• tsk'da uzun süredir hep söylenilegelen "nereye tayin olduğunun önemi yok, kiminle çalıştığın asıl önemli olan şey" sözünün altında yatan aslan.

    her kurumda mobbing var, tsk'da niye olmasın tabii ama kurumun dinamikleri mobbing yapmak isteyen adamı da rütbesine göre oldukça kayırır gibi duruyor. ama kime anlatsam yüzbinlerce mensubu çalışanı olan, iki ila altı yıl arasında mesleği kariyeri olarak yapan herkesi tayinle rotasyona tabi tutan bir meslekte mobbing olsa ne olur, iki yıl sık dişini kurtul diyenleri çok gördüm.

    kurtulamıyorsunuz. çünkü mobbinge yeltenen adamın elinde sicil gibi bir silah var burada. kariyerinize ilişkin en ufak bir umudunuz varsa onunla aranızda bu omzu kalabalık adam duruyor. bakın burada anlatmışım zamanında.

    süreç de aşağı yukarı şu şekilde gelişir, baştan söyleyeyim bu ben değilim. ama olayın başından sonuna çok içindeydim :

    yeni görev yerinize ilk tayin olduğunuzda pılı pırtıyı kap kacağı çoluk çocuğu hayatınızda daha önce hiç görmediğiniz bir yere getirmişsinizdir. kalacak yer buranın suyu elektriği çocuğun okulu derken üniformayı giyip kışlaya varırsınız. "ben geldim" denecek ilk makam o garnizonun komutanıdır (olayımızda il jandarma komutanı). bu kişi sizin bir numaralı sicil amiriniz de olduğundan ve yaptığınız yapacağınız herşeyin iyi veya kötü olduğuna bu adam karar vereceğinden o ilk karşılaşma bitip selam vererek makamdan çıktığınızda aslında nasıl bir 4 yılın sizi beklediğini aşağı yukarı tahmin edebiliyor olursunuz. nihayetinde siz de insan sarraflığı yüksek lisansı yapmış bir rütbelisinizdir. başınıza gelecekleri az çok bilirsiniz.

    iki ay geçmeden anlarsınız ki alay komutanınızın askerliğin teorisine ait olan bilgisi 1930 yıllarında falan kalmış gibidir. ulan ben herhalde yanlış biliyorumdur/düşünüyorumdur diye yanlışını düzeltmezsiniz. ama iki kere iki dört, o iş artık öyle değildir. yine de modern silahlı kuvvetler anlayışında ya da jandarmacılıkta olmayan usuller izlemeniz için sizi zorlar. biz böyle gördük bana ne anlatıyorsun daha dünkü çocuksun falan der. o usulleri izlersiniz. şubeniz ilin harekat ve asayişinden sorumlu olduğu için emredilen metodlarla üç dakikalık işe planlamayla beraber iki hafta gider. istenilen sonuçların alınmasını geçtim, görev bölgesinde daha önce görülmemiş hareketlilik yaşanır. istihbarat raporlarında teröristlerin yığınakları falan çıkar ama meydanda bir şey yoktur. cep telefonuyla anlık iletişim çağında gündüz vakti göstere göstere yol falan kesilmekte arama falan yapılmaktadır.

    makama çağrılır ve neden böyle başarısız olunduğunu anlatmanız istenir.

    kimseyi alttan alacak, yalan söyleyecek bir durumunuz yoktur.

    "-verdiğiniz emre uyarak bu sonuçları aldık. izin verin şu metodları izleyelim, burada oltaya gelmezlerse şurada mutlaka alırız en fazla dört ayı var" demiş bulunursunuz.

    işte hayat size o andan itibaren zindan olur.

    * sktir git diyerek odadan kovulursunuz.

    * sizin göreviniz olan plan hemen bir alt rütbeliniz olan personele verilir. kendisi de komutanım diye odanıza gelir ve durumdan ötürü sizden özür diler. ziyanı yok der kendisine elinizden geldiğince yardım edersiniz. zira vatana hizmette gak guk olmaz. nihayetinde %99.6 sizin yazdığınızla aynı rotayı izleyen plan alay komutanı makamına imzaya çıkartılır ve hemen imza edilir.

    * o harekat planı uyarınca da görev sahasında içinde silahlarla falan hücre evleri açığa çıkarılır. terörist ele geçirilir. tam bir başarı sağlanır. planı yapan yüzbaşı ise takdirname ile taltif edilir.

    * bayramlaşmalarda alay komutanı elinizi herkesin içinde göstere göstere sıkmaz. geçerken 20 saniye yüzünüze bakar ve yandaki rütbeliye, "iyi bayramlaaar" diye falan geçer. içinizden ya sabır çekersiniz.

    * nihayetinde ite kaka, koridorlarda birbirinizi görmemeye çalışarak, gördüğünüzde de azami profesyonellikle işi ifa etmeye çalışır bir yılı edersiniz. kaldı 3.

    * bir gün genel komutanlıktan dört ili içine alan büyük bir operasyon planı gelir. ancak eksik gediktir. bölge komutanı alay komutanını arayarak "o iyi yapıyor o yapsın" diyerek sizin yapmanızı ister. gene makama çağrılırsınız, masanın ucuna koca kırmızı gizli dosyayı koymuştur. yüzünüze bile bakmadan dosyayı işaret eder "al hadi yap bir plan amcalarına" gibi şeyler söyler. hiç o seviyeye inmez, emredersiniz der alıp çıkarsınız.

    * dört ilin j komutanlıklarında harekat şubelerle konuşarak plana hayatınızı vakfeder ve çok basit, az lojistik isteyip, araziyi, mevsim koşullarını hava şartlarını gece gündüzü ve elde fazla kalacak şekilde kaynakları ayarlayıp 66 sayfalık bir harekat planı yaparsınız. aklınız fikriniz işte "mevzu işe yarasın, çocuklar yorulmasın, yaralanmasın, ölmesin, devletin malına halel gelmesin sonra çocukların yüzüne nasıl bakarım"'dır.

    * kağıt üzerindeki düzeltmelerle beraber haberciye yazıcıya temize çekmesi antetli kağıda falan çıktı alması için verirsiniz. oradan gelince ayaküstü bir bakıp, olduğuna kanaat getirip imzaya makama çıkartırsınız.

    * alay komutanı plana bakar ve ikinci sayfada "değerlendirilmektedir" yazısı "dğerlendirilmektedir" falan yazdığı için planı okumadan kafanıza atar. "bu ne lan gerizekalı sana adam gibi bir şey yaz dedik, şunu bile yazamayacak adamlar harbiyeden kopyayla mı mezun oldunuz!" falan diye sinkaflı minkaflı bir tirada girişir. odada uçuşan kağıtları sükunetle izlersiniz. aklınıza o sırada gerçekten de kuleli, harbiye vs gelir. kısım subayınızın bir dönem "bu üniformaya yağmur damlası düşse hesabını sorun, o bu milletin şerefidir" dediği falan böyle 10 bin km uzaktan eko yaparak uğuldar.

    * yere eğilir dağılmış sayfalardan beş altı tanesini alır ve duygusal heyelanın düşmesine izin verirsiniz. "şu planda nokta virgül hariç anlayabileceğin ekleyebileceğin çıkarabileceğin hiçbir şey yok, sen işte öyle bir gerizekalısın" diyiverirsiniz.

    * alay komutanı duvardaki zile basar, basarken bir yandan haberci! posta! diyerek bağırır. haberci onbaşı kapıda hazırolda belirir. alb size dönüp "hadi bir daha söyle lan şerefsiz" diye bağırırken, siz haberciye "al şu kağıtları odama getir" der çıkarsınız.

    * odaya bir üst iki alt rütbeli iş arkadaşlarınız gelerek ne olduğunu sorarlar. bağrışmaları duymuşlardır. sonra giderler. mesai bitimine yakın başka subaylar gelerek bir hafta oda hapsine çarptırıldığınızı söylerler. verilebilecek en üst kademe idari cezalardan biridir. evi arar bir hafta gelemeyeceğinizi söylersiniz. eşiniz çocuklara babanız bir hafta nöbet tutacakmış falan diye yalan söyler.

    * sonra bir askeri mahkeme süreci başlar. bundan pek bir şey çıkmasa da askeri hakim ekibi alay komutanının mahkeme süresindeki tavrından ne tip bir adam olduğunu, ortamda nasıl bir mobbing döndüğünü ilk celseden anlar. özlük haklarına falan dokunmadan eften püften idari bir cezayla (bkz: adli tevbih) beraate hükmeder.

    * harbiyeden beri 100 üzerinden en düşük sicili 96 olan siz o yıl 32 sicil alırsınız. yani generallik sırasında üçüncü en fazla dördüncüyken bir anda dibe gidersiniz, onu bırak bir üst rütbeye terfi de başarısız sicil yüzünden falan tehlikeye girer. zordur bu iş, mesleğe aşıksanız çok daha zordur.

    * bölge komutanını arar geleceğinizin bitmekte olduğunu bildirirsiniz. iyi bir subay olduğunuzu bilir. ama sicil tüzüğü yönetmeliği yüzünden eli kolu bağlıdır. birinci sicil amirinin elinden bu selahiyeti alınamaz. türk silahlı kuvvetleri komuta kademesi bugün el pençe divan konusunda master olmuş adamlar tarafından yönetiliyorsa işte bu bu yüzden. dosyanızda yine de genel komutanlığa şerh düşer ancak j gn k 'da hakkınızda sicil iptaline hükmetmez.

    * alay komutanından hemen o hafta bir emir alırsınız. aynen şöyle yazmaktadır. "6 numarada bulunduğunuz lojmanı hemen boşaltarak 2 numaraya (bodrum katı) taşınmanız ve bittiğinde durumu makama ibrazınızı emreylerim. komutan"

    * lojman yönetmeliği ilk gelene tahsis usulüyle çalışan garnizon komutanının selahiyetinde olmayan bir konudur. makamın kapısını tıklatır, girer emri gösterir, bunun kanunsuz emir olduğunu ve çıkmayacağınızı söylersiniz.

    * tekrar 1 hafta oda hapsi alırsınız.

    * lojmandan çıkartamadığını görünce daha da delirir, elektrik su sayacını falan kontrol ettirmeye astsubaylar gönderir. dahası bunu siz oda hapsindeyken evde hanım yalnızken falan yaptırır. bir halt bulamazlar.

    * milletin kaçıp kurtulmaya falan uğraştığı iç güvenlik bölgesine (şark görevi) tayin için genel komutanlığa dilekçe yazarsınız. yüksekova çukurca hakkari ne olursa beni şarka sürün diye yazmadığınız kalır.

    * sicil iptali için dava açarsınız. ancak alay komutanı ikinci ve üçüncü sicil amirlerini de tehdit ettiği için onların sicil notu da aşağıda gelir. davayı kaybedersiniz.

    * o yılın sonunda şark hizmetiniz çıkar. iki yıl daha böyle bir mobbinge maruz kalacağıma güneydoğu anadoluya güle oynaya gidersiniz. siciliniz de peşinizden güle oynaya gelir. yeni bir başlangıç yapmak istersiniz, ama siciliniz aynadaki yansımanızdır artık. sizden tsk'da artık hiç bir şey olmaz.

    * içinizde harbiye'den gelen bir ideal kaldıysa o aynaya baka baka unutmaya başlarsınız. yapmak istedikleriniz, vermek istedikleriniz, gülümsemeniz, herşey grileşir. size sahip çıkmak isteyenler çıkamaz, çıkmak istemeyenler ise ellerinde o güç varsa isterlerse cehennemin dibine de yollayabilirler. bu cendereden çıkarsanız nasıl bir insan olarak çıkabilirsiniz ki.

    * yani öyle bir ortam ki kendinizi mob edene karşı savunamıyorsunuz. savunduğunuzda adaleti sağlayan kurumlar haklı olduğunuzu bilseler de "elimiz kolumuz bağlı" def'i yapıyorlar. sicil verenin sicil verilene karşı sahip olduğu bu mutlak gücü istismar etmemesini sağlayacak araçlar da sicil verenin emrine sokulmuş. ikinci ve üçüncü sicil amirlerinin sicilini de bu birinci amir yazıyor. ikinciler üçüncüler adil olmakla kendi kariyerlerini bitirmek arasında bir seçeneğe zorlanıp kendi kariyerlerini kurtarmayı seçiyorlar.

    daha fetöcüler kendi mobbinglerine başlamadan harbiyenin en parlak öğrencilerini okuldan atmadan bu sicil yönetmeliği ile kimleri kimleri kaybetti bu kurum.
    daha da ilginç açıdan bakacak olursak kimler el pençe divan durup bu gidenlerin bıraktığı meydanı boş bulup general, kuvvet komutanı vs oldular. darbeleri vs nasıl görüp insiyatif alıp durduramadılar? fetö geldiğinde sızmaya giriştiğinde hala herkes nasıl kendi koltuğunun kariyerinin telaşında, şartlandığı şeyleri yapmaya devam ediyordu...

    tsk sicil sisteminin bu kuruma ettiklerini yarattığı mobbing olanaklarını yani anlatmak kabil değil yahu.
  • genellikle iş tazminatı vermek istemeyen şirketlerde çalışanı istifaya zorlamak için yapılır. örnek bir mobbing uygulaması aşağıda verilmiştir:

    - çalışanın yaptığı işlerde kusur bulunur. yapılan çalışma kusursuz da olsa noktası eksik, enteri fazla gibi aklın mantığın alamayacağı türden hatalar bulunur.

    - sık sık gereksiz tartışmaya girilir ve ben istiyorsam yapılacak türü laflar edilir. yapamıyorsan yerine eleman bul denir.

    - çalışanın üzerinden yaptığı işler alınır ve alakasız işler verilir. alakalı olmadığı konulardan sorumlu tutulur ve başarısızlık üzerine yüklenir. ortalık yerde aşağılanır. çok konuşularak üzerine gidilir. az biraz sinir kaldıysa oda bozulur.

    son aşamaya kadar dayanan çalışan artık dayanamaz ve yeter uleeyn diyerek cıkar gider, tazminat alamadığı gibi birde ihbar tazminatı ödemek zorunda kalır. işte bu sürece ingilizcede mobbing, güzel türkçemizde ise saf orospu çocukluğu denir.

    mobbing e maruz kaldığını anlayan çalışanın aşağıdaki yolu izlemesi farzdır.

    - ota boka hata bulan yöneticiden hemen özür dilenir. ben mesaiye kalayım, olmadı işleri eve alıp orda halledeyim denir. harıl harıl çalışıyo imajı verilir. çay sigara araları azaltılır. gereksiz işlerle üç beş günlüğüne ilgilenilir.

    - dışarıya teslim edilecek işlerin önemli işlerin son teslim tarihi mümkünse bir güne toplanır. tabiki bu projelerde göstermelik şeyler haricinde hiçbirşey yapılmaz. eğer bir gün belirlenemiyorsa işletmenin götüne iyi kaçacak bir proje seçilir ve o projeye konsantre olunur.

    - teslim tarihinden bir gece önce patrona veya yöneticiye(her ne zkimse) ben bu gece ofiste sabahlıyorum yarına herşey masanızda olacak denir.

    - bilgisayarın başına geçilir. yapılan bütün çalışmalar silinir ve istifa mektubu yazılır. kısa ve sadesi makbuldür. zaman varsa bir mektupta işletmenin sahibine yazılır. bırakma nedenleri olarak yönetici gösterilir. başarısızlıkları anlatılır. yöneticiniz aynı zamanda patronunuz ise sadece istifa mektubu yeterlidir.

    - tüm çalışanlar ofisten çıktıktan sonra, son sigara yakılır ve istifa mektubu eski yöneticinizin masasına koyulur. ofisten uzaklaşılır..

    - ertesi gün telefon kapatılabilir. olan biten, akşam iş arkadaşlarından öğrenilir. açık bırakılıp, yapma etme gel 2 hafta daha çalış gözünü sevem diyen eski yönetici ile taşşak ta geçilebilir. kişinin sikinin keyfine bağlıdır.
  • mağdurlarının ortak özellikleri;

    • işini çok iyi, hatta mükemmel yapan,
    • ilişkileri olumlu ve çevresindekilerce sevilen,
    • çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen,
    dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık,
    bağımsız ve yaratıcı,
    • zorbanın yeteneklerinden üstün özelliklere sahip olan insanlardir.

    uygulayan şerefsizlerin ortak özellikleri;

    aşırı denetleyici,
    korkak ve nevrotik,
    • daima güçlü olma isteği içinde ve iktidar açlığı içinde olan,
    kötü niyetli ve hileli eylemlere başvurmaktan çekinmeyen,
    antipatik özellikler taşıyan
    düşmanlıktan hoşlanan
    • can sıkıntısı içinde zevk arayışında olan
    • birisini bir grup kuralını kabul etmeye zorlayan
    önyargıları pekiştirme eğilimi olan yaratıklardır.

    alıntı: google'dan derleme.
  • hayatımda 3 defa maruz kaldım ve toplamda 5 dakika bile sürmedi. ben o 5 dakikayı unutamıyorum, buna bütün gün maruz kalanlar ne yapsın?

    öncelikle kısa sürmesinin sebebi anında sopamı göstermem oldu. üçünde de elemanın koluna girip "birader sen gel şöyle bi derdin neymiş konuşalım" dedim.

    bir tanesi sağlam çıktı blöfümü yemedi. akşam iş çıkışı evine kadar takip ettim. takip edildiğini farkettiğinden de emin oldum. sonra kuzu gibi oldu.
    bir tane kadın vardı bunu deneyen. aynen onu da dışarı çağırdım. eli ayağı boşaldı, gözleri doldu. bu sefer mobbingci ben oldum aq...
    öbürü de zaten "kardeş sen yanlış anladın" ayağı yaptı.

    bendeki terörist tipinin faydası var mı bilmiyorum ama piskopat tavırlarımla başarıyla savuşturdum.
    kanunlar çerçevesinde bir sorun yok. sonuçta anlaşmazlıklarımızı konuşmaya davet ettim bu insanları.

    kadınsanız da deneyin. kadırgalıya bağlayın. arkanızda güçlü biri olduğunu zannederler. yalan yok, bir kadın beni kolumdan tutup dışarıya çağırsa tırsarım hafiften.
  • genellikle mobbing'e başarısız insanlar uğrar diye yanlış bir kanaat var. kendimden biliyorum böyle bir şey yok.

    benim de başıma geldi mobbing. kısaca anlatayım:

    bundan 5 sene önce, kendi sektöründe ilk 3'de olan bir firmada çalışıyordum. genel müdür'den sonraki adam'dım.

    neyse büyük holdinglerden biri bizim şirkete rakip bir şirket açtı. başına da babacan bir genel müdür getirmişler. bizim eski genel müdür nemrut bir adamdı. bu adamı görünce dedim ki sonraki 30 sene çalışıp, emekli olacağım iş bu, hadi göster kendini. bundan sonra iş görümesi vs derken, bir baktım ki, beni transfer etmişler.

    ilk gün oturduk bir iş planı çıkardık. bana konulan hedef 2 sene içerisinde şirketi tam anlamıyla işler hale getirmek. ikinci sene mutlaka 1 iş almak ve 3. senenin sonunda çalışan sayısını 50'ye çıkarmaktı.

    çok çalıştım, geceli gündüzlü çalıştım.
    herşeyimi bu iş için kullandım. bildiğim herşeyi ortaya döktüm. tanıdığım herkesi yardıma zorladım. bütçe kısıtları nedeniyle geri kalmamak için tanıdıklarıma, geçmişteki ticaretimize istinaden ya da ileriye dönük iş taahhüt ederek bedavaya yakın fiyatlara iş yaptırdım.
    arkadaşlarımı işlerinden istifa ettirip, en iyi kadroyu kurdum. bazı arkadaşlarımı ise yardım için haftasonları şirkete çağırıp bedavaya çalıştırdım.

    şirketi tam anlamıyla çalışır hale getirdim. ilk işimizi aldırdım. ikinci, üçüncü, dördüncü işimizi de aldım. şirket çalışan sayısını 100'e çıkardım. ve bunların hepsini bana konulan hedef olan 3 senede değil, 6 ayda yaptım.

    bu noktada bir gelişme oldu.

    bizim genel müdür'ün bir arkadaşı çalıştığı şirketten kovulmuş. şirkette de işler 2.5 sene önden gidiyor nasıl olsa. benim işimi bu arkadaşa layık görmüşler. fakat ben beklenenden çok daha başarılı olduğum için kovup yerime bu arkadaşı alamıyorlar. çünkü genel müdür'ün de üstünde patron var ve patron beni tanıyor. yaptığım işi biliyor.

    neyse bu arkadaşı uyduruk bir ünvanla işe aldılar ve bundan sonra işler çirkinleşti, mobbing başladı. hem de en adisinden. yani sinir bozmak için gerekli herşeyi yaptılar.

    beni yıpratmak için yaptığı her hareket de bilerek ve isteyerek hoş görüldü. mesela, bu arkadaş benim elemanlarımı kenara çekip, sizin müdürünüzü kovduracağım yakında siz de ya benimle iyi geçinin ya da iş arayın demiş. şikayet ettim. yok lan dememiştir, senin arkadaşlar yanlış anlamıştır dediler.

    benim altımda olan bir birim için bir dizi mülakat yapmış. okuyunca saçma geldi değil mi? benim birimime eleman almak için iş görüşmesi yapmış lan. ne alaka, birim bana bağlı, iş görüşmesini ya insan kaynakları yapar ya da bölüm yöneticileri yapar diye şikayet ettim. ne olacak canım sana yardım etmiş dediler.

    en uç örneği söyleyeyim: bu arkadaş odamın kapısını açıp, küfür edip kapıyı kapatıp gitti bir gün. odada yalnızdım. kime, neyi, nasıl ispat edeyim?

    bu arada ben dalyan gibi delikanlıyım. bu arkadaş dediğim de 1.60 boyunda, 45 kg bir kadın. yani dövsen, dövülmez; sövsen, sövülmez. bu sefer holding'in insan kaynaklarına şikayet ettim, kimse inanmadı. çünkü söylediğim şeyler o kadar mantıksız ki, söylerken ben bile inanamıyorum. 40 yaşında bir kadın bana hiç bir neden yokken küfür etti diyorum. o kadar saçma ve seviyesizce ki.

    böyle bir sürü olay yaşandı. 3 ay savaştım. sonra dedim ki al atını sikerim tımarını.

    neyse bu hikayenin sonu o kadar da acıklı değil. o şirketten ayrıldım. birikmiş biraz param vardı. bu parayla çok büyük riskler alarak, bir şirket kurdum. kötü komşu adamı ev sahibi yaparmış, yaptı. ekibimdeki herkese de kendi şirketimde iş verdim. zamanla şirketimiz büyüdü. kendi alanımızda en büyük 2. firma olduk. teşekkürler orospu çocukları. swh
  • mobbing ülkemizde aşağıdaki fıkrayla açıklanabilecek bir şeydir:
    "insanların iş ve seks hayatına bakış açısı hakkında araştırma yapıyorlarmış. bir türk bir alman bir fransız seçmişler ve otel odasına bir ütü masası, bir yatak, bir de kadın koymuşlar. önce alman'ı göndermişler odaya. alman önce kadına ütü yaptırmış sonra kadınla birlikte olmuş açıklamasında:
    - bizde önce iş sonra seks gelir, demiş.
    fransız'ı göndermişler fransız önce kadınla birlikte olmuş, sonra ütü yaptırmış ve açıklamasında:
    - bizde önce seks sonra iş gelir, demiş.
    sıra türk'e gelmiş. türk'te kadın ütü yaparken kadınla birlikte olmuş. niye böyle bir şey yaptığını sorduklarında da:
    - bizde çalışanı s.kerler hemşerim! demiş.

    halihazırda ülkemizdeki mevcut durum ve uygulama bu şekilde olup, bu uygulama bütününe ve çalışanın psikolojisinin bozulmasına mobbing denmektedir.
  • kralını 4 sene çektim. 4 sene. duvarın karşısına geçip 4 sene düzenli olarak kötü söz söylesen o duvar çatlar. ben 4 sene çektim.

    %100 haklı olduğum konuda fırça da yedim, kanuni hakkım olan bazı şeylerden mahrum da bırakıldım, insanların içinde küçük düşürülmeye de çalışıldım, arkamdan iş çevirildi, hakir görüldüm vs vs. mobbingden ne anlıyorsanız ben 4 sene dolu dolu yaşadım.

    bunu bana yapan orospu çocuğu sistematik çalıştı. yaptığı eziyetler çeşitli olsa da, izlediği bir rutin vardı. rutinin en önemli parçası ise dinlememekti.

    yukarıda dedim ya, %100 haklı olduğumda bile fırça yedim diye. bu anlarda dahi tane tane, efendiliğimi bozmadan anlatmayı denedim. sonuçta "sen bana yalancı mı diyorsun?" gibi klişe ama cevabı "tabii ki hayır" olması gereken sorularla savuşturuldu.

    büyüklerden yardım istedim. bakın eziyet çekiyorum dedim. dinlediler, hak verdiler ama ellerinden gelebileceği halde yardım etmediler. ben de makus talihimi kabul etme kıvamına geldim ve bu 4 seneyi bu haliyle tamamladım.

    -

    4 sene sonunda ne oldu peki? "işten ayrıldım" veya "o orospu çocuğu öldü" gibi şeyler değil.

    ses çıkardım. sorun yarattım. bağırdım.

    hastalandım ve ameliyat oldum. sonrasında rapor almıştım. aylarca yoktum iş yerinde. sonra döndüm ve o dümbüğün ilk mesai günümde beni ilk gördüğünde söylediği şey şuydu: (o gün onu sabahtan değil de öğleden sonra görmem üzerine) "sabahtan beri neredesin? biz burada eşşek başı mıyız? niye gelip görmedin beni?"

    uzun süreli raporda kafanı gerçekten dinleyebiliyorsun. ufak bir aydınlanma yaşıyorsun hatta. bu sorunun üzerine aynen aşağıdaki gibi konuştum:

    "çok pardon. hatırlatın da bir daha kanser olup ameliyat edilir de üstüne rapor alırsam dönüşte mutlaka sizi görürüm erkenden. hayır sizi de anlıyorum, bana kızmak zorundasınız. sizi siz yapan şey bu. ama hayır. artık ben bunu istemiyorum. (ayağa kalktım). 4 senedir bana köpek muamelesi yapıyorsunuz. yıllık iznimi bile alamayacağımı söylemiş insansın (burada "siz"den "sen"e geçtim). yeter. ben bu dünyaya senin kahrını çekmeye gelmedim (burada o da ayağa kalktı. bunun üzerine ona doğru bir adım attım, tırstı ve geri oturdu). bundan sonra seninle işim yok. benimle iletişim kurma. yeter."

    bunu dedim (tabi hatırımda kaldığı kadarıyla yazdım ama %95 civarı aynen böyleydi) ve ardından dinlemeden kapıyı çarpıp çıktım. bunları söylerken dahi kendime inanamıyordum. bu orospu çocuğuna karşı nasıl bu cümleleri sarf ettiğime kendim bile şaşırıyordum ama artık ok yaydan çıkmış hatta gidip hedefin ortasına saplanmıştı. geri dönüş yoktu bundan sonra.

    2-3 saat sonra iş telefonundan aradı ve yanına çağırdı. gittim. hiçbir şey yokmuş gibi konuşmaya çalıştı. sallamadım. sonra "senin hastalığını umursamadığımı sanmışsın ama öyle değil" derken sözünü keserek hastalığımı kendisiyle konuşmak istemediğimi söyleyip tekrar odasını terk ettim.

    ertesi gün iş telefonundan aradı yine, suratına kapattım. sonrasında bir daha ne aradı, ne sordu, ne de denk geldiğimizde selamlaştık. konuşma da bitti, mobbing de.

    sonra ben o hak verip de elini taşın altına koymayan büyüklerimize de gidip durumu anlattım, o yavşakla hiçbir şart altında muhatap olmak istemediğimi belirttim. tabii ki buna da "hak verdiler".

    meğersem uzun zamandır bağırmamı, celallenmemi, telefonu suratına kapatmamı beklermiş.

    "yatırım tavsiyesi değildir" kıvamında bir ek yapmak isterim aslında ama bıçak kemiğe dayandıysa ve başka çıkış yolu bulamıyorsanız deneyebilirsiniz. bilemiyorum. bimer/cimer gibi yerlere şikayet et diyen de oldu ama bu bana daha kesin bir çözüm gibi geldi.

    mobbing yapanın da, buna müsade edenin de allah bin türlü belasını versin.

    *
    edit: bana mobbing yapan ve bu entry'i girmeme sebep olan şahsiyet an itibariyle yaklaşık 4 aydır hapiste. elbette ki fetö suçlamasıyla. beter ol orospu çocuğu.

    edit-2: şu an nerede ne yapıyor bilmiyorum ama üzerine atılı suçlama (fetoculuk) vesilesiyle hüküm giydi, onu biliyorum. hatta ankesör soruşturmasından ilk hüküm giyen orospu çocuğu buydu galiba.
  • çalıştırdıkları insanların da birer aileleri, hayatları, umutları, çocukları, belki borçları olduğunu düşünmeden pislik muamelesi yaparak 40 yaşındaki adamı bir çocuk gibi azarlayıp kekeleterek cevap alan insanların yaptığı dünyanın en eski ve en zalim davranışıdır.
  • isyerindeki duygu somurusu. kotu niyetli irka, cinsiyete ve cinsellige bagli olmayan taciz sekli. genelde isarkadaslarini dedikodu, utandirma, onurunu kirma, ima yoluyla dokundurma, karsisindakinin inanirliligini azaltmaya calisma ve izole etme yoluyla saglanir.
  • kelimenin sonundaki -ing eki bu olayın hiç bitmeyeceğini söylüyor sanki...
hesabın var mı? giriş yap