• iyi ki benzin almaya gitmemiş.
  • hayatında hiç seyyar satıcıdan poğaça almamış küçük burjuva, beyaz türkün yurtdışından gelen belgesel ekibine otantik mizansen oluşturma çabasının yabancılarca hiçbir zaman anlaşılamayacak yavanlığını biz anadolu insanının gözleri önüne seren dialog.
  • akıllara şu sahneyi getiren sesleniş.

    edit: link yenilendi.
  • merhaba poğaçacı ne lan? ne kadar yavan, ne kadar samimiyetsiz, ne kadar yalan... bu adam bu ülkeye ait değil.

    merhaba abi dersin eğer samimiysen, merhabalar dersin eğer kibarsan, merhabaaa dersin, merhaba hocam dersin, merhabalar nasılsınız dersin ama merhaba poğaçacı demezsin!
  • nobel edebiyat ödülü sahibi orhan pamuk'un bi' acayip seslenişi. neyseki poğaçacı da "merhaba roman yazarı" diye cevap vermemiş. garibim, orhan pamuk'un bu tuhaf girişinden sonra kibarlık olsun diye teşekkür etmeye çalışırken, eğreti durmuş, dili dolanmış.
    ayrıca "dirty vendor" ne ulan????

    https://twitter.com/…cer/status/1190137765918367745

    belgeselin tamamı: (poğaçacı sekansı 30:00'da başlıyor)
    https://www.youtube.com/…lqizcvcum&feature=youtu.be

    bir de konuyla doğrudan alakası yok ama maradona'yı da şurada analım: (bkz: meraba televole)
  • bu hafta twitter'da sıkça paylaşılan bir belgesel mizansenidir. gerçekten de orhan pamuk bu şekilde seslenirken aklınıza gelen şeyler şunlar oluyor; ilk kez mi sokaktan poğaça alıyor, bu basit kültürü ne kadar biliyor, orhan pamuk bir robot mu? kendisinin günlük dile hakimiyeti de sorgulanabilir tabi ki, ancak dikkat edilirse farklı poğaçaları farklı kağıtlara sarmasını istiyor esnaftan, adam da şaşırıyor tabi, sarmaya başladığı sırada da orhan elindeki poğaçanın zaten yarısını yiyor. bu sırada bir cut var, orhan bunlar sizin üretiminiz mi tarzı bir şey de soruyor muhtemelen; arkadan konuşan narragator da "even a dirty vender" gibisinden bir şeyler geveliyor. ciddi bir anlamsızlıklar ve komedi silsilesi mevcut bu olayda.

    farklı poğaçaları farklı kağıtlara sardırıp (adeta bir pastane, restoran mantığıyla) poğaçaları seyyar satıcının kendisinin ürettiğini düşünen bir yazar barındıran videodur. böyle bir durumda da sessiz ev, masumiyet müzesi gibi halkın da bir şekilde yer bulduğu romanları orhan pamuk cidden uzaktan sırf kitap için mi gözlemleyip aktardı acaba diye sorduruyor insana..
  • bankamatikten maaşı çektiğim sabahlar, içimdeki monşerin istemsizce sokağa fırlamasıyla büründüğüm ruh hâli. bir yansıma, bir nevi coşma, birtakım heyecanlar bütünü.

    şu nida kadar; toplumdan, gündelik hayattan, sistem ve düzenden kopuk olduğunu açıkça belli eden başka bir sesleniş daha duymuşluğum yoktur. işin daha garip tarafı ise nişantaşı'nda doğup londra caddelerinden beri gelmeyen kıymetlimisss orhan pamuk'un hayatında birkaç kez turistik amaçla ziyaret ettiği doğu coğrafyasındaki köy güzellemeleri ve sokak tasvirleriyle rustik yazar ilan edilmesi hatta görkemli(!) nobel ödülüne yine bu sıfatla layık görülmesidir. siyasi tarih dizaynı zinhar mevzubahis değildir. yersen kirşen! öyle ki dönemin cumhurbaşkanı sayın ahmet necdet sezer bile bu ödülden dolayı kendisine tebrik mesajı yollamadı. üstad ataol behramoğlu, kallavi bir eleştiriyle nâzım, yaşar, sebahattin ali dururken hiç mi utanmadınız bu ödünü ona vermeye diye yazdı. ama kimse utanmadı.

    bu hadiseyi her anımsadığımda, vahram danielyan'ın `romanlarda bir can sıkıntısı metaforu olarak kars` isimli makalesi düşüyor yâdıma. istemsizce gülümsüyorum.

    sonra; paraları intizamla katlayıp cüzdanıma sokuşturuyorum. ceketimin yakasını itinayla düzelterek az ötedeki seyyar arabacıya üç oktavlık bir selam daha çakıyorum: merhaba poğaçacı!
  • merhaba romancı şeklinde karşılık verilmesi gerekir.
  • bbc benimle ilgili belgesel yapmak istese ve "şuradan bir poğaça alırken sizi çekelim" dese, o anki gerginlikten "merhaba poğaçalar!!!" diye bağırabilirdim.

    yani türkçe bilmemesini ya da sokak kültürüne uzaklığını kanıtlamaz, belki gerilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap