• 1.sezon bölüm 8. john carpenter'dan cigarette burns. efsane ötesi. muhteşem bir yetenek. kulenin dibi..
  • masters of horror serisini izliorum 1.sezon. alt kattaki sarhos adam otelde yasayan bi cadinin varligindan bahsedip ayin yapio. dedigine bakilirsa bu gece cadi herkesi almaya gelecekmis. efendimiz efendimiz bana ebedi hayat sozu verilmisti diye bagirip beynine bi silah dayadi ve duvarlari beyniyle boyadi..
  • evet degisik kurgusu gorselligi vs olup-bizim diziler yanindan gecemez ayri- bolumleri izledigim, kadariyla bir iki elestiri getirmek istiyorum.

    ulan abdli yonetmen yapimci sayin sahislar (okumayacaklar okusa da anlamazlar) bu ne rezillik. illa her bolumde ciplaklik sattirir dusuncesinden yola cikarak ciplaklik ,pornografik ogeler olmak zorunda mi? o bir kenarda dursun peki sizin hemen her bolum sonunda heyy ben ters kose yapacagim deyip de o masum masum izlettirdiginiz karakterlerin hepsi ne ara seytan oldu yavrum. kotuluk masumlarin eline geciyor diye kime ne mesaj veriyonuz hayirdir?

    tamam miadi dolup omrunu tamamlamis bir dizi ne desek bos olmus bitmis. ama sinir olmamak elde degil hani farkli konulari ayni sekilde isleyip isleyip beni benden aldilar. o o 3. bolumun son sahnesi ne allah askina o masum o zavalli kiz bes saniyede anasi denen caniuyi satip uc saniyede de kotulukten haz almayi nasil basardi. tamam korku filmlerinin, dizilerinin pek mantigini aramak istemem ama cadili, masalsi yaratikli, utopyali korku dizilerinden de korkmuyorum.
  • ilk sezonu beni tatmin etmis, her bolumde baska bir yonetmenin "goz sihrini" seyirciye sunmus yapim.
    hic fena degil..
  • bir hbo mucizesi olarak tarihe karışan dizidir. iyi pikselle internetten sansürsüz izleyenler olarak aşırı şanslıyız bence. inanılmaz iğrençliklerin ve aykırılığın olduğu süper ilk sezonundan sonra ikinci sezon cidden çok zayıftı ama olsundu, bu tip bir proje kırk yılda bir gelirdi yeryüzüne!
    ımprint
    jenifer
    pelts
    valerie on the stairs

    aynı zamanda yayınlandığı dönemde rahmetli cnbc-e kanalına da az ceza yedirmemiş. siz kim köpeksiniz ki bu ülkede pelts ve ımprint gibi bir bölümü yayınlıyorsunuz?
  • jeneriğinin bazı bölümlerinden daha iyi olduğu iki sezonluk korku dizisi. dizinin özelliği ise her bölümde farklı bir yönetmenin olması. on küsür yıl önce e2 kanalı oldukça açık sahneleriyle birlikte bu diziyi yayınlamıştı. sadece birinci sezonun son bölümü komple sansüre uğrayıp yayınlanmamıştı. şimdiyi düşündüğümde ise bu dizinin tv'de sansürlü haliyle bile gösterilmesi imkansız olurdu.
  • izlediğime hiç pişman olmadığım sürükleyici bir dizi bu.

    oynattıkları nefes kesici güzellikteki aktrisleri, birçok bölümün senaryosunu, kurgusunu, sanat yönetmeninin yarattığı atmosferi çok beğendim. her bölümün birbirinden bağımsız olması sinema filmi tadında bir görsellik sunuyor seyirciye. bu yüzden her bölümün tek tek analizini yapıp üzerine bir şeyler karalamayı tercih ettim.

    şöyle buyurun...

    birinci sezon için yazılan yazılar...
    (bkz: #86765511)
    (bkz: #86793621)
    (bkz: #86831108)
    (bkz: #86834988)
    (bkz: #86841491)
    (bkz: #86845359)
    (bkz: #86876792)
    (bkz: #86900268)
    (bkz: #86904565)
    (bkz: #86914088)
    (bkz: #86917683)
    (bkz: #87014354)
    (bkz: #87014454)

    ve ikinci sezon için yazılanlar...
    (bkz: #87029603)
    (bkz: #87053950)
    (bkz: #87056946)
    (bkz: #87060234)
    (bkz: #87065656)
    (bkz: #87099817)
    (bkz: #87100614)
    (bkz: #88053570)
    (bkz: #88053820)
    (bkz: #88053922)
    (bkz: #88053973)
    (bkz: #88054108)
    (bkz: #88054137)
  • ya ortaokulun sonunda ya da lisenin başındayken, sıcak yaz gecelerimi renklendiren seridir. reklamı yapıldığı andan itibaren ekrana kitlenmiştim. yıllar geçti ama tadı damağımda kaldı.
  • korku antoloji serisi çekmek kolay iş değil; çünkü bu alanda çoktan efsane olmuş ve yeri doldurulamayacak bir televizyon dizisi var. rod serling'in 1959-64 yılları arasında bizlere armağanı olan the twilight zone serisinden bahsediyorum. günümüzün korku, gerilim ve hatta bilim kurgu filmlerinin çoğuna referans olmuş zamanının çok ötesinde bir iş. bundan altmış yıl önce rod serling çıtayı bu kadar yükseğe çıkarınca onu aşabilmek de haliyle o kadar zor. hatta get out filmiyle korku janrına yeni bir soluk getirmiş jordan peele gibi birini ekran yüzü yaparak geçen sene the twilight zone efsanesini yeniden canlandırmaya kalkıştılar. fakat nightmare at 30.000 feet adlı bölüm dışında çok da başarılı bölümlere imza atamadılar.

    fakat elimizde 2005 ve 2007 yılları arasında showtime kanalı için yapılmış bir antoloji serisi bulunmakta. mutlaka göz atılması gereken bir korku dizisi. serinin gücü elbette ki bünyesinde barındırdığı yönetmenlerden kaynaklanıyor. kimler yok ki... büyük korku üstadı john carpenter, japonların dünyaya armağanı çılgın yönetmen takashi miike, korku komedide kült kabul edilen re-animator filminin yönetmeni stuart gordon, italyan korku sinemasının efsanesi dario argento, çocukluğumuzun filmi gremlins'in yönetmeni joe dante ve ünü korku severler tarafından kulaktan kulağa yayılan session 9 filminin yönetmeni brad anderson gibi pek çok usta yönetmeni bu seride bir araya getirmişler.

    antoloji serisi, toplamda 26 bölüm olmak üzere iki sezon sürüyor ve birbirinden ilginç işlere imza atıyor. bütün bölümlerinin iyi olduğunu söylemek zor. her bir bölüm yaklaşık bir saat uzunlukta ve bazı bölümler insanı fazlasıyla sıkabiliyor. ancak aralarında bazı bölümler var ki izlerken hiç bitmesin diyebiliyorsunuz. kendimce en beğendiklerimi aşağıya bırakıyorum. tüm seriyi izlemek zorunda değilsiniz ama birkaç bölüm var ki korku severim diyen kesinlikle kaçırmamalı.

    `sounds like` takıntılı bir adamın hikayesi. izlerken insanı rahatsız etme yönünden değişik bir tarzı var. korkudan ziyade filmi izlerken yaşadığınız rahatsızlıktan dolayı sürekli geriliyorsunuz. ilk defa bir filmi izlerken kendimi ana karakterin yerine bu denli çok koydum.

    `right to die` kaza sonucu eşini kaybeden bir adamın trajikomik hikayesi. bol twistli, korku ve komedinin iç içe geçtiği harika bir bölümdü. bölümün sonundaki adamın koyvermişliği insanı kahkahaya boğacak cinstendi.

    `deer woman` amerikan yerlilerinin inanışlarından beslenen fantastik bir korku denemesi. en merak uyandırıcı bölümlerden biriydi. içene yedirilen polisiye sosu da bölüme bambaşka bir hava katmış.

    `the screwfly solution` kadına şiddete yerinde bir bakış olmuş. unutmayın ki bir korku filminin ilk kurbanları genelde hep kadınlardır. bıçaklı katiller tarafından kovalanan bir kadın karakterin size anlatmak istediği aslında çok şey vardır.

    `family` kapı komşunuz bir canavar olabilir. özellikle de amerikan banliyölerinde hiç de öyle masum insanlar yaşamaz. en azından korku filmlerinden öğrendiğimiz kadarıyla bu böyledir.

    `pelts` fazlasıyla rahatsız edici bir bölüm. kanlı sahnelerden rahatsız olanlar izlememeli.

    `the fair haired child` klasik korku filmlerine en yakın bölümlerden biriydi. lanetli ev temasıyla birlikte nostaljik korku filmlerinin tadını yakalayabileceğiniz bir bölümdü.

    `jenifer` en seksi bölüme geldi sıra şimdi. hemen hemen tüm bölümlerde işlenen kadınlara hiçbir şekilde karşı koyamayan erkek modelinin en üst versiyonunu bu bölümde göreceksiniz. ve tahminim zavallılara hak da vereceksiniz.

    `imprint` bu bölümde izleyebileceğiniz en rahatsız edici işkence sahnelerine tanıklık edeceksiniz. hassas bünyeler için önerilmeyecek bir bölüm. fakat korku severler için bulunmaz bir nimet.

    `the black cat` dizinin en duygusal ve etkileyici bölümlerinden biriydi. bölümün merkezine edgar allan poe gibi bir dehayı alması bölümü daha da değerli kılıyor. mutlaka izlenmeli.

    `john carpenter's cigarette burns` ve geldik hem serinin hem de genel anlamda korku janrının en iyi işlerinden birine. john carpenter'a bir saatlik süre verdiğinizde de sizi bambaşka yerlere götürebileceğinin kanıtı. sürekli izleme isteği uyandıracak, heyecan dolu, muazzam bir korku filmi. sadece bu bölümü izleyerek bile seriye gereken saygıyı göstermiş olursunuz bence.
hesabın var mı? giriş yap