kalıcı değil, kimse geri dönmüyor,
    zevk, acı, her şey alın yazısıyla belirlenmiş,
    istediğine sahipsin,
    istemediğine sahipsin,
    nedenini kimse anlamıyor,
    insanın mutluluğuna kimse güvence vermiyor,
    nerdeyim? nereye gideceğim? kimim? niçin?
    ve niçin ağlamalıyım? "
  • insanlık tarihindeki ilk hava harbini anlatan hint destanı.

    dünyanın geçmişte uzaylılar tarafından ziyaret edildiğine (+insan genetiği üzerinde uzaylılarca oynama yapıldığına ve insanoğlunun uzaylı yaratımı olduğuna) inanan kimseler tarafından eski ahit ile beraber sık sık kaynak/kanıt olarak gösterilir.

    bunun sebelerinden biri, mahabarata'da adı geçen (ve evrenin gücüne sahip olduğu söylenen) silahların yok edici gücünün, kullanıldıktan sonra insanların saçlarını ve tırnaklarının dökülmesine sebep vermesidir. bu destanda nükleer silahlara referans yapıldığına inanan boldur:

    "gurkha, flying a swift and powerful vimana (fast aircraft)
    hurled a single projectile charged with the power
    of the universe . an incandescent column of
    smoke and flame, as bright as ten thousand suns, rose with
    all its splendor.

    it was an unknown weapon, an iron thunderbolt, a gigantic
    messenger of death, which reduced to ashes the entire race
    of the vrishnis and the andhakas.

    the corpses were so burned as to be unrecognizable.
    hair and nails fell out; pottery broke without apparent cause,
    and the birds turned white.

    ...after a few hours all foodstuffs were infected...
    ...to escape from this fire the soldiers threw
    themselves in streams to wash themselves and their
    equipment."
  • "hindistan’ın ulusal destanı mahabharata “insanlığın öyküsü” anlamına gelir ve hem çok uzak geçmişte kaybolmuş olan bu uygarlığı anlatmakta hem de çok büyük bir savaştan bahsetmektedir.

    destanda anlatılan dev savaş, öncelikle klanlar arası bir çatışma gibi görünse de aslında tüm gezegenin egemenliği yolunda bir kavgadır, ama sonunda öyle bir savaş başlar ki tüm evren yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

    savaşta kullanılan silahlar hem dünyasal (ok, balta, kılıç, mızrak gibi) hem de tanrısaldır (ışınlar, atomik silahlar, uçan araçlar gibi). mahabharata zeki canlılar arasında bir anlaşmazlığı, bir savaşı ve günümüz teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanıldığını anlatır."
  • söylentiye göre mahabharata'da yer alan her şey yeryüzünde vardır, eğer bir şey mahabharata'da yoksa yeryüzünde de yoktur...
  • günümüzdeki en derli toplu hali, bir paris akşamında sanskrit öğrencisi olan bir gencin dilinden ve o genci dinleyen jean-claude carriére'in kaleminden çıkmış olan destan. dilim hint destanı demeye varmıyor, çünkü anlatımın her bir noktasında evrensellik var. salt tatmin duygusuyla beslenen bireyselliğin insanlığı bir yere götürmeyeceğini vurguluyor çünkü. "gelin canlar bir olalım"dan daha farklı bir şey söylemiyor insanlara, "bak şimdi kozmik bir ahenk var -ki zaten çok hassas, sallantıda-, biriniz bile ırkçı, bencil, kıskanç, güç ve şehvet düşkünlüğünün esiri, vs. olsa dünyanın dengesi bozuluyor. " dediğinde bu mit. he tabii, destanın bazı yerlerindeki bu "her şey bizim elimizde!" havasına aldanmamak lazım, çünkü kader diye bir şey de var hani... ne de olsa "hayat tanrıların gördüğü bir rüya..." *
  • içtenlikle söylenen sözlerin yazgıya dönüştüğü zamanların anlatıldığı kitap
  • büyük bhrata demektir. destanın adı olarak kullanılır. maha, hint avrupa dillerinde sıkça rastlanıldığı gibi mega, maxi (ki "x" harfi bir çok dilde "h" okunur) "büyük" anlamına gelir. bharata da o dönem yaşamış bir kabilenin adıdır, osmanlı devleti gibi bunlar da bhrata devletidir.

    hindistan'a eskiden "baharat yolu" falan derlermiş ya, yok baharat ticareti oradan yapılırmış da o yüzden baharat yolu denmiş falan filan. külliyen uydurma. evet, oradan baharat ithalatı yapılıyor ve bu ticaret çok önemli, ama baharat yolu adını yemeklere konan çeşnilerden almıyor. yemeklere konan çeşniler baharat adlı ülkeden geliyor ve bu yüzden o çeşnilere baharat deniyor ve onların ticaretinin yapıldığı yola da baharat yolu deniyor. tıpkı hindistan'dan gelen hindi'ye bizim hindi dememiz, amerikalıların türkiye tavuğu anlamında turkey demesi, ya da ilk mısır bölgesinden bize geldiği için mısıra mısır dememiz gibi.

    keşke çin'in eski adı da "ipek" olsaydı, ondan da güzel bi hikaye çıkardı, ama öyle bir şey yok maalesef.
  • bharata imparatorluğu'nun büyük destanı anlamına gelen mahabharata, iki akraba kavim arasında binlerce yıl önce başlatılan antik bir savaşı anlatır. iki kavim pandavalar ve dhartarashtalar'dır. önce krallığı paylaştılar ama bir zar oyunu kaybettikten sonra pandavalar, on iki yıl boyunca ülkelerine dönmeye yasaklıydılar. yasaktan sonra geri dönmeye teşebbüs ettiklerinde dhartarashtalar topraklarindan vazgeçmeyi reddettiler. böylece korkunç bir savaş meydana geldi ve pandavalar savaştan galip çıktılar.

    bu savaş hindu öğretilerine de ışık tutar. önemli bir bölümü, tanrı krishna tarafından arjuna'ya, arjuna savaş alanında tereddütte kaldığı zaman verilen bir vaaz olan bhagavad gita'dır. bhagavad gita'nın öğretileri , hindu inancının temel görüşlerini sergiler.
    (bkz: bhagavad gita)

    krishna, arjuna'ya korkularına rağmen savaştan çekinmemesini söyler. bir iş için kurtuluşu başarmanın tek yolu, hayattaki görevleriyle yüzleşmesidir. krishna, bu maddi dünyanın bir yanılsama olduğunu ve ruhun ölümsüz olduğunu öğretti. dünyadan geçip giderek ve tanrı'ya adanmış olarak kişi, aslında ölüm ve yeniden doğumun sonsuz döngüsünden kurtulabilir ve tanrı ile bir olabilir. böylece krishna, arjuna'ya savaş alanında ölümden korkmamasını söyler, çünkü kişinin bedeninden sıyrılması aslında onu tanrı ile birliğe götürür.
  • en koklu hint destanidir..hatta hintliler icin yol gosterici bir kitap ozelligi tasimaktadir.icinde cok uzun ve aile arasi gecen buyuk bir savas anlatilir.butun kahramanlar icimizdeki yonlerin simgesidir.masaldaki bir kahraman olan arjunanin kendi icinde verdigi savasi ve nasil mucadele etmesini hocasi khrisna sayesinde asmasini anlatan bagavad gita bolumu cok ogretici ve onemli bir yer iceririr kitapta.
  • bu çoook uzun manzumenin jean claude carriere tarafından romanlaştırılmış hali can yayınlarından çıkmış.
    esasen m..ö. 3200 yılında yazılmaya başlandığı söylense de gerçek yazım tarihi belli değildir. söylendiğine göre mahabharata hindistan'ın ta kendisidir ve hindistan'da bugün bile günlük yaşamı etkileyen inançların, felsefelerin ve düşünce tarzının kaynağını oluşturur.
    sanskritçe maha büyük anlamına gelir. bharata ise efsanevi bir bilgenin adı olmakla birlikte hintli bir kabilenin adıdır. bharata genişletildiğinde hintli ya da insan anlamında kullanıldığından mahabharata'da sözkonusu olanın insanlığın büyük öyküsü olduğu söylenebilir.
hesabın var mı? giriş yap